hesabın var mı? giriş yap

  • bim'den 1 lira 15 kuruş'a aldığım buono çikolata'nın dış kabını çıkartıp, üzerindeki metal kaplama ile üniversitedeki arkadaşlara ikram ediyorum. ederken de; "abimin isviçre'den gönderdiği meşhur bir isviçre çikolatası bu" diyorum. millet ise; "hayatımız boyunca böyle bir çikolata yemedik... bu nasıl bir lezzet, tabii gavur yapmış abi" diyor, bu sebeple de beni çok seviyor.

    bilemiyorum, ben mi daha büyük günah işliyorum yoksa onlar mı... gerçi; belki gerçekten de bu buono dünyanın en lezzetli çikolatasıdır, ama bu onun gaziantep'te üretildiği gerçeğini değiştirmiyor. yani gavur yapmamış beyler.

  • gasp, darp, tecavüz ve ırkçılıkla harmanlanmış bir olay. fransa zaten yükselen le pen ırkçılığı ile mücadele ediyorken buyur buradan yak..

    (bkz: http://www.ntvmsnbc.com/id/25510449/)

    3 türk kardeş, fransa'da bir kıza 2 saat boyunca tecavüz etti. 3 kardeşin kanlar içinde bıraktığı kızın polise verdiği ifade sayesinde yakalanan gençler, ifadesinde "türk olsaydı tecavüz etmezdik" dedi.

    akılara ziyan kafa yapısına sahip bu türk kardeşler ortadayken , sonrasında da misafir sever millet, hoşgörülü din, dejenere olmuş avrupa gençliği zırvaları hiç mi hiç çekilmiyor.

  • bir aydır yazayım diyorum. yok arkadaş yazamıyorum. aslında tanımlayamıyorum desem daha doğru olur.

    çocuğu eline verdiklerinde hemen anlamazsın baba olduğunu diyorlardı. aslında anlaşılacak bir şey yok. tamamen doğal bir şekilde bambaşka bir hale bürünüyorsun.

    ne oluyor diyorsanız; mesela doğduğunun ilk günü bütün gün bakıyorsunuz evladınıza. sıkılmadan, yorulmadan. öyle bakıyorsun. yapabileceğin bir şey de yok aslında. derdi annesiyle onun, ama bakmaktan kendini alamıyorsun.

    annesini emdi mi? karnı doydu mu telaşı başlıyor. sonraları gazı çıktı mı uykusunu aldı mı telaşı başlıyor. hele bir de hastalanırsa falan insanın içi parçalanıyor. yanınızda olmasa da kokusunu duyuyorsunuz. arada bir resmini açıp bakıyorsunuz. gün içinde annesi aranıyor bir kaç kere.

    baba olmak önceliklerini değiştiriyor insanın. para harcarken "bu gerçekten gerekli mi?" diyorsunuz, diğer taraftan onun bir ihtiyacı varsa fiyatına bile bakmıyorsunuz. aylardır, yıllardır yapmaktan zevk aldığınız şeyleri geride bırakıyorsunuz. en azından bir süre. o süre ne kadar bilemiyorum. bebek bakıcılığı rolüne alışsam iyi olacak.

    kısacası başka bir hale bürünüyorsun. varlığını devam ettirmesi için annesine babasına muhtaç olan bir varlığın sorumluluğu biniveriyor üstünüze bir anda. bu durum ister istemez kendini sorgulamana da neden oluyor. geleceğimden emin miyim? ileride çocuğumun isteklerini karşılayabilecek miyim? ona iyi bir gelecek sunabilecek miyim? bu sorular içini yemeye başlıyor.

    benim için hayat şimdi başlıyor. iliklerime kadar hissediyorum bunu. resmen bir milat bu. güzel bir his ama bir yandan da altından kalkmak için olgun olmak gerekiyor. sadece maddi olarak değil mental olarak da hazır olmak lazım. velhasılı "çocuğum olsun çok tatlıaaaa" diyerek bu işe girilmez. gerçekten sorumluluk sahibi olmak lazım. bakalım ben becerebilecek miyim?

