ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
çeviren eşekherif iyi seyirler dilerim
-
kalitenin imzası olan nottur.
kimse bana ekonomi kötü zırvaları etmesin
storytel
-
dinlemek ile okumak arasında beyin açısından fark var mı diye sorulmuştu. bir kaç kaynak okudum.
time'de yayınlanan ve akademik bir deneye dayanan araştırmaya göre herhangi bir fark yokmuş. 3 grup oluşturmuşlar. unbroken diye bir sci fi kitap seçmişler. 1. grup okumuş, 2. grup dinlemiş, 3. grup hem dinlemiş hem okumuş. sonrasında ise ayrı ayrı testlere sokulmuşlar ve arada bir fark yokmuş. tabi ki makale "listening for pleasure not for work or study" yani roman tarzı kitaplar için böyle. iş ya da eğitim içerikli akademik kitaplarda işler değişir diyor.
https://time.com/5388681/audiobooks-reading-books/
ikinci olarak neuroscience dergisinde türk akademisyen fatma deniz'in de içinde olduğu bir grup bir kitabı okurken ve dinlerken beyinin haritalandırmasını yapmış ve beyinde iki eylem sırasında da birbirinin aynısı beyin dalgaları oluşmuş.
https://www.jneurosci.org/content/39/39/7722
kıssadan hisse kitap kokusunu içine çekcen diyen balicilere aldırmamak lazım.
edit: "unbroken" sci fi değil ikinci dünya savaşı hakkında bir kitap. gözümden kaçmış. @source code uyardı.
ankara'nın en güzel manzarası
-
melih'i görmedigin yer.
31 mayıs 2022 istanbul'da kendini yakan adam
-
"parası yoksa benzini nereden bulmuş?" rte.
9 şubat 2024 anadolu jet tk915 uçuşu
-
(bkz: okuyanı siksinler)
vay amk. altı üstü bi uçuş iptal olmuş. adam bu iptal için resmen kitap yazmış. bunu yazana kadar yürümüş olsan yolu yarılardın yahu, bu neyin yazma hırsı?
affetmekle vazgeçmek arasındaki ilişki
-
vazgeçmek masadan kalkmaktır. affetmek masayı yok saymak. ikisindede azalmıştır kalbindeki nakit.
dövme yaptırılası sözler
-
"evet. kalıcı dövme.
hayır. acımadı."
25 yaşında üniversiteye yeniden giren insan
-
benim çok sevdiğim arkadaşımdır.
turgut özal zamanında bulgaristan'dan ailesiyle birlikte göçüp gelmiştir buralara.
maddi imkansızlıklardan dolayı liseye başlayamaz ve kaynakçı çırağı olarak bmc'ye girer. bir kaç sene sonra sonra bmc'de kaynakçı olarak çalışırken liseyi açıktan okumaya başlar. liseyi bitirdikten sonra üniversite sınavına girer ve 2 yıllık makine bölümünü kazanır. ailesi "sen artık çalışma, okuluna odaklan. biz seni okuturuz" diyerek ellerinden gelebilecek en büyük desteği verirler.
2 yıllık makine bölümünü başarıyla bitirdikten sonra, dikey geçiş sınavına girer ve dokuz eylül üniversitesi makine mühendisliği bölümünü kazanır. işte üniversiteye girdiği sene 25 yaşındadır bu ellerinden öpülesi arkadaş.
peki sonra ne mi oldu? mezun olduktan sonra askere gidip geldi ve kaynakçı olarak girdiği bmc'ye mühendis olarak geri döndü. daha sonra isveç'te yaşayan başka bir bulgaristan göçmeni kız bulup evlendi. şimdi isveç'te ikamet etmekte olup volvo'da çalışmaktadır.
aklıma suriye göçmenleriyle bulgaristan göçmenlerini kıyaslamaya çalışan şorololar geldi de... neyse lan gülüp geçiyorum.
edit:başlıktaki yeniden yazısını anca farkettim. neyse dursun şu ibretlik hayat hikayesi.
avrupaya giden doktorların pasaportu iptal edilsin
-
bak cahil arkadasim, kimse bu ulkede bedava yasamiyor. her insanin annesi, babasi, akradasi vs.. esek gibi vergi oduyor.
ondan dolayi sacmalamak otesinde birsey soylemiyorsun. okuyan insanlari devlet degil anne babalari okutuyor.
kaldi ki kimse sen hakaret et diye senin agiz kokunu cekmek zorunda degil.
kilo verdirme gücüne sahip laflar
-
bir dönem diyetisyene gidilmiş ve başarılı bir şekilde 10 kiloya yakın kilo verilmiştir. daha sonra çeşitli nedenlerle diyet bırakılmış ve o 10 kilo aynen geri alınmıştır. bu geri alma sürecine askerliği nedeniyle şahit olamayan arkadaşa asker ziyaretine gidilir. arkadaş nizamiyeden çıkar çıkmaz sorar: "olm sen diyetisyene gidiyodun, naaptın diyetisyeni mi yedin?"
eve dönülür, eşofmanlar giyilir, yürüyüşe çıkılır, spor salonuna yazılınır.
sen kredi kartınla al ben sana her ay öderim
-
bir kere düştüm buna.
iş arkadaşımdı. telefon almıştı kendine. 1 ay ödedi. sonra başka yere geçti. 2. ay ödemedi. 3. ay ödemedi. 4. ay aradım. direkt lafa girdim. biraz sıkışığım, para gelecek 1 aya. hepsini öderim dedi. 2 ay geçti, ses yok. tekrar aradım, açmadı. geri de dönmedi. mesaj attım. aga 24 saat içinde tamamını ödemezsen, ben kendi bildiğim yoldan çözerim dedim. tabii ki geri dönmedi. günah benden gitti.
o zamanlar mavi bilgisayar vardı. oradan almıştık telefonu. gittim. hırsızlık vakası var. faturamı kaybettim, fatura nüshası lazım dedim. kredi kartıma ait alışverişten faturamı verdiler. karakola gittim. önce durumun aslını anlattım. polis güldü. telefonu ya da parasını verirse şikayetten vaz geçer misin dedi. tabii ki dedim. tamam, hallederim şimdi dedi. numarasını istedi. aradı hemen yanımda, parayı getir yoksa başın yanar, benden demesi dedi.
adam şehrin öbür ucundan 15 dakikada geldi karakola. güzel güzel paramı verdi. saydım, ilk taksit dahil hepsini vermiş. geri verdim fazlasını. adi bir kağıda satış protokolü de yaptık oracıkta. imzalar atıldı. sonra arkasına bakmadan gitti.
aklınızda bulunsun. ola ki böyle bi bok yiyeceksiniz, faturayı kendi adınıza kestirin. ne olur ne olmaz.
gezi olayları da mı akp'nin suçu ulan
-
"ilk üç gün akp'nin sonrasında da ananın suçu evlat" şeklinde cevaplandırılması gereken vitaminsiz suali!