hesabın var mı? giriş yap

  • şu müge anlı’nın, ailesi tarafından terkedilen çocuklari 20-30 sene sonra bulup, bir de zorla, onları terkedenlerle buluşturmaya kalkması resmen bir zulümdür.

    bugün yine aynısı yaşandı. 18 sene önce ailesi, 6 çocuğundan birini, zengin bir aileye vermiş veya satmış. bir de sözümona şart koşmuşlar “ayda 1 bize çocuğu gösterin” diye… ben o ailenin yerinde olsam “az yiyin de bakıcı tutun kendinize” derdim. neyse, aile göstermemiş tabii, aradan da 18 sene geçmiş. kızın adı sanı belli olmasına rağmen, aile “dur bir instagram’da araştırayayım” vs demeden, direkt cümbür cemaat müge anlı’ya çıkmışlar.

    kız da dogal olarak, “olmaz olsun böyle aile” diyip, konuşmak istemediğini, üniversite sınavlarına gireceğini, bunlarla uğraşmak istemediğini söylüyor. ama müge bırakır mı? “yok anneni boşver ama kardeş çok değerli, yok sen bir daha düşün…” böyle böyle yarım saat dil döktü.

    sevgili müge, insanların hayatlarına bu şekilde burnunu sokmaya ne hakkın var? tamam, kızı buldun, neden “hayır” cevabını kabul etmiyorsun? şimdi birisi tv’ye çıkıp, “müge, senin annen benim, anne dediğin kadın annen değil” dese, o aileyi bağrına basar mısın?

    valla izlerken sinirim bozuldu. sevgili tuğba, duruşunu hiç bozma. müge anlı’nın da gazına gelme. seni bulmak isteyen, sen 5 yaşındayken, 10 yaşındayken bulurdu, 18’ini beklemezdi. o kardeş edebiyatlarına da inanma. kardeşin, kan bağın olan değil, birlikte büyüdüğün kişidir. 18 sene sonra ortaya çıkan aile de kardeş de olmaz olsun.

  • bizim eski hatunun asosyalliğin kenarından geçmeden başardığı olay. tiyatro, konser, sinema, yemek vs.. sağlam sponsor olmuşuz a.q..

  • geçmiyor keke geçmiyor bu süreç.

    okul bitti, staj başladı o da biter. okul staj askerlik bunlar hep biter zaten. bazıları evlenir, bazıları yurtdışına gider. herkes yolunu çizer de sanki o süreci bir sen yaşarsın, ortada kalırsın.

    bu sene bu ülkede tek mezun olan insanın ben olduğuma yemin edebilirim.

    daha fazla yazamayacağım yatağıma çapraz yatıp ağlayacağım.

  • genel hatlarıyla inceleyecek olursak çeşitli kaynaklara göre mö. 600 yılında mayalılar güney amerika kıtasının kuzey bölgelerine göç ettiler. mayalıların, daha bu tarihten birkaç yüzyıl öncesine uzanan bir dönemden beri kakao bitkisine aşinalıkları iddia edilir. mayalılar kakaoyu değerli bir ticaret eşyası olarak görmüş, hem hesaplamada ve hem de ödeme aracı olarak kullanmışlardır.

    mayalılar ve aztekler kakao ağacından topladıkları taneciklerle "xocolatl" (zokolat) adını verdikleri bir içecek yaptılar. aztek hint destanı kakao tohumlarının cennetten geldiğini ve yiyenlerin güçlü ve akıllı olacağını yazar. "çikolata" kelimesi mayaların "zokolat" kelimesinden ve kakao kelimesi azteklerin "cacahuatl" sözcüğünden türemiştir. meksika - hintçe karışımı bir kelime olan "çikolata" sözcüğü "çoko" (köpük) ve "atl" (su) kelimelerinden oluşur, çünkü hatırlayacağınız üzere, çikolata ilk başta bir içecek idi.

