hesabın var mı? giriş yap

  • babamın 4. golden sonra verdiği tepki;

    "ulan ingiltere'nin anadolu takımları ne güzel oynuyor öyle."

  • (bkz: az bilinen efsane duyarlar)

    edit: bu tiplere zaman zaman sjw de deniyor. türk halk diliyle "havadan nem kapan" tayfa olarak da bilinirler. yine bu tipler, linç olarak da adlandırılan av vakti yaklaşınca duyar kasarlar ve birinin ağzından çıkacak en ufak kelimeye bakarlar.

    edit2: bunlar değişik adamlar. tarihte bu oyunu geliştirenler, yani taşların elle yapıldığı zamanda yaşayan kişiler; her bir taşı sanat eseri kabul ediyor ve taş yapan ustalar oluyor. böylesi değerli bir şeyi dayanıklı malzemeden yapmak lazım ama taşların da karışmaması, net bir şekilde seçilmesi, zeminle de uyum içinde olması gerekiyor. mantıklı olarak da fildişi ve koyu renkli taş kullanmak akıllara gelmiş. bunu, buradan alıp nelere bağlıyorlar.

    edit3: bir de "neden kadın yok?" denmiş. iyi de taşların türkçe isimleri, erkek de değil: piyon, kale, fil, at, vezir. sayarsan bir tek kral var. hem bu bir savaş simülasyonu. oyunun ortaya çıktığı tarihlerde, kaç savaşta kadın var? hem vezirin birçok dildeki karşılığı da "kraliçe" olarak geçmekte.

  • jinekologun biri 'lanet olsun' der ve doktorluğu bırakır. arabalara merakı vardır.

    niyeti araba tamircisi olmaktır. gider ve sendikanın sınavına girer. sonuçta 100 üzerinden 150 alıp gecer.
    bunun üzerine bir soruşturma açılır. müfettişler sınav hocasına sorarlar,

    - "bu iş nasıl oldu" diye..
    hoca :
    - 'valla, yağı değiştir dedim, değiştirdi. filtreyi değiştir dedim, degiştirdi. bujileri temizle dedim, temizledi.'
    müfettiş :
    - 'iyi de neden 100 degil de 150?'
    hoca :
    - 'bunların hepsini arabanın egzoz deliğinden yaptı!'

  • 2018 yılında black panther en iyi film dalında oscar'a aday olduğunda bir çok kişi şaşırmıştı. ondan önce çekilmiş daha iyi çizgi roman uyarlaması filmler hep görmezden gelinmişti. kararın politik bir tarafının olduğu açıktı. büyük ihtimalle black lives matter hareketinin etkisiydi. black panther'ın adaylığı kadar the dark knight'ın aday olmamasının sebebi de politikti.

    uç noktalara varan ahlakçılığıyla batman zaten sağcı bir karakter olarak görünüyor. bu çizgi romanlarda da filmlerde de böyle. devlet kurumlarına güvenmeyip adaleti kendisi sağlar. silah kullanmaya karşı olsa da bu yalnızca çocuklara kötü örnek olmaması için yapılmış bir hareket. tabanca falan kullanmıyor olmasına rağmen adamları zaten haşat ettiğinden arada çok fark olmuyor. batman begins'ten the dark knight rises'a kadar üç filmde de polisin ve hükümetin zayıflığını görüyoruz. bu dönemde amerika'da başta genellikle demokratlar vardı. akademi de zaten yıllardır liberal kesim ağırlıklı insanlardan oluşuyor. hal böyle olunca, devleti ve ona bağlı kurumları bir yana atıp adaleti kendisi sağlayan bir kahramanın olduğu filmin zaten en iyi film dalında kazanması değil, aday bile olması imkansızdı. two-face lakaplı harvey dent'i de unutmayalım. açık biçimde liberal olan bölge savcısı, lakabını yüzünün yarısının yanmasından çok önce almıştı. amerika'nın aydınlık yüzüdür sözde, batman gibi sivil olarak değil, devleti arkasına alarak suçlularla savaşır. mahkemede kendisine silah doğrultan adamı da yumruğuyla halleder. iki yüzlü olmasının sebebi ise batman'i desteklemesidir. güven veren demokrat kimliğinin altında maskeli bir intikamcıyla iş birliği yapan, sinirlendiğinde joker'in adamının ağzına silahı dayayan ve suçlularla savaşı kaybettiğinde çıldırıp onlara katılan biridir.

    joker: yine batman gibi devlet ve kurumlarının zayıflığını gösteren sempatik bir anarşist
    harvey dent: iki yüzlü zayıf bir demokrat
    batman: her türlü fedakarlıkta bulunan kahraman bir sağcı
    işte bu üçgen filmin oscarlarda görmezden gelinmesinin sebebi.

