hesabın var mı? giriş yap

  • bir süredir acil nakit ihtiyacından ötürü tıpkı bir korsan taksici gibi sürücülük yaptığım uygulama.

    meraklısına anlatayım,
    evet korsan taksi gibi çalışmak isteyenler bu uygulamayı kullanabiliyor benim yaptığım gibi, kazandırıyor mu peki?

    teknik olarak hayır.

    önce güncel hesabı anlatayım. bugünün rakamları ile indi-bindi yani en düşük ücret 60 tl. indi-bindi sınırı ticari takside olduğu gibi 2.5 km ile sınırlı değil. 4 km'ye kadar 60 tl talep gelebiliyor. takside güncel indi-bindi 70 tl.

    bu kilometrenin üzerine çıkınca ise 1 km 11-12 lira gibi gerçekleşiyor. evet, dün gece 17 km mesafe için 192 tl tutarında bir talep karşıladım. bu rakam ticari takside 13.75 tl güncel rakamlarla. yani burada, sarı taksi ile şu para gidiyorum hede hödö diyenler ötede oynayabilir. şu an martı tag hem kısa hem uzun mesafede taksiden daha hesaplı.

    ben gece saatlerinde çalışabiliyorum, kullandığım araç audi a3, kilometrede yaklaşık 4 tl yakıyor. şimdi km başına 11-12 lira para kazanacağız ya, öyle de değil, çünkü talebin 4 km mesafeden geldiğini ve varış yerinin 10 km olduğunu düşündüğümüzde 110-120 tl bandında bir ücret çıkacağından, müşteri indiği zaman km başı kazanç 9 lira gibi hesaplanabilir. gittiğiniz yerden başka bir talep almadan başlangıç noktasına dönerseniz eğer benim aracım için söylüyorum cebe kalan para km başı 1 tl. yani 10 km için 10 tl kazandım. aracın yıpranması, bakımı, sigortası, cezası, kazası belası? yaptığın mesainin karşılığı? hesabın bundan sonrasını size bırakıyorum. dönüş yolu için 1 saat 15 dakika talep beklediğim oldu. gece talepler zayıf, gideceğiniz istikamette bulmak ayrı mucize, onu yakalamak ayrı meziyet.

    kullanıcı, sürücü tartışmasına çok gitmek istemiyorum. henüz 1 aylık maceramda 3 kişiyi araçtan indirdim. birini kendimi savunmak zorunda olduğum için az biraz yıprattım. ama çok kaliteli, çok beyefendi insanlar da aldım aracıma.

    şimdi birileri çıkıp al işte tipik sarı taksi şoförü muamelesi çekmeye kalkmadan açıklayım, 3 kişinin biri aşırı alkollüydü ve aracıma kustu. diğeri aracımda eroin alışverişi yapmaya kalktı. sonuncusu da 7 kişi oturmaya çalıştı. evet aracım hatcback, 7 kişi evet.

    böyle küçük sürprizlere hazır olanlar bu işe mesai harcayabilirler.

    yapılacak iş mi? vallahi değil. taksicileri bi nebze olsun anlıyor insan.

    bu hesap kitap olaylarında ise bizim millet yolunacak kaz arıyor. bi araba çağırıp iki üç yere adam bıraktırmak en popüler olay. baba bende taksimetre yok ama, ölçemiyorum. o da bunu biliyor, yerse pazarı. rotadan çıkamam abisi. sonra bi dünya tantana.

    iyi insanlar iyi ki varlar. hep var olsunlar. ama geceleri uyuyor onlar genelde.

  • tır durdu ya la... tır durdu... uzun araç durdu.
    durabiliyorlar demek ki. türkiye'de göremiyoruz ama duruyor demek ki.

  • mesaj kutuma neden şehidimiz yazmışsın yazanlar olmuş. arkadaşlar, ben azerbaycanliyim. aktif olarak sözlükte yazmaya çalışıyorum, olaylar olunca buraya taşımak istedim.

  • alıntıdır:
    annemin karnından çıkmadan sözleşmeye next next next finish deyip en boktan hayatı mı kabul ettim naptım acaba.

  • tony, 15 yaşında massachusetts institute of technology'deki elektrik mühendisliği programına kabul ediliyor ve 2 doktora derecesi ile mezun oluyor.

    ayrıca periyodik tabloda ark reaktörü için onu zehirlemeyecek bir element olmadığından, yeni ve kararlı bir element üretiyor. evet, bayağı element üretiyor.

    akıl-zeka ikilemine düştüyseniz de bruce, polise karşı gelip kendini bir kanunsuz ilan ederken; tony civil war'da görüldüğü üzere amerika hükümetiyle işbirliği yaparak zekasını da ortaya koyuyor.

    söyleyeceklerim bu kadar.

    ps. i love u bruce.

