hesabın var mı? giriş yap

  • akvaryum için azot döngüsü kabaca şöyle:

    balık-1->amonyak-2->nitrit-3->nitrat-4->oksijen-5->balık

    1-akvaryumdaki balıklar v.s. amonyak üretir(her canlı gibi). bildiğiniz gibi insan oğlu işer. balıklar ise işemez. biz ürettiğimiz amonyağı daha az zehirli olan üreye dönüştürürüz ve üreyi işeyerek vücuttan atarız. balıklar ise amonyağı direk olarak vücutlarından suya geçirirler böylece balık kendisi için son derece zehirli olan amonyaktan kurtulmuş olur.

    2 ve 3- bakteriler amonyağı besin olarak tüketirler ve sırasıyla önce nitrite daha sonra daha az zehirli olan nitrata dönüştürürler. yani akvaryumdaki biyolojik yapı (bakteri kültürünün yetişmesi) ne kadar oturmuşsa akvaryum okadar sağlıklı olur. çünkü son derece zehirli olan amonyaktan çok daha az zehirli olan nitrata dönüşümü sağlayan bakterilerdir. o yüzden bakterileri sevip sayalım lütfen.

    4-akvaryum içerisindeki bitkiler nitratı besin olarak tüketirler ve oksijen üretirler. evet evet fotosentez dediğimiz bu işte.

    5-oksijen balıklar tarafından tüketilir ve döngü başa sarar.

    azot döngüsü oturmayan akvaryumlar sağlıksız akvaryumlardır ve çok sık su değişimi gerektirirler. akvaryumunuzda azot döngünüsü nasıl sağlayacağınızı merak ediyorsanız öncelikle biyolojik filtrasyon ve bitkili akvaryum konusuna hakim olmanız gerekir. onları da başka zaman yazarız artık.

  • sahneye her girişinde imparatorluk marşı çalmaya başladığı için acaba elbisesindeki bir buton vazifesiyle kendisi mi çalıyor diye düşündüren şahıs.

  • gaz yağı kokusu.

    dünyada sanırım benim kadar bitlenen ve temizlenen başka biri olmamıştır, nerdeyse her gün kafam gazlanacak boyuta gelmiştik ailem delirmek üzereydi. ben delirmek üzereydim. neden ya neden? saçlarım hep kısaydı, sonradan hep aşırı gür saçlarımın olması, çocukken çok bitlenmişti diye dalga geçip gülüşmelere neden olur biri maaşallah dese. hep kısa kestik, gazladık, genetik filan hak getire. çünkü, her şeyin sebebi olabilecek bir bitlenme ve gazlanma.

    şimdi gaz kokusu duyunca direkt omzumda beyaz tülbentle teyzemin önüne oturmuş buluyorum kendimi. ve içimi bir huzur kaplıyor.

  • ekonomik yapıyı devletlerin etkisinden mücerred kılıp piyasayı rekabetin yönlendirmesi temeline dayandıran 2.dünya savaşı sonrasının etkin ekonomi modeli diyebileceğimiz neoliberalizm paylaşım ve üretim modellerini etkilediği için toplumsal yapıları da dönüştürmeye başladı. demografik yapıyı tüketim esasına göre dizayn eden bu dönüşüme sosyoloji literatüründe "gentrification"; ismi veriliyor. türkçeye ise mutenalaştırma, seçkinleştirme, burjuvalaştırma, nezihleştirme, sıhhileştirme, mahremleştirme, centrifikasyon, jantileşme, kibarlaştırma gibi isimlerle çevrilmiş durumda. ama en yaygın olanı kendi içinde bir ironi barındıran "soylulaştırma"; sözcüğüdür.