    frank miller'ın the dark knight returns'ü de işte bu yüzden aslına sadık kalınarak sinemaya uyarlanamadı. sağcı kimliğiyle bilinen miller bu romanda batman ve superman'in gölgesinde cumhuriyetçiler ve demokratları savaştırmış, ülkedeki yozlaşmaya dayanamayıp 60 yaşından sonra kostümünü üzerine geçiren batman, amerikan hükümetinin köpeği olan demokrat superman'i ayağının altına almıştı. zack snyder kendi dc filmlerinin çekerken doğal olarak bu hikayeye sadık kalmadı. zaten en başında hollywood'daki en güçlü liberallerden ben affleck'i rol için seçmelerinden bu belliydi. snyder'in filmlerinde affleck'in batman'inin hükümet ile sorunu yok. alien olarak gördüğü, göçmen kimlikli superman'in vereceği zarardan korkuyor ama sonrasında gürültülü bir mücadelenin ardından kanka oluyorlar. göçmen sorununa bakış açıları bu olsa gerek.

    nolan'ın çoğu filmi ana kategorilerde es geçilirken obama'nın seçilisi sonrası kölelikle veya devlet kurumlarının gücüyle ilgili filmler adaylığa boğuldu mesela. aklınıza direk the hurt locker, argo, zero dark thirty, lincoln, 12 years a slave, django unchained falan gelebilir.

  • bu tam da yazdığım 300. entry olacak.
    uzun süredir beklettiğim bir no. 300 vardı ama bir şeyler yazmadan da durmak saçma geliyor ara ara. 301'de yazarım, 302'de olur, 303 belki ama yazarım.

    bugün oğlumu okuldan aldıktan sonra sohbet muhabbet gırla yürüyoruz. hikaye şöyle ilerliyor;

    - baba, tüm babalar erkek değil mi?
    + evet oğlum
    - tüm anneler de kız değil mi?
    + evet babacım
    - ama çocuklar kız ve erkek olabiliyorlar değil mi?
    + evet babacım.
    konuyu bir yere getirmek için bir girizgah yaptığını da anlıyorum, yüzünde konuyu buraya getirmenin verdiği gurur da var ( yaş üç buçuk falan)

    - ben de baba olacağım büyüyünce
    + kimin babası olacaksın?
    + kimin babası olmak istiyorsun?
    - senin ( piç gülüşü var burada)
    + ne yapacaksın benim babam olunca
    - seni gezdireceğim, seninle oyun oynayacağım, piyano çalacağım, sana bir şeyler öğreteceğim.

    susuyorum
    çünkü muhabbeti devam ettirirsem ağlarım.

    benim ona yapmaya çalıştığım her şeyi, bana yapmak istiyor, aklındaki babalık sınırları bunlar ve belli ki keyif alıyor, ben keyif alayım diye de bana uyguluyor...

    seni seviyorum dese...
    ya da demese...
    ne olur ki?
    şu minicik zekanın, karşılıksız ve sadece sevgi içeren şu cümleleri aleni seni seviyorum'dur.
    bu dünyayı elbet garipler de yakar ama babaları da es geçmeyelim lütfen.

  • sebebi, bu şekilde ikiye bölünebilmesidir. batı'nın oyunudur. bizi bölmek istiyorlar...

    yıllar sonra başa gelen editi: avrupa'da bir akrabamız, türkiye'den etnik sebeplerle (kürt) avrupa'ya sığınma talebinde bulunan bir adamcağızla karşılaşıyor. adam, "abi biz, türkiye'de ikinci sınıf vatandaşız, kimliğimizde öyle yazıyor." deyince, akrabamız "nasıl yani? o kadar da belli etmemişlerdir" diyor. adam da, "çıkar kimliğini bak göstereyim" diyerek el büyütüyor. neyse kimlikler çıkıyor. adam, kürtlere hep sonu çift sayıyla biten kimlik verdiklerini, diğer herkesin tc. kimlik no'sunun tek sayıyla bittiğini zannediyormuş. hayat işte...

    not: kürtlere yapılanlar ortada. mevzumuz olayları tahfif etmek değildir... adamcağızın durumu trajikomik.

  • başlıkta bu önermeyi savunan ne kadar kişi varsa hepsini sınıflarında bulunmuş, adı hep alaylı bir şekilde anılan silik kişiyi hatırlamaya davet ediyorum. ya da hiç hatırlamadığınız ama kendisini hep dalga geçilen çocuk olarak hatırlayan kişiyi.