hesabın var mı? giriş yap

  • edit: başlık başa kalmış.

    rahatlığı, yaşadığı yerdeki insanların fotoğrafını çekip internete yüklemeyeceğini bilmesinden kaynaklanan kadın.. haklı tabi, nereden bilsin öküzün birinin botla arkasından geçeceğini.

  • ülkenin % 33'ü siyasal islâma,

    % 33'ü suriyelilere,

    % 33' ü turistlere tahsis edilmiş.

    kalanı biz dürüst vergi mükelleflerinin.

  • sevgiliye gönderilen mesajın bir iki saniye sonrasında, zııırrrr... cep telefonu çalar. baba aramaktadır.

    -alo kizim,
    - aaaa.. babacim nasilsin?
    - ben iyiyimde, sen iyimisin?
    - evet iyiyim, biraz ateşim var sadece, üşüttüm heralde.
    - belli ateşinin olduğu.
    - nasıl yani, sesimdenmi anladın?
    - hayır gönderdiğin mesajdan anladım...
    - anlamadım, ne mesajı baba?
    - az önce gönderdiğin, "seni çok özledim, suanda keşke yanımda olsaydın, sabaha kadar öpüşürdük" mesajı.
    - neeeeeeeeee.....
    - yaaaaa....
    - şey, ben, eeeee... aaa baba kapı çalıyo galiba, şey ben seni sonra ararım...
    - yok yok gerek yok, ben geliyorum zaten şimdi....

  • evvela işid'in allah belasını versin. lakin gazetedeki haberde şöyle bir şey dikkatimi çekti. "geçtiğimiz günlerde meydana gelen patlamada çok sayıda kişinin ölmesi üzerine petrol çıkarma işini profesyonellere devretme kararı alan..."

    lan, biz de o kadar maden çöktü, yüzlerce insan öldü. kimse en ufak bir karar almadı be. işid kadar yok muyuz amk?

  • görüşlerimi hemen yazayım.
    türkiyeden tüm kadınları like ettim yaklaşık 1 ay boyunca. geri dönüş sıfır (evet yakışıklı değilim)

    bir program vasıtası ile yerimi başka ülkelere alıyorum ve hergün like alıyorum. az önce norveçli iki kadınla peş peşe eşleştim.

    olayın özeti şudur:
    1-tipsiz iseniz türk kızları ile şansınız yoktur.
    2-zengin olduğunuzu belli eden fotoğraflarınız yoksa türk kızları ile şansınız yoktur.
    zaten sizde yukarıdaki iki madde varsa tindere ihtiyacınız yoktur
    o yüzden türkiyede tindere gerek yoktur.

