hesabın var mı? giriş yap

  • orta okulda sınıfta bir çocuk vardı, hayrettin*
    her sınavda 100 alırdı, kaçarı yok. bir gün türkçeden sınav oluyoruz kazık mı kazık ama sorular.
    her şeyse kopyaydı mopyaydı geçirdik sınavı. aradan zaman geçti sınav sonuçları açıklandı.
    mahmut 45, haydar 55, tuğçe 50 ozan 25 vs. vs. okuyor hoca. en yüksek not 55 şu ana kadar.
    en sona bizim hayrettinin kağıdını ayırmış tabii.
    en son kağıt geldi hayrettin 100 dedi, alışılmış bir şey tabii. her neyse hoca ayağa kaldırdı hayroyu tebrik etti
    ve çocuklar biliyor musunuz, kağının sonuna ne yazmış hayrettin dedi.

    ''hocam, bu kadar kolay sorduğunuz için teşekkürler''

    allah belanı versin hayrettin allah belanı versin...

    not: vermedi tabii, boğaziçinde okuyor şimdi...

  • insanoğlu jung'a inanmak ister; fakat her zaman freud öğretisinin gölgesinde kalakalır. insan mekaniktir, aynıdır, ne kadar inanmak istesen de öyle özel değilsindir. jung sana bir nevi açık kapı bırakır; ama gün geldiğinde freud'un çözümlemelerindeki kadar basit bir organizma olduğunu fark etmenin buhranına kapılıp sigaranı yakarsın, sigaranın freudyen bakışla temsil ettiklerini aklından geçirirek hem de.

    hani çocukken teyzen tavuk suyuna çorba tadında kitapları okurken o öykülere göz gezdirip "hayat ne güzel" diye düşünürsün, delicesine büyümek istersin, ergenlik dönemlerinde bukowskiyle tanışınca pis moruğun yanıldığına inanmak istersin, hayat teyzenin okuduğu o öykülerdeki gibi ufak mistisizmlere göz kırpabilir diye düşünürsün; ama genç erişkinlikte yine bukowski gerçekliğiyle yüzleşirsin ya, işte absürt bir şekilde freud ve jung yeraltı edebiyatının karakterleri haline gelebilir, çünkü insanlar aynıdır dostum, her yerde aynıdır, her yüzyılda aynı.

    freud kabul etmek istemeyeceğin bir hakikat, jung sana duymak istediğini veren bir ilüzyondur bence. bu nedenle jung güzeldir. ihtiyaç duyulandır, ama sana o hissi hiç vermeden sanki talip olduğunmuş oymuşçasına bir his yaratır.

  • akp faşizminin, tribündeki bizlerin korkusundan çıkarmaya çalıştığı düzenlemedir.

    http://www.hurriyet.com.tr/…por/futbol/24428551.asp

    stadlarda kötü içerikli siyasi ve ideolojik tezahürat yasaklanacakmış, kulüpler de buna ilişkin zaten taraftara taahhüt imzalatmış, yetmemiş kendileri de takip edecekmiş. bir de utanmadan bu tür düzenlemeler avrupa'da da var yalanını tekrarlıyorlar.

    mesela ben hakaret içermeyen "hükümet istifa" ya da "tayyip istifa" diye bağırsam bu ideolojik midir, siyasi olarak kötü müdür? belki istifa etmesi iyi birşey, kötü olup olmadığına kim karar veriyor? hukuk da bilmiyor bu içişleri bakanı.

    korkunun ecele faydası yok, yıkılacaksınız, yok olacaksınız.

    (bkz: hükümet istifa)

