hesabın var mı? giriş yap

  • fuarlarda ingilizce, fransızca vb dillerde tercüman arayan bir firmaya başvurulmuştur. iş görüşmesine gittiğinizde sizinle birlikte mülakata girecek başka biri daha olduğunu görürsünüz. o da sizin gibi üniversite öğrencisi 22 yaşlarında bir erkektir. ikinize de bir form verirler, hangi dili hangi seviyede konuştuğunuz, aldığınız sertifikalar, çalıştığınız şirketler tarzı. ikinizi de mülakata aynı anda alırlar. mülakatı yapan ik biraz gıcıktır. önce sizle yaparlar ardından diğer çocuğa geçerler.

    ik: fransızcayı çok iyi seviyede bildiğinizi yazmışsınız?
    -evet
    ik: fransız lisesinde mi okudunuz?
    - hayır
    ik: fransızca bir üniversitede mi okudunuz?
    - hayır ama
    ik: fransız kültür'de ders mi aldınız
    - hayır ama şey
    ik: sertifikanız var mı fransızcayla ilgili
    - hayır
    ik: tamamen meraktan soruyorum, fransızcayı nerden öğrendiniz?
    - babam öğretti
    ik: babanız? fransızca öğretmeni miydi?
    - hayır ama
    ik: buyrun söyleyin nasıl öğrendiniz, sabahtan beri ama diyorsunuz
    - babam fransız, eğer adıma ya da soyadıma bakmış olsaydınız benim de fransız olduğumu anlardınız.
    ik: adınız?
    - marcel. adı marcel olan pek türk yoktur sanırım.
    .

  • universite'de 3. sinifa gecmisiz. sabah senenin ilk dersi, ekonomi. hoca profesor. biraz gergin gordum kadini. sinifta normalde 30 kisi falan olmasi lazimken 20 kisi falan var. yoklama aldi, sonra da konusmaya basladi.

    hoca: arkadaslar bir derse gec gelmek ne demektir? bakin ilk gunden soyleyeyim, derse gec gelenleri sinifa almayacagim vs. vs.

    bu sirada ogrenciler sinifa girmeye devam ediyor, hoca da her gelene soruyor nerden geliyorsun diye, laf sokuyor falan. neyse devam etti konusmaya;

    hoca: biliyorsunuz dersin baslama saatini, istanbul'un trafigi de malum, yani bu yasa geldiniz, kac senedir okula gelip gidiyorsunuz, kac saatte okula geldiginizi falan hic mi ogrenemediniz vs. vs.

    o sirada da ilk dersin yarim saati falan gecmis 2-3 eksik falan kaldi sinifta. hoca yavastan basladi hadi herkes kendini tanitsin, ilk dersi boyle gecirelim vs. vs.

    o sirada kapi bir daha acildi, fuat kapida belirdi ve iste o efsane diyalog;

    hoca: erkencisin oglum, hayirdir nerden geliyorsun??!

    fuat: hocam tayland'dan geliyorum. darbe oldu kusura bakmayin, anca bugune bilet alabildim. ucaktan inip geldim.

    hoca: (kekeleyerek) tamam oglum gecmis olsun gec otur.

    fuat: sagolun hocam.

    (bkz: 19 eylul 2006 tayland'da darbe)

  • güzel zamanlardı. güzel dostluklar, arkadaşlıklar edinildi. evde asosyal gibi takılmıyorduk en azından

  • mark zuckerberg ile arasindaki husumeti yeni degildir. yapay zeka konusundaki bir tartismalarindan sonra "mark ile konustum. yapay zeka konusundaki bilgisi sinirli" diyerek zuck'in notunu vermis.

  • olası senaryosu şöyle gerçekleşecek olay;

    (uğur tütüneker galatasaray'ın başına geçer ve gazete manşetleri)

    ilk sayfa: galatasaray özüne dönüyor!
    başkan: takımın başına evladımızı getirdik
    yorumcular: sabırlı olmak gerek

    yöneticiler: galatasaray'da alex ferguson dönemi yaşanacak
    futbolcular: florya'da adeta bir aile ortamı var
    tesis çalışanları: 20 yıldır burdayım böyle bir ortam görmedim

    (5 hafta geçmesine rağmen takım bir türlü beklenilen ivmeyi gösteremez)

    rıdvan dilmen: büyük takımın ağırlığını kaldırmak ve baskılara direnebilmek zordur.
    osman tamburacı: uğur galatasaray'ın kalibresinde bir hoca değil
    mustafa denizli: 3 takımda da çalışmış ve şampiyon yapmış biri olarak diyebilirim ki, ....

