hesabın var mı? giriş yap

  • uluslararası uçuşta benim de bir bas gitar hard case'imin parçalanmışlığı var. pek çok insandan da benzer hikayeler duydum.

    dahası uçuşlarda enstrümana koltuk almak son derece yaygındır. örneğin kontrbas taşıyanların tamamı koltuk alır (hawaii'ye sezonluk uçan müzisyenlerin dertlerinden biridir).

    ayrıca uluslararası uçan müzisyenlerin (çello çalan, bas klarinet çalan vs.) hepsi enstrümanını yanına alır. uçuş izin vermezse kavga gürürültü sonrası koltuk alırlar. gitaristlerin amfilerini de yanlarında taşıma istekleri makul ve yaygındır.

    bunun haricinde, amerikadaki müzisyenlerin uzun süre eylem yapmaları sonucu kazandıkları bir hak vardır: bazı enstrümanlar hariç (vurmalılar, büyük bas üflemeliler vs.) entrümanını yanına alabilir, enstrümanın ve çantasının incelenmesi sırasında inceleyenlerin yanında durabilir ve onları yönlendirebilir vs. vs. yine de forumlardan okuyunca, işin pratiğe dökülmesinde zorlandıklarını görüyoruz.

    özetle, adamın gitarının ekonomik ederini bir kenara bırakıyorum, enstrüman için koltuk almak normal ve oldukça yaygındır. bu adamın da kalkıp kendisi first class uçarken enstrümanı için arka sıralardan koltuk alması, hele tanımadığı birinin yanına gitarı oturtması kadar mantıksız bir şey olmazdı.

    son olarak: buna sırf parasından dolayı görgüsüzlük diyorsanız yazıklar olsun. müzik camiası bir yana, bu kadar parayı bulmuş insanlar arasında belki de dünyanın en mütevazı adamlarından biridir brian may. ayıb lan...

  • insanı kısa sürede şekle sokan diyet. ara öğünleri atlamıyoruz ki vücut dürümsüz kalmasın.

    sabah: bir kibrit kutusu dürüm, çay, lifli dürüm.

    ara öğün: bir kase dürüm, soda.

    öğle yemeği: bir tabak dürüm, yanına bir kase dürüm.

    ara öğün: bir avuç dürüm.

    akşam: dürüm+ayran.

    ekleme: bu entry kanzuk'un kilosu üzerine espri yapmak amaçlı yazılmamıştır. olayın çıkış noktası tamamen her gördüğümde güldüğüm şu görseldir. bu entry'i de kendisinin hoşgörülü bir insan olduğunu düşündüğüm için yazdım. olmasaydı çoktan uçmuştum zaten.

  • olm ben arap severim, ticaret yapıyorum araplarla.

    ama adamlar direkt ülkeyi arap kültürüne uygun hale getirdiler. ferrari vermek ne lan polise ? ve gördüğüm kadarı ile bunların hepsi taksim sultanahmet gibi turistik bölgelerde. benim için konu polis hızlı gitmiş yavaş gitmiş değil.

    hayır amaç nedir ? hava atmak mı ? ülkemiz refah demek mi ? zenginiz mi diyorsunuz ? e değiliz arkadaş bunu da biliyoruz.

    o arabaları satsan 100 tane çocuk okutur adam akıllı vatana millete faydalı hale getirirsin.

    ama tercihe bak amk. araplara hava atmayı prestij sanıyoruz.

  • keske beyaz show'a cikmasaymis dediğim adam. sen o kadar kültür gor, rüyamızda göremediğimiz okullarda öğretim gorevliligi yap, inanılmaz bir gecmisin olsun, sonra yanında şafak sezer diye bir adam civiklik yapsın. bu adam üzerinden komiklik yapmaya çalışmayın arkadas. soru sorun cevaplasın feyiz alın biraz.

