hesabın var mı? giriş yap

  • mahayana budizminin bu isimle adlandırılan yoludur.

    zen olarak bilinen aydınlanmanın özü olan satori'yi aktarmayı hedefler.

    bu öğretide kutsal metin incelemek, ayinler düzenlemek ya da iyilik yapmak gibi klasik yöntemler yerine, meditasyondan, fiziksel "şok" tedavisine kadar değişen teknikler kullanılır. fakat tüm zen okulları öğrenci ile usta arasındaki kişisel bağa değer verir.

    zen (çince chan) sanskritçe'de meditasyon anlamına gelen dhyana'dan gelir. 10. yy'da çin'de doğdu fakat 12. yy'da japonya'da gelişti.

    ayrıntılı mantığa yüz vermez, kendini kontrol ve içtenliği birbirine uydurmaya çalışır, hatta "tek elle alkış sesini hayal edin" gibi cümlelerle ifade bulan o ünlü sıradışı mizah anlayışı japonya'nın samuray savaşçılarına çok çekici gelmiştir.

    zen'in göze batmama ve zerafet idealleri japon kaligrafi sanatının, no tiyatrosunun, kılıç kullanma tekniklerinin, bahçe tasarımının ve çay sunma törenin gelişmesinde etkili olmuş.

  • erkek: merhaba, bir gasp ihbarında bulunmak istiyorum.
    memur: gasp mı? olay nerede yaşandı?
    erkek: 21. sokak ve dundritch caddesinin arasında yürüyordum. bir adam aniden silahını çekerek, bana tüm paramı ona vermemi söyledi.
    memur: ve siz de verdiniz mi?
    erkek: evet, söylediğini yaptım.
    memur: yani tüm paranızı hiç direnmeden, yardım istemeden ya da kaçmaya çalışmadan mı verdiniz? bağırmadınız üstelik?
    erkek: evet, ama çok korkmuştum, beni öldüreceğini düşündüm!
    memur: hmm, ama söylediğini yaptınız. ayrıca anladığım kadarıyla bir hayırseversiniz.
    erkek: evet, hayır kurumlarına bağış yapıyorum.
    memur: yani para dağıtmayı seviyorsunuz, para dağıtmayı bir alışkanlık haline getirmişsiniz. herkese veriyorsunuz galiba.
    erkek: bunun konumuzla ne alakası var?
    memur: herkesin sizin para dağıtmayı seven biri olduğunuzu bile bile fiyakalı takımınızla dundritch caddesinde yürüdünüz ve gasp sırasında hiç karşılık bile vermediniz. kulağa, parayı isteyerek vermişsiniz de sonradan pişmanlık duymuşsunuz gibi geliyor. söyleyin bana, bir pişmanlığınız yüzünden onun hayatını karartmak istiyor musunuz gerçekten?
    erkek: bu tamamiyle saçmalık!
    memur: bu, tecavüzle aynı şey. kadınlar tecavüzcülerini adalet karşısına çıkarmak istediğinde her gün bu muameleyle karşılaşıyorlar.

    (kaynak, ertuğrul uzun)

  • yahu şu konu hakkında yazmak istemiyorum ama insanı gerçekten zorluyorsunuz arkadaş.

    yıllardır aynı klişe geyiklerden bıkmadınız. "liseli özentisi", "büyüyünce geçer", "kız düşürmek için ateist olmak"... uzar gider böyle. ateist dediğiniz adamların %99'u zaten bunu ulu orta paylaşmıyor, paylaşamıyor. nedenini merak ediyorsanız bir ara "modaya uyup" ateist taklidi yapın, anlarsınız. kız mı düşüyor yoksa kafanıza taş mı düşüyor.

  • ben gibi olmalı, bana çok benzemeli, ben ona nasıl davranıyorsam o da bana öyle davranmalı. zaten tezer özlü çok güzel söylemiş ;

    "insanın başkalarına söyledikleri, kendi duymak istedikleridir. yazdıkları, okumak istedikleridir. sevmesi, sevilmeyi istediği biçimdedir."

  • sene 1997, lisede bilgisayar dershanesindeki bir bilgisayarın masaüstündeki microsoft word kısayolunu kopyalayıp diskete yapıştırmak. bir gün bilgisayar alırsam word yüklerim diye düşünüp o disketi uzun süre saklamak.

  • - neden bizim şirketimizde çalışmak istiyorsunuz?
    + metrobüsle on dakkada gelirim. kafa rahat.
    -ama biz altunizade'ye taşıncaz
    +oooovvvvv!
    -ne oldu?
    + e daha da güzel ben de oradan geliyorum!
    -çok sevindiniz galiba?
    +çoooooook!
    -sayın üründül?

  • türk rock camiasının geldiği hale bak. ulan sırf saçı uzun diye dayak yiyen, pasajları basılan ama bunca baskıya rağmen kendini bozmayan ve tanıyanların "efendi çocuklar" dediği bir camiaydı bu camia. pentagram gitaristi ümit yılbar gönüllü komando olarak pkk ile çatışmada şehit oldu. rahmetli barış manço ve cem karaca insan sevgisiyle, çocuk sevgisiyle, doğa sevgisiyle bilindi. bu adamlar uzun saçlı erkeklerin "ibne" olmadığını bu topluma ispatladı. bu ülkenin gördüğü en büyük yeteneklerden yavuz çetin kendi canına kıymadan önce kötülüğe duyduğu nefretini muazzam bir şarkıyla kusarak gitti*. geçenlerde kaybettiğimiz özkan uğur gören herkesin yüzünde tebessüm oluşturan bir insandı. bu camia haksızlığa, zulme ve adaletsizliğe karşı hep ses çıkardı. gelinen noktada ne kendine ne ailesine ne topluma en ufak bir faydası dokunmayan böyle ezik tiplerin "camiadan" görülmesi bile utanç verici. kadıköy ve cihangir dışında nefes alamayacak bu pısırık depresif züppelere prim vermeyin.

  • (bkz: sergio almaguer trevino)

    ismine bakınca gercek bir futbol dehasıdır ya da en kötü olmadı kesin bir yerleri ke$fetmi$ ünlü bir ka$if damgasını yapı$tırabilecegimiz bu arkada$ aslen ununu elegini asmı$, topla alakası olmayan ya$lı ba$lı bir arkada$tı.
    fatih terim'in popescu a$kının depre$tigi zamanlarda saç kesimi benziyor diye taa gurbet el meksiko'dan getirmi$ti. bülent'e futbolu bırakmalı diyenler almaguer'i gördükten sonra bülent'in eline ayagına kapanıp bırakma bizi diye yalvarmı$lardı. yoku$ a$$agı kamyonların lastiginin altına konan takoz gibi birisiydi.
    en son galatasaray lisesinin 1960 mezunlarının pilav gününde göründü $üpheler arttı. buyuk ihtimal $u an hayatına devam etmiyordur.