    peki nedir soylulaştırma, soylulaşan nedir, neden birilerini soylulaştırılma ihtiyacı duyulmuştur?
    soğuk savaşın ilk dönemlerinde dünyanın bir kısmı sosyalist rejimlerle,diğer kısmı ise basit kapitalizmle idare ediliyordu. hatta sosyalist blok ülkeleri diğer ülkelerin kapitalizminin marksist teoride olduğu gibi geçiş basamağı olduğunu düşünüyorlar ve sosyalist enternasyonallerinde bu geçişi hızlandırmanın hesabını yapıyordular. ama neoliberal ekonomi modelinin global açılımı birdenbire bu işleri tersine çevirdi. çünkü kapital sahibi kitle paravan şirketlerle üçüncü dünyada üretim işini ucuza getirmeyi başarmıştı. bu ülkelerde avrupa ülkelerinin işçilerininki gibi elde edilmiş haklardan, sendikalardan söz edilemeyeceği için düşük ücretlerle ve kötü şartlarda işçi çalıştırmak mümkündü. üstelik bu ülke yönetimlerinin serbest sanayi bölgeleri oluşturarak postmodern gettolar meydana getirmesi bu işi daha da kolaylaştırmıştı. bu modeli benimseyen büyük firmalar zamanla avrupa ve amerika'daki fabrikalarını kapattılar. daha sonra da üretimle değil marka satışı ile ilgilendiklerini deklare ettiler. nitekim bu model daha sonra ilk kez "nike" tarafından denendiği için "nike tarzı üretim modeli"; olarak adlandırıldı.

    avrupa'da ve amerika'da fabrikaların kapatılması ise iki önemli sonucu beraberinde getirdi. biri işçi sınıfının hizmet sektörüne yönelmesi, diğeri ise insanların ürettiklerine göre değil tükettiklerine göre tanımlanmasıydı. ilki müstahdemlerin çalışma ortamlarını ayırarak sendikalaşmanın, ortak platform oluşturmalarının önünü kapattı. ikincisi ise toplumdaki sınıf sisteminin değişmesine, orta sınıfın eriyerek alt sınıfa iltihak etmesine sebep oldu. alt sınıf ve üst sınıf arasında makasın açılması zamanla suç oranının ve toplumsal huzursuzluğun artmasının başlıca nedeniydi. tüketen kesimin "normal" olarak tanımlandığı sistemde tüketemeyen kesim, yani "anormaller",hem görüntüyü kirlettiği, hem suç potansiyeli taşıdığı için(!) önce ötekileştirildiler, sonra yok sayılmaya çalışıldılar. işte şehirdeki bu dönüşümün ilk basamağını soylulaştırmadır.

    sosyo-kültürel açıdan bozulmuş, çöküntüye uğramış, dolayısıyla fiziksel çevresi de bozulmuş alanlarda, özellikle de tarihi kent parçalarında sosyal yapının ıslah edilmesi şeklinde tanımlanan soylulaştırma bir tür toplumsal mühendislik işlemidir. tüketim toplumuna katılamayan bilhassa tarihî kent parçalarına yerleşmiş göçmenlerin ve fakir yerli halkın şehir dışına yerleştirilerek yerlerine zengin, tüketebilen kitlelerin yerleştirilmesi pratiği insan sorunsalı atlanarak hazırlanmış ticari bir organizasyondur. şehirleri yaşanılan yerler olarak değil pazarlanan yerler olarak betimleyen neoliberalizm,vitrini en göz alıcı şekliyle dizayn etmeyi umduğu için mutsuz(=fakir) insanları veya köhne yapıları tasfiye etmenin yolunu aramıştır. hak sahibi olmanın kuvvetle orantılandırıldığı bu sistemin insanları çarkın işlemesi için üzerine düşeni yapacaktır. yani neoliberal dinin katedralleri olan alışveriş merkezlerinde satın alma işlemiyle ibadetlerini yerine getirecek, böylece üretilen yeni malların tüketimi için zemin hazırlayacaklardır. markalaşma ise bunun toplumda içselleşen bir statü olmasını kolaylaştıracaktır.

