hesabın var mı? giriş yap

  • özel jet tutmaktan ucuza gelen kapatmadır.

    story'deki uçak ufak bir uçağa benziyor. 186 koltuk olsa, pandemi nedeniyle ancak 124 tanesi satılabilir. erken alımda 300tl'ye uçak bileti bulmak mümkün, toplu alımla 200 tl'ye aldı diyelim. yer hizmetleri yükü de çok yok üç yolcu için (şeyma, kızı melisa ve bakıcı). rahat rahat 200tl'ye alınabilir bir koltuk.

    124 x 200 =24800 tl ~ 3000$

    en ucuz istanbul bodrum jeti 6000$ + kdv (referans)

    şeyma hava atmış falan ama mısırlı sevgilisi resmen ucuza getirmiş bu yolculuğu.

    (bkz: hesaplayan adamlar)

    (bütün koltukları satıyorlar diye gelen itirazlar var. 186 x 200 = 37200 tl ~ 4500$.
    1500$ için birbirimizi kırmaya gerek yok bence, hesap çok fazla değişmiyor. yine ucuz...)

    .
    edit: mesafe itirazı yapan arkadaşlar var, aslında hesap değişmeyecek ama onları da aydınlatalım. hem biraz daha detay olsun, hem de şukulayanların emeklerine bir teşekkür :)

    şeyma'nın hesabına baktım, bali'deymiş, ondan önce de istanbul'da. bali'den istanbul'a döndüğünü düşünelim.

    edit içi: şeyma'nın bali'den dönmediği, bali içinde şehir değiştirdiği bilgisi geldi. bu durumda ilk hesap geçerli ama aşağıdaki hesap da dursun. beyin jimnastiği olsun :)

    bali'den istanbul'a uçak bileti thy ile yarına almak istesek 15 bin tl, bir ay sonraya almak istesek 10 bin tl.

    istanbul bali arası 12 saat 50 dk imiş. referans verdiğim kaynakta denk olması için aktarmasız 10 saat 35dk süren istanbul kanada toronto uçuşunu aldım. 110 bin euro bedeli, tek kişi için. yani her saat için bir kişi 10 bin euro gibi bir şey. bali'ye gitsek demek ki 130 bin euro gibi bir şey tutacak. (tabii bunlar uçuş şartlarına göre falan değişir de o kadar detay hesap da biraz abartı olur, yeterince coştuk zaten :swh)

    hesaplayalım :) 124 x 10 bin tl = 1240000 tl ~ 124 bin euro yapıyor. bir kişi için bile daha ucuz. şeyma var, melisa var, hizmetçi bakıcı birileri kesin vardır.

    sözün özü yine ucuza geldi :)
    mısırlı milyarder bu işi biliyormuş, boşuna milyarder olmamış :)

    .
    ekin eki: bu kadar ucuz olamayacağını kabul edemeyen arkadaşlar var. haklılar, insan nasıl olabilir diye düşünmeden edemiyor. ama olabiliyor arkadaşlar gördüğümüz gibi.

    çok itiraz geliyor, uçak fiyatları değişken olur, son dakikada alınmışsa ucuz olmaz, sen uçaklar boş mu gidiyor sanıyorsun, şu olur bu olur, bir dolu itiraz var. her ihtimali dahil edip hesaplayabiliriz ama sonuç değişmeyecek ve uçak her türlü jetten ucuza gelecek. yarısı kadar ucuz olacak, 20 bin euro ucuz olacak, ya da biraz ucuz olacak. ama her türlü ucuz olacak. bunun olması kadar da doğal bir şey de yok zaten.

    ama bunu sürekli yapamazsınız. uçak firması belli ki milyarderimizle sürekli çalışıyor ve kendisine mantıklı alternatif bir çözüm önermiş. sürekli yapamazsınız çünkü jetlerin bir anlamı kalmaz, firmalar o jetleri pazarlayamaz. ama bu yeni bir akım yaratabilir ve uçak kapatma furyası çıkabilir, ki bu da başka bir gelir kapısı olacaktır hem fenomenler hem de uçak firmaları için.

    neyse sözün özü (bkz: zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış)

  • yıldırım demirören'i "yılın spor adamı" seçen özel üniversite ile ilgili "o üniversitede okunmaz" diyerek beni benden alan büyük yorumcu.

    edit: vikingstekibalta nickli arkadaşımız mesaj atmış. "hiçbir yerde videosu yok. yalan galiba. " demiş. geçen yedi yılın ardından videoyu buldum. 57.29 da söylüyor reis. hatta devamında "hangi üniversite abi? tanıdığımız falan varsa gitmesin oraya" diyor. :)

    youtube linki

    vesile olduğu için vikingstekibalta'ya teşekkürler.

  • yıl sonunu görebilecek misin acaba merak ediyorum. milleti uyutmaya devam. geri zekalıların seçimini bizler çekiyoruz. yazık ya yazık.

