hesabın var mı? giriş yap

  • ekonomisi yerlerde surunen afrika ulkelerinden yilda 500 milyar dolar harac aliyor denmi$ fransa icin. o ulkelerden degil yilda, yuzyilda toplayamazsin o parayi. fakat okuduguna sorgulamadan zart diye inanmak insanin icini ferahlatir tabi. serin serin boyle.

  • felsefe yapmaya geldim acilin!

    kisilerin ic dunyasinda-bilincalti duzeyde- iki karakter var diyebiliriz. bu karakterleri “ezik karakter” ve “ideal karakter” olarak adlandiralim. alter ego gibi terimlere falan hic girmeyecegim

    kimse tarafindan gorulmesini, farkedilmesini bile istemedigimiz hatta kendimizin bile uzerine toprak atip yok etmek istedigimiz “ezik/karanlik karakter”imiz daha once yasadigimiz olaylarin bizde yarattigi olumsuz hislerden olusuyor. mesela abin ensene tokat attiginda, hoslandigin kiz/erkek seni reddettiginde, birine selam verdiginde o kisi sana selam vermediginde “acaba gormedi mi, tanimadi mi, yoksa beni sallamadi mi?” gibi dusunceler icine girip anlamak icin tekrar selam vermeye cesaret edemedigin anda hissettigin gorunmezlik duygusu gibi. bunlari yasayan “ezik karakter” sen olmamalisin cunku kendini gercekten kotu hissettin. bu hisleri surekli sindiren biri olmamak icin o hisleri yasatan olaylarin ustune gitmeden yasanmamis sayarsin. daha sonra sana bu hislere benzer hisler yasatacak durumlardan olabildigince kacarsin. belki de sana kotu hissettiren kisi sana naptiysa sen de aynisini baskasina yaparak bu histen siyrilmaya calisirsin ama konumuz bu degil.

    gel gelelim bir de kisinin surekli ulasmak icin cabaladigi, her gun kendini asmaya calismasindaki en buyuk motivasyonlardan biri olan “ideal karakter” var. bu karakter etrafindakiler tarafindan saygin, komik, sanat anlayisi yuksek, kulturlu, zeki, muzik zevki iyi, mutlu, guzel/yakisikli veya saglikli benzeri sifatlardan olusuyor ve hayatimiz boyunca potansiyelimizi kullanarak bu kisi olmak icin ugrasiyoruz.

    bir insan kendisinin zeki, yakisikli vb. gibi olumlu sifatlari tanimlayabilmesi icin etrafindaki kisilerden onay alma ihtiyaci hisseder. aynada guzel oldugunu gorse bile yeterince inanmaz. dunyadaki tum kitaplari okusa da kendini kulturlu hissetmez. bu onaylanma ihtiyacinin nedeniyse kisinin kendinden surekli olarak suphe etmesine neden olan, icinden bi turlu sokup atamadigi “ezik karakter”inin ta kendisi oluyor malesef.

    instagram’in besin kaynagi da insanlarin kendi icinde yasadigi bu catismadan doguyor bence. mesela kendini guzel hissetmiyosun. belki bir de gunes isigi guneyden 25 derecelik aciyla gelirken hafifce gulumsediginde guzelsindir. 100 tane selfie cektin, 1’inde kendini begendin. ama o kadar da emin degilsin. koy bakalim instagram’a kac kisi begenecekmis senin dusundugun kadar var miymis hemen ogren. fotograftaki her sey, yanindaki herkes iyi gorunmeli. iyiden kastim karizmatik, komik veya en azindan yanindayken seni iyi gosterecek bir sifati olmali. cektigin objelerin hepsi otantik, gordugun manzaralarin hepsi paha bicilemez olmali mesela. bunlarin degerini likelarla olc bir bak. ya da sevgilin mi var? koy instagram’a bi fotograf insanlar senin ne kadar sevilebilir, ne kadar ozel, ne kadar mutlu oldugunu gorsun. belki inanirlar... sen kendin inandin mi ama? az like mi aldin? ideal
    karakterine ulasmak icin biraz daha cabalaman lazim.