  • bu güne kadar nedensizce hep antipatiyle yaklaştığım insan. ancak gezi olaylarıyla ilgili, dolmabahçe yakınlarından*.kendi facebook adresinden şöyle bir yazı paylaşmış;

    insanın ağırına gidiyor lan! gencecik, tertemiz, taptaze çocukların üzerine gazı acımadan boca ediyorlar. iblisler!!!. zerre vicdanı olmayan bir faşist sürüsü, genç olana, güzel olana, aydınlık olana karşı biriktirdiği bütün ezikliğini vandalca, pervasızca, gaddarca kusuyor kusuyor kusuyor.... pırıl pırıl çocukların birbirine bir tutunuşu, bir dayanışması, gazın ızdırabına zerafetle bir katlanışı var içiniz parçalanır arkadaşlar. gaz gerçek bir kabus. onu tadan oraya değil evladını düşmanını salmaz. önce solunumunuz kavruluyor sonra böcekler gibi aşağılanmış hissediyorsunuz kendinizi. sinirinden ağlayanları görmelisiniz. boyunlar bükük gururlar kırık hüzünlü bir öfkeyle burkulmuş büyük acıyı görmelisiniz. sonra derinlerden bir çığlık: "oomuuzoomuuza".... böyle başlıyor direnişin şakıması... kıpırdanmaya başlıyor umut. geçti geçti diyorsunuz birkaç dakika birkaç sloganla... " faşiiizme kaarşı..." sonra annesini arayanlar... sevgilsine sarılanlar... arkadaşına yaslananlar... ve sonra tekrar başlıyor herşey. pat pat paaat pata pata pata ta ta ta!!!...oradan oraya koşturuyor ürkek kediler gibi ülkenin aydınlık geleceği... imdaaaaaaat diye haykırasınız geliyor, yediremiyorsunuz... lanet olsun ki katlana katlana büyüyorsunuz oracıkta, birkaç dakika içinde.... aaahhhhhh!!!
    faşizme karşı ne yapılabilir arkadşlar? allah aşkına ne yapılabilir? birşey yapmak lazım, bişey... birşey...
    bu halkı uyandıralım en azından ne olur... ne olur! ne olur!!
    bu halkı uyutan, yalancı , sahtekar, işbirlikçi medyayı asla affetmeyelim! gözünü seveyim affetmeyelim bu aşağılık kelekçileri.
    asla asla asla!!!!

    tanım: gezi olaylarını gitmeyenler/gidemeenlere betimleyen çizer.

  • çok uzun süreler hizmet vererek de tasarım olarak başarısını kanıtlamıştır. her mühendisin kıskanacağı kadar basit ve sağlam yapılıdır. kolay kolay hasar görmez. görürse de kolay tamir edilebilir. eğik tasarımlı zırhıyla tanksavar mermilerini sektirerek etkisiz hale getirir.

    ilk olarak 1941 yılı yaz aylarında ortaya çıktı. alfred jodl'un da günlüğüne yazdıklarına göre; alman askerlerini psikolojik bir şoka sokmuştur. yalnız bu dönemlerde alman askerlerini ateşiyle vurulandan çok bozulan tanklar vardır. habire bozuldukları için sağlam bir modifiye gerekmiştir. o dönemlerde almanların kullandığı anti tank silahları 37 mm pak 36 ve 50 mm pak 37 idi. bu silahlar, t-34 tanklarına hiç bir zarar verememiştir. sovyet ordusunun eğitimsiz askerleri o sıralarda bu tanka daha çok hasar veriyorlardı. kış şartlarında yine kendini kanıtladı. dizel motoru kışın daha iyi çalışıyordu. benzinin donduğu ısılarda mazot donmuyordu. almanlar sırf bu yüzden antifrizi icat ettiler. ayrıca t-34, alman tanklarının geçemediği yerlerden de başarıyla geçiyordu. ama almanlar durumu kavramakta gecikmedi. hitler yeni modeller için en yetenekli subaylarını * yeni tankların yapımı için görevlendirdi.

    üretildiği yıl, dünyanın en iyi tankı olmuştur. friedrich von mellenthin "bununla karşılaştırabileceğimiz bir şeyimiz yok" demiştir. sonradan almanlar yeniden azmettiler. alman panther tanklarıyla t-34 arasında bir karşılaştırma yapmak zor. alman tankları çok çok daha ilerideydi. sovyet tasarımcılar durumu görüyorlar, ama üretim hattını durduramadıklarından pek çok şeye müdahale edemiyorlardı. askerler cephede bu eksikliği almanlara karşı taktikler geliştirerek dengeleyebildi. tiger ile t-34 herhangi bir konuda kıyas kabul etmiyordu.