    kristof kolomb yeni dünyaya yaptığı dördüncü seyahatten kral ferdinand'a kakao tanecikleri de getirmiş ancak bunlar getirdiği diğer kıymetli eşyalar arasında pek dikkate alınmamıştır

    tarihte ilk çikolata olgusu 1519 yılında ispanyol gezgin hernando cortez'in meksika imparatoru mostezuma'nın makamına ziyaretle başlar. amerikalı tarih yazarı william hickling'in 1838 de yazdığı "meksika'nın fetih tarihi" adlı eserinde, montezuma'nın çokolatl dışında hiçbir içecek içmediği bahsi geçer yani çikolatalı bir içecek olan çokolatl, vanilya ve türlü baharatla lezzetlendirilmiş ve bal kıvamına yakın tarzda köpüklendirilmiş, ağızda eriyen bir yapıya kavuşturulmuş bir yiyecek olarak tanımlanır. montezuma'nın hareme girmeden önce kadeh kadeh cokolatl içmesi de bu içeceğin bir afrodizyak olduğu yönünde inanışların hasıl olmasına yol açar.

    ilk çikolata imalathanesi londra'da 1657 yılında bir fransız tarafından açılmıştır. ilk satışlar yarım kilosu 10 ila 15 şilin arasında değişmiştir. çikolata seçkin halk tabakasının içeceği olarak nam yapar ve on altıncı yüzyıl ispanyol tarihçi oviedo, "çikolatı ancak en üst düzey, zengin kimseler içebilirdi, çünkü tıpkı para içmek gibi bir şey di. kakao tüm ülkelerde para kurunun üstüne çıktı; 10 kakao tanesine bir tavşan ve 100 kakao tanesine iyi bir köle satın almak mümkün" demiştir.

    1778'de bir parisli'nin ilk ufalama, karıştırma ve yoğurma makinesini icadının ardından, 1825'te antoine brutus menier, noisel-sur-marne'de makineli ilk çikolata fabrikasını kurmuştur. ve bu adımla çikolatanın büyüsü tüm dünyaya yayılmıştır.

    günümüzde nestle kapitalist sistemin tüm imkanlarından faydalanarak çikolatanın büyüsünü insanlara aşılamakta ve sadece türkiye'den yılda 500 milyon $ kar etmektedir. nestle amcamız bununla kalmamakta bu yolda 3. dünya ülkelerine 6.-7. sınıf mallarını kakalamakta ve bir çok cocuk ölümüne sebep olmaktadır. kapitalist sistemde 1. sınıf ülkelerin beğenmediğini çöpe atacak kadar zengin olmadıklarını alenen ifade etmektedirler.

    çikolata o kadar mutluluk verir ki aynı zamanda hem damağınıza hitap ederken hem de o anda ne olmuş, ne bitmiş umursamaz bir tavır da takındırır.

    nestle; 1800 yılından günümüze kadar olagelen dünya çapında tüketimi içeren çikolata evriminin aşağıdaki dört faktörden meydana geldiğini belirtmektedir;

    1- 1828 yılında kakao tozunun piyasa çıkması;

    2- çikolata üzerindeki vergilerin azaltılması;

    3- tarladan fabrikaya kadar nakil olanaklarındaki gelişme;

    4- çikolatanın yiyecek olarak alışkanlık haline getirilmesi ve üretim metotlarındaki gelişmeler.

    1990'lı yıllarda çikolata ürün olarak popülaritesini ispatlarken aynı zamanda büyük ticaret hacmine sahip bir iş alanı olduğunu göstermiştir. dünyada yıllık kakao tüketimi yaklaşık 600,000 ton iken, nüfus başına çikolata tüketimi gittikçe artmaktadır. çikolata sektörü amerika birleşik devletlerinde mülti-milyar dolarlık rakamlara ulaşan bir sanayi dalı olduğu bilinmektedir efenim.

