hesabın var mı? giriş yap

  • ashton kutcher'a twitter'dan bir kaç kere mention atmışlığım var, henüz cevap yazmadı belki ama kendini zor tuttuğuna eminim. şimdilik kendisini ağırdan satarak beni etkilemeye çalıştığı ortada ki bunu da uzun soluklu bir ilişkinin başlamadan önceki karşılıklı etkilenme döneminden alınan hazın ertelenerek uzatılması olarak algılayabilirsiniz. dolayısıyla kendimi söz konusu gruba gururla dahil ediyorum.

  • sansa'nın köpeklerin 7 gün boyunca aç olduğunu bilemeyeceğini sözlüğün tüm aynştaynları belirtmiş.

    fakat biri de çıkıp dememiş ki aga adamlar savaşı ertesi gün yaptı, yani köpekler 8 gündür aç.

    (bkz: yavaş vurun)

  • orijinalinin yerini tutamamış yeniden çekim filmlerdir.

    sinema tarihinde filmlerin hikayelerinin, görüntülerinin ya da çekim tekniklerinin birbirinden ilham alması kaçınılmaz bir gerçek. hatta bazı eserlerin tekrar çekilmesi de alışık olduğumuz ve sıkça rastladığımız bir durum haline geldi.
    izleyicinin takdirini toplamış ve geniş hayran kitlesine ulaşmış bazı başyapıtlar, bazen teknik aksaklıklar sebebi ile, bazen bir yönetmen denemesi olarak, bazen yapımcıların daha fazla kitleye ulaşma hevesi ile hatta bazen de sadece deneysel olarak tekrar çekilmiş ve hayran kitlesi tarafından pek de hoş karşılanmamıştır.

    1- psycho
    1960 yılında alfred hitchcock tarafından çekilmiş ve sinemada bir devrim olarak görülmüş psycho, 1998 yılında gus van sant tarafından tekrar çekilmiştir. bir çok kişi good will hunting, milk, elephant, promised land ve daha nice filmin de yönetmenliğini yapmış usta yönetmen gus van sant’ın, psycho’yu aslında bir çeşit deneme olarak çektiğine inanmıştır. zaten daha sonraları yönetmen ile yapılan röportajlarda bunun açıkça bir deneme olduğu itirafı da gelmiş ve izleyici kitlesi bir nebze de olsa rahat bir nefes almıştır.
    1998 yapımı psycho, her sahnenin orjinaline sağdık kalınarak, birebir, plan plan aynı çekilmiş hatta van sant, hitchcock’un kamera hareketlerini bile birebir kopyalamıştır.
    beklenildiği üzere, film 5 milyon dolar civarında zarar etmiş ayrıca en kötü yeniden çekim ve en kötü yönetmenlik kategorisinde altın ahududu kazanmıştır. ayrıca en kötü kadın oyuncu kategorisine de aday olmuştur.

    2- oldboy
    2003 yılında güney kore’li yönetmen park chan-wook tarafından aynı ismi taşıyan bir japon manga çizgi romanı uyarlaması olarak çekilmiş oldboy, hem orijinal ve çarpıcı senaryosu hem ustaca çekilmiş sahneleriyle, uzak doğu hatta dünya sinema tarihinde bir mihenk taşı olarak yerini almıştır. 2013 yılına geldiğimizde, do the right things, malcolm x, blackkklansman gibi filmleri ile sinemaseverlerin gönlüne taht kurmuş, hatta 2021 yılında gerçekleştirilecek 74. cannes film festivalinin jüri başkanlığı görevini de üstlenmiş ünlü yönetmen spike lee tarafından tekrar çekilmiştir.
    spike lee, oldboy’u bir yeniden çekim değil, ‘yeniden yorumlama’ olarak nitelendirmiş ve filmin karakterler davranışları, sahne teknikleri hatta finalinde bile orijinaline sağdık kalmamıştır.
    orijinal oldboy ile 2004 yılında grand prix kazanan yöneten park chan-wook, filmin haklarını satarken orijinaline sağdık kalınmasını talep etmiştir. daha sonraları, bu ricaya uygun davranmayan yapımcılara tepkisini, yeni oldboy’u izlemediği ve izlemeyi düşünmediğini söyleyerek göstermiştir.
    25 milyon dolar civarında zarar ederek gişede çakılan film, izleyiciden çektiği tepkinin yanı sıra, posterindeki görsel çalışmanın çalıntı olması, çizgi roman yayıncısından izin istenmeden yapıma başlanması gibi başka skandallarla da gündeme gelmiştir.