    (6. hafta fenerbahçe derbisi oynanır ve galatasaray kaybeder. limitler zorlanmaktadır.)

    başkan: hocamızın arkasındayız
    hıncal uluç: maça çıkarkaen saçını sakalını düzeltmeyen bir insan galatasaray gibi elit bir oluşumda bulunamaz.
    ahmet çakar: uğur tütüneker saha kenarında dış görünüşüyle aslanı andırıyor ama sahada kedi gibi bir takım var.

    (7. hafta fatih terim'in başarısızlığı kesinleşir ve sözleşmesinde kovulması halinde çok ağır şartlar bulunmasına karşın milli takım'dan istifa(!) ederek taraflı tarafsız herkesin takdirini kazanır)

    başkan: ben galatasaray kulübünün başkanıyım. istediğim herkesle elbette görüşürüm.
    fatih terim: galatasaray tabii ki her zaman özeldir. şartlar ne olursa olsun eğer bize ihtiyaç varsa, hayır deme lüksümüz yoktur.
    sneijder: büyük çapta başarılar için daha büyük düşünebilmemiz gerekir.

    (başa geldiği 8. haftada uğur tütüneker görevinden istifa eder ve yerine fatih terim gelir.)

    başkan: uğur galatasaray'ın evladıdır. adam gibi geldi, adam gibi de gitti. gelecekte tekrar bu takımın başına geçeceğinden adım gibi eminim.
    fatih terim: uğur kardeşimiz gerçekten takımda pozitif anlamda büyük değişikliklere imza atmış. alacağımız başarılarda onun da muhakkak payı büyük olacak. ancak tekrar söylüyorum, başarısızlıklarda tek sorumlu benim.
    yöneticiler: uğur tütüneker herhangi bir tazminat istemedi. son alacağını da görüştük anlaştık 24 ay taksite böldük. anlayışlı tavırlarıyla bu camia'nın tekrar takdirini kazanmıştır. uğur galatasaray'ın çocuğudur.

    uğur tütüneker: herkese her şey için teşekkür ederim..

  • adamin seni tercih etmesinin tek sebebi ucuz olman, sen saniyormusun ki senin hizmetini cok begendigi, denizini, plajini cok begendigi icin geliyor?

    onunde italya, yunanistan, ispanya, karadag gibi secenekler varken; karisina-kizina asilan, dolandiran ve kaziklayan barzolarin memleketine ne diye gelsin amk ?

    su islamci guruhun kendini dunyanin merkezi gormesi de beni cildirtiyor amk, ne boksunuz lan? nesiniz amk? tum dunya bize muhtac, tum dunya bize dusman, tum dunya bizi kiskaniyor... koyunden disari cikmamis, gercek sehir nasil olur, gercek plaj, gercek doga nasil olur gormemis comarlar burayi dunyanin en guzel ulkesi saniyor.

  • 2017 itibariyle hiçbir starı popülaritesini günümüze kadar ulaştıramamış yarışma. 2003'te ilkokula yeni başladığımda bu program da yeni yeni başlıyordu, elemelerini tv'de hayal meyal hatırlıyorum. ana yarışmada 12 kişi vardı ve her hafta bir kişi elenmekteydi, belki de güzel sesler harcandı ilk elenenler arasında.

    abidin özşahin'in birinci olduğu yarışmanın ardından 12 kişi arasından sadece 4 kişiye ercan saatçi destekli doğan music company çıkışlı albümler yapıldı: abidin özşahin'in aşktan yana, firdevs güneş'in firdevs, bayhan gürhan'ın hayal edemiyorum ve eser bayar'ın aşkımı itiraf ediyorum albümleri. (ilk çıkan albüm tabiki de birinci olan abidin'in nisan 2004 çıkışlı albümüydü, onun albümünü aynı yıl ağustos'ta çıkan bayhan'ın, aralık'ta çıkan eser'in ve mart 2005'te çıkan firdevs'in albümleri takip etti.) bu albümler genellikle ortalama ve popüler kitleye hitap eden soundlara sahipti, ki künyelere bakıldığında bu 4 albümde müzisyen kadrosunun pek değişmediği, gitarların, vurmalıların, yaylıların hemen hemen aynı müzisyenler tarafından çalındığı anlaşılabilir, keza kayıt, mix, mastering konusunda da aynı şey geçerlidir, hemen hemen aynı kişiler çalışmıştır (serdar ağırlı, orbay zobi gibi isimler). 4 albümde şarkılar ağırlıklı olarak ercan saatçi eserlerinden oluşmaktaydı. aranjör kadrosunda ise başrolde yine ercan saatçi vardı, piyasadaki en eski arkadaşlarından eski ortağı ufuk yıldırım'ı ve doğan music company albümlerinde aranjörlük yapmış, yine saatçi'nin yakın dostu ve hali hazırda iki albüm de çıkarmış (biri dmc'den) kanun sanatçısı reha falay'ı yanına alarak. iskender paydaş, mustafa ceceli, genco arı, ümit kuzer gibi kimisi genç kimisi tecrübeli isimler de bu albümlerin aranjör kadrosunda bulundular.