  • meral akşener'in kuracağı yeni parti hakkında konuşan ümit özdağ'ın sözleri.

    alıntı:

    "– iktidara geldiğinizde ilk icraatınız ne olacak?

    saray, yeni kurulacak bir üniversiteye kampüs olarak verilecek. cumhurbaşkanı'na ait 13 uçak satılacak. sayın akşener, atatürk'ün mirası olan köşk'te kalacak. bütün israfa sert ve kesin bir şekilde son verilecek. devlette tasarruf ana ilke olacak. sonra üretim ekonomisi başlayacak."

    (bkz: hadi inşallah)

  • playstation’ı türkiye şartlarında malum döviz kurları ve alım gücümüze rağmen oynanabilir kılan hede.

    playstation 5 başlığında girdiğim entry ye istinaden dijital oyun alım satımının nasıl yapıldığına dair onlarca mesaj aldım. açıkçası zaten yaygın şekilde bilinen, kullanılan bir şey olduğunu sandığım için detaya girmek istememiştim ancak gördüm ki hala sadece ps store’dan oyun alan ve aldığı oyunlarla katolik nikahı kıyıp bir ömür bağlılık yemini edenler var.

    öncelikle bir yanlış anlaşılmayı düzelteyim. playstation’da ps store dışında dijital oyun alamazsınız, aldığınız oyunu herhangi bir şekilde satamazsınız. burada alıp satılan şey “kullanıcı hesabı” (ps network hesabı) dır.

    kullanıcı hesabı windows ta oturum açarken kullandığınıza benzer, playstation kullanabilmek için en az bir tane sahip olmak zorunda olduğunuz, bir kullanıcı adı (namı diğer nick name), bir e-posta adresi ve belirleyeceğiniz bir şifreden ibaret bir profildir. satın aldığınız oyunlar, save dosyalarınız, istatistikleriniz, kupa vb ödüller bu kullanıcı hesabına kaydedilir. kullanıcı hesaplarında 5 temel kural vardır:

    1. bir konsolda birden fazla kullanıcı hesabı olabilir. (maksimum 16).

    2. bir kullanıcı hesabı istendiği kadar sayıda farklı konsola kurulabilir.

    3. bir kullanıcı hesabı ile aynı anda sadece bir konsoldan oyun oynanabilir.

    4. bir kullanıcı hesabı “ana hesap” olarak etkinleştirilirse, o hesaptan satın alınan oyunlar ve diğer hizmetler o konsoldaki diğer hesaplar tarafından da kullanılabilir.

    5. bir kullanıcı hesabı sadece bir ps4 ve bir ps5 te aynı anda “ana hesap” olarak etkinleştirilebilir. ikinci bir ps4 veya ps5 te etkinleştirmenize izin vermez.

    bu 5 madde çokomelli. karışık gelmiş olabilir, bir kaç örnek ile açıklamaya çalışayım.

    örneğin hem evimde hem de yazlığımda 2 ayrı konsolum var. clearsky@gmail.com mail adresimle, “clearsky” kullanıcı adımla bir bir hesap açtım ve bu hesabı her iki konsoluma da kurdum. (bkz: madde 2) bu hesaptan fifa2021 satın aldım. evdeyken evdeki konsolum ile , yazlığa gittiğim zaman ise yazlıktaki konsolum ile bu hesaba girerek fifa2021 oynayabilirim. peki ben evdeyken yazlığa kardeşim gitse ve ikimiz de bu hesaba iki ayrı konsoldan aynı anda girip oynamaya kalksak ne olur? ikinci kişi oyuna girmeye çalıştığı anda ilk gireni atar. (bkz: madde 3) yani bir hesaba aynı anda iki kişi iki farklı konsoldan girip oynayamaz. bunu aşmak için, önce oyun satın alınan clearsky@gmail.com hesabımı ana hesap olarak etkinleştirmem gerekir.

    ps4’te:

