hesabın var mı? giriş yap

  • 20 senedir ssk örnekleri vererek bu dönemi kötüleyenler bir gidin artık.

    hadi o zaman ben sayayım sizin döneminizi.
    suriyeli terörist mülteciler yoktu.
    ülke toprakları araplara peşkeş çekilmemişti.
    tarım ve hayvancılık vardı.
    samanı bile yurtdışından ithal etmiyorduk.
    türk ordusuna fetöcüler doldurulmamıştı.
    kiralar emekli maaşından daha yüksek değildi.
    emekli ikramiyesiyle ev araba alınabiliyordu.
    okullarda andımız okunuyordu.
    türklük ayaklar altına alınmamıştı.
    ingiltere nin çöpü satın alınmiyordu.
    televizyonlarda kaynım bana atladı programları yoktu.
    her yer apaçi rapçi dolu değildi.
    para karşılığı vatandaşlık satılmıyordu.
    devlet kurumlarını tarikatlar yönetmiyordu.
    kağıt, sigara, içki fabrikaları vardı.
    okulu biten gençler yurtdışına kaçmıyordu.
    pkk ile gizli anlaşmalar yapılmıyordu.
    cihatçı örgütler ülkede bomba patlatmıyordu.
    araptaparlık yoktu.
    cuma hutbelerinde atatürk e küfredilmiyordu.
    üniversite bitirmenin bir değeri vardı, diplomalı kasiyerler yoktu.

    edit: bana faili meçhuller demeyin; muhsin yazıcıoğlu, kaşif kozinoğlu, sinan ateş der olayı kapatırım.

  • aşı karşıtlarının verileri çarpıtmaktan bıkmadıklarını gösteren bir başka haber. örneğin:

    - 100 kişilik bir popülasyonda, 95 aşılı + 5 aşısız varsa,

    - 95 aşılıdan 7'si ve 5 aşısızdan 3'ü hastaneye yatıyorsa,

    eğer aşı karşıtı bir cahilseniz, hastaneye yatan 10 kişiden 7'si aşılı olduğu için buradan hastaneye yatanların %70'i aşılı diye manipülasyon yapabilirsiniz. kağıt üzerinde doğru bilgi ama bu orana bakıp aşılar işe yaramıyor demek için salak olmak lazım.

    aklı başında mantıklı biriyseniz, aşının hastaneye yatıştan koruma oranının %90'ın üzerinde olduğunu, aşısızların hastaneye yatış oranlarının ise %60 gibi yüksek bir oranda olduğunu hesaplayabilirsiniz. işte aşı karşıtları bu iki oranı görmezden gelip yukarıdaki gerçeği yansıtmayan oranı işlerine geldiği gibi yayıyorlar. bunların veri çarpıtma tuzağına düşmeyin.

  • enkazı değil enkazın ardından hızla toparlanan ve geleceğe güvenle bakan, artık şehit haberi gelmeyen bir ülkeyi devraldı. aynı ülkeyi; doların rekorlar kırdığı, kimsenin (akp li yandaşlar hariç) gelecekten umudunun kalmadığı, binlerce gencimizi ve insanımızı terör sebebiyle şehit verdiğimiz, gerçek bir enkaza çevirdi. gerçek budur.

    edit: t a m a m

  • yeni şarkısının reklamı için bile eski sevgilisine muhtaç olan müzisyen. ayşe arman'a verdiği röportaj o kadar sahte, o kadar kurgu ki okurken acıdım haline...pr cısı da bir hevesle ayşe arman'ı aramışta herşeyi anlatacakmışta aklınca adamı aklayacak. anlattıkları nereden tutsan elde kalıyor. empati yapayım diye zorluyorsun, olmuyor. sanki kadınla silah zoruyla birlikte oldun. sen 18 yıl bu kadının her türlü imkanını kullan, sömür; sayesinde prodüktör ol, inşaat şirketi sahibi ol, şan şöhret sahibi ol, sonra maddi manevi alacak hiç birşeyin kalmayınca, " panik atak oldum de, beşik kertmesi gibiydik" de. hastir len derler adama... biz senin ezik olduğunu zaten biliyorduk ama senin ağzında da duymayaydık keşke.

