hesabın var mı? giriş yap

  • avrupa'nın türkleri dışarıda tutmak için bulduğu çözümlerden birisidir. domuz yemeyen türkler ülkelerine giriş yapmasın diye sabah akşam her yeri domuzlu ürünlerle bir güzel kokutuyorlar. hatta teşvik amaçlı belediyeler evlere bedava domuz eti gönderiyor. yoksa yedikleri yok ha, sırf şekil olsun diye ürünlerini satın alıyorlar.

    not: hatta bu sabah tren istasyonunda gördüm. temizlik görevlisi kılığına girmiş bir tip yerleri domuz yağı ile silip bir yandan da üstlerine "işlem tamam hans" diye onay veriyordu. "ooooh biraz da şuraya domuz süreyim", "hmmmmh şuraya da domuz koyayım".

  • bu bahar aylarında bu detayı anımsamak ve böyle bir nesilden olduğunu bilmek gülümseten ve hüzünlendiren bir haleti ruhiyeye sokuyor insanı.

  • dış guclerden medet ummak.

    o degil de, usta satranc oyucularinin 4-5 hamle sonrasini dusundugunu saniyor adam. yazik la kimin ekonomistiyse...

  • aşk büyüsüyle dünyaya gelen, bundandır ki sevgi nedir bilmeyen, nefret bile edemeyip hayatını en güçlü olmaya adayarak karşısına çıkanları engel görüp ortadan kaldıran bir eksik ruh ile, sevgi, nefret, kıskançlık, kibir ve daha fazlası birçok duyguya sahip saf kötü arasındaki karşılaştırmada voldemort her zaman daha tercih edilesidir.

    voldemort doğumu, tarafsız ve insani duygulardan arındırılarak, ele alındığında, eylemlerinin sorumluluğunu taşıyabilecek bir karakter değil aslında. çünkü aksini bilmiyor. duygudan azade bir kabuktan ibaret hayatında tek başına ilerleyip en tepede olma güdüsüyle hareket eden biri sadece. müritlerine dahi sempati göstermemesi bunun bir kanıtı. tüm bunlar dikkate alındığında voldemort gibi birinden insan olarak bahsedip, onu insani değerlerle yargılamak mümkün olmaz elbette.

    umbridge ise duygu nedir biliyor. iliklerine kadar hissediyor ama sevgiyi seçmek yerine nefreti tercih ediyor. ezebildeklerini ezip geçiyor, yetmiyormuş gibi bundan zevk de alıyor.
    bilinçli olarak kötülüğü seçmiş biri doğru olarak nitelendirilen safta yer aldığı için ondan daha iyi olmuyor haliyle.

    yani demem odur ki; voldemort canım, adın çıkmış dokuza inmez sekize. ama senden beterleri de var işte.

  • "...birçok kurum, aydın ve duyarlı insan idamın engellenmesi için imza kampanyaları düzenlediler, dilekçeler verdiler. dönemin başbakanı nihat erim, ‘pişman olduklarını söylesinler, kararı tekrar düşünelim’ dedi.

    bunun üzerine deniz beni cezaevine çağırdı ve şöyle dedi: ‘biz suç işlemedik ki pişman olalım. bugün dışarda olsak yine aynı eylemleri yapardık. ne siz, ne de ailemiz bizim hakkımızda böyle bir dilekçe vermeyin’ dedi. biz de pişmanlık konusunda hiçbir girişimde bulunmadık. artık herkes idamı bekliyordu. ben ve diğer avukat arkadaşlarım evimizde elbiselerimizi çıkarmadan bekliyorduk. 6 mayıs gecesi kapımız çalındı. sivil bir görevli ankara savcısı fazıl bey’in bizi çağırdığını söyledi. kapının önünde duran resmi plakalı bir araçla ankara merkez kapalı cezaevi’ne doğru yol almaya başladık. kentin elektrikleri kesilmiş, her 20 metrede bir asker dizilmişti sokaklara. cezaevi avlusunda onlarca askerle birlikte cellatlar dahil toplam 7 sivil 3 gencin idamını izleyeceklerdi. o anı anlatabilmek için büyük bir sanatçı olmak isterdim, yaşadıklarımız gerçekten tarif edilmezdi. önce deniz çıktı sehpaya, ipi boynuna geçirmek istedi ancak başaramadı. son sözlerinden sonra sandalyeyi tekmelemek istedi. sandalye kendi etrafında 3 defa döndü ancak devrilmedi. cellat ayağının altından çekti sandalyeyi. ancak deniz’in ayakları masaya değiyordu. savcının ‘masayı da çek’ diye bağırmasıyla cellat masayı da çekti. deniz birkaç kez çırpındıktan sonra ipte ağır ağır dönmeye başladı. uzun süre nabzının atmamasını bekledik. ardından yusuf’u ve sonra da hüseyin’i getirdiler..."

