hesabın var mı? giriş yap

  • leyla'nın günlüğünü alan ve fakat okuyup okumamakta kararsız kalan mecnun'a ismail abi'nin o cânım ayarı:

    "hem kızı seviyorum diyorsun hem de gidiyorsun günlüğünü çalıyorsun. kızın şifrelerini isteyen adamdan ne farkın kaldı senin o zaman?
    sen ki mecnun çınar'sın! leyla'nın geçmişini anlamak için senin o defterdeki satırlara mı muhtaç kaldın sen? insan sevdiğinin gözünün içine bakar. oradan anlar ta geçmişinin ne olduğunu. biraz acısını paylaşır. sevincine şaşar. böyle gidip de günlüğünü çalmaz ergen gibi. pislik be."*

  • bazı dangalakların ağzına sakız olan soru.

    cevabını vereyim o zaman:

    ben ortaokuldaydım.

    gezide yanımda olan kardeşlerim ya okula başlamamıştı ya da ilkokuldalardı.

    bazıları liseye yeni başlamıştı.

    sürekli olarak şurda nerdeydiniz, burda nerdeydiniz diyorsunuz ya? biz gezide'ydik siz nerdeydiniz?

  • altı yaşında şımarık bir velet... muayenesini yaptım. ilaçlarını yazarken bi türlü durmuyor. türlü şımarıklıklar yapıyor.

    ben: hişş, uslu dur.
    anne: doktor amca iğne yazar bak, uslu dur oğlum.

    azıcık durur gibi oldu, yine bozdu.

    ben: iğne yazıcam haa...
    velet: şaka yaptığını biliyom ki...
    ben: afferim bee... yemedin haa... süpersin...
    velet: yemem ki...

    ilaçları yazdım. annesine nasıl kullanılacağını anlattım ve ifadesiz bir suratla:

    ben: iğneyi de karşı odaya geçiyosunuz, hemşire hanıma yaptırıyosunuz.
    anne: (şaşkınlıkla) iğne mi yazdınız doktor bey???
    ben: evet, iki saattir ne diyorum?
    velet: (dolu gözlerle) neee??? iğne miii???
    ben: (elimi velede doğru yumruk yaparak) yaaa, nası yediiiiin!!!
    anne: ben bile yedim doktor bey!
    ben: nihohahhaaa...

  • lisem ve üniversitem sebebiyle bu yıl itibariyle 5 yılımın geçtiği, uzmanlık hariç önümde daha 4 yıl beraber olacağım otobüs. insanların artık birbirini istemeden tanıması sebebiyle içinde yolcuların "ahmet bey bu aralar gözükmüyor" veya şöförün "oo efendim, kaç gündür nerelerdesiniz" gibi sözlerini rahatlıkla duyabilceğiniz otobüs hattı.

  • iki yaşındayken annemle beraber yaşadığımız olaydır.
    gerçekten doğaüstüdür.
    o zamanlar babamın mesleği nedeniyle aydın'daymışız. bayram yaklaşıyormuş ama babam izin alamamış. mecburen annemle beni önceden memlekete yollayıp bayramın ikinci günü arkamızdan gelmek durumunda kalmış. hikaye tam da burada başlıyor. annemle otobüste gece yolculuğu yaparken iki yaşında bir bebek olan ben "anne çiş" demişim. dağların arasındayız. dinlenme tesisine daha çok varmış. muavin de anneme "indir şu kenara yaptırıver abla" demiş.
    annem beni indirmiş, işlem tamamlanmış.
    tam o sırada.....

    şoför otobüsü çalıştırmış. bizi almadan yanımızdan basmış gitmiş. annem arkalarından koşturmuş ama nafile...

    bavullar arabada. çanta yok. cüzdan yok. ve o zamanlar cep telefonu da yok....

    kuş uçmaz kervan geçmez bir yolda gecenin kör karalığında 27 yaşında bir kadın ve elinde bir bebek.annem ağlamaya başlamış. burada çocuğumla ölücem demiş.

    tam o sırada....

    yoldan aniden bir araba çıkagelmiş. zınk diye annemin önünde durmuş. içinde upuzun sakallı iki tane adam. annem korkudan bayılmak üzere artık kaçıcakmış. adamlar "bacım biz polisiz gel" demiş. annem telsizleri falan da görünce arabaya binmiş. saate bakmış saat tam "ikiyi dört geçiyor".

    neyse polis otobüsü çevirmiş yolda annemi geri bindirmiş. şoföre ceza kesmiş. annem sabah memlekete ulaşmış. bu olayı üzülmesinler diye kimseye anlatmamış...

    taa ki babannem "kızım gece içime bi korku girdi saat ikiyi dört geçe kalktım sana dua ettim" diyene kadar.

  • bu evin fotoğrafını çekip ilana atarken kendisinden hiç mi utanmadı acaba? bu evde bir insanın bu şartlar altında yaşamasının imkansız olduğunu hiç mi düşünemedi mesela? bazen gerçekten bazı insanlara fazla anlam yüklüyoruz. işte bu da onlardan birisi.

  • “insanlar asla söyledikleri kadar meşgul değillerdir. insanların öncelikleri vardır ve bazen sıra sana gelmez.” paul auster

  • içimizin yağlarını eriten haldir. herkes kendi adaletini kendisi sağlarsa sonu ne olur diyen duyarcılar gelmeden yapanın ellerine kollarına sağlık diyorum. adaleti sağlamakla mükellef olanlar lgbti nefretinin körükleyicisi, şiddet eylemlerinin azmettiricisidir. unutmayın.

  • başlık : steve jobs ile nejat işler in bi alakası var mı
    entry: yoksa sadece soyisim benzerliği mi?

  • bu kadinligi annelikle butunlestirme cabasindan bana gina ve tiksinme geliyor. annelik denen kavramin toplumdaki yuksek mertebesi sebebi ile de kadinlar bu ustlerine yapisan annelik olgusu tarafindan belirlenen degerlerle yargilaniyor. (bkz: cocugunun yuzune nasil bakarsin), (ithal versiyonu she is gonna be somebody's mom).

    ayni dusunce yapisi da erkekleri sorumluluktan kurtarmak icin kullaniliyor. adam cocugunu terkediyor, 'baba iste bir anne degil' oluyor. adam yasli anne ve babasina bakmiyor 'kizi olsaydi boyle olmazdi' deniliyor. aslinda hayvan oglu hayvan ve bencil bir it olmasaydi denmesi gerekiyor. bunlar annelikten degil, insanliktan gelen kavramlar.

    ben anne degilim. anne olmak gibi bir istegim, amacim yok. evet, arada sirada hormonal sebeplerle ureme durtusu ve istegi hissediyorum, cogu kadin da hissediyor, fakat bu beni anne yapmiyor. kimsenin ogluna anne sefkati ile yaklasmadim diye de yargilanmak istemiyorum. ben de en az erkekler kadar durtuleri ve hedonist istekleri ile yasayan bir birey olmak, ve bunun sonucunda abuk subuk sosyal baskilarla ugrasmak zorunda kalmamak istiyorum. anne olmak isteyip olamayan kadinlara sempatim sonsuz. fakat hayatinizdaki bu eksigin faturasini hepimize kesiyorsunuz boyle laflarla.