    bu 4 isim dışında, dmc'ye ve ercan saatçi'ye bağlı kalmadan albüm çıkaran isimler de oldu, serkül kan dokuz sekiz müzik'ten alın yazısı, selçuk yapar ise şahin özer'den 10'da 10 albümlerini çıkardılar (ikisi de 2005 senesi içinde çıkarılmış), 2007'de ise barış kömürcüoğlu armoni müzikten iz albümünü çıkardı. geri kalan yarışmacılardan ise hiç albüm çıkarmayanlar da oldu, aydan kaya, müge ökten, alpay kulay gibi taa 2010'lu yıllarda albüm çıkartanlar da.

    abidin özşahin birkaç sene önce rock tarzında bir albüm yaptı, bayhan gürhan en son evlendirme programında bulunmaktaydı, eser bayar'ın amerika'da yaşadığı yazılmıştı sanırım sözlükte, firdevs güneş ise acaba nerelerde ne yapmakta bilinmemekte. diğer şarkıcılardan da sadece müge ökten o ses türkiye'de yarışmacı olarak göründü. sonuç olarak bu yarışmamızın hiçbir starı popülaritesini günümüze kadar ulaştıramadı.

    edit: firdevs uzun süredir amasra'da bir barda çıkıyormuş.

  • (bkz: canısı)

    edit: madem yazdık biz de nerede ve ne şekilde gördüğümüzü söyleyelim. bu anlamlı ve güzel sözün hikayesini anlatalım.

    yer: konur sokak, leman kültür

    sevgili ile beraber leman kültüre oturduk. alışveriş falan yapmıştık bir hayli yorgunuz. biraları söyledik. yanında da soslu patates cipsi. yarime dövme yaptıracağız. fikir arıyoruz nasıl bir şeyler olsun diye. gelip geçenlerin vücudunu inceliyoruz nasıl dövmeler var diye. güzel şekiller arıyoruz. daha sonra garson biraları getirdi masaya koydu. garsonun kolunda bir dövme. sadece canısı yazıyor. amatörce. belli ki kendi kendine yapılmış bir dövme. sadece canısı yazılı. c harfi kapatılmaya çalışılmış. beceremeyince anarşizm işaretine çevirmeye çalışmış. çarşı'nın amblemi diyeyim o zaman daha anlaşılır olur.

    patatesleri de koyarken sordum garsona;
    -çok mu seviyorsun abi koluna işlemişsin.
    +çok sevdim be abisi. ama bana yar olmadı. adının baş harfi c idi. ben de c'yi silmeye çalıştım. dedim ki c'si giderse sadece anısı kalır. beceremedim çok daha fazlası kaldı.
    -eyvallah abi
    +eyvallah

    edit 2: ibrahim erkal şarkısı olduğunu da belirtmem konusunda uyarıldım.

    edit 3: ben bu hikayeyi neden anlattım? sevgilim var oğlum beraber alışverişe falan çıkıyoruz. bildiğin nefes alan bir kadın sahibiyim. ı have got kadın ulan!!!

    şaka şaka neden anlattım bilmiyorum ilk duyunca bayağı içerlemiştik. dedim ki dövme iyi de sonra işte anısı kalırsa sıkıntı büyük be abi!

  • seni hayvanat bahçesinden aldık, maymunsun aslında sen gibi bir hikayeye kardeşi inandırmaktan daha vicdanlı bir harekettir. bir de üzerine "ben seni kafeste gördüm, çok beğendim diye alıp eve getirdik" demiştim ki bana da azıcık minnet duysun. tabii bu hayvansever, vicdan sahibi abla imajım kendisi bağıra bağıra anneme gidip "anne ben maymun muyum?" diye ağlayana kadar sürmüştü.