  • abi o zaman gerçek kılıçla düello yapın. insanlığın son zamanlardaki gerizekalı hali beni derinden üzüyor. yani vr gözlük takmanın internete bağlanmanın amacı ne?

    aman bana ne nealiniz varsa görün a.k...

  • yorgun parmaklarıyla çay bardağını kavradı; küçük bir yudumdan sonra gözlerime bakıp, hiç değişmemişsin dedi.

    sen de dedim.

    sesimdeki tereddüdü farketti, "hadi canım 22 sene geçti, 3 çocuk doğurdum, kilo aldım, kibar olma" dedi.

    - 3 çocuk mu, 1 tane demiştin telefonda?
    - üniversiteye hazırlanandan bahsetmiştim, bir de ikizler var. ya sende?
    - 1 tane, kız.
    - ne güzel, benimkiler de 2 kız 1 oğlan. ama oğlan çok üzüyor beni.
    - niye?
    - işte, boşandıktan sonra başedemiyorum, çok huysuz.
    - o çocukla mı evlendiydiniz?

    suratını ekşiterek hııı dedikten sonra, garsona baktı, bi çay daha verir misin.
    gözlerini masadaki boş bardağa dikti. ne aptalmışım dedi.

    - bilemezdin ki.
    - annem söylemişti. ondan koca olmaz dediydi. ama seni çok severdi. çok efendi çocuk, kibar çocuk derdi.

    sıkıldım bir an; konuyu değiştirmek istedim. annen nasıl? öldü, geçen sene . ne diyeceğimi bilemedim; başın sağolsun.

    gözleri buğulandı ama gülümsemeye çalıştı; sağol seninkiler? - aynı, emekliler işte.

    yumuşacık kahverengi gözlerine baktım..gülümsediği zaman düzgün dişleri yine ışıl ışıldı.

    - niye boşandınız?
    - çok kabaydı, sürekli hakaret, sürekli kavga, aşağılama..niye çekeyim dedim.
    - o kadar seneden sonra, 3 çocuk?
    - çekilmezdi, cehennem gibiydi hayat onunla. dayanamadım.
    - seviyordun.
    - aptalmışım dedim ya.

    22 yıl önce en son görüştüğümüz günü hatırladım; kusura bakma demişti, ben onu seviyorum, ne yaparsa yapsın. evet!
    peki demiştim. nasıl istersen.. şaşırmıştım, gururum kırılmıştı, ölecek gibiydim, çok seviyordum. hoşçakal o zaman deyip yürüyüp gitmiştim. o gencecik halimde kendime gelmem 2 yıl sürmüştü. içine kapanık, kırılgan birisiydim zaten. o yaz tanışmıştık. 2 yıldır beraber olduğu o çocuktan kavga edip ayrıldığı bir dönem olduğunu bilmiyordum tabi. ortak o kadar çok zevkimiz vardı ki..kitaplar, müzik, sinema.. o da benden etkilenmişti ama ben deli gibi aşık olmuştum.

    1 yıl sonra geldiği gibi o çocuğa dönmüştü. bir anda, kusura bakma ben onu seviyorum diyerek. kusura bakma? ne kadar kolay bir özür. klasik cümleleri de sıralamayı ihmal etmemişti: sen çok iyisin, daha iyilerine layıksın vs. eve gidip hüngür hüngür ağladığımı hatırlıyorum. sevgilimi kaybettiğim için mi? yoksa bir başkası için terk edildiğim için mi? ikisi için de..20 yaşında bir erkek için ağırdı be.

    - acıktım, bir şeyler yiyelim mi?
    tabi dedim garsona işaret ettim. tatlı isterim dedi. sütlaç.
    eskiden de çok severdi, tunalı'da el ele gezerken flamingo pastanesinde hep sütlaç yerdik. burnumun direği sızladı.

    - bana kızgınsın di mi?
    - yooo, nereden çıkarıyorsun. çocuktuk. nereden bilebilirdik ki? çok üzdün beni diyemedim, gülümsedim.
    - çok yorgunum, çok yalnızım; nafaka da vermiyor.

    gözleri yine doldu; ağlamaya başladı. neredeyse boş pastanedeki bir kaç kişi bize baktı. garsonlar bizim masaya kaçamak bakışlar atıp birşeyler fısıldaştılar.

    seni çok üzdüm di mi dedi. biliyorum hata ettim şimdi olsa..sustu. neyse dedim en azından çocukların var.

    - doğru. gözünün önüne düşen kumral telleri parmağıyla kenara attı. bu hareketini çok severdim, kumral saçlarını da.

    işe dönmem lazım dedim. telaşlandı, tabi dedi. evine bırakayım deyince gözleri parladı. gerçekten mi? elbette dedim; bu yağmurda yürü git mi diycem sandın? halâ çok kibarsın dedi.

    arabaya bindik. uzaktı evi; tarif etti. evin önünde durdum. el sıkıştık. arıycam dedi. ara dedim.

    -------

    edit : soran arkadaşlar için-bir daha görüşmedim..