    3- funny games
    1997 yılında avusturya’lı usta yönetmen michael haneke tarafından çekilen funny games, replikleri, altyapısı, metaforları ve eşi benzeri olmayan hikayesi ile dönemine ustaca atılmış bir imza olmuştur. sinema severler tarafından türünün en iyisi olarak nitelendirilen funny games bütün dünyada en geniş hayran kitlesine sahip filmlerden biri olmuştur.
    1997 yılında filmi avusturya’lı oyuncular ile avusturya’da almanca olarak çeken haneke, yeniden çekimi tekrar kendisi yönetmiş ve bunu bazı ön koşullar karşılığında kabul etmiştir. yeni çekilen funny games’in, tıpkı van sant’ın psycho’sunda yaptığı gibi, sahne sahne plan plan birebir eskinin replikası olmasını, fakat bu defa amerikalı oyuncular ile amerika’da ve ingilizce olarak çekilmesini istemiştir.
    2007 yılında, orijinal filminin yayınlanmasından tam 10 yıl sonra, yeni funny games haneke’nin yeniden yönetmenliğinde, farklı oyuncular tekrar izleyici karışına çıkmıştır.
    bu film ile 7 milyon dolar civarında bir zarar ile gişede büyük bir darbe yiyen usta yönetmen sadece finansal konular değil sanatsal anlamda da ağır eleştirilere maruz kalmış öyle ki, bu filmden 2 yıl sonra çektiği white ribbon ile cannes’te palme d’or kazanmıştır.

    4- the upside / ıntouchables
    2011 yılında fransız yönetmen éric toledano tarafından yönetilen, gerçek bir hayat hikayesinden uyarlama ıntouchables, gerçekçi, dokunaklı ve eğlenceli hikayesi ve mükemmel oyunculukları ile sinema severler tarafından çok sevilmiş ve bir çok listede boy göstermiştir. 9 milyon dolarlık bütçe ile çekilen ve neredeyse 500 milyon dolar brüt hasılat yapan film, yayınlanmasından sadece 9 hafta sonra, gişede en başarılı ikinci fransız filmi olmayı da başarmıştır.
    2017 yılına geldiğimizde, filmin yayın haklarını satın alan aralarında amazon studios gibi ortaklarında bulunduğu yapımcılar, filmin yönetmenlik koltuğuna, limitless, divergent ve the ıllusionist gibi filmlerin de yönetmenliğini yapmış neil burger’i oturtmuş, ismini de the upside olarak belirlemiştir.
    kadrosunda, kevin hart, bryan cranston ve nicole kidman gibi yıldızları barındıran the upside, sinema severler tarafından çok fazla olumlu yorumlarla karşılanmamıştır. karakterlerin derinliği, mizah unsurları ve oyunculukları ile devamlı orijinal filmi ile kıyaslanmak zorunda kalan the upside, gişede zarara uğramamış ve hatta bazı eleştirmenler tarafından olumlu dahi karşılanmıştır.

    5- papillon
    1973 yılında, efsanevi senarist dalton trumbo’nun henri charrière’nin aynı isimli kitabının senaryolaştırması, usta yönetmen franklin schaffner’in rejisinin üstüne denkleme katılan steve mcqueen ve dustin hoffman’ın kusursuz performansları ile izleyiciye iki buçuk saatlik nefes kesen bir deneyim yaşatan papillon, sinefillerin gözünde altın tahtına oturmuştur.
    2017 yılına geldiğimizde, danimarka’lı yönetmen michael noer tarafından yeniden çekilmiş ve kadrosunda charlie hunnam, rami malek gibi yıldızlar yerini almıştır.
    fakat, film çıktığı andan itibaren izleyiciler ve eleştirmenler tarafından fazlaca eleştiriye maruz kalmış ve yapımcısını 5 milyon dolar civarında bir zarara sokmuştur.

    6- ben-hur
    1959 yılında, yönetmen koltuğunda william wyler’ın oturduğu ben- hur, kültürel, tarihi ve estetik olarak sinema tarihinde ilklerden biri olarak sinema severlerin gönlünde yer etmiştir. bir çok kişi tarafından döneminin en iyisini olarak işaret edilen ben-hur, teknik şartlarıyla izleyicisini büyülemiş ve 11 akademi ödülü ile karşılığını bulmuştur. gişede bütçesinin beş katını kazanmış ben-hur, bugün hala bir çok sinema listesinde yerini almaktadır.
    2016 yılında, kazak yönetmen timur bekmambetov, tarafından tekrar çekilen ben-hur, aradan geçen onca yıldan sonra hala orijinalini unutmamış sinema izleyicisi sayesinde eleştiri oklarını üzerine çekti. ülkemizde de o dönem, oyuncu kadrosunda haluk bilginer de bulunduğu için, epey adı duyulmuş olan ben-hur gişede 5 milyon dolara yakın zarar edip, batmıştır.