    (ayarlar) > [hesap yönetimi] > [ana ps4 sistemi olarak etkinleştir] > [etkinleştir]

    ps5’te:

    ayarlar > kullanıcılar ve hesaplar > diğer > konsol paylaşımı ve çevrimdışı oynama > etkinleştir

    bir hesabı ana hesap olarak etkinleştirdiğinizde artık o hesaptan satın alınan tüm oyunları “aynı” konsoldaki farklı kullanıcı hesaplarından da oynayabilirsiniz. (bkz: madde 4) yukarıdaki örneğe dönersek, clearsky@gmail.com hesabımı ana hesap olarak etkinleştirdikten sonra artık o hesaba girmeden, satın aldığım fifa2021’i aynı konsoldaki farklı bir hesaptan da oynayabilirim. (bkz: madde 1) bu sayede yazlıktaki konsolda oynayan kardeşimle hesaplarımız çakışmaz, aynı anda oynayabiliriz.

    bu noktada akla şu gelebilir; hesabı bir sürü farklı konsolda ana hesap olarak etkinleştirsek, bu sayede birbiri ile çakıştırmadan istediğimiz kadar konsoldan oynayabiliriz miyiz? el-cevap: hayır. (bkz: madde 5) bir hesap sadece bir ps4 ve bir ps5 te aynı anda ana hesap (nam-ı diğer primary hesap) olarak etkinleştirilebilir. ikinci bir ps4 veya ps5 te etkinleştirmeye çalıştığınızda hata mesajı alırsınız, önce diğer konsoldan devre dışı bırakmanız gerekir.

    özetle; bir hesaptan alınan oyunları bir ps4 ve bir ps5’te ana hesap olarak etkinleştirerek, 3. bir konsolda ise (ps4 veya ps5 olması farketmez) ana hesap olarak etkinleştirmeden (nam-ı diğer secondary hesap olarak), doğrudan hesabın içine girmek suretiyle aynı anda 3 kişi - 3 farklı konsoldan kullanabilir. psn kardeşliği bu şekilde yapılmaktadır. aldığınız hesabın secondary hakkının sahibi iseniz doğrudan o hesabın içine girip oynayacaksınız. aldığınız hesabın primary hakkının sahibi iseniz hesabı kurup, ana hesap olarak etkinleştirip, kütüphaneden oyunu indirmeyi başlatıp sonra o hesapla ilişiğinizi keseceksiniz. oynayacağınız zaman o hesaba hiç girmeden, konsolunuzda bulunan bir başka kullanıcı hesabından oynayacaksınız.

    buraya kadarki kısım bir oyunu, daha doğrusu hesabı 3 kişinin nasıl paylaştığıydı. entry nin başında da söylediğim gibi esasında oyun satma diye bir şey yoktur. oyunun satın alındığı kullanıcı hesabını alıp satabilirsiniz. eğer aynı hesapta birden fazla oyun aldıysanız artık bunları tek tek satmanız mümkün değil. hesabın mail adresi ve şifresini verdiğiniz kişi kütüphanedeki tüm oyunlara erişebilir. o yüzden o an için niyetiniz yoksa bile ileride satmak isteme ihtimaline karşı her oyun için yeni bir kullanıcı hesabı açarak oradan satın alın. bu gözünüzde büyümesin, hesap açma dediğiniz şey bir mail adresi ve şifreye bakıyor. mail adresi konusunda ben yandex i tercih ediyorum. sms onayı, kurtarma e-postası vb. hiç bir şeyi zorunlu tutmadığı için çok hızlı ve pratik bir şekilde yeni mail alınabiliyor.

    alım satım konusunda en meşhur platform forum.donanimhaber.com

    burada oyun edinmenin bir kaç yolu var.