  • psikoloji dalinda ignobel ödülü alan çalışma. dunning-kruger sendromu olarak da adlandırılır.
    psikologlar justin kruger ve david dunning'in tarihe geçmelerine vesile olan
    teorileri özetle, "cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan
    güvenini artırır" der.
    metin çözme, araç kullanma, tenis oynama gibi çeşitli alanlarda yapılan
    araştırmaların sonucunda şu bulgulara ulaşılmıştır:
    -niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.
    -niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir.
    -niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp
    anlamaktan da acizdirler.
    -eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar,
    niteliksizliklerini n farkına varmaya başlarlar..
    değerlendirme zaafı:
    iki uzman daha sonra, bu teorilerini test etme fırsatı da buldular. cornell
    üniversitesi' nden 45 öğrenciye bir test yaptılar, çeşitli sorular sordular.
    ardından öğrencilerden "testin sonucunda ne kadar başarılı olacaklarını
    tahmin etmelerini" istediler.
    en başarısızların (yani sadece yüzde 10 ve daha az doğru cevap verenlerin),
    testin yüzde 60'ına doğru cevap verdiklerine, ayrıca iyi günlerinde olsalar
    yüzde 70'e ulaşabileceklerine inandıkları ortaya çıktı.
    en iyilerin (yani en az yüzde 90 doğru sonuç alanların) en alçakgönüllü
    denekler olduğu (soruların yüzde 70'ine doğru cevap verdiklerini
    düşündükleri) görüldü. (not: dunning ve kruger bu çalışmalarıyla 2000
    yılında ig nobel * de kazandılar.)
    çalışan, kendi kapasitesini değerlendirmekten ve eksikliğini teşhis etmekten
    acizdir. ama asıl vahim olan, bu "yetersizlik + haddini bilmeme"
    kokteylinin, mesleki açıdan, karşı koyulmaz bir itici güç oluşturması.
    kariyer açısından bir eksiyken, artıya dönüşmesi.
    işinde çok iyi olduğuna yürekten inanan "yetersiz", kendini ve yaptıklarını
    övmekten, her işte öne çıkmaktan ve haddi olmayan görevlere talip olmaktan
    en küçük bir rahatsızlık duymayacaktır. aksine bunu bir "hak"olarak
    görecektir.
    bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar ise çalışma hayatında
    "fazla alçakgönüllü" davranarak kendilerine haksızlık edecekler, öne
    çıkmayacaklar, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmayacaklar,
    kıymetlerinin bilinmesini bekleyecekler (ve bilinmeyince için için
    kırılacaklar ve kendilerini daha da geriye çekecekler) ve muhtemelen üstleri
    tarafından "ihtiras eksikliği" ile suçlanacaklardır.
    sonuçta, "kifayetsiz muhterisler" her zaman ve her yerde daha hızlı
    yükselecekler ve daha yukarılara çıkacaklardır.
    etrafınıza bir bakın, uzmanlara hak verecek misiniz ?
    (kaynak: dr..serra menekay oncel)

  • abd'de 11 bin bina yıkılsa ilk önce sorumluları kazığa oturtup göndere çekerler, milli yas ilan edip yarıya indirip arama kurtarmaya öyle devam ederler.

    o yüzden boş bir soru.

  • siyasal islam bu işte, adamlar o kadar beceriksiz, o kadar zekadan yoksun ki s400 alıyor ne aktive edip kullanabiliyor ne dekatlardır tasarımına üretimine ortak olduğu, parasını ödediği f35’leri alabiliyor. salgın oluyor hem ekonominin anası sikiliyor, hem hasta sayıları rekor kırıyor. hem amerika’nın ekonomik yaptırımını yiyip, doğu akdeniz’de köşeye sıkıştırılıyor hem rusya’dan üstü kapalı ambargo yiyor. suriye iç savaşını körüklüyor, bölgede de-facto özerk kürt bölgesine sebep oluyor. avrupa’nın birbirine girdiği, sert sınırları tartışıp neredeyse birliğin dağılacağı dönemde 3-5 milyar dolar için adamlara giden suriyeli mültecisini alıyor, üstüne avrupa’dan yaptırım tehdidi yiyor. bu arada aynı mültecilere bakabilmek için avrupa’dan aldığı desteğin onlarca misli para harcıyor. tam bir şamar oğlanına döndük. bu böyle uzar gider. bu adamlar ancak ülke içinde caka satabilir ülke sathının dışına çıktıkları anda hakettiği muameleyi görür.

    (bkz: siyasal islam kanserdir)

  • bisküviyi çayın içerisinde haddinden fazla tutmak, akabinde kendisinin kopup çayın içine düşmesi. artık hiçbir şey eskisi gibi değildir.

  • sapıklık mıdır bilemedim, göreceli bir sapıklık diyelim. her taksiye binişte farklı kimliklere bürünmek ve şöförle bu doğrultuda konuşmak. farklı meslekler, farklı öğrencilikler, farklı hayatlar, farklı dertler. şiddetle tavsiye ediyorum.