hesabın var mı? giriş yap

  • - selamün aleyküm siz de mi mevlidden sıkıldınız?
    + sıkılmak demeyelim de, yanii.. ımhh. fazla kalabalık. :/
    - şerbet ister misiniz?
    + çok naziksiniz. allah razı olsun.
    - :)
    + peki siz? nasıl farkettiniz buraya geldiğimi? çok dikkatli olduğunuzu söylemem gerekiyor sanırım :)
    - aslında öyle değil. erkekler tarafı burası. açıkçası fazla zor olmuyor bir kadının varlığını farketmek.
    + hass.. :/

    ...

  • günümüzde tek eliyle araba kullanırken diğer eliyle cep telefonundan mesaj atabilen türklerin atalarıdır...

  • bu virüs bulaştığında iki hafta içinde italya'daki ölüm rakamlarına ve yayılım hızına bakın sonra saçmalayın derim.

  • bunlardan biri de benim. bu zamana kadar bırak bir ilişkiyi, bir girişimim bile olmadı bunun için. duyunca, uzaylıymışım gibi bakan oluyor tabii, evet. el ele tutuşmak, biri tarafından sevilmek, öpüşmek nasıl hislerdir hiç bilmem. zaten arayacak bir çevrem de yok. sosyal bir tip olmadığım için hayatımda kemikleşmiş 3-4 kişi dışında haberleştiğim kimse de yok.

    aylık sms hakkım 5000. ay sonunda 4990'u boşa gidiyor zaten. dakika desen 500 dakika. bunun da kafadan 450 dakikası boşa gidiyor.
    insan tabii bazen imrenmiyor değil sokakta gördüğü mutlu çiftlere. ama fena halde kanıksadım da bu durumu ve bazen akla gelmesi dışında aslında şikayetçi de değilim.

    sinemaya sürekli yalnız gitmek, film seçiminde serbest olmak. kafede oturup tek başıma kahve yudumlarken kitap okumak. sokakta, kulakta kulaklık, aylak aylak dolaşmak, telefonu istediğim saatte kapatabilmek, hesap vermemek, telefonda sürekli mesajlaşmak zorunda olmamak (ki mesaj atmaktan nefret ederim). yani bunlar benim için rutin şeyler ve hayatıma bir girdiğinde nasıl ayak uydurabileceğime, nasıl davranacağıma dair hiç fikrim yok. çok yabancı bir duygu yani bana.

    bir de kişisel sorunlar, aile ile olan problemlerden dolayı da soğuyor insan. hani, zaten mutsuzum, bir de hayatıma girecek insanı niye mutsuz edeyim? diye düşünüyorum. açıkcası gelecek için evlilik fikri de yok kafamda. ''ben de yalnız olayım, ne olur?'' diye koyveriyorum. bu düşüncelerden beni uzaklaştıran, soğutan çok şey oldu.

    böyle gelmiş böyle gider hesabı. okuduğum kitapların, izlediğim filmlerin, yani sahip olduğum küçük şeylerin tadını çıkarmaya çalışıyorum, kıymetini biliyorum. böyleyken böyle sözlük.

    özetle; (bkz: bilemiyorum altan, bilemiyorum)
    6 yıl sonra gelen edit: şimdi son oylananlarda geldi karşıma, unutmuşum. editleyeyim dedim, durum hala aynı, saldım ben de haha*

  • o değil de bu videoda bir dram yaşanmaktadır. mavi akan suyu videoya çekmek istiyorsun, o da ne. su tası mavi. bu yüzden renk belli olsun diye suyu tastan yere döküyorsun. fakat yerdeki taşlar da mavi. sonra allah'tan suya zoom yapılıyor da suyun mavi olduğuna inanabiliyoruz (bkz: swh) sanırım tuvaletteki mavi baskınlığına dayanamayıp su da mavi renge dönüşmüş.

  • 20 yıl öncede nöbet sistemi bu şekilde idi. ameliyatta asistan bayılır diğeri çağırılırdı.yorgunluk yüzünden ameliyatlarda komplikasyonlar olurdu. bu düzene sağlık bakanlığı niye izin verir anlamak mümkün değil. hadi bakanlık personelini insan yerine koymuyor onu biliyoruz zaten ama bir doktor diğer meslektaşına bunu niye reva görür? kıdemli asistan ve hocalar " biz tuttuk sizde tutacaksınız eşek gibi " derlerdi. zaten sağlıkçıların en büyük düşmanı yine sağlıkçılardır bu ülkede. yazık olmuş gerçekten.
    ekleme: ne kadar haklı bir tespit yaptığımı alttaki entryden anlamak mümkün.

  • zamane cocugudur.
    izlerken icimiz ciz eder biz abilerin, etmez mi?
    bizim zamanimizda kinder surprise azdi, pahaliydi, anne babalarimiz alamazdi oyle cok cok. ayda bir falan toplu ali$veri$te ogretmenler kooperatifine gidilecek, anne iyi zamaninda olacak da 1-2 tane alacak. ancak o zaman kinder surpriseimiz olurdu bizim.
    onun cikolatasini binbir torenle yerdik. kirmadan ikiye bolerdik once, sonra ufak ufak yalardik, buyuk bir parca kopartacaz da zort diye bitecek diye korkardik... bissuru bissuru olsa da bissuru yesek diye hayaller kurardik, gercekle$mezdi bu cocukca hayaller.
    kagidini bile ozenle yirtmadan cikarirdik. aliminyumdu ya, boyle duzle$tirir, defter arasina koyardik falan, biriktirirdik.
    $imdiki veletlere bakiyorum, zart diye yirtarak acip, huptedenek su gibi iciyorlar cikolatayi, onlar icin ozel degil, onlar icin luks degil, onlar icin degerli degil...
    bizim icin neydi o kinder surprise biliyonuz mu siz?
    bir gun birinin kafasina cakacam yerken, ne nereden geldigini anlayacak, ne neden oldugunu kerata...
    aglayasim geliyor.
    hislendirmeyin beni...

    (bkz: bastigin yerleri toprak diyerek gecme tani)