    http://www.gunaydinaliaga.com/…ws_print.php?id=2254

    evet, doğrudur. deniz gezmiş yaşasaydı reklam şirketi olurdu. kendi ipini çeken, taburesini deviren adam basbayağı reklam yapıyordu çünkü. yirmi sene sonra kuracağı şirketin ilk temelini atıyordu. bu kadar basit bakış açıları. seviye bu derece düştü. adam boynuna geçen ilmiği göze almış, "pişmanım" kelimesiyle hayata dönmeyi elinin tersiyle itmiş sen hala reklam kokan hareketlerdesin ne diyeyim. ilkokul üç seviyesi bile sevimli bir şeye dönüştü yanıbaşınızda artık. cevap vermek zulüm olmaya başladı, bu basit düzeneğe konuşmak, sesin duvardan dönüşünü izlemek çok ama çok acı vermeye başladı...

    ---68'liler advertisement kuşağı sona erdi. beyaz show olanca hızıyla devam ediyor---

  • çoğu çevirinin aksine güzel bir iş başarmış insandır. bundan şikayet eden insana versen işi, karbeyaz diye çevirirdi muhtemelen.

  • anladığım kadarıyla; nft kavramını anlayamadım diyen insanların %97,63'ü bu kavramı anlamış, ancak anladığı şeye bu kadar para verilmeyeceği için kesin ben olayı yanlış anlıyorum diye düşünen kişilerden oluşmakta.

    hayır dostum hayır... aslında anladın. gerçekten işin içinde bir aptallık ya da kötü şeyler var.

  • az rastlanan, uzun zincirli şeker moleküllerini metabolizmanın işleyememesi nedeniyle görünen bir rahatsızlıktır. mukopolisakkarit adı verilen bu uzun zincirli şekerler vücut tarafından kayganlaştırıcı ve darbelere karşı koruma mekanizması olarak
    kullanır.

    300 binde bir olarak görünen bu rahatsızlık genetiktir. geniş parmaklar, dışa dönük diz yapısı, çok büyük aralıkları olan dişler, çana benzeyen göğüs kafesi, sıkışmış omurilik, kalp büyümesi, cücelik, üfürüm ve yaşa göre gelişimin geçilmesidir.

    anne ve babada çekinik olarak bulunan bozulmuş bir genin çocukta devreye girmesiyle hastalık ortaya çıkar. bebeklerde teşhis edilmesi zordur ancak hastanın yaşı ilerledikçe bedende oluşan hasar kendini göstermeye başlar.

    hastalığın tedavisi için doğum öncesi tanı ve enzim terapisi uygulanmaktadır.
    https://www.wikiwand.com/en/morquio_syndrome

  • çiftçinin yüzünü güldüren oyun. sürekli yağmur yağıyor anasını satayım...

  • türkiye tepki olarak hemen bir türk gencini zıttırık bir sebepten tutuklayıp silivri'ye gönderecektir.
    hey yavrum hey, siz türkiye' nin gücünü anlamamışsınız daha!

  • insan ilişkilerinde başarılı, muhasebe konusunda yetkin, gezmeyi seven eleman aranmaktadır.

    meali: halk otobüsüne muavin arıyoruz.