    insan once dusununce oha yok artik bu kadari ruh hastaligi heralde diyor ama cogu hesapta durum bu bana kalirsa.

    ben hesabimi ani defteri gibi kullaniyorum mesela iyi ya da kotu, bir sekilde hatirlamak istedigim bi andaysam bi sey cekip koyuyorum sonra da album olarak instagram’i kullaniyorum. neden instagram? cunku filtre var anilarim canli gorunmeli tististis ^_^

  • salak salak konuşmayın. üniversiteler siz otogara koşun seyahat edin diye tatil edilmedi. oturun evinizde yurdunuzda, mecbur olmadıkça dışarı çıkmayın diye tatil edildi.

    edit: şu ortamda hasta olan 1 kişi varsa kaç kişiye bulaştırdığını siz düşünün. kendi yaşınızda %0.2 ölüm oranı olan virüsü %14 ölüm oranı olan dedelerinize veya kronik akciğer rahatsızlığı olanlara bulaştıracaksınız. şu görüntü bencillikten başka bir şey değil bana göre. "bulaşıcılık"tan bahsediyorsak eğer çevrenize karşı da bir sorumluluğunuz var.

    edit2: arkadaşlar yurdunuz kapanıyorsa "yurt yönetimiyle savaşın ve yurttan çıkmayın!!!" gibi bir şey söylemiyorum ya. belli ki "mecburi" olmadığı sürece diyorum. kendiniz bence anlayabilirsiniz bunu.

  • tüm yararlarını geçtim de, başka bi' özelliği daha var;

    günde ortalama 100 gramı, geceleyin 20 çürük yumurta gücünde osurtuyor. yemin ederim şu soğukta pencereyi sonuna kadar açmak zorunda kaldım, yorganın altına soktuğum saç kurutma makinesiyle ısınıyorum.

    gözlerim yaşlı...

  • sözlük soru cevap etkinliğinde bir yerde harun bahsetmişti. aklıma düşmüştü, denemek istedim.

    gerçekten öyle güzel bir deneyim ki..

    tünel meydanında sirenler albümündeki 9. şarkı tüneli açıyorsunuz.
    "şimdi kalbin, epey kırılmış, görüyor hepsini, ne yapabilirdi?"
    şarkının bitiminde kendinizi odakule'de buluyorsunuz.

    sonra istiklal şarkısı başlıyor, istiklali hissediyorsunuz, galatasaraydan, çiçek pasajından geçiyorsunuz,
    kulağınızda şu sözler:
    "belki arkadaşlarınla, belki de yalnız başına yürürken, ne kadar mutlusun istiklal’de
    birkaç mevsim renkler solunca, tükenmez hayatının sesi, çok mutlusun istiklal’de"

    sonra istiklal şarkısı bitiyor, hem de nerede? parka gidebilmek için direndiğimiz yerlerde...

    park şarkısı başlıyor orada:
    "dün neler mi kaybettin, belki zamanın yok şimdi
    gidenler geri gelmez ama, boş yere yorulmadı kalbin

    adını bilmesem de kardeşsin, biz neye söz vermiştik
    yüzümü gördüğünde gül artık, biz bir kabusu yendik

    yok, yaralara dokunmak yok, gök de bir bize ağaç da bir
    sabrın tükendi ama aman, onlara asla benzemedin"

    albümün bu son şarkısı bittiğinde meydana çıkmıştım, gezi yanı başımdaydı,
    anılar aklımdaydı.

    adını bilmediğim kardeşlerim aklıma geldi.
    derin bir nefes aldım.
    gülümsedim.

  • amk zitvatorok antlaşması gibi adam bundan sonra sen benim değil, sadrazamım suarez'in dengisin dedi resmen ya la.

    gelen mesajlar üzerine edit: avusturya-macaristan imparatoru ile osmanlı sadrazamının denk tutulduğu antlaşma, 1533 tarihli istanbul antlaşması'ymış, zitvatorok antlaşması ile bu durum ortadan kaldırılmış, lise tarih bilgisi ile bu kadar oluyor işte. özel mesaj ile durumu ileten arkadaşlara teşekkürler.