    hep kadınları suçlarlar ya," ünlü zengin adamı buldu, artık ona ihtiyacı kalmayınca bıraktı " derler. işte bu adamında o kadınlardan hiçbir farkı yok. ulan biraz adam olun be, aşk bitti de, sıkıldım de, başka birine aşık oldum de eyvallah... sana yıllarını vermiş sevgilini yermek, "ama o da ruh emici kadındı ühühühü, ayrılmasam ölecektim" demek nedir len??

    edit: kendisi hakkında yapılan yorumlara çok sinirlenip akıllara ziyan bir açıklama yayınlamış.* bu röportaj tam bir pr fiyaskosu olma yolunda ilerliyor, iletişim fakültelerinde ders olarak okutulmalı. öncelikle kendi adıma demir demirkan'dan nefret etmiyorum, niye edeyim? sertab erener fanı değilim, hiç olmadım. pazar kahvaltısında gazetelere göz gezdirirken okuduğum bir röportaj üzerine yorum yaptım. zaten bu röportaj herkes okusun diye değil miydi? o zaman yapılacak eleştirilere de açık olacaksın.
    sertab-demir birlikteliği başladığında bende 16-17 yaşlarındaydım. nasıl başladı devam etti, yaptıkları işler vs bize yansıtıldığı kadarıyla biliyoruz. hatta kendisinin 2000lerin başında göçmen şarkısının olduğu albümünü almışlığım bile vardır. az çok bizde türk rock müziğini takip ettik, 2000lerin başındaki türkçe rock patlamasındaki konser seyircisi bizdik. yani kendisinin itham ettiği gibi pür cahil halimle minik odamda, sınırlı internetimle, aşağılık fakir bir magazin manyağı olarak burdan kendisine nefret kusmuyorum. burada olay senin müzik dehan değil, ayrılıktan sonra nasıl bir adama dönüştüğündür canım kardeşim.
    olaya sertab-demir ilişkisi olarak değil herhangi sıradan bir çiftmiş gibi bakınca da sonuç değişmiyor. iyi-kötü birşeyler yaşandı bitti, bir taraf yoluna devam ederken, diğeri egosuna kibrine yenilip 18 yıllık ilişkisini bir kalemde harcayıverdi.
    aslında herkesin bu kadar olumsuz tepki vermesinin sebebi, yıllardır çizilen demir demirkan imajının yaldızlarının dökülmesiyle birlikte ortaya çıkan adamın yarattığı hayal kırıklığıdır. demek ki sertab'la birlikteliği gerçekten çok iyi bir projeymiş ki, bir adamı yıllarca son derece başarılı bir pr çalışmasıyla olduğundan iyi gösterebilmişler.
    ayrıca yaygın düşüncenin aksine demir'le müzikal birliktelik eurovision dışında sertab'a hiç yaramamış, özellikle "turuncu" albümüyle beraber sertab'ın kariyeri düşüşe geçmiştir. soner sarıkabadayı şarkısı "bu böyle" ye kadar da sertab ın 2000li yıllarda esamesi okunmamıştır.

    büdüt: istek üzerine demir demirkan'ın resmi sitesindeki açıklamanın linki eklendi.

  • restaurant sahibi olupta vedat milor'a terso davranmak? üstelik çalışanının sanane lan diye ittirmesini savunmak? vay hımınıa dünya yürek yiyenlerle dolu.

  • böyle durumlarda ikinci bir araç daha olacak. iki tane görevli koşarak gelen kadını deli gömleğine sarıverip atacaklar içine. sokaklar hem köpeklerden hem delilerden temizlenecek. bir taşla iki kuş.