  • mit'deki (massachusetts ınstitute of technology) araştırmacılar tarafından iki ucundan tutulup kırmaya girişildiğinde, tam olarak 2 parçaya (2 den daha fazla parçaya değil) bölünüp-bölünememesine ilişkin gizemin çözüldüğü makarna çeşidi.

    bir spagetti çubuğunu iki ucundan tutup bükmeye yeltenirseniz ve 2 parçaya ayırmaya çalışırsanız, bu işlemin göründüğü kadar kolay olmadığını göreceksiniz. bunu evde denemek bedava. ki genelde spagetti çubuğu 2 den fazla parçaya (3-4 parça gibi) ayrılacaktır.

    spagetti gizemi olarak adlandırılabilecek bu olay, çubukların 2'ye ayrılmakta direnmesine dair teorik bir açıklama getirmeye çalışan ünlü fizikçi richard feynman'ın bile kafasını karıştırmıştır.

    feynman'ın bu mutfak deneyi, 2005'e kadar yanıtsız kalmıştı. fransa'dan bazı fizikçiler toplanıp, bu süreçte spagetti çubuğuna etkiyen kuvvetleri ortaya koymaya çalıştılar.

    bir spagetti çubuğu, her iki uçtan eşit olarak büküldüğünde, en kavisli olduğu merkezine yakın bir noktadan kırılacağını keşfettiler. bu ilk kırılma, bir snap-back etkisi yaratıyor ve çubuğun daha fazla sayıda kırılmasına yol açan bir bükülme dalgasını ve titreşimi tetikliyordu.

    2006 lg nobel ödülü'nü (lg nobel ödülleri; harvard üniversitesi tarafından nobel'in bir parodisi olarak anlamsız-gereksiz sayılabilecek ve yeniden üretilmeyecek, üretilmemesi gereken bilimsel çalışmalara verilen ödüllerdir- https://g.co/kgs/wu8uvd) kazanan teorileri, feynman'ın yap-bozununu çözmüş görünüyordu. ancak geriye cevaplanması gereken bir soru kaldı: spagetti ikiye hiç ayrılamaz mıydı?

    sorunun cevabını mit'deki araştırmacılar verdi. yayınladıkları makalede, araştırmacılar, hem bükerek hem de kıvırarak, spagetti'yi ikiye ayırmanın bir yolunu bulduklarını gösterdiler. yüzlerce spagetti çubuğu ile deneyler gerçekleştirdiler, çubukları özellikle bu amaç için ürettikleri bir aparatla kıvırıp, büktüler. ekip, eğer bir çubuk belli bir kritik dereceye kadar kıvrılıp daha sonra, yavaşça ikiye bükülürse her şeye rağmen 2'ye bölünebiliyordu.

    araştırmacılar, sonuçların, kırık oluşumuna dair bir iç görü geliştirmek ve çok lifli yapılar, nanotüpler, hatta hücrelerdeki mikrotübüller (mikrotübüller, hücre iskeletini oluşturan yapılardan olup, reseptörleri tutarlar veya serbest bırakırlar. protein yapıda olup, uzun, içi boş silindirik yapılardır- https://g.co/kgs/lwe6us) gibi diğer çubuk benzeri materyallerdeki kırıkların nasıl kontrol edileceği gibi mutfak dışı uygulamalarda kullanılabileceğini belirtiyorlar.

    http://news.mit.edu/…fice/files/crack-control-1.gif

    yukarıdaki gif'te gösterildiği gibi, deneyler (yukarıda) ve simülasyonlar (aşağıda) spagetti'nin iki veya daha fazla parçaya nasıl bölünebilineceğini gösteriyor.

    araştırmacılar, bazı manuel testler yaptılar ve sonunda spagettiyi gerçekten sert bir şekilde kıvırıp ve uçlarını bir araya getirdiklerinde (bükme işlemi) bunun işe yaradığı ve iki parçaya ayrıldığını gösterdiler. şunu belirtmeden geçmeyelim; çubuğun ilk başta gerçekten güçlü bir şekilde kıvrılması gerekiyor.

