ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
erdil yaşaroğlu'nun herkese telif davası açması
-
tweet atan arkadaş zaten biz paylaşabiliriz, hakkımızdırı savunmuyor sadece bana neden uyarı gönderilmedi, hemen kaldırırdım diyor.
hukuk sisteminde en doğru şekliyle ilk önce ihtarname gönderilir sonrasında aksiyon alınmaz ise telif davası açılır. belli ki bunlar av peşinde, 33 bin liralık dava açılacakmış, 7 bin verirseniz anlaşırız bla bla bla.
penguen 33 bin lira etmez aq.
eski sevgilinin unutulmayan sözleri
-
"ben senin kiskanacagin hicbir sey yapmadigim icin sen kendini kiskanc degilsin saniyorsun"
hakliymis pic.
türkiye pazarında tutunamayan harika ürünler
-
(bkz: elmalı biskrem)
badak
-
badak hatunlara gitmez, hatunlar badak'a gelir.
badak gelen her hatunu umursamaz aklında başka bir hatun varsa, kendisi de badaklığından aklındaki hatuna gidemez o ayrı.
ama aklındaki hatun genelde badak'a bir şekilde gelmiştir hep.
çünkü badak'ın badaklığı, görmüşlüğünden, geçirmişliğinden, ya da kültüründen, kişiliğinden kaynaklanmaktadır.
hakettiği değeri er ya da geç bulmuştur, bulacaktır.
ilk buluşmayı 4 kelime ile mahvet
-
bir dakika eşim arıyor.
fırtınalı havada kurye çağırmak
-
şu vasıfsız elemanlar kadar şımartılan başka bir grup yok. işi bu olm, yapacak. fırtınada motosiklet güvensizse arabayla getirsin.
baba ile yapılan saçma ama özlenen aktivite
-
babam devlet memuruydu. ayın 15'nde maaş yattığı zaman ne yapar ne eder izin alır beni de yanına çağırırdı, okul olmadığı saatlerde. daha sonra beraber sırasıyla; su, elektrik ve telefon faturaları yatırırdık. ki şu an faturaları düzgün yatırma alışkanlığım buradan gelir. neyse.
işin en güzel ve saçma olan kısmına gelirsek; her şeyi bitirdikten sonra mutlaka bana iskender ısmarlardı o maaş gününde. ama şöyle bir şey vardı. ben yerdim o karşımda her zaman ben aç değilim sen ye derdi, beni izlerdi. nereden bilebilirdim ki o zaman ki çocuk aklımla paranın yetmediğini, kendini boğazından kesmekten imtina etmediğini. ah be babam. özlüyorüm o günleri.
yıllar yıllar geçti şimdi paramızı kazanıyoruz çok şükür. allah babamızı başımızdan eksik etmesin de geçmişte yiyemediği her şeyin acısını çıkarıyor şu an babam. baba çikolata alıyorum bana da al, baba muz alıyorum bana da al, baba magnolia alıyorum; ismi ilginçmiş bana da al. sen başımızda ol her şeyi önüne sererim babam. vefat etmiş babalara allah rahmet eylesin. babaları sevin, sarılın.
15 ekim 2014 dünya dışı yaşamla ilk temas
felix baumgartner
-
adam 25 kilometre yükseklikten tweet atıyor, biz burada zeminden internete bağlanamıyoruz amk.
elimde g3 varken gerilla bana su verdi
-
(bkz: lg g3)
kitap okuyanların ekseriyeti gerizekalıdır
sözlükçülerin kıskandıkları insanlar
vincent van gogh
-
hollanda'da anlatılan van gogh'un deliliği ve renkler hikayesinin bir versiyonu ise şöyledir;
gerçekte van gogh, sürekli hale gelen kulak çınlamasından şikayetçi olarak doktora gider, ancak doktor içine kapanık ve melankolik kişiliğinden dolayı "kafasının içinde sesler" duyduğuna kanaat getirir ve mani tedavisine başlar. bu arada doktor kendi geliştirdiği bir ilaçlı tedavi yöntemini de test etmeye can atmaktadır.
ancak van gogh
yüksek tansiyon hastasıdır ve bu yüzden kulağı çınlamaktadır. aldığı yanlış ilaçlar ve diyet uygulamaması çınlamayı iyice tetikler. hastalığı ilerler ve yüksek tansiyon sonucu mavi ve sarı renkleri patlar halde görür, tıpkı resimlerindeki gibi.
doktoru bunları muhtemel sanrılar olarak algılar ve teşhisi netleşir. özellikle de van gogh bir gün kafasındaki çınlamaya ve kulağındaki zonklamaya dayanamayacak hale gelip kulağını kesince, tüm şüpheler ortadan kalkar, van gogh delidir. öte yandan ilaç tedavisine cevap vermeyişi sürmektedir.
diğer bir deyişle van gogh sarı ve mavileri gördüğü gibi resmetmiştir ve deli değildir van gogh belki depresif, biraz melankolik çoğumuz gibi , ama sonu bir çoğumuzdan daha trajik bir insandır, ömrü tımarhanelerde tükenmiş, deliliğine ikna olacak kadar mütevazi...