    dünyanın en çok üretilmiş ikinci tankıdır. alman ağır tanklarıyla karşılaştırılamaz. bir alman askerin söylediği rivayet edilen bir söz vardır hatta: "siz her zaman bir alman tankını yoketmek için en az altı tanka ihtiyaç duyarsınız. ama zaten sizin hep bu kadar tankınız vardı..."

    optikleri pek de iyi olmamakla birlikte 1 km mesafeye nokta atışı yapabilmekteydi. almanların 3 km gibi bir mesafeden ateş edebildiklerini düşündüğümüzde çok kısa kalıyor bu mesafe. ama sovyetler durumu avantaja çevirmek için yeni bir teknik buldu: tankla tanka çarpmak. iki tank da bozuluyor ya da devriliyordu ama almanların fazla tankı yoktu. kursk savaşını sisli bir havada başlatan komutanların bu hatalarını tankçılar ödemiştir. kalın zırhlı alman tankları ancak yakın mesafeden ateş edebilen sovyet tanklarınca imha edilebiliyordu. hava sisli olduğu için 3 km mesafeye nokta atışı avantajını da zaten yitirmişlerdi.

    peki bu tankın vurulduğunu, yeni tankları yoketmek için çok sayıda aracı ve insanı kaybetmeyi sovyetler düşünmemiş miydi de tankı geliştirmediler, karmaşık donanımlı, karmaşık yapılı alman tanklarıyla yarış edebilecek tanklar üretmediler diye düşünebilirsiniz. aslında bu bir strateji oyununun bir parçasıydı. almanlar giderek daha karışık ve daha ağır tanklar yaparken üretim hızları düşmekteydi. sovyetler burada doğru ata oynamıştır. daha az sayıda süper tankın karşısına vurabileceğinden çok daha fazla tank çıkartmıştır. stratejik olarak sovyetlerin hamlesi doğruydu. ölen onca insan her zaman olduğu gibi hiç hesaba katılmamıştır.

    ot-34 modellerinde alev silahı bulunur. tankın şasisi pek çok uçaksavar ve köprü tankı için temel alınmış ve kullanılmıştır. almanlar şasiyi genelde kundağı motorlu top yapmak için kullanmışlardır.

    almanların geliştirdiği manyetik tank mayını diye bir silah, savaşın sonlarına doğru tankçıların kokulu rüyası oldu. yalnız bu silahı kullanmak için cesur adamlar gerekiyordu. t-34 tankının arka kısmı kısmen düzdür ve zırhı bu noktada kalın değildir. mıknatıslı bir bomba bu alana tutturuluyor ve kurularak kaçılıyordu. yakın mesafeden çok şiddetli bir darbe alan tank kullanılmaz duruma geliyordu. almanlar bu silahı geliştirdikleri zaman sovyetlerin de benzer bir silah kullanabileceğini düşünüp zimmerit diye bir manyetik alan önleyici kaplama geliştirdiler. son çıkan tanklarına da bunu sürdüler. tiger tankının üzerindeki çıkıntılar işte bu kaplamadır. sovyetler hiçbir zaman mıknatıslı bir bomba yapmadı. ama korunmanın yolunu çabuk buldular: tankın arka kısmına ince bir kısım beton sürüyorlar ve kurumaya bırakıyorlardı. beton üzerine yapışmayan manyetik bombalardan böylece kurtulmuş oluyorlardı.

    o kadar çok üretilmişler ki; fabrikasının bulunduğu çelyabinsk kenti "tankograd", yani tank şehri olarak anılmıştır.

    bir mühendisin her zaman örnek alması gereken bir tasarımdır.
    birincisi, düşük üretim maliyetidir. basit parçalardan, kolay, yüksek ustalık gerektirmeyen üretim yöntemleri kullanılarak üretilebilir. *
    ikincisi, ucuz olmasıdır. hem üretim maliyeti, hem kalifiye işçi maliyeti düşüktür. malzeme bol kullanılmış olabilir. ama işçilik ve zamandan yapılan tasarruf yeterlidir. almanya'nın ürettiği her 800 tanka karşı 1500+ sayılarında üretilebilmiştir. *
    üçüncüsü, her türlü kolay üretim ve ucuz montaja rağmen güçlü olmasıdır. dizel motoru soğukta çalışması için süperdir. almanların benzinle çalışan tanklarından daha düşük bir işletme maliyeti vardır. zırhı atılan mermileri sektirecek biçimde tasarlanmıştır. *
    dördüncüsü, hareket kabiliyeti yüksektir. döneminde en hızlı orta büyüklükte * tanktır. paletleri alman tanklarının paletlerinden geniştir. daha iyi kavrar. daha batmadan ilerler. *

    bu tankı pek beğenen almanlar, ele geçirdiklerinde kullanmaya başlamışlardır. alman saflarında savaşan modellerine "panzerkampfwagen t-34(r)" adı verilmiştir.

    bir de yanlış anlaşılan bir konuyu düzeltelim. hiç sevmediğim stalin'i savunmak gibi oluyor ama; onca insanın ölümüne neden olan kişi stalin değil, mareşal jukov olmuştur.

