hesabın var mı? giriş yap

  • bu konuya bir kaç farklı açıdan bakmak lazım:

    1. şia, öyle kolayca tu kaka edilip basit bir ötekileştirme ile aklen pasifize edilebilecek kadar ağırlıktan yoksun filan değildir. ne teoride, ne pratikte. maalesef ki, çok çok maalesef ki, tarihte artık bir hatıra olarak kalmış mutezile hariç, sünni-ortodoks islam düşüncesinin dışındaki en organize ve kurumsal aklın vücut bulmuş halidir. bin küsur yıllık bir tarihsellik ve aynı orandaki büyük dinsel/mantıksal kümülatif mirası görmezden gelemezsiniz. şia, bir şeye böyledir diye yüklemler atfediyorsa, muhakkak ki referans aldığı argümanlar vardır ve göz önünde tutulmalıdır. ibn abbas gibi, said b. cübeyr gibi ilk dönem fıkıh neslinin en değerli temsilcilerinin caiz dediği bir konudan bahsediyoruz. öyle kolayca kestirip atamazsınız. şia, islam tarihi ve düşüncesinin en büyük ikinci ekolüdür ve bu konuda dayandığı ayet ve hadisler uydurma değildir.

    2. önemli bir sahabi olan cabir b. abdillah'ın "biz resulullah zamanında da, ebubekir zamanında da bunu yapardık. sonra ömer bizi bundan nehyetti" demesi [kütüb-i sitte de denilen, en muteber altı hadis kaynağından ikisinde geçer bu; müslim, nikah:16; ebu davud, nikah:29], üzerinde bir kaç bakımdan durulması gereken bir konudur:

    2a. bu söz doğruysa, demek ki peygamber döneminde bir kaç defa ruhsat verildiği ve yasaklandığı bilinen müt'a, son tahlilde ebedi olarak yasaklanmamış olmalıdır. yoksa, ilk halife hz. ebubekir'in bu işe nasıl olmuş da göz yummuş olduğu izah edilemez. böyleyse, ya hz. ebubekir dinin hükümlerini uygulamakta ihmalkar davranmış veya bir halife olarak otoriter olamamış ve reayasına söz geçirememiştir sonucu çıkar. her durumda, cabir'in bu sözleri, izaha muhtaçtır.

    2b. bu söz ışığında, en azından bazı sahabenin hz. ömer döneminde bu işi yapıyor olduğu anlaşılıyor. gerçekten de, tarihi bilgilere başvurulduğunda, ikinci halifenin bu konudaki yasaklaması bilinen bir hadisedir. burada da bir kaç mesele var:

    2b1: yaygın sünni kanaate göre, sahabenin hepsi müçtehittir ve içtihat makamındadır. peygamberden sonra, müslümanların din, ahlak ve fazilet bakımından en değerlisi de bu nesildir. dahası, "benim ashabım gökteki yıldızlar gibidir, onlardan hangisine uysanız doğru yolu bulursunuz" hadisi de ortadadır. peki, bu nesilden bazılarının yaptığı bir eylem, nasıl olur da peygamber emriyle çelişebilir? o zaman, söz ettiğimiz hadisi nereye koymalıyız?

    2b2. eğer cabir'den gelen rivayet doğruysa, bazı sahabe yapıyor ve hz. ömer de bunu yasaklamışsa, neye göre yasaklamıştır?
    "ey iman edenler! allah'ın size helal kıldıklarını neden kendinize haram kılarsınız (tahrim, 66:1) ayetini nereye koymak gerekir? hz. ömer'in kuran ve sünnette yasak olmayan bir konuda yasak getirme hak ve yetkisi var mıdır?

