hesabın var mı? giriş yap

  • ailesi doğduğun yer değil doyduğun yer diyenlerden olacak ki, nerenin soylusu olursa oranın mezhebine geçen bir yapıdan gelir. büyük dedeleri danimarka'da takılırken lutherci protestan imişler. sonra yunanistan'a devşirme kral olarak gönderildiklerinde ortodoks oluvermişler. hatta bu beyefendi de korfu adası'nda doğduğunda ortodoks olarak vaftiz edilmiş. en son kraliçe ile evlenip buckingham'a yerleşince, ingiliz anglikan kilisesi'ne aldırmış kaydını.

  • geziyi falan boşver de, senin arkanda kim var onu açıkla yalçın akdoğan.
    sen pendik belediyesi halka ilişkiler biriminde işçi statüsünde çalışırken nasıl birkaç yıl içinde önce başbakan danışmanı sonra başbakan yardımcısı oldun. bi anlat bakalım da öğrenelim, önünde arkanda üstünde kim vardı kim yoktu.
    debe edit: (bkz: arda için yardım topluyoruz)

  • pek zalim olan “track 5” geleneği, midnights albümü ile birlikte sürmeye devam etmiştir.

    özellikle fanların malumu olan bu “track 5” mevzusu, kısaca şu anlama geliyor: taylor'ın her yeni albümünde çalma listesinde yer alan 5 numaralı şarkı; o albümün en hisli, en hüzünlü, en duygu yüklü parçası olma özelliğini taşır. genellikle ballad olur.

    başlarda rastgele oluşan bu durum, 2012'deki red albümünden itibaren ise resmen başlamış bir olay. çünkü hayranları özellikle bir önceki albümde yer alan dear john ve o sene çıkan all too well'in popülaritesi ile bu tesadüfün dört kez sürdüğünün farkına vardı. taylor'ın da bunu öğrenmesiyle beraber artık kasıtlı olarak 5 no'lu şarkılar özenle seçildi. beşinci stüdyo albümü 1989'dan itibaren her track 5, geleneği yaşatma adına yerlerini aldı.

    sırayla inceleyip puan verecek olursak içlerinde zayıf hiçbir şarkı bulamayız, bu yüzden de sıkıcı geçer. sadece track 5'lar hakkında bazı bilgiler verip o şarkıların sözlerinde yer alan "özetleyici" niteliğindeki kısımları ekleyeceğim.

    çıkış yaptığı, kendi adını taşıyan albümündeki "beşinci şarkı" ile başlayalım.

    1. cold as you: hem bir çocuğun kaleme aldığına inanılası, hem de şaşırılası bir şarkı. taylor bu şarkıda herkesin tanıdık bulacağı bazı hisleri sade ama vurucu bir şekilde kağıda dökmüş. duygusal anlamda bir ilişkiye hazır hissetmeyen (belki de ıssız adam triplerindeki o kişi, anladınız) birinin soğukluğuna sitem ediyor. doğru kişi (the one) olmadığını kendinizin de bildiği birine karşı öylece dargın kalırsınız bazen. parçada anlatılan da o dargınlık biraz, ama öfkeli değil de sitemkar ağırlıklı yapmış bunu. ayrıca o zamanlar verdiği bir röportajda taylor, albümde yer alan favori şarkısının bu olduğunu belirtmiş.

    – şarkıyı özetleyen satır: “and you do what you want, because i'm not what you wanted.”

    2. white horse: sıradan birisi ile yaşanan normal bir ilişkinin içinde de olsanız, karşınızdaki insanla büyülü bir peri masalında yaşamadığınızı anlamanız bazen zaman alabilir. bu farkındalığı süreciyle beraber ele alan şarkı, ikisi grammy olmak üzere toplam beş ödül kazanmıştır. tıpkı cold as you gibi bu parça da liz rose'la beraber yazılmıştır. bugün hâlen track 5'lar içerisinde en "ödüle doyan" parçadır.

    – şarkıyı özetleyen satır: “this ain't hollywood, this is a small town, i was a dreamer before you went and let me down.”

    3. dear john: artık track 5 cephesinde işler kızışmaya ve dramalar pekişmeye başlıyor. önceki şarkıların aksine magazinsel yanıyla öne çıkan parça, maalesef sanatsal değerini gölgede bırakıyor. halbuki en az diğerleri kadar başarılı bir eserdi. taylor'ın ilk kez yalnız başına yazdığı bir track 5 olması da cabası.

    pek huyu olmamasına rağmen taylor, bu şarkıda direkt olarak bir isim veriyor ve kime yazdığını belirtmekte beis görmüyor. şarkının muhatabı olan eski sevgilisi ve meslektaşı john mayer, bir röportajında bu parçadan dolayı utandığını söylüyor. ancak bu yüzeysel yorum yetmiyor, ve şarkı sözleri bakımından da "ucuz" bulduğunu belirtiyor.

    taylor ise bir bakıma öz eleştiri yapıp bu utanca hak verdiğinden midir bilinmez, dear john için şu açıklamayı yapıyor: "bence bu şarkı, ilişki bitip de ebediyen ayrılmadan önce birine atılacak son e-mail gibi. hani oturup etraflıca yazarsınız, son sözlerinizi tartarsınız. ama göndermezsiniz. öylece bir kenarda durur. sanırım ben bu parçayı albümüme ekleyip dünya ile paylaşarak bu e-mail'imin gönder tuşuna basıyorum."

    – şarkıyı özetleyen satