hesabın var mı? giriş yap

  • türkler olarak genelde zaten bir ya da iki çocuk sahibi olduğumuzdan, onlara koyacağımız isimler bizim için en değerli kişi ya da kavramlara ait.

    on çocuğumuz olsaydı belki birine koyardık ama... kısmet.

    edit: anadolu'nun dilleri elbette zenginliğimiz. mesela romeika.

  • ingilizcede neden sesli harfler alıştığımızın dışında seslendiriliyor sorusunun cevabı oldu. meğersem bu olay öncesi kelimeler tıpkı türkçedeki gibi yazıldığı gibi okunurmuş. yani düşünsenize bir ingilizin make'i "meyk" diye değil de "mak" diye okuduğunu. kulağa ne kadar garip geliyor. adamlar knight'a bugün "nayt" derken o tarihlerde "knist" gibi bir şey diyormuş

    esasında bu değişimin en bariz örneği de huskarl kelimesinde. o kelimenin ingilizcede yazılışı housecarl şeklinde, house orada bildiğin ev anlamında, o tarihlerde "hus" diye söylenen kelime olmuş sana "haus".

    bu ünlü kaymasının sebebini merak ettim. wikipedia'da kesin olarak bir görüş birliği olmasa da o dönem istilacı normanların gelişiyle fransızcanın etkisine giren ingilizce, telaffuzları da fransızcadan almaya başladığından yavaş yavaş eski söylenişleri unutarak yenilerin benimsendiği görüşü ağır basıyor denilmekte. bir de fransız kökenliler elit tabaka iken, anglosaksonların avam kesim oluşu ve bu avam kesimin elit kesime özenerek onların söylediklerini taklit ettikleri düşüncesi var. bu bence aynı zamanda ingilizcede neden bu kadar fransızca kökenli kelime olduğunu da açıklıyor sanki.

  • liseyi beraber okuduğum bir arkadaşım vardı, büyük hedefleri olan çalışkan bir arkadaşım. mühendis olmayı liseye başlar başlamaz aklına koymuştu, sıraya da mühendis olacağını, istediği üniversiteyi yazdı, teknik üniversitesi inşaat mühendisliği.

    garip bir çocuktu. sessiz, sakin, hayatında kavga bile etmemişti. derin bir havası vardı, altını kazdıkça daha derine indiğini görüyordum. rahatsız oluyordu sorularımdan, üstüne gitmiyordum. lisede aynı ranzada altlı üstlü yattık. önceleri üstte yatıyordu, geceleri haykırarak uyanıyordu, uyuyamıyordu çoğu zaman, üzülüyordum, anlat derdini diyordum, susuyordu. yer değiştik, ben üst ranzaya geçtim. daha rahat uyumaya başladı. sebebini sorduğumda daha az sallanıyor, ben rahatsız olmuyorum ama istersen değişelim tekrar dedi. yok dedim. konuyu da daha fazla irdelemedim. telefonla konuştuğunu neredeyse hiç görmedim, bazen telefonla uzun süre konuşup döndükten sonra yatağına geçip ağlıyordu. okulun kütüphanesine ve bilgisayar laboratuvarına sık sık giderdi. geçmişi de hep silerdi. ne baktığını ne araştırdığını bir türlü anlayamadık. zamanla hocalarında dikkatini çekti, psikolojik destek aldı. okul müdürü çocuğun geçmişini biliyordu ama bize söylemiyordu.

    ikimizde üniversiteyi aynı şehirlerde okuyacaktık. heyecanıyla bir şeyler yapma peşindeydik, ben gezmeye çok meraklıydım, o kitap okumaya. daha büyümüştük, zaten olgun olan arkadaşım daha olgundu. artık yüzündeki hüzünün yerini hırs almıştı. daha çok çalışıyordu eskisinden. başarılı oldu, büyük şirketlerde staj yapma imkanı buldu. bir gün bir kafede otururken tuvalete gitmişti, telefonu da masada. tanıştığımızdan beri telefonuna şifre koymazdı. açtım hemen, safariye girdim. yer imlerine baktım, kandilli rasathanesi, en sık tıklanan sayfaydı. önceleri bir şey demedim. evine gittiğimde bilgisayarına baktım, yine aynı şekilde. evde 1999 senesine ait gazeteler, kitaplar. kandilli rasathanesi yine yer imlerinde. sürekli son depremlere bakıyor.

    soramadım yine kendine. lisedeki müdürü aradım, tam bir hafta sonra ulaştım. sordum arkadaşımı, önce hatırlayamadı, sonra hatırlayınca okula davet etti. tüm hikayesini dinledim arkadaşımın. 99 depreminde ailesinin hepsini kaybetmiş, amcası büyütmüş hep, yatılı okumuş hayatı boyunca. inşaat mühendisliğini neden seçtiğini, telefonuna neden şifre koymadığını, geceleri neden haykırarak uyandığını, neden üst ranzada yatamadığını o an anladım. her şey bir anda gözümün önünden geçerek anlam kazanmıştı.

    bunları kendine anlatamadım, eğer bilseydim daha çok yanında olurdum. keşke daha çok yanında olabilseydim.

  • ulan bir memleketin "hacker"ı bile vizyonsuz olur mu arkadaş.

    elin gavuru ülkenin istihbarat servislerini, devletin stratejik kurumlarını altüst eder, ne kadar bilgi, belge varsa ortaya döker, bizimki de gider iett'yi hekler.

    bu ekber kesin knight serverlarında aga party pls diye geziyordur ha.

  • bence burda önemli olan yarım saatte eve varıyor olması değil, saat 17:00'de işten çıkabiliyor olmasıdır.

    ağzına sıçayım onun, öyle işi nerden bulduysa beni de aldırtsın. ne iş olsa yaparım.