ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
sen çok yanlış gelmişsin kardeş
-
doğduğumda ablam demişti bunu.*
yakın arkadaştan bir anda soğutan şeyler
-
azılı bir tayyipçi çıkması
18 haziran 2021 imamoğlu'ndan c.başkanlığı sinyali
-
adam bilmem kaç kilometre uzaktan selektör yapan araç gibi geliyor. sinyal de neymiş?
12 haziran 2006 abd çek cumhuriyeti maçı
-
bugüne kadar filmlerde izlediklerimiz doğruysa devre arasında abd soyunma odasında:
oyuncu 1- lanet olsun, adamlar bizi yendiler!!
oyuncu 2- hey keller ikinci golü yerken aklın nerdeydi dostum ha??
keller- hey hey hey sen kendi işine baksana dostum, adam şut çekerken sen napıyordun ha??
oyuncu 3- hey kavga etmeyi bırakın tanrı aşkına, adamlar resmen kıçımıza tekmeyi bastılar, biz gidelim de evde nba izleyelim...
bruce arena- hey, siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz tanrı aşkına?? dünya kupası'ndayız. dünya üzerindeki her futbolcunun olmak istediği yerde... iki gol yemiş olabiliriz, bu işi beceremiyor da olabiliriz, çok kötü de oynamış olabiliriz, ama bizler amerika birleşik devletleri milli takımıyız, sahaya çıkıp elimizden geleni yaparız, [ müzik hafiften yükselir ] onlara kim olduğumuzu gösterir, onları evlerine yollarız!!
oyuncular- [ hep birlikte ] hadi çocuklar onlara kim olduğumuzu gösterelim heyo heyo heey...
gibi diyaloglar yaşanacaktır
sonuç ise: 4-0
(bkz: hayatın amerikan filmlerindeki gibi olmaması)
sevgilisine sataşan adamları nakavt eden adam
-
elalemin magandaları bile ilk yardım biliyor, medeniyet bu işte.
cep telefonunun olmadığı zamanlardaki buluşmalar
-
sene 1997
istanbul'a yeni gitmişim.
çocukluk arkadaşım, can dostumla kadıköy postanesinin önünde saat 1'de buluşacağız.
ben avrupa yakasından iett ile geliyorum. fırtına, kar, buz. rüzgar, insanın bir kulaklarından girip diğerinden iki misli çıkıyordu. deve katarı ağır aksak ilerliyordu. hava kül ve katran kokuyordu. manzara tam benlikti. neyse dağıtmayalım konuyu.
kar, buz, trafik derken benim saat 1'de kadıköy'de olamayacağım belli oldu. başladım stresten kaşınmaya, "ya arkadaşım bekleyemez çekip giderse" diye. muhtemelen benim kar, fırtına, trafiği görüp geri döneceğimi de düşünmüş olabilirdi. ama ne olursa olsun gidecektim, geri dönmedim. saat oldu 2, daha yeni boğaz köprüsündeyiz, gıdım gıdım ilerliyor otobüs. saat oldu 2,5, sonra 3. hala varamadık amısına koduğum kadıköyü'ne. "arkadaşım şimdi çoktan gitmiştir, nasıl döneceğim bir daha aynı yolu" endişesi sardı, bitirdi beni. saat 3,5'a doğru kadıköy'de oldum, düşe kalka koşarak postaneyi buldum. "yok yok kesin gitmiştir, beklemez bu kadar saat" diyorum bir yandan. postanenin ön tarafından göremedim onu. dizlerimin bağı çözüldü. hafif diğer tarafa doğru baktığımda, karın, soğuğun ortasında tir tir beni bekleyen arkadaşımı gördüm. vazgeçip gitmemiş, it gibi titrese de beni beklemişti. koşarak sarıldım ona. garibim, 2,5-3 saate yakın beni beklemiş o soğukta.
-işte böyle buluşuluyordu.
şimdiki gibi kimse dakka başı osuruk gibi "qanka 10 dakikaya ordayım" diye birbirine mesaj atamıyordu ama insanlar bıçak gibi sertti, mertti.
ekmeleddin ihsanoğlu'na ekmek fiyatının sorulması
-
ilk kez bir akit muhabirine acımamı sağlayan videodur. ekmel bey, "ekmeğin fiyatı 1 tl, halk ekmek'te de 60 kuruş" cümlesiyle aparkatı çakmış, "cevabım yeterli gelmediyse, benim ağzımdan istediğinizi yazabilirsiniz. bu sizin adetiniz." diyerek de k.o. yapmıştır. muhabirin yerinde olsam, o an gazeteciliği bırakırdım. bu arada, rte'nin toplantılarına birgün, sözcü, yurt gibi gazetelerin temsilcileri alınmazken; ekmeleddin ihsanoğlu'nun toplantısında akit muhabirinin soru sorabilmesi, iki aday arasındaki demokrasi anlayışını da gösteriyor.
http://www.ensonhaber.com/…re-kizdi-2014-07-21.html
izmir'de köleye kiralık ev
-
ya direkt ev beleş + 2500 lira vereceğiz deselermiş. 10binler, 5binler, 7500ler kafam karıştı.
harun kolçak
-
"ölüm hayatta birçok şeye anlam katıyor. ölümsüz olsaydık, birbirimize değer vermezdik" demiş olan güzel insan.
çocukluğumuz, 90'lar, kasetler, anılar...
istersen
mekanı cennet olsun.
yayaya sen niye aynaya bakmıyorsun diyen motorcu
-
haklıyı haksızı geçtim de bir çok motorcu haklı bile olsalar tiksindiriyorlar kendilerinden. adama gerizekalı diye bağırmak nedir ya?
bu öfke nedir onu anlamıyorum, insan kendisi iyiyse yaya için panik yapar. geçenlerde aynı şey arabayla giderken başımıza geldi. bir kadıncağız, belli ki bir yere yetişmeye çalışıyor, sola bakmadan pat diye atlayıverdi. çok da hızlı gitmiyordum ama hemen farkedip durdum. kadın eliyle tuttu kaportayı. acaip panik yaptık iyi misiniz diye. kadın ben hatalıyım, hakkınızı helal edin dedi. hayır o kadına bir şey olsa da ben haklı olsam ne olur? evet yasal olarak haklı bile olsan bir insana bir şey oldu mu diye korkmamak nasıl bir ruh hali acaba?