    satılık ilanlarını düzenli takip edebilir veya aradığınız oyun için konu içerisinde arama yaparak yakın zamanda verilen ilan var mı görebilir;
    aradığınız oyun için alınık ilanları bölümüne ilan verebilir;
    oyunu birlikte yeni satın almak üzere ortak bulmak için ilan verebilir;
    veya hiç ortak falan bulmayı beklemeden oyunu direkt kendiniz satın alıp sonrasında diğer iki hakkı satmak üzere ilan verebilirsiniz.

    yalnız şunu unutmamak gerekir ki, burası neticede ps store değil. istediğiniz oyunu istediğiniz dakika bulabileceğinizin garantisini kimse size veremez. tıpkı aradığınız 2. el arabayı sarı sitede her zaman bulamadığınız gibi. hemen herkes tarafından oynanan popüler oyunlar ve exclusive’ler veya yeni çıkan güncel oyunlar genellikle kolay şekilde bulunabilirken, çıkışının üzerinden hayli zaman geçmiş ve daha az popüler bir oyun için ilan bulamamanız muhtemel. bu durumda ps store’un indirim günlerini kovalamak mantıklı. %70 hatta %80 gibi astronomik indirimler yapabiliyor sony. indirimlerde aldığınız oyunları sonrasında yakın fiyatlara satabilirsiniz. unutmayın , her yeni oyunu yeni bir psn hesabı ile alacaksınız! 1 oyun = 1 psn hesabı

    fiyatlandırmada oyuncular arasında genel kabul görmüş oran %60’a %40 şeklindeydi. primary hak sahibi oyun bedelinin %60’ını öderken secondary hak sahibi %40’ını öderdi. ps5’in çıkışı ile birlikte artık oyunlar 3 hakka bölünebildiği için %37.5 (ps5 pri), %37.5 (ps4 pri) ve %25 (ps4 veya ps5 sec) şeklinde fiyat dağılımı yapılıyor. primary hakkın daha pahalı olma sebebi, oyunu kendinize ait istediğiniz hesaptan oynayabilmeniz, bu sayede save dosyalarınızı, kupalarınızı istediğiniz hesapta toplayabilmeniz, online oynamak istemeniz durumunda kendi kullanıcı adınızla, arkadaşlarınızın ekli olduğu her zaman kullandığınız hesaptan oynayabilmenizdir. secondary hak sahibi oyunu o hesapta oynar ve sattıktan sonra kayıtları kupaları save dosyaları vs. de sattığı hesap ile birlikte gider. online oynayacak ise hesabın kullanıcı adı ne ise o adı kullanmak zorunda kalır. eğer kupa vs. biriktirme gibi işlere girmiyorsanız, single player oynayıp bitirdikten sonra satarım diyorsanız , ileride aynı oyunu tekrar satın alıp oynama niyetiniz yoksa (save dosyaları açısından) secondary hesap kullanabilirsiniz.

    bu primary - secondary kullanımı bizzat sony tarafından kurgulanmış legal bir yöntemdir. bir açık değildir. yapılma sebebi yukarıda verdiğim örnekteki gibi farklı lokasyonlarda birden fazla sayıda cihaza sahip olan insanlar veya örneğin aynı evde aynı cihazı kullanan ama kendi hesaplarında oyun oynamak isteyen insanlar (kardeşler, eşler vs) içindir . ancak hesabın komple alım satımı yasal mı derseniz , açıkçası kullanım sözleşmesinde aksi bir madde var mı bilmiyorum ama sağır sultanın bildiği bu durumu sony nin bilmeme ihtimali yok. ama bu durum nedeniyle hesabı ya da cihazı banlanan tek bir kişi bile duymadım. teknik olarak sony bunu engellemek istese rahatlıkla yapabilir. nitekim ps3 zamanında 5 kişi ile kardeşlik yapılabilirken 2011’de bunu 2’ye düşürdüler. ps5’in çıkışı ile ise 3’e çıktı. yani bu sınırı istedikleri gibi azaltıp arttırabiliyorlar. belli ki sony tarafından bu uygulamaya bilinçli olarak izin veriliyor ya da göz yumuluyor.

