hesabın var mı? giriş yap

  • 3 lira maaş alıyor diye her türlü pisliğe katlamalı gerektiği düşünülen insan. amk paranın köpeği olmak böyle bir şey, gel veriyim maaşını akşama kadar taciz edeyim, ayağımı koklatayım.

  • devlet dairesinde çalışmaması ve mühür, kaşe, imza işlerine bulaşmaması gereken bebeğe verilen ismin haberidir.

    -ukaşe, şu kaşeyi uzatabilir misin?
    -bu kaşe mi?
    -hayır o kaşe değil ukaşe, şu kaşe...

    (bkz: swh)

  • entrylerde gördüğüm kadarıyla en büyük çelişki hesap konusunda ortaya çıkıyor. naçizane bir tavsiye de benden olsun:
    asıl mesele buluşmayı kimin ayarladığı. yemeğe çıkmayı siz teklif ettiyseniz ve ilk buluşmaysa lütfen hesabı ödeyin. pahalı yerlerde kasmaya gerek yok. özgün, küçük, pahalı olmayan ama lezzetli bir yer bulabilirsiniz eminim. hesabı kızın olmadığı bir anda ödemeniz daha hoş, fakat olur da kız tuvalete falan gitmediyse yapacak bir şey yok. bu noktada kızı da tartmış olursunuz böylece. kız hesabı ödemeyi teklif ediyorsa, birlikte ödeyelim* gibisinden bir şeyler söylediyse ya da tuvaletten dönünce "ya neden ödedin hesabı oldu mu şimdi" dediyse tamamdır!

    işte o noktada hamlenizi yapın ve "ne var canım sen de bana yemekten sonra kahve ısmarlarsın."veya "bir ara şu anlattığın yemekten/tatlıdan yaparsın bana." derseniz iş bitmiştir. hem kibarca hesabı ödemiş hem de ikinci buluşmanın ayağını (belki de onun evinde) yapmış oluyorsunuz.

    telefon mevzusu önemli. allah aşkına kızla buluşunca oynayıp durmayın şu telefonla, sessize alın gitsin.

    son olarak mümkünse soğan/sarımsak yemeyin. ilişkiniz rayına oturunca yaparsınız onu. yoksa kızda "demek ki bu gece öpüşme ihtimali yok." fikrini baştan uyandırırsınız. o ihtimal olsa bile kendi ellerinizle yok etmiş olursunuz.

    edit:imla

  • daha bu hafta asker uğurlaması için göztepe (medical park önü)e5 trafiğini tam önümde durdurup halay çeken dallamalarla aynı kafadır.

    bunlar için durum böyledir. karşıdaki kişinin beğeneceği bir jest yapmak yerine "`bak senin için kaç kişinin hayatını zorlaştırıyorum`" mesajı vermektir. o kafa bundan anlar.

  • adalet bakanı bekir bozdağ'ın kardeşi ünal bozdağ'ı, adelet bakanlığı yüksek müşavirliğine ataması olayıdır.

    "resmi gazete’de yayımlanan karara göre, “açık bulunan bakanlık yüksek müşavirliğine, personel genel müdür yardımcısı ünal bozdağ’ın atanması, 2802 sayılı hâkimler ve savcılar kanunu’nun değişik 37. maddesi gereğince uygun görülmüştür” denildi."

    (bkz: abiden kardeşe nesil bunlar)

    "açık bulunan bakanlık yüksek müşavirliğine" bakanlıkta böyle bir kadro varmış ve ne tesadüf ki bu kadroda hiç kimse çalışmıyor ve yine ne tesadüf ki bu kadroya en uygun kişi bekir bozdağ'ın kardeşi. tesadüf işte hep bunlar...

    serdar akınan'ın konu ile ilgili tespiti;

    "bakan olarak koltuğa oturtulan zat devlette liyakata bakamayacak kadar ekibinden korkuyorsa ne yapar? tam da bunu!"

  • koyuyor.
    üniversite hayatımın 3 yılını sevgili olarak aynı evde geçirdiğim, yediğimin içtiğimin ayrı gitmediği kadın şimdi başkasına "kocam" diyor. bu ayrı koyuyor, onun "kız isteme", "kına gecesi" fotoğraflarını görmüş olmak ayrı koyuyor.
    ayrı kaldığımız günlerde 3 saatte bir beni arayan ve "çok arıyorum biliyorum ama napayım sesini duymazsam elim ayağım titriyor" diyen kadının şimdi bir başkasına "kocam" demesi koyuyor.
    gece uyurken birden bire beni uyandırıp "noldu aşkım" dediğimde, "sana aşığım" diyen kadının şimdi bir başkasına "kocam" demesi koyuyor.
    bir zamanlar fotoğraflarda beraber güldüğüm insanın şimdi bir başkasına "kocam" demesi koyuyor.
    sonrasında da dört duvar arasına hapsettiğiniz ruhunuz gökyüzünü görmek için çığlık atmaya başlıyor, gökyüzünüz ise hayal kırıklıklarınız yüzünden trafiğe kapatılıyor ve hayatınızda daha bir şeyler konmayacak boşluk(lar) oluyor, dolmayacak boşluk(lar).

    işte "eski" sevgilim evlendiği zaman bana böyle oldu.