  • ya işte bu durum bana bir garip geliyor.
    mesela 20 yaşındaki adamın ağlamasına daha çok sevinirim.
    neden mi? en azından araştırıp öğrenip sevmiş ve bunun duygusuyla ağlamış olacak.
    halbuki bu çocuğun ağlaması tamamen doğmatik bir sanrı gibi yani kabullenmişlikler üzerine kurulu bir figürü seviyor. neden sevdiği konusunda bir fikri bile yok. fikri varsa bile kendi fikri değil.
    amacım atatürk'ü değersiz kılmak değil aksine kabullenmişlikler ile değil de gerçekten bir sevgi oluşmasını istiyorum.

  • geçen yıl aralık ayında bir arkadaşım bana, acil kan aranıyor ilanlarından birini attı. hani hepimizin şu bir yerlerde denk geldiği ve çok da önemsemediği ilanlardan birini. iletişim numarası ve hasta adıyla beraber, çok acil yazısı göze çarpıyor. arıyorum, durumu öğreniyorum. sürekli kana ihtiyaçları varmış. kan bağışı için geleceğimi söylüyorum.

    ertesi gün dersten çıkıp gidiyorum. bu arada protokol numarasını, hasta adını tam olarak öğrenmek ve geldiğimi haber vermek için tekrar arıyorum. babası, bilgileri mesaj atıyor. ama şu an hastanede olmadığını söylüyor. isterseniz bekleyin ben gelince yardımcı olayım diyor. gelmesine gerek olmadığını, bir sorun olursa arayacağımı söylüyorum.

    daha önce kan bağışında bulundum fakat ilk kez belli bir kişiye bağışçı oluyorum. formu doldurup muayeneye giriyorum. kan bağışına engel bir durumum olmadığını öğrenip çıkıyorum. kapının önünde 30'lu yaşlarda biri bekliyor. alperen'in babasıymış. beklerken alperen'in durumunu daha yakından öğreniyorum. 3 yaşında henüz diyor. sürekli kana ihtiyacı var ama bulmakta zorlanıyoruz. sabahtan beri o kadar insanla görüştüm ama kan vermeye gelen sadece siz oldunuz diyor. ne diyeceğimi şaşırıyorum. o esnada sıra bana geliyor, kan vermek için içeri giriyorum. 15-20 dakikadan sonra kan verme işlemi bitiyor. çıkıyorum, babası hala kapıda bekliyor. öyle teşekkür ediyor ki, ne söylesem eksik kalır.

    yurda kadar bırakmayı teklif ediyor, kendim gidebileceğimi söylüyorum. tekrar geçmiş olsun deyip ayrılıyorum hastaneden. ondan sonra tanıdığım tanımadığım kim varsa, sınıftan, fakülteden, arkadaşlarımdan o acil kan aranıyor ilanını gösteriyorum. kan bağışında bulunmaları için konuşuyorum, ikna ediyorum. iki hafta sonunda çabalarım sonuç veriyor ve iki haftada sadece alperen için 10 kişi bağışçı oluyor. birçoğuyla hastaneye ben de gidiyorum. bu arada alperen'in annesiyle ve alperen ile de tanışıyorum. o iki hafta boyunca ne hissettiğimi nasıl tarif edeyim bilmiyorum.

    o günden bu zamana kadar sürekli iletişim halindeyiz. dün itibariyle alperen'in tedavisinde sona gelinmiş. alperen iyileşmiş. artık hastaneye sadece kontrol amaçlı gidecekmiş. babası arayıp haber verdi. nasıl sevindim anlatamam.

    ardından bir video attı. alperen; yüzünde maskesi, gözlerinin içi gülüyor ve gogeziplamakistiyorum ablamı çok seviyorum, özledim diyor. dün geceden beri o videoyu kaç kere izledim bilmiyorum. ne denilir ki, umarım yolun bundan sonra hep iyilik ve güzelliklerle kesişir alperen.

    alperen ile tanışma hikayemiz böyle. biraz uzun oldu ama bir kişinin bile okuyup kan bağışında bulunmasına katkı sağlarsa çok mutlu olurum.

    kan bağışı, organ bağışı, kök hücre bağışı bütün bunlar sizin de bir insanın hayatına dokunmanıza vesile olabilir. bir kişiden ne olur demeyin. lütfen bağışçı olun.

    bunu da aylar önce kan bağışında bulunduğumda yazmışım.
    (bkz: #99311532)

    debe editi: her şey insanları sevmekle başlıyor. içimizdeki iyilik böylece kendine yol buluyor. çok iyi tanıdığınız ya da hiç tanımadığınız biri için bir şeyler yapma, onu mutlu etme isteği böylece baş gösteriyor.

    sevdiği kişiye hediye vermek ve sevdasını haykırmak isteyen seycik'in ricası üzerine paylaşıyorum.

    " seycik'ten muhteşem'e "

  • hic geri donmeyle falan ugrasilmamasi gereken olay. birakicaksin kendi haline, tumsekten son hiz gecicen, turbulansa bos vitesle giricen yerden tavana vursun gorsun hanfendi.

    oha bu neden silinmis lan.