    7- solaris
    1972 yılında, andrey tarkovski’nin yönetmenliğini yaptığı, stanislaw lem’in aynı adlı romanının uyarlaması solaris, bilim kurgu türüne attığı farklı bakış, çekim teknikleri, şairane replikleri ve eşsiz atmosferi ile aradan yıllar geçse dahi sinema listelerinde üst sıralarda yerini almış, bir eşik olarak tanımlanmış, üzerine makaleler, kitaplar yazılmış bir filmdir. cannes film festivali’nde jüri özel ödülü ile başarısını ispat eden film, şu an hala dünyanın dört bir yanından, bir çok izleyicinin favori filmidir.
    2002 yılında, james cameron prodüktörlüğünde ve ocean’s, traffic, che gibi filmlerden tanıdığımız amerikan bağımsız sinemasının önde gelen isimlerinden steven soderbergh’in yönetmenliğinde yeniden çekimi başlayan solaris, izleyiciler tarafından hemen orijinali ile karşı karşıya getirilmiş ve kıyaslanmıştır.
    yönetmen soderbergh yaptığı açıklamalarda, kendi çektiği solaris’in tarkovski’nin filminin yeniden çekimi değil, stanislaw lem’in kitabının kendine has bir uyarlaması olduğunu belirtmiştir. fakat izleyiciler tarafında yer bulmayan bu açıklama yeni solaris üzerine gelen eleştirilerin şiddetinde bir azalma yaratmamıştır. ne var ki, 2010 yılında, time dergisi, "top 10 hollywood uyarlaması” listesine soderbergh’in solaris’ini de almıştır.
    kitabın yazarı stanislaw lem, 1972 yılında çekilen tarkovski’nin solaris’ine gösterdiği tepkinin aynısını bu filme de göstermiş ve beğenmediğini açıkça söylemiştir.
    gişede15 milyon dolar civarı bir felaket ile zarar eden yeni solaris, bugün hala sinema izleyicisi için bir dilemmadır.

    8- suspiria
    1977 yılında, italya korku sinemasının önemli yönetmeni dario argento tarafından yönetilmiş ve döneme etkisini bırakmış suspiria, yönetmenin le tre madri adını verdiği üçlemenin ilk filmidir. suspiria, özellikle şiddet sahneleri ve çarpıcı ölüm sahneleri ile izleyiciyi büyük bi şoka sokarak 70’li yılların sinemasına göre çok cesur bulunmuştur. film argento'yu tüm dünyadaki önde gelen korku filmi yönetmenlerinden biri haline getirmiştir. daha sonra çektiği pek çok film hayranları tarafından büyük ilgiyle karşılansa da, suspiria genelde yönetmenin başyapıtı olarak değelendirilmiş ve izleyici tarafından yıllar sonra bile takdirle karşılanmıştır.
    2018 yılında a bigger splash ve özellikle call me by your name filmi ile sıkça adını duyduğumuz italyan yönetmen luca guadagnino, vatandaşı argento’nun suspiria’sını onun senaryosunu ve karakterlerini kullanarak, kadrosuna tilda swinton, dokota johnson, chole grace moretz gibi bazı yıldızları da katarak ingilizce olarak tekrar çekmiştir.
    fakat guadagnino’un yeniden çekilen filminin orijinal suspiria hikayesinden fazlaca ayrılması, ayrıca kullanılan renkleri ve oyunculukları orjinaline göre farklı yorumlaması sinema severler tarafından çok da sıcak karşılanmamıştır. guadagnino bu duruma sebep olarak, izleyicinin kendi filmi ile 1977 yapımı suspiria’yı kıyaslamasına engel olmak için böyle bir yol izlediğini söylemiştir. eleştirmenler tarafından her ne kadar beğeneni olsa da beğenmeyenlerin çoğunlukta olduğu filmi savunmak için guadagnino, bu filmin en kişisel projesi olduğunu da söylemiştir. ne var ki, gişede 12 milyon dolar civarında bir zarar uğrayan film rüştünü ispat edememiş ve hala eski suspiria ile kıyaslanmak öteye geçememiştir.