    peki hiç mi riski yok bu alım satım işlerinin derseniz, olmaz mı var tabi. neticede aynı hesabı belkide hiç tanımadığınız 2 kişi ile daha paylaşıyorsunuz. eğer hesapta sms doğrulama aktif değilse birinin hesabın şifresine değiştirmesine bir engel yok. şifre değiştiği anda artık o hesaba giremezsiniz, dolayısıyla hesap da oyun da gitti demektir. veya parasını gönderdiğiniz kişi hesap bilgilerini vermeden kayıplara karışabilir. böyle şeyler yaşama ihtimalinizi minimumda tutmak için yapmanız gerekenler, herhangi bir ikinci el alım satım işinde dikkat etmeniz gerekenler ile hemen hemen aynı. piyasasının çok altında fiyatlarla, çok yeni tarihli üyeliklerle alım satım yapmayın. aynı hesabı paylaşan 3 kişinin birbirinden haberdar olması için whatsapp grubu kurulması teamülü vardır. bir kişi kendi hakkını sattığında alan kişiyi bu whatsapp grubuna ekler ve öyle ayrılır. bu sayede hesabın 3 kullanıcısı da kontak halinde olur. icabında güvenlik amaçlı ara ara şifre değiştirilecekse birlikte değiştirilir. whatsapp grubu olmayan, diğer hak sahipleri belli olmayan hesaplar her an patlamaya hazırdır, böyle hesaplardan uzak durun. sadece hesap alırken değil, satarken de aynı özeni gösterin. referansı olmayan, güven vermeyen kişilere satış yapmayın ki sizden sonra diğer hak sahipleri mağdur olmasın. forumdan aldığınız bir oyunu facebook, telegram vb. farklı bir platformdan satmayın.

    bu arada hesabı 3 kişi paylaşmak bir zorunluluk değil, ucuza maletmek için başvurulan bir yol. siz dilerseniz 2 kişi de paylaşabilir, veya tek başınıza kullanarak satmak istediğinizde tüm hakları ile komple de satabilirsiniz. bu yöntem çok daha az risk barındırmakla birlikte hem alırken kutulu oyun alır gibi oyun bedelinin tamamını siz vereceğiniz için daha maliyetli olur, hem de satarken aynı şekilde daha pahalıya satacağınız için alıcı bulması daha zor olur.

    entry yi önemli bir uyarı yaparak bitireyim. psn kardeşliğinin bir kazanç kapısı değil, binlerce insanın, öğrencinin, genç kardeşlerimizin, bir oyuna yüzlerce tl verecek imkanı olmayan kişilerin oyun oynayabilmesine olanak tanıyan bir sistem olduğunu unutmayın. aldığınız oyunu mümkün olduğunca bir miktar altına satmaya çalışın ki oyun fiyatları el değiştirdikçe düşsün, daha çok insan istifade etsin. son dönemde ps store zam yaptıkça elindeki oyunu da aldığı fiyatın üstüne satmaya çalışan, veya oyunu indirimdeyken alıp indirim bitince kar ederek satmaya çalışan tipler türedi. senelerden beri tıkır tıkır işleyen bu sistem böyle açgözlü tipler yüzünden bir bozulursa, bir oyun 799 tl olur mu yaaa diye ilk ağlayacak tipler de yine bu şark kurnazı yavşaklar olacak. yapmayın.

  • iv. murat koydugu yasaklara uyulup uyulmadigini bizzat kendisi kontrol etmeye merakli bir padisah oldugu için yine bir gün kiyafet degistirerek bir sandala biner. amaci sahil seridinde içki içilip içilmedigini kontrol etmektir. iv. murat'i tanimayan sandalci arada bir cebinden bir sise çikartip yudumlamaya baslayinca padisah sorar :

    - "nedir o içtigin ? "

    sandalci bekri mustafa'nin ta kendisidir; kendini kolay ele vermez.