  • ben normalde de bu adamın çok bilinçli, farkındalığı yüksek bir insan olduğunu düşünüyorum ama o röportajlardaki mükemmel insan pr'i bi tık fazla kaçmış sanki.
    tamam ennn sensin kivanccim, ennn yakışıklı, en mütevazı, en aşık.. ama şu pr işlerinde sizi takip eden halkla aranızda gittikçe büyüyen sınıf farkı dolayısıyla konuşurken biraz daha mı dikkatli olsanız acaba?
    neye takıldım biliyor musunuz? eşine dünyanın en iyi annesi demiş.. tamam söylesin ama evde karına soylesen bunu da piramidin en altında kalan ezilmiş emekci kadinlarimiz bunu duymasa görmese mesela? mesela ben? kendimi bildim bileli essseklerr gibi çalışırken, giyisi dolapları toplanmak için beklerken, camlar minik parmak izleriyle doluyken ve akşama ve dahi öğlene yemek yetiştirmek, bunu yaparken yüzün üzerinde öğrenciyle bireysel olarak ilgilenmek, sınavlarını okumak ve derslerini yetistirmek zorundayken en iyi anne başak mi gerçekten? hayır biziz en iyi anne. o piramidin en altında kalıp gittikçe daha da otekilestirilen bizler.
    dünyanın en iyi eşidir de sanirim. çünkü sabah eşi hasta yavrunun tonla kusmuk dolu kiyafetini yıkamak için ayırırken gomlegimi ütüler misin dediği için skerm belasını ütünün de diye bı saat zirlamamistir diye düşünüyorum. yoksa biz de çok iyi estik yani. kusuklu çarşafların arasında bı saat agladiktan sonra bordo bereli gibi kalkıp yavruyu hiç bi şey yokmuş gibi sevgiyle uyandırıp tereyağına kadar kendi bizzat yaptığı kahvaltıyla uyandirmamistir. çünkü sizin çarşafları yardımcı ablaniz yikiyo ya o yuzden :)
    keşke sınıfsal farkimiz bu kadar olmasaydı, sizler cebinizi doldururken gittikçe fakirlesen emekcilerin nasıl bir cinnetin eşiğinde oldugunu fark etmenize gerek kalmazdı. biz de basak'in mukkkemel anneligini alkislardik.mukkkemmel hayatınıza kalpler atardık romantik romantik. çünkü yavrumuzu 20kisilik sınıfa bırakıp 12 saat çalışmaya gitmezdik. ya da emeğimizin karşılığını aldığımız bir düzende bu kadar kıskanç olmazdık hayatlarıniza karşı.. basak'a, fahriye'ye, pelin'e falan bilenmezdik bir hengame icinde olmasaydık kim bilir?
    ama şimdi biz bu kadar çalışıp yine de piramidin en altında ezilirken sizler böyle mukemmellikleri gözümüze sokmayacaksiniz. çünkü burası hollywood değil ve sizin kitleniz de american dream falan yasamiyor yani.. esine dünyanın en iyi annesi diye brad diyebilir, survivor gibi takılan halkin içinde siz degil malesef. günlük harçlığı 10 tl olan öğrencim var benim, 13 yaşında çocuğa her gün evde pişirdiği şeyleri koymak zorunda olan o anne en iyi anne, delirtmeyin insanı..

  • anormal derecede sakin. koşmuyor. yürüyor. atışları derli toplu. elindeki ar15’i abd’de sıkça taklit edilen chris costa gibi uzun şekilde kavrıyor. bu, eğitimi olmasa bile silah konusunda hevesli olduğunun, çalıştığının göstergesi. şarjör değişimini kendisine sutre yaptığı bir aralıkta hızla yapıyor. bu daha önceki mass shootinglerde görmediğimi bir durum. yine silahı kesinlikle sağa sola sallamıyor. atış aksını hiç bozmadan karşıda tutuyor. hiç bir şekilde silahı seri atışa almıyor. tüm atışları tekli şekilde yapıyor. tetik parmağını bu denli hızlı kullanması da atış işine çok uzun zaman harcadığının göstergesi. kurbanların t bölgesini (baş-boyun-göğüs) özellikle seçiyor. mutlaka mükerrer atış yapıyor. amacı kesinlikle öldürmek.

    özetle; bu piç doğrudan taktik eğitim almamış olsa bile, abd’deki silah özgürlüğünün önemli katkısıyla, ileri düzey bir atıcı olarak karşımızda. hiç bir panik ve acemilik göstermeden katliamını gerçekleştirmiş.

  • bi gün tartıştık hatunla, çok sinirlendim, tam o an göz göze geldik telefonumla, karar verdim, çakıcam duvara. çok sinirliyim olm, çok artisim, kuzeyim adeta, gıli gıli salihim, rıza babayım, gecelerin yargıcıyım. lan sonra bi aklıma geldi daha ödenmemiş en az 7-8 taksidi var ibnetorun, baktım hatunun telefon eskilikten ölecek, kaptım kızın telefonunu fırlattım duvara, paramparça oldu lavuk. tamam çok havalı olmadı ama rahatladım acayip, yattım uyudum mışıl mışıl.