    2b3. o halde burada durup, halife ömer'den müçtehit ömer'e dönmek gerekir. hz. ömer, bu noktada bir içtihat yapmış görünmektedir ve şia'nın aksine, peygamber'in müt'a nikahını ebedi olarak yasakladığı fikrindedir (birazdan bahsedeceğimiz hz. ali örneği bunu destekleyecek)

    3. bütün bu tartışma boyunca değinilmeyen, sahabenin en önündeki isimlerden olan ve bizzat şia'nın da ilk ve en büyük imam kabul ettiği hz. ali'nin durduğu yerdir:
    "resulullah, hayber günü'nde müt'a nikâhını ve evcil eşeklerin etini yasaklamıştır (buhârî, nikâh:31; müslim, nikâh:29-32; ibn mâce, nikâh, 44)"
    hz. ali, müt'a nikahının ebedi olarak haram olduğu inancındadır ve iş bu hadisi de kendisi rivayet etmiştir. demek ki şia, müt'a nikahına helal demekle, bizzat kendi imamına muhalefet ediyor durumdadır. görünen o ki, hz. ömer de yukarıdaki içtihadı yaparken, bütün hilafeti boyunca en yakın danışmanı ve sağ kolu olarak kullandığı hz. ali ile bir akıl ve içtihat müzakeresi yapmış ve bu sonuca kendiliğinden varmamıştır.

    4. gelelim günümüze: müt'a nikahının varlığı, kanımca günümüz iran devletinin en büyük fıkhî ve sosyal açmazıdır. on dört asra yaklaşan kümülatif şia aklı ve isnaaşeriyye içtihadı, öyle görünüyor ki iran devletinin elini kolunu bağlamaktadır. yoksa, parkta bir erkekle bir kızı yanyana görünce müdahale eden devrim polisinin müt'a karşısında sessiz kalışını açıklamak mümkün değildir. iran, kendi varlığını borçlu olduğu en temel argüman -şia fıkhı- karşısında, müt'a noktasında çaresizdir ve buna karşı olması, kendi varlığını inkar anlamına gelecektir.

    peşin edit: copy paste olmayıp, tamamı elle, üstelik telefonda yazıldığından bazı sürç-ü klavye kabilinden hatalar olabilir. mazur görüle

  • yer: budapeşte
    mekan: iş sonrası gidilen bar
    sene: 1990
    dramatis personae: cs, irlandalı adam, ingiliz adam

    ingiliz: ne işiniz var kıbrıs'ta?
    cs: sizin irlanda'da ne işiniz varsa bizim de o işimiz var (bkz: hedef saptirma)
    irlandalı: hop hop, bazılarımız istiyor ingilizleri
    ingiliz: bak, gördün mü? sizi isteyen var mı kıbrıs'ta?
    cs: nüfusun yaklaşık %30'u türk orada
    irlandalı: ya aslında bu ingilizler irlanda'da olmasa daha iyi
    ingiliz: niye? ne zararımız var size?

    cs birasına geri döner... görev tamamlanmıştır...

  • kızım geceleri benimle beraber gökyüzüne bakmayı çok seviyor. bir sürü soru soruyor. ben de anlatıp duruyorum. bir ellie arroway olsun hırsım yok ama ilgilenmesi acayip hoşuma gidiyor. daha önce gezegenlerden - yıldızlardan - aydan çok konuşmuştuk. yine öyle bir gece:

    - bak baba... şurada yanyana üç yıldız gördüm.
    - orion'un kuşağı o canım.
    - kuşak ne demek?
    - kuşak kemer gibi bir şey, insanlar giysileri düşmesin diye takarlar.
    - ama niye ona kuşak demişler? kim takıyor ki?
    - orion. avcı o. eski insanlar oradaki yıldızları bir avcıya benzetmişler. bak şunlar bacakları, şurası gövdesi, şurası...
    - çok saçma. orada bir üçgen var, orada da bir dörtgen. eski insanlar da çok komikmiş. (boğa takımyıldızını göstererek) bari şuna da inek deselermiş hahahaha!
    - (gulp)

  • gerçekten anlamıyorum. coğrafi olarak mükemmel seviyede turistik ve bereketli toprakları olmasına rağmen ;
    - ekonomide başarısızız.
    - turizmde başarısızız.
    - futbolda başarısızız.
    - eğitimde başarısızız.
    - sanatta başarısızız.

    söyleyeceklerim bu kadar.