    - "kuvvet surubu" der. "ben bundan iki yudum çekince kendimi aslan gibi hissediyorum. kürek çekmek viz geliyor".

    padisah tadina bakmak isteyince, bekri mustafa, nasilsa denizin ortasindayiz, bizi kim yakalayacak, diye düsünüp siseyi uzatir. padisah iki yudum alir almaz kükrer :

    - "bre zindik ! bu sarap. sarap içmeyi yasakladigimi bilmiyor musun ?

    bekri mustafa sasirir :

    - "sen kimsin ki içkiyi yasakliyorsun ?" der.
    - "ben iv. murat'im !.." yanitini alinca bekri mustafa küregi kaptigi gibi ayaga firlar
    - "simdi atarim seni denize, daha iki yudum aldin, kendini iv. murat sanmaya basladin. iki yudum daha alsan, dünyayi ben yarattim diyeceksin".

  • dün tuvaletini kullanmak istediğimde, bana otelin sahibiymişim gibi bir edayla kapılarını açan, çok zarif ve samimi güvenlik görevlilerini bünyesinde barındıran otel. tuvaletin yolunu göstermek üzere, koridor boyunca bekleyen çalışanlar vardı. hiç birinde, "iyi hadi geç de kullan bari" ifadesini görmedim. uğurlarken, "kolay gelsin" dediler. bin kere orda konaklasam, bu etkiyi bırakamazlardı üstümde. başlarındaki insan kimse, onu da öpüyorum güzel yanaklarından.gözlerim doluyor; eyyorlamamı sonlandırıyorum.

  • ya depresyon içinde bulunduğumuz hayata dair belli bir farkındalık seviyesinde gösterilebilecek en gerçekçi yaklaşım ve en normal tepkiyse ama toplumda üretim gücünün düşmesine yol açtığından küresel düzeyde hastalık olarak değerlendiriliyorsa? belki de aslında neşeli ve hayatı sever halimiz bir kafa güzelliğinden ibarettir. belki depresyon hakikattir. (bkz: conspiracy keanu)

    sonuçta aslında hayatının çoğunluğu işçi arılar gibi küresel bir ekonomik çarkı çevirmek için çalışmaktan ibaret olan bireylerin hayatından mutlu olmak için nasıl bir gerekçesi olabilir? sabah akşam bal taşıyan, hiçbir zaman kraliçe arıyla çiftleşemeyecek ya da kendi kovanına veya çocuklarına sahip olamayacak olan erkek arının hummalı bir şekilde polen ararken "ne kadar güzel bir gün" demesi nasıl mümkün olabilir?

    işçi arı o farkındalık seviyesine ulaştığında mutsuz olmasından daha doğal bir sonuç olabilir mi? o arının yatağından çıkıp terliklerini giyip sabah 7'de yeniden mesaiye koyulmasının "doğru olan" olduğuna onu kim ikna edebilir? hayatının anlamsızlığına bu kadar vakıf olmuşken "gel bizle takıl biraz sosyalleş unutacaksın"ın, "biraz nektar iç iyi gelir"in bu farkındalığa bir örtü değil de çözüm olduğuna kim kefil olabilir?

    bu açıdan baktığımızda gerçek hastalığın ve gerçek depresyonun bizde değil de etrafımıza örülü bu yaşamsal düzende olduğunu söyleyebiliriz. eğer borçlanma ekonomisi, gelir uçurumu, modern toplumsal yapı bizim genlerimize kodlanmış unsurlar değilse o zaman onlara karşı metabolizmanın gösterdiği tepkileri "doğal değil", "rahatsızlık", "hastalık" diye nitelendirmek de doğru olmamalı. ama sisteme steteskopu dayayıp "hmm" deyip "sizin insan hayatına olan toleransınız düşmüş" diyen sistem doktorlarımız olmadığından ceremesini biz insanlar çekiyoruz anastasya.