  • günlerden bir gün arkadaşlarınızla diablo 2 oynamak için bilgisayar başına geçince şöyle bir bakayım diye ekşi sözlüğe girersiniz ve sol frame' de bir başlık görürsünüz. ilginizi çeker bu başlık ve açar okumaya başlarsınız. girilen genelde komik, kinayeli, serzenişli yazıların arasında bir yazı dikkatinizi çeker "vay benden başka böyle düşünen adamlar da varmış." dersiniz. nickine şöyle bir bakar aratır yazılarını okumaya başlarsınız. sizin gibi yeni bir yazardır, o da yazdığı ilk yazılardan biridir şans eseri tam o anda ekşi sözlüğe girip fark etmişsinizdir onu. sonra aklınızda kalır ismi, hergün onlarca yazarın yüzlerce yazısını beğenmenize rağmen bu yazarın adı aklınızda kalır. öyle badi butonunu falan kullanmayı bilmediğinizden her seferinde arama butonuna basıp yazdığı yazılara bakarsınız, sessizce takip edersiniz yazılarını. "ben buradayım seni takip ediyorum" temalı bir yazı yazrsınız arkadaşınıza. bir gün bir yazısı sizi çok şaşırtır aylarca seninle aynı kafadan olduğunu düşündüğün adam aslında bayandır. bu şekilde yıllar* geçer yazılarını okudukça kafa yapınızın ne kadar uyumlu olduğunu anlarsın. bir gün artık dayanamaz selam edersin, haliyle pek sıcak karşılamaz senin selamını ama bir şekilde sürer diyaloğunuz. sonra bir gün birden bir şekilde o da seni fark eder. görüşmek istersiniz ama kader buna izin vermez çünkü daha zamanı değildir. iş için bir çok defa onun bulunduğu şehre gitmene rağmen kah onun sınavı olur**, kah sen arabayla şarampole uçar ölümden dönersin* defalarca denersiniz ama bir türlü görüşemezsiniz çünkü daha zamanı değildir taşlar yerine oturmamıştır. konuşmaya devam dersiniz sürekli her gün zevleriniz ne kadar kesiştiğini ne kadar uymlu olduğunuzu fark edersiniz. kimseyle konuşamadığınız muhatab bulamadığınız şeyleri konuşur gece saat 10-11 gibi "5 dk konuşup yatayım sabah işe erken gidicem" derken ne olduğunu anlamadan saati sabahın 4 ü edersiniz. bir gün ne olduğunu o an anlayamadığınız bir sebepten kavga eder ve konuşmama kararı alırsınız. için için üzülseniz de belli edemezsiniz gurur herşeyden önemlidir çünkü. şuydu buydu derken tekrar konuşmaya başlarsınız ve size bir süre sonra konferans için oturduğun şehre geleceğini haber verir. korkuyla beklersiniz o günü bu kadar zamandır uğraşamanıza rağmen türlü felaketler ve kaderin oyunları sonucu görüşememişsinizdir. o gün sonunda gelip çatar ilk defa o gün telefondan sesini duyarsınız heyecanlanırsınız. ve onu, 4 sene boyunca yazılarını takip ettiğiniz hayal ettiğiniz, hayallerinizde göklere çıkardığınız kişiyi köprünün üzerinde size doğru yürürken görünce yanınıza gelip konuşmasını duyunca hiçte hayal ettiğiniz gibi olmadığını hayallerinizdekinden çok daha mükemmel olduğunu görürsünüz. şimdi onu o köprünün üzerinde hafif tebessüm ederek size bakarken görüşünüzden tam 4 ay sonra onunla evliliğe doğru adım adım ilerlerken bazen 4 sene önce sözlüğe girip sol frame de onun yazısını görüşünüzü hatırlar ve "işte hayatı değiştirecek mükemmel tesadüf böyle bir şey olsa gerek" dersiniz.
    (bkz: bu da böyle bir anımdır)

  • atatürk havalimanı saldırısından sonra müşteri seçip 400-500 tl fiyat çekerken bu günlerinizi düşünecektiniz.

    daha beter olun.

  • bu başlık sirius black'in asaletine hakarettir.

    filmi izleyip, üç-beş sayfaya kanıp snape'in yağlı saçlarına aşık olanlara sirius'u yedirtmem!

    neymiş? adammış. neymiş? kahramanmış. hadi oradan. snape dediğin mahlukat katilden başka bir şey değildi. lily'yi seviyormuş. ne dokunaklı. kendi isteğiyle ölüm yiyen oldu. kendi isteğiyle gitti ve kehaneti voldemort'a söyledi. evet, lily'nin oğlu olduğunu bilmiyordu ama daha söylerken o ailenin tamamının öleceğini bal gibi biliyordu. bir bebeği voldemort'un önüne attı lan! eğer lily ölmeseydi malfoy döneği gibi 'imperius' büyüsünü bahane edip kaypak kaypak ortalıkta dolaşacaktı.

    sirius dediğin adam, bir aile kurtulsun diye kendi hayatını hiçe saydı. voldemort ne de olsa onun peşinden gelir, zorla onların saklandığı yeri söyletir diye sır tutucu olmadığı halde öyle davrandı. voldemort gelip onu öldürsün de sır asla ortaya çıkmasın diye!

    şimdi bir tarafta tanısın ya da tanımasın bir bebeği voldemort'un önüne atan bir katil yer alırken diğer tarafta kendini bir saniye bile düşünmeden arkadaşları için feda eden sirius.

    beyniniz nasıl çalışıyor lan? biri ergence davranamaz ama katil olabilir. karanlık büyüye hayran hayran baktığınız için mi bu snape sevgisi? bütün yaptığınız kötülüklerin "always" ile affedileceğini falan umuyorsunuz sanırım?

    yok birinin ailesi fakirmiş, diğeri safkanmış vs. geçiniz. ikinci kitabın sonunda dumbledore, harry'ye ne diyor? kim olarak doğduğun değil, kim olmayı seçtiğin önemli. ve snape bütün tercihlerini kendi yaptı.