  • bana göre yoktur; bilenler varsa açıklayabilir..
    ek sipariş ve bahşişlerle birlikte 16-17 bin tl bile olabilir..
    (bkz: trendyol express çalışanlarının %39 zam alması)

    https://www.haberturk.com/…aciklama-3326453-ekonomi
    trendyol’da çalışan kurye işçileri, yapılan zam oranlarını yetersiz buldukları gerekçesiyle şirketin maslak’taki genel merkezinde eylem başlatmışlardı. trendyol konuya ilişkin yazılı açıklama yaptı. yapılan yazılı açıklamada, “2022 yılı içerisinde, bir taşıyıcı iş ortağının faaliyet gösterdiği süreye bağlı olarak taşıdığı paket sayısına göre toplam hakedişinin aylık en az 12 bin 500 tl+kdv olması, iş ortaklarımızın da beklentilerini karşılar şekilde, garanti altına alınmıştır” denildi.

  • manşet : bilim adamları yaklaşan tehlikeyi açıkladı
    içerik : kar yağacak.

    manşet : bakın başımıza ne yağacak?
    içerik : kar yağacak amk.

  • devlet bahçeli'nin ahmet hakan ile olan röportajında bulunan vecizesi.

    bu nasıl bir sığ bakış açısı çözemedim. ciddi ciddi bir parti başkanı bu şekilde konuşmamalı. toplum önderisin sen ya. hayır arada bir fark mı var çinli ile koreli arasında demiş. oldu her çekik gözlüye saldıralım.

    zaten röportajın tamamında genel bir boş konuşma genel bir vurdumduymazlık farkedeceksiniz.

    hayır seçime kadar mhp için belki bir umut vardır diyordum ama, artık son dönemde çok fena saçmalıyorlar. durmadan atar, durmadan suçu başkasına atma.

  • birisi ikinci el araç diğeri 0 kilometre araç . böyle bir örnek vermek yakışmamış.

  • yegenimin banyo gunu rutini. $u ana kadar tanik oldugum banyo gunlerini kisaca ozetlemem gerekirse, o gun ya$anan kaosu anlatmaya bu cumle yeter de artar bile.

    banyo gunu programimiz:

    09:00 aileyle topluca kahvalti.
    10:00 cizgi film, vakit oldurme, ogle yemegi...
    13:00 uykusu varsa uyku, yoksa amcanin yaraticiligina bagli $ebeklikler ile yegeni eglendirme fasli.
    14:00 uyani$. uyku yoksa amcadan sikilma ani. :(
    14:15 banyo gunu oldugunu fark etme.
    14:16 kendini odaya kilitleme.
    15:50 anne ve babaya bagli milislerin odayi ele gecirmesi.
    16:00 strateji degi$ikligi.
    16:01 kirilacak ev e$yalari ile tehdit.
    16:59 strateji degi$ikligi.
    17:00 oyuncaklarini balkondan atma tehditleri.
    18:00 anne ve babanin tum yetkileri amcaya devretmesi.
    18:01 amcanin darbe kararini hizlica uygulamaya koymasi. yikamayalim da besleyelim mi?
    18:30 darbe iptal, amcanin cep telefonunu ele gecirmi$ amk. kirmakla tehdit ediyor. rehine krizi.
    19:00 bari$ goru$meleri ve yemek molasi.
    19:45 rehine krizi cozuldu. telefon emin ellerde.
    19:47 yemek sonrasi cukulata/bonibon/şekerleme pazarligi.
    20:00 annenin yetkileri tekrar geri almasi. demokraasi kazadi.
    20:01 annenin yegeni zorla kuvete sokma kararinin meclisten hizlica gecmesi.
    20:02 kuvete zorla sokuldu. ilk kur$un, hasan tahsin kuvette...
    21:00 kuvetten cikmiyor. oyuncaklarini yanina istedi.
    21:30 cikmiyor.
    22:00 cikti. :(
    22:15 istiklal mar$i
    22:20 kapani$. uykusu geldi garibimin. :(