hesabın var mı? giriş yap

  • bu başlığı açma nedenim, ortalıkta çok kirli bilginin olmasından, (bkz: ağzı olan konuşuyor)vatandaşın neyin doğru olup olmadığını bilmediğinden, kutsal bilgi kaynağına gıda mühendisi olarak katkıda bulunayım düşüncesindendir.

    uht süt tanım: ultra heat treatment açılımı olan, sütün yüksek basınçla 2 saniye içinde 100 derecenin üzerine çıkarılıp, ani olarak soğutulmasıyla, içindeki sağlığa zararlı bakterilerin ve sporlarının öldürülmesi sağlanır. bu süt steril ambalaja konulduktan sonra açılmadığı sürece, dolapta saklanmasına gerek kalmadan 3-5 ay tazeliğini koruyabilir. tad olarak biraz daha farklıdır, besin değeri pastörize süt kadar yüksek değildir ancak sağlığa zararlıdır ibaresi uht süte yapılan haksızlıktır.

    günlük süt tanım: aynı sütün pastörizasyon işlemine tabi tutulmasıdır. pastörizasyon gıda maddelerine uygulanan bir ısıl işlemdir. 60 ile 100 derece arasında yapılır. süt için bu değer 63 derecedir. günlük süt dediğimiz şey aslında pastörize süttür. pastörize sütte zararlı mikroorganizmalar tahrib edilir ancak sporları canlı kalır, çok yüksek sıcaklığa çıkılamadığı için. tad olarak çiğ süte daha yakındır. (bkz: çiğ süt)

    en bilinen ön yargı uht sütlere katkı maddesi katılmasıdır efendim, bu külliyen yalandır. yukarda bahsettiğim gibi aradaki fark ısıl işlem farkıdır. bu aralar uht süt sağlığa zararlı vs haberleri çok popüler. genelde doktorlar çıkıp konuşuyor. (bkz: tıp okuyan insan herşeyi bilir sendromu) geçen bir doktorun şu lafına denk geldim, hayretler içerisinde kaldım; ''uht süt içen bir gençlik morfinman bir gençlik yarattık, uht süt içen insan başka şeyi yemek istemiyor'' (bkz: kafan çok güzelmiş canım güle güle kullan) insan bence mantık süzgecini kullanmalı. böyle bir şey mümkün değil. şu bir gerçek uht sütte yükse sıcaklıklar, şok etkisi vs sütün besin değerlerine ciddi oranda zarar veriliyor ama bu onu zararlı yapmıyor daha az yararlı yapıyor, arada büyük fark var gençler.

  • filmlerin, ortamlarin en karizma polisidir.
    (bkz: police line do not cross)
    (bkz: crime scene do not enter)
    bu adamlarda oyle bir eda var ki, inan olsun bu yuzden polis olasim gelirdi benim eskiden, genckene, ben hic cocuk olmadim.
    neyse,
    bu abiler oyle davranirlar ki sanki oradaki cinayet bile bu yuzden olmu$, kaldirimin kiyisindaki ceset sirf o abi ortama gelsin de karizma yapsin diye orada yatiyormu$ gibi...
    bir de bu abi, o sari bantin altindan gecerken ba$ka bir polis, maraba takimindan uniformali, bu banti amiri, muduru, lietunanti daha rahat gecsin diye kaldirir. bir nevi kapi gorevlisidir...
    abide bir sikkinlik hali vardir. boyle "- ulan ben kari yaliycaktim, nereden cikti bu cinayet vakasi, neden cagirdiniz beni, butun $ehri ben mi temizliycem..." gibisinden davranir.
    olay yeri eli lastik beyaz eldivenli uzmanlarca incelenirken, bu esas oglan orada bir kanka uzman gorur. genellikle zenci kadindir bu uzman. parmak izi, olum nedeni falan sorar. ilk ismi ile hitap eder bu kadina. sanki daha once yala$mi$lardir.
    boyle i$te.

  • ünlü bir futbolcu olmasa eğer, haftasonları ottoman nargile cafe'de takılacak, ''sıkıntı yok karşim, adamsın, hallederiz o işi. olmadı ya merveyle, bana ne abi yoluma bakarım'' diye gezecek, muhtemelen facebook profiline takım elbiseyle çekilmiş, çatık kaşlı halinin fotografını koyup, '' acılardan öğrendik senden öğrenecek değiliz'' diye açıklama yazacak, ''osmanlı torunuyum,ecdad, 1453, '' diye gönderiler atacak, ''dririliş ertugrul'' hayranı olacak, 27 'sinde evlenip, haftasonu karısıyla yaptığı selfie'leri yine sosyal medyada paylaşıp '' allah bozmasın, çok güzelsiniz'' yorumlarına ''sağol karşim, darısı senin basına '' yazacaktı.

    ünlü futbolcu oldu. forması istenen adam oldu. ünlü kadınlarla yatıp kalktı. çevresi değişti, zengin kankaları oldu. iyi arabalara biniyor, pahalı saatler takıyor. sonunda da ''değişmedim'' diye prim yapıyor ama, o aslında dünyayı feth etti. aynada kendine bakıp ''sensin oğlum'' diyor. ''başarı diye bişey varsa o sensin. bayrampaşa'dan çıktın ama bak şimdi nerdesin, helal lan sana, helal oğlum. '' diye gazlıyor kendini.

    barış manço'dan gelsin:

    ''sapa kulba kapağa itibar etme dostum
    içi boş tencerenin bu sofrada yeri yok
    para pula ihtişama aldanıp kanma dostum
    içi boş insanların bu dünyada yeri yok''

    edit: ne zaman arda yazsam debe'ye giriyorum. hesap soracak kesin.

  • zenginleşmek yerine, açıklanan saçma enflasyon rakamlarına karşı parasının değerini koruyan alıcılardır.

  • evet, kelimenin tam anlamıyla tüyleri diken diken eden, üzen, düşündüren kliptir. evet, zor işimiz zor!

    klip

    nasıl bir döneme denk geldik, değil mi?

  • tayyip'in baştan beri marjinal diye nitelediği o grubu sonunda bulmuşlar, bize de deşifre etmek düştü.

    gerçekten bakmaya doyamıyorum. ilk bakışta uzaktan kundakta bebek sandığım sağdaki amca ile açılış yapılıyor. sola doğru ilerledikçe durum iyice ilginçlik kazanıyor. bayrağın arkasına saklanmaya çalışan ama bir yandan da polisleri kesen amcanın gözleri bir çocuğunkini andırıyor. onun arkasına saklanmış tedarikli genç olaylara hazır gelmiş. en soldaki amca ise tam tersi yahu benim ne işim var burada, neredeyiz biz der gibi bir halde, üzerinde yeleği çok tatlı gözüküyor.

    gerçekten mükemmeller, harikalar, ne diyeyim hepsini ayrı ayrı sevdim.

    http://galeri7.uludagsozluk.com/…-gurubu_463558.jpg

  • "çok ürpertici"
    "aman allah'ım ben de uyuyamadım."
    "sevgilimin de başına gelmiş."
    "ninem de uyuyamamış" yorumlarının yazıldığı durum.

    arkadaş iyi misiniz siz? buna bu kadar anlam yüklerken gerçekten ciddi ve samimi misiniz? şaka mı la bu?şu an ben buraya "22 ağustos günü başımın ağrıması" diye başlık açsam en az 3000 kişi "benim de başım ağrıdı, alla alla" diye entry girer.
    kendinize gelin.rahat olun.civarda olun.