hesabın var mı? giriş yap

  • -baba para lazım kızla buluşcam
    -hahahahahaha iyi güldürdün dur fazladan para vericem.

    harbi harbi kahkaha atmıştı ya ne içime oturmuştu o gün. canım babam.

  • özet:

    - türbanlı bacımız tırnaklarını yaptırmaya giderken yanında oturan kızla dedikodu yapmış.

    - dedikodu yaparken konuştuğu çocuğun fotoğrafını instagram'dan göstermiş.

    - fotoğrafını gösterdiği kız, çocuğa yürümüş ve çocuğu kapmış.

    burası şokomelli, çocuk 28 yaşındaymış. bu detayı unutmayacakmışsınız.

    edit: burnuna kadar ruj süren birini ilk kez gördüm.
    edit2: 28 detayını soranlar için tekrar izledim videoyu. diğer kız 28 detayıyla yürümüş, olgun erkeklerden hoşlanıyorum vs. gibisinden. daha da beni bu başlığa döndürmeyin manyak herifler.

  • yılmaz özdil'in mustafa kemal kitabı, özel baskıyı saymazsak bir milyondan fazla sattı. diğer kitaplarının da az buz satmadığını biliyoruz.

    toplu satış vs. saymazsak türkiye'nin en çok satan gazetesinin, en çok okunan yazarı.

    severiz, sevmeyiz ayrı. kitaplarını beğeniriz beğenmeyiz ayrı. bunlar subjektif şeyler. evinde kaçak yapı varmış yokmuş; o da kendi sorunu ve eğer yaptıysa yanlıştır, cezası normaldir.

    lakin bu adamın 4-5 milyona ev almasına şaşırmak, temel iktisattan, arz-talepten, popülerliğinin nasıl bir maddi karşılığı olduğundan anlamamaktır.

    tokiden ev kurasına girse mutlu mu olacaktınız?

  • bir bıkmadınız avrupalının tuvalet temizliğini tartışmaktan. avrupalının bilimini sanatını tartışsana birader. rönesansı nasıl kaçırdım diye merak etmiyor ispanyol kıçını nasıl siliyor diye merak ediyor.

  • insanın dar alanlarda, sınırlarını görebileceği küçük yerlerde kendini iyi hissetmesi durumu. benim gibi bu durumdan hoşnut olanlar için asosyal ve içine kapanık insanlardır denmiş. içine kapanıklık nispeten doğru ama asosyal olmadığımı net bir şekilde söyleyebilirim. belki de aslında ihtiyacım olan şey asosyal olmaktır kim bilir. ve minik kare bir oda, kare eşyalar, başkasının sığmayacağı kadar dar bir alan. küçücük yer, kocaman özgürlükler.

    küçükken birçoğunuz gibi ben de kardeşimle aynı odayı paylaşırdım ve kendimle kalmak istediğimde masanın altına girerdim. çok büyük gelirdi masanın altı, yastıklardan sadece beni çevreleyen bir ev yapardım. bazen elbise dolabına girer otururdum. anneannemin evini çok severdim ama büyüklüğü beni rahatsız ederdi, neyse ki çok ağaç vardı bahçesinde. ağacın üstünde değilsem mutlaka birinin altında kendime topraktan bir sınır belirlemiş oraya oturmuş bulurlardı beni, ya da kümeste. en sevdiğim oyun saklambaçtı mesela, kuytu yerler bulmanın en güzel yoluydu bu ve o yeri bulunca sobelemek için bile çıkmak istemezdim bulunduğum yerden. şimdi de nefes almak istediğimde evin en kuytu ve karanlık yerine gidip birkaç dakika da olsa kendimi geniş yerlerden olabildiğince sakındığımı fark ettim. bunun bana ne kadar iyi geldiğini anlatmamın imkanı yok. tutkunu olduğum uçsuz bucaksız denizlerde, bitmesin dediğim kocaman ormanlarda, uçaktayken dünyanın büyüklüğünü gözüme gözüme sokan gökyüzünde kendimi ne kadar iyi hissedersem hissedeyim hiçbiri o masanın altı, dolabın içi, ağacın kovuğu ya da karanlık küçük bir kiler kadar bana iyi gelmiyor. sınırlar da sadece bu anlarda beni ben yapıyor.

  • enkazı değil enkazın ardından hızla toparlanan ve geleceğe güvenle bakan, artık şehit haberi gelmeyen bir ülkeyi devraldı. aynı ülkeyi; doların rekorlar kırdığı, kimsenin (akp li yandaşlar hariç) gelecekten umudunun kalmadığı, binlerce gencimizi ve insanımızı terör sebebiyle şehit verdiğimiz, gerçek bir enkaza çevirdi. gerçek budur.

    edit: t a m a m