hesabın var mı? giriş yap

  • en güzelini tutunamayanlarda oğuz atay anlatmıştır.

    yatağımın karşısında bir pencere var. odanın duvarları bomboş. nasıl yaşadım on yıl bu evde? bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden? ben ne yaptım? kimse de uyarmadı beni. işte sonunda anlamsız biri oldum. işte sonum geldi. kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım.

  • yaşlı bir sözlük yazarı olarak artık "dreamfactory" nickinin çok genç kaldığını düşünüyorum mesela. keşke nick değiştirme hakkı verilse. ne bileyim "bağkurlu" ya da "alzheimergirl" nicki daha uygun gibi artık.

  • bbc reklamsız olarak yayın yaptığı için kesilen vergidir. türkiye'de trt hem reklam alır hem de vergi alır. yine de maçlarda bir senkronu bile tutturamazlar. zaten maç dışında da izlenmez.

  • insan hep son sevdiğinde takılı kalır ve sonraki kişilerin de ona banzemesini ister. çünkü ancak benzer şeyleri öyle hissedeceğini sanır. fiziksel dünyada yaşayan insan için bu normaldir çünkü görsel niteliklerle duyguları bağdaştırır fakat bir süre geçtikten ve birini sevdikten sonra bunun yanlış olduğunu farkeder. işte motivasyonunuz bu fark ettiğiniz anı hatırlamak olmalıdır. seveceğiniz kişi o kişiye benzemek zorunda değildir veya yeni birini sevebilirsiniz. peki nasıl sevebilirsiniz?

    şöyle de diyebilirim. beyin kayıt sistemi gibi çalışır. siz bu hatıraların üstüne yeni birşey yaratamazsanız, devamlı olarak zihninizde aynı noktaya gider durursunuz çünkü anı hala size yakındır. yapmanız gereken kayıt üstüne yeni kayıtlar yaratmak olmalıdır. bir süre sonra geçmişin oldukça önemsiz olduğunu göreceksiniz.

    gözlemim bunu kadınların unutarak yaptığı yönünde. yani kadınlar çözmek yerine yok sayıyıor ve hemen birini bulmaya çalışıyor. erkekse öyle bir yaşıyor ki bu acıyı hep canlı tutuyor. ruh eşi saplantısına gidiyor. her 2 tarafta mutlu olamıyor. en azından uzun süre farklı şekillerde takılı kalıyor. bence 2 türde birbirinden birşey öğrenmeli. örneğin kadın acısıyla yüzleşmeli, erkek de kadın gibi duygularını geri plana atmayı ve hayatına devam etmeyi öğrenebilmeli.

    bunu başarırsanız beyin yeniden yapılanır, yeni nöron ağları kurar ve karşı taraf belki hala sizin canınızı yakmaya, intikam almaya çalışıyorsaken sizin için önemsiz olur. hatta yakın arkadaşınıza durumu anlatıp gülüp eğlenirsiniz.

    demek ki yeni birini sevebilmek için yaşamayı tekrardan öğrenmek gerekiyor.

  • yanlış anlaşılan bir popüler sözdür. bu sözün "hayat yeterince sanat eseri tüketmek için çok kısa" gibi bir düşünceyle ilgisi alakası yoktur.

    hiçbir şey bilmeyen bir insan bile en azından azıcık mantık yürütebilir bu mevzuda. bu sözün tarihi milattan önce 400'lere kadar gidiyor. o dönemde milletin evinde netflix, telefonunda 10 playlistli premium spotify, yatak odası komodininde içinde 1000 tane e-pub yüklü kindle mı var? yok. zaten kaç kişi okuma yazma biliyor? kaç kişinin bitmeyecek kadar fazla, binlerce sanat eserine erişimi olabilir? yok öyle bir şey. tam bir "bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış." olayı bu.

    bu sözün orijinali antik yunanca olarak hipokrat tarafından yazılmıştır. gelin orijinalinde geçen antik yunanca sözcükleri latincesiyle kıyaslayalım.

    bios (antik yunanca) - vita (latince):

    bio zaten yaşam bilimi biyolojinin de kökü. burada sorun yok.

    brakhys (antik yunanca) - brevis (latince)

    brakhys kısa demek. tıpta brakidaktili dediğimiz, anormal derecede kısa parmak kemiklerini ifade eden durumun etimolojik kökü bu. burada da sorun yok.

    macre (antik yunanca) - longa (latince)

    bildiğimiz makros aslında bu da. uzun anlamında.

    tekhne (antik yunanca) - ars (latince)

    işte karışıklık burada çıkmış. burada ars sözcüğünün karşılığı olan tekhne, güzel sanatlar anlamına gelmiyor. buradaki tekhne, bugünkü teknoloji sözcüğünün etimolojik kökü. teknik anlamında kullanılmış.

    zaten sözcüğün kullanıldığı bağlamdan da anlaşılabilir bu. hipokrat bunu tıbbi bir metin için yazmıştır. anlatmak istediği şey mesleki uzmanlığın edinilmesi için gereken zamanın uzunluğuna karşılık hayatın kısalığıdır.

    gidip dövme falan yaptıracaksanız anlamını bilin bari.*

  • olsun lan. bir an önce olsun..

    " akp öncesi tüp kuyruğu, süt kuyruğu falan olurdu. ekmeği bile karne ile alırdık" diyen çomar amcamı; ekmek kuyruğunda görmek için can atıyorum..

    ssk da batsın amk. su veren itfaiyenin hortumunu s*keyim.

  • 24 yaşında 4 çocuk babası. çocuğun elinde silah geziyor. harika bir doğal seçilim örneği.

    edit: herkes çocuğun silahı kaldıramayacağından bahsetmiş. doğrudur lakin bu olayın yaşanması için gereken tek şey tetiğin çekilmesi. çocuğun silahı alıp tek başına kafaya nişan alabilmesini beklemeyin zaten.

  • yazan kişi o olmamasına rağmen kadına 5 kez "özür dile" diye ısrar edip, kadının erdemiyle ilgili yorum yaptıktan sonra kadın özür dileyince de "estağfurullah" diyen birini içerir.

  • hiç bir etkisi yoktur. 3.köprünün de bir etkisi olmayacaktır. geçmişe dönün bakın, metrobüs, metro, marmaray, kgs'nin kaldırılması vs. hepsinde trafiğe çözüm diye beklenti oluştu. ama sonuç ortada.

    ne demişler: gelişmiş ülke fakirlerin de araba kullandığı değil, zenginlerin de otobüse bindiği ülkedir.

    edit: sözün sahibi "gustave petro"

    19 aralık 2019 editi: tahmin ettiğim gibi istanbul trafiğinde zerre etkisi yok. navigasyon 4 km yol için 27 dk gösteriyor.

    12 temmuz 2021 editi: dün avrasya tüneli ile yenikapıdan girip üsküdar'dan çıktım. saat 17.30 itibariyle 13 km yol için navigasyon 58 dakika gösterdi. sonuç: 1 saat 5 dakikada ulaştım.