  • hükümetin "dumansız hava sahası" esprisi yaparak geçiştirebileceği üzücü olay.

    olur mu olur amk.

  • gilbert arenas - antremanda tartıştığı takım arkadaşına soyunma odasında silah çekebilecek nadir kafalardan birine sahipti. number zero olarak yaptığı imajı tek tabancayla kesip attı

    stephon jackson - meşhur ron artest vs detroit şehri kapışmasındaki yumruklarıyla kesinlikle en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünün tek adayı nba tarihinde. hep derim stephon jackson gibi güvenebileceğim arkadaşım olsun yanımda kuzey kore liderine bile kafa tutarım

    chris andersen - 2005 smaç yarışmasında herifle öyle bi taşşak geçildi ki hem kariyeri hem yaşamı resmen o günle değişti. bir sene sonrasında uyuşturucudan yakalanıp 2 sene nba'den ihraç edildi. dönüşünde dediği tek şey ' bana gülen herkesi bloklayacağım'dı ki yaptı da. ama bu listede olma sebebi birdman dövmeleridir - herifin tüm vücud dövme ve hepsi kuş temasında olup birbiriyle alakalı. seviyoruz seni sarı pipi

    kevin garnett - hani derler 'ya olm bi susta elin işlesin' diye heh işte bu adam aynı anda ikisini birden yapabiliyordu. hem lig tarihinin en değerli uzunlarından hemde lig tarihinin diliyle adam döven nadir oyuncularından. ribaund mücahadelerinde attığı dirsekleri tekmeleri saymamakta olmaz tabii

    zach randolph - en iyi 5'imde yer alma sebebi ne nba'e ilk geldiği yıllarda gelene geçene attığı yumruklar,dirsekler ne uyuşturucu madde kullanması ne de bir döneme damga vuran hayır kurumlarına verdiği karşılıksız çekler. herif öylesine sikimden aşşa kasımpaşa mottosunu benimsemişti ki takımla maça gitmek yerine biraz daha uyuyup , kendi imkanlarıyla gittiği kanada deplasmanında maçın yıldızı hiç bişey olmamış gibi takılmaya devam etmişti.

    listeme ekleyemediğim ; belalı kovboy david west , kafayı yakacağı tee oynadığı zamanlardan belli olan dennis rodman ve silah-mühimmat hastası egemen korkmaz'dan özür dilerim.

  • 8000 dolara 2 kisi uc ay boyunca uzak dogu'da kral gibi yasarsin. tayland, endonezya, malezya, vietnam, singapur, kambocya, filipinler birinden digerine gecersin. boyle bir parayi bedava kokteyl icmek icin bir tatil koyune vermek tek kelimeyle vizyonsuzluktur.

  • ahkâm kesen insanlar.

    evlenmemiş: evlilik şöyle olmalı, böyle olmalı. aşk evliliği yaparsan muhteşem olur. sorun yaşıyorsan demek ki yanlış insanı seçmişsin...

    çocuğu yok: çocuklar gürültü yapıyorsa kötü ebeveynsin. çocuk öyle yetiştirilmez. özgür bırak duvarı boyasın. bakıcı bakmasın, kreşe gitsin. kreşe gitmesin sen bak. dışarıda emzirme...

    iş hayatına yeni başlamış: patronla böyle konuşulur. iş arkadaşıyla öyle iletişim kurulmaz. maaş şöyle olmalı. bu kadar yıl çalışınca şu pozisyona gelinmeli...

    erkek: kadın böyle yapmalı. böyle giyinmeli. kadın dediğin çalışır. kadın dediğin evde oturur...

    kadın: erkek dediğin güçlü olur. erkekler ağlamaz. bunu giyene/diyene erkek denilmez...

    içim şişiyor dinlerken, içim.