    araştırmacılar, olayı otomatiğe bağlamak amacıyla, yüzlerce spagetti çubuğunu kıvırıp bükmek için bir cihaz kullandılar ve tüm parçalama işlemini bir kamerayla saniyede bir milyon kareye kadar kaydettiler. sonunda, spagetti'yi neredeyse 360 derece kıvırarak (döndürerek) , ardından iki ucu bükmek için yavaşça bir araya getirerek, çubuğun tam olarak ikiye kırılabildiğini gördüler. kullandıkları spagettiler barilla no: 5 ve barilla no: 7 idi. bu iki spagettinin çapları biraz farklı olmasına rağmen ikisinde de bunun işe yaradığını gösterdiler.

    aşağıdaki gif'te bu ikiye bölünmeyi görebilirsiniz.

    http://news.mit.edu/…fice/files/crack-control-2.gif

    araştırmacılar, bu kıvırma-döndürme işleminin çubuğu ikiye bölmesine dair bir matematiksel model geliştirmeye çalıştılar.

    kıvırma işleminin, çubuk bükülürken yayılan kuvvetleri nasıl etkilediğini araştırdılar. 10 inçlik bir spagetti çubuğunun ilk önce yaklaşık 270 dereceye kıvrıldığı ve daha sonra büküldüğü takdirde, iki etki nedeniyle 2'ye bölünebildiğini gösterdiler. bunlardan ilki snap-back diğeri ise twist-back etkisidir.

    çubuğun büküldüğü yöne zıt yönde olan eski şeklini geri almasını ifade eden geri bükülme kuvveti olan snap-back etkisi, çubuğun kıvrılması durumunda zayıflar.

    twist-back etkisi ise çubuğun orijinal düz durumuna geri gevşeme isteğini ifade eder. çubuktan enerjiyi serbest bırakan bu etki, ek kırılmaları önler. yani çubuk bir kez bozulduğunda, hala bir snap-back etkisi var çünkü çubuk düz olmak istiyor, ama aynı zamanda kıvrılmak da istemiyor.

    snap-back etkisi, çubuğun ileri geri titreyeceği bir bükülme dalgası yaratırken, twist-back de çubuğun ileriye ve geriye doğru sarmal olarak kıvrılacağı (türbüşon şekli gibi) bir dalga yaratır. kıvrılma dalgası, bükülme dalgasından daha hızlı hareket eder, bu da enerjiyi dağıtır, böylece sonraki kırılmalara neden olabilecek ek gerilim birikimleri oluşmaz. böylece çubuk 2'den fazla parçaya ayrılmaz. yani 2 parçaya ayrılabilir.

    burada snap-back'i kısaca geri bükme etkisi, twist-back'i de geri kıvırma etkisi olarak düşünebilirsiniz.

    kafa karıştırmamak adına twist'in yani kıvrılmanın aynı eksen etrafında (x ekseni) bir nevi çubuğu döndürme demek olduğunu, bending'in yani bükmenin de çubuğu ters eksende (y ekseni) bükme yani bir nevi çubuğu kırma işlemi olduğunu unutmayın.

    başta önemsiz gibi gözüken bu deneyler, belki ileriki araştırmalar için ve başka buluşlar için temel oluşturabilir, ne de olsa hiçbir bilgi gereksiz değildir.