  • olaylar hakkında haberi olmayanlar için kısa bir özet geçeyim.

    playstation store çok uzun zamandan beri fırsatlar isminde bir bölüme sahipti. burada indirimli oyunlar yer alıyordu. mart ayının başında dünyada sadece türkiye ps store'da bu bölüm kaldırıldı. dünyanın geri kalanında da koronavirüs ile mücadele kapsamında çok iyi indirimlerin yer aldığı march madness(mart indirimi) kampanyası uygulanmaya başladı.

    bu indirimin sadece türkiye'de olmaması üzerine playstation sahipleri tepki gösterdi. bunun üzerine playstation türkiye bu durumun kendi ellerinde olmadığını ve ingiltere playstation merkezine bağlı olarak çalıştıklarını söyledi. bu fikri oyunculara empoze edebilmek için mamaladıkları pintipanda gibi yayıncılar da sabah akşam bu durumun ingiltere ps store dan kaynaklandığını belirttiler.

    bunun üzerine ingiliz ps store a bu durum hakkında tepki e-postaları atıldı. ingiliz ps store verdiği cevapta türkiye playstation store hakkında indirim olup olmaması kararını kendilerinin vermediklerini, bu kararı alan mercinin türkiye playstation store olduğunu belirtti. bu bilgiler sonucunda türkiye playstation store'un alenen yalan söylediği ortaya çıktı.

    bu kararın alınmasının ardında şöyle fikirler yatıyor. insanlar sokağa çıkmadıkları için daha fazla oyun alacaklar. fırsatlar kategorisi kaldırılarak türkiye'de yaşayan insanların dışarı çıkamama durumları suistimal ediliyor ve böylece daha fazla kâr elde edeceklerini umuyorlar. ayrıca kutulu oyun satışlarında daha önceden usülsüzlükler yaptığı ve ceza aldığı ortaya çıkan aral ithalat ile gizli bir anlaşma içerisinde olabilecekleri düşünülüyor.

    her halükarda türkiye playstation store, türk insanını kandırmak ve suistimal etmek için elinden geleni yapmıştır.

  • hindistan'la ilgili olarak internet aleminde mutlaka karşımıza bir şekilde üretim görüntüleri çıkan yemekler.

    bu yemeklerin yapılmasında bazı şartlar var, şartların sağlanmasına göre yemeğin orijinal hindistan sokak lezzetleri sınıfına girip girmediğini tespit ediyoruz. buradan sonrasını dikkatli okuyunuz, vedat abi (bkz: vedat milor) bu işi para alıp yapıyor ama ben tamamen bedava yapıyorum. amaç amme hizmeti.

    - mazot kıvamında kızartma yağı.
    en önemli kıstasımız bu. eğer hindistan'da sokakta pişirilen bir yemeği gerçek sokak lezzetinden saymak istiyorsak mutlaka malzemelerin içine atılıp kızartılması gereken mazot renginde bir yağa ihtiyacımız var.

    - yumurta
    içeriğinde yumurta olmaksızın sokakta pişirilen bir hint yemeği kesinlikle gerçek bir sokak lezzeti değildir. yumurta o yemeğin içinde mutlaka olacak arkadaş. ancak haşlanmış olarak tercih etmiyoruz, kırılmış olması önceliğimiz. ancak şöyle terbiyesizler hem haşlanmış hem de kırılmış olanı aynı yemeğin içine atıyor ki bu çok ayıp birşey ve tavuk görse tavukluğundan utanır o derece ayıp sokak lezzeti kültüründe. (yalnız bu videonun 15:20. dakikasındaki görüntü hakikaten iğrenç, eklerken benim bile midem kalktı ööğyk!!!)

    - sahlep kıvamında sıvılaştırılmış un bulamacı
    kesinlikle olması gereken bir malzeme. hatta yemeğin kendisi. eğer büyük bir kaşıkla veya küçük bir çanakla alınıp pişirme sacına dökülüyor ve sonra fıyttıdı fıyttıdı diyerek dairesel hareketlerle saca yayılıyorsa o zaman gerçek bir sokak lezzetine yaklaşıyoruz demektir.

    - kurum bağlamış çukur sac
    sokakta pişen yemeğe gerçek lezzetini verecek olan önemli malzemelerden biri simsiyah olmuş, kurum bağlamış çukur pişirme sacı. özellikle içine birikmiş mazotumsu yağ ve harst harst diye sacın tüm metalini sökercesine üzerine sürtülen spatulası ile bu sac olmazsa olmaz malzememiz. bu sacın tavalaştırılmış veya biraz daha büyütülerek kazanvari versiyonları da mevcut ancak öz hakiki sokak lezzeti diyorsak yozlaşmış olanlarını 2.plana atmak durumundayız.