  • takımın trabzonspor hakkında tek bir entrym yokken beni bu başlığa yazmaya iten şey nedir bilmiyorum.

    ersun hoca takımın başına geçmiş, takım ligde ve avrupada iyi sonuçlar alıyoruz, iki maç kazanınca tüm trabzonsporlularda olduğu gibi erken gelen "lan acaba bu sene şampiyon olur muyuz?" düşüncesi, sırada beşiktaş maçı, hakederek kaybediyoruz, "en azından beşiktaşa yenildik" tesellisi hakim oluyor. biz olamazsak siz olun şampiyon, daha şimdiden hakettiniz. ruhunuz güzel, takımınız güzel, kaleciniz forvetiniz güzel, teknik direktörünüz şahane, bi tek başkanı çözemedim ama diğerlerinden iyidir kanaatimce.

    ruşen amcanın oğlu sedat'ın güzel ve başarılı nişanlısı gibisin beşiktaş, herkes taktir ediyor, ben sedat'ı kıskanıyorum..

  • 1 haftadır yazacağım, üşeniyorum. sokak ortasında özet yazayım. ayrıntı eklerim belki. (ertesi gün çeşitli düzeltmeler.)

    a101'den dardanel marka ton balığı aldı eşim. mavi kutu. a101 markası değil.
    açtık, berbat kokuyor. ağır bir balık kokusu. eşim "kepez gibi kokuyor" dedi hatta :) (not: çanakkale kepez, antalya kepez değil. dardanel fabrikası burada olduğu için bazı dönemlerde ağır çiğ balık kokusu olur ki çiğ balık kokusu da severim)

    fabrika 5km ötede. gittik fabrikaya bıraktık. bir açık bir kapalı kutu. üretim tarihi vs yazılı.

    1 hafta sonra (istanbul'dan) telefon geldi.
    üründe bir sorun yok. sadece çok taze olduğu için böyle bir koku oluyor bazen dediler. biz de şaşırdık ilk kez almıyoruz ki...

    telefondaki devam etti "çünkü dinlendirmek yerine talep çok olduğu için hemen satışa verildi" (a101 kampanyası varmış. ona özel üretiler belki) bekletilmemis.

    ben de çanakkale'de oturduğumuz için şu örneği verdim telfonda.
    "ezine'ye gidip eski/dinlenmiş ezine peyniri alıyorsunuz. fakat adam kilosu 70tl'den size taze peynir veriyor. neden? çünkü iş çok ve peynir yetişmemis. 30tl'lik taze peyniri size ezine diye iteliyor. bu durumda ne yapardınız? tabii ki almazdınız. çünkü o peynirin dinlenmiş/eskitilmiş ezine peyniri ile ilgisi yok. eskiyen peynir bir çok şeydeki gibi su kaybeder ve azalır. ayrıca eskitme maliyeti de doğal olarak peynire eklenir. siz 70tl'ye taze "ezine peyniri" almazsınız. (ki çanakkale içinde taze keçi peyniri bile 30-35tl civarı. neden? çünkü taze.)

    telefondaki kız haklısınız ama kem küm. (kem küm=ama taze ürün ama satış ama bık cık)

    başka da cevap yok.

    bu arada bir tanesi kapalı, iki adet ton balığınin parası da boşa gitti. taa fabrikaya, ayağına kadar gittiğimiz adamlar "özür dileriz, üründe sorun yok ama getirdiğiniz ürün karşılığı olarak adresinizi verin veya madem ki çanakkale'desiniz, fabrika satış mağazasına buyurun, bize bıraktığınız ürün yerine yenisini verelim" demediler. veya iban isteyip ücret iadesi yapmadılar.

    yıllarca kurumsal şirketlerde çalışmış bir insan olarak son sözüm: pr berbat.

  • cok sey bildigini sanan insan sanrisi. bak aci bir gercek soyleyeyim, 2000 yil once yasayan insan temel yasam konusunda senden bilgilidir. modern insan cok sey biliyor ancak kendisini hayatta tutacak, medeniyet olmadan da yasamini surdurecek bilgilerin pek azina sahip.

    200 yil onceye aynen bugunku bilgilerinle gittin mesela, hangi bilgin sana ustunluk saglayacak. hadi muhendis, doktor falan olursan bir nebze. iibf mezunu olup da hangi bilginle ustunluk saglayacaksin?

    modern insanin kendisini bir bok sanmasi beni bitiriyor yani.

  • before sunset - jesse & celine.

    ruh ikizinle 9 senedir görüşmüyorsun ve onunla zaman geçirebilmen için sadece birkaç saatin var. böyle şeyleri seviyorum işte. zaten bu filmde garip bir hüzün vardı ne sunrise kadar masalsı ne de midnight kadar gerçekçi, tam ayarında.