    kent sosyolojisinde chicago ekolü'nün temel sloganlarından olan toplumsal dönüşme kendini mekânda yansıtır önermesine tersinden bakıldığında, mekânda meydana gelen dönüşüm de toplumsal yapıda farklılaşma yaratacaktır. böylece soylulaştırılan bölgede suç oranının azalacağı iddia edilmektedir. öte yandan fakirlere kamu eliyle yeni yaşam alanları sunularak durumları düzeltilecektir. devleti ekonomiden soyutlayan neoliberal düşüncenin fakirlere kamu eliyle kaynak sunmaktan söz etmesi kendisiyle çelişmesi anlamına gelir. öte yandan şehirden soyutlanan fakir halkın ekonomik hayata nasıl entegre olacağı ise ayrı bir soru işaretidir. suç oranına gelecek olursak, evet chicago'da suç oranı azalmıştır, hapishanelere mahkûmların sığmadığını hesaba katmazsanız tabi...

  • çok basit. bantın altında bir çalışan var. ürün geldikçe alttan çekiyor makarayı. bazen kasiyer size "bant çalışmıyor, ürünleri iter misiniz" diyor ya, o sırada sigara molasında oluyor o arkadaş.

  • (bkz: ortadoğu'da sıradan bir gün)

    cnn türk'de imamoğlu' nun açıklamasına yer verilmemiş. cnn link

    ekrem imamoğlu'nun açıklaması:

    --- spoiler ---

    bugün, saat 17:00 sularında bizim haberdar edilmediğimiz bir toplantıda içeride kim olduğu belli olmayan, daha düne kadar ibb'nin çalışanı olan 3 bin tl maaş alan, bir vakfın genel müdürlüğünü yapmış bir şahsa ait olan bir şirkete haydarpaşa ve sirkeci ihalelerini 350 bin bedelle sözüm ona bir bahaneyle, bizim ihaleye girmemizi engelleyerek verdiler.

    gereğini yapacağımı bütün vatandaşlarım önünde söz veriyorum. yasal yollara hemen başvuracağız.

    16 milyon insanın hakkını öyle bir şekilde araycağım ki hepiniz göreceksiniz. kılını bile kıpırdatmayan sayın bakana sesleniyorum... çok yazık, çok ayıp.

    şirketin elemanları hazır, haberdar ediliyor, aynı anda bize yazı geliyor. "biz ihaleyi yaptık işimiz bitti" suç duyurusunda bulunuyoruz. ibb'nin bütün avukatlarıyla suç duyurusunda bulunuyoruz. istanbul'da ne kadar katılmak istiyoruz diyen avukat varsa suç duyurunda bulunuyoruz. saatini bildireceğim.
    --- spoiler ---

    debe editi : buna bakan kullanıcılar, bunu da inceledi *
    (bkz: thy teknikte başlatılan sendikadan istifa hamlesi)
    onurlu işçilere destek başlığı.

  • görsel
    1912-13'teki bulgar kuşatması sırasında, düşman topçusunun camiyi hedef yaparak ateş açması sonucu oluşan tahribat izleri. ibret olması için, bu izlerden bir tanesi onarılmadan öylece bırakılmıştır. bu şekilde bırakılma emrini verense, bizzat atatürk'tür.

  • vallahi bu ekşi yazarları büyük bir sanrıda yaşıyor.o başlığı açan troll arkadaş dışında kimse cem yılmaz'ı tenkit falan etmiyor o başlıkta herkes aksini yazıyor hatta.günlerdir bir tane delinin tekinin yazdığı şeyi bütün bir topluma mal edip kavga ediyorsunuz zamanınıza yazık.

  • toplu taşıma aracında ön kapıya çok yakın bir amca, inmek için orta kapıya yanaşmaya çalışıyor.

    x: amca ön kapıdan inersin acele etme.
    amcadan cevap : ön kapı yasak. ben sadece devletin koyduğu kuralları çiğnerim. halkın koyduğu kuralları çiğnemem, çünkü onlar halkın iyiliği içindir.