    - korna sesi
    bu faktör yemeğimize tad anlamında bir katkısı olmayacak bir unsur ama o yemeğin gerçek bir sokak lezzeti sayılması için aradığımız diğer bir önemli şey. lütfen şu sesi dinleyin, ve aşçının elleri ile yakaladığı melodik ahenge odaklanın. (arkaplana dikkat) hep mideyi beslemek olmaz, biraz da ruhunuzun doyması gerekiyor.

    - pis bir mekan
    normalde yanına bile yanaşmayacağınız, adımınızı attığınızda en hafif ihtimalle tifüs kapabileceğiniz bir ortamın olması gerekiyor. uzmanlar olarak bizim favorimiz mumbai (ex.bombay) sokaklarında yoğun egzos gazı ve açıktan akan lağım/suların olduğu, mümkünse kalabalık dipdibe bir mekan ve buralar istenen lezzetin ve samimiyetin yakalanması için birebir. temsili ortam.

    - esmer aşçı
    yemeğe asıl lezzetini veren, ayağında terliği, dökülen üstü başı, yağlı saçı, 3 günlük sakalı ile sürekli makine gibi çalışan bir aşçı tüm lezzetlerin harmanlanmasında ve garantili lezzet füzyonunun oluşmasında başroldeki kişidir. bu kişinin ufak şovlar yapması, işine odaklanırken aslında müşteriye damak lezzeti kadar görsel bir mutluluğu da sunması asıl arzulanan noktadır. eğer bu kişi yemeğin üzerine 40 tane şeyi parmaklarını batıra batıra atıyorsa, yemeğin mıncıklamadığı bir yerini bırakmıyorsa gerçek bir ustayla ve gerçek bir sokak lezzetiyle karşı karşıyasınız demektir. yalnız sigorta filan olmayacak adamda ona göre.

    buraya kadar olanlar gerek şarttı. bundan sonrakiler opsiyonel şeyler.
    - yemeğe konan 50 tane sos/baharat.
    - tezgahın arkasında aşçıya yardımcı olan, para alıp veren ve aynı ellerle yemeği müşteriye ileten yancı.
    - yemeğe atılan sebzeler içinde mutlaka arpacık soğan, biber ve soya filizi olması. (ki aslında yumurta ve sahlep kıvamındaki un bulamacının asli yemek unsuru olduğunu düşünürsek bunlar çok da değerlendirmeye alınmayabilir.)

    evet sevgili sözlükçüler şu anda artık siz de bir sokak lezzeti uzmanı sayılırsınız. hindistan'a gitmeden önce gerekli aşıları yaptırmanız halinde bu lezzetleri dibine kadar yaşamanız ve hint sokak kültürünün tadını çıkarmanızı dilerim.

    hindistan sokak yemekleri sektörünün emekçi üyelerini saygıyla selamlıyoruz.

    edit: some improvements

  • dinledim ve sevgilimle beraber denizde sırt üstü uzanmış, gözlerimizi kapatmış güneşten korurken bulduk birbirimizi.

    üstelik kasım ayındayız, en yakın deniz çok soğuk, güneş ısıtmıyor ve sevgilim yok. o derece gerçekçi bir şarkı.

  • türk insanının psikolojisinin bozulduğunu gösteren başlıktır. sadece bu değil son zamanlarda olan cem yılmaz komik değil abi yeaaa yazan herkesten sonra iyice emin olmaya başladım. oğlum azıcık hayattan keyif alın lan, gülün eğlenin, sevmediğiniz insanlar olabilir ama sevmediğiniz herkesten nefret etmeyin. eskiyi aramayın sürekli.

  • sigaraya zam üstüne zam yaptıklarında sesimi çıkartmadım; çünkü sigara kullanmıyordum.

    alkolün vergi oranlarını tavana çıkardıklarında bir şey söylemedim; çünkü içki içmiyordum.

    hacıyağı ve gülsuyunu fahiş fiyata satmaya başladıklarında sesini çıkaracak kimse kalmamıştı...