    kaynak: http://news.mit.edu/…ystery-0813#separator-comments

  • onbir, oniki yaşlarındayken arada annemle beraber gündeliğe giderdim. genelde büyük temizlik yapılacaksa ek yardım olarak. anneme beş veriyorlarsa bana da iki, üç verirlerdi. şimdi düşününce, çok küçükmüşüm ama erken gelişmiştim. bir de fakir fukaranın çocuğu pek çocuk olamaz. çocuk olmaya vaktimiz de paramız da yoktu. neyse bu bir başka entry konusu...ben aslında başka bir şey anlatacaktım;

    yine annemle gündeliğe gittiğimiz birgün, evini temizlediğimiz kadının eşi, mahmut amca, ertesi gün okuldan sonra onlara gitmemi ve bana kışlık ayakkabı alacağını söyledi. annem de okul çıkışı mutlaka gelmemi söyleyince gittim mecburen. mahmut amca ile kapıda buluştuk, sonra beraber yakınlardaki bir ayakkabıcıya gittik. annem gelseydi bari ama gelmedi. calismasi gerekiyordu çünkü. mahmut amca'yla ayakkabılara baktık. bir tane denedik, aldık ve çıktık. sanırım hayatımın en mutsuz günlerinden biriydi. ayakkabı alındıktan sonra da, eve geldikten sonra da sadece ağlamak istediğimi ama kendimi tuttuğumu hatırlıyorum. bir de sonradan mahmut amca anneme asık suratlılığımdan dem vurmuş. sanırım bunu, ayakkabı alındıktan sonra sevinçle bacaklarına sarılan bir çocuk hayal ettiği halde, eskisinden de mutsuz bir çocukla karşılaştığı için hayal kırıklığı ile söylemişti. aslinda cok iyi niyetli bir adamdi ve ailece cabamizi takdir ediyordu.

    buraya nereden geldim peki...dün nuri bilgi ceylan'ın kış uykusu nu izledim...orada da vicdanını (ki vicdan genelde korkakların sevdiği bir sözcüktür ve öncelikle güçlüleri dehşete salmaya yarar.)* rahatlatmak için fakir bir aileye para vermeye çalışan kadına kızarken hatıralar beni buralara getirdi galiba. kadın parayı açıklama yapmadan gizlice kapıya bırakabilirdi...ama hayır, o şık kıyafetleriyle yardım ettiği ailenin gözlerinde sevinç görme, minnet duygusuyla sarmalanıp sarılma ve başkalarının mutluluğuyla mutlu olma fikrinden ziyade, mutluluğu için teşekkür edilmesiyle tatmin olma yolunu seçtiği için.
    çoğu zaman insanlar egolarına yenik düşüyorlar, birilerine yardım etmek güzel de teşekkür beklemek niye? teşekkürü bırak da arkandan etsin. illa yüzüne edilince ne oluyor?

    bir çocuğu mutlu edecekseniz o çocuğa yapılacak yardımın gizli olmasına, hatta çocuktan bile gizli tutulmasına dikkat etmeniz lazım. eskiden bir laf varmış, sağ elin verdiğini sol el görmeyecek diye, ne doğru laf.

    bana şükret, sayemde bak yine iyisin'le iyi edilemiyor. kış uykusu bunun gibi pek çok anımı canlandırdı. daha gelirim ben buralara.

    * filmden alıntı

  • dostoyevski'nin dediği gibi;

    "bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir. kimse bir şeyin üzerinde durup düşünmüyor. kendisine bir ülkü edinen çok az. umutlu birisi çıkıp iki ağaç dikse herkes gülüyor: 'yahu bu ağaç büyüyünceye kadar yaşayacak mısın sen?' öte yanda iyilik isteyenler, insanlığın bin yıl sonraki geleceğini kendilerine dert ediniyorlar. insanları birbirine bağlayan ülkü tümden yitti, kayıplara karıştı. herkes, yarın sabah çekip gidecekleri bir handaymış gibi yaşıyor. herkes kendini düşünüyor. kendisi kapabileceği kadar kapsın, geride kalanlar isterse açlıktan, soğuktan ölsün, vız geliyor."

  • babam kitap vermemekten daha ilginç bir şey yapıyor. isteyen olduğunda hiç polemiğe girmeden kitabı veriyor. ama ertesi gün aynısından bir tane daha alıp kütüphanesine koyuyor. buna rağmen aynısından iki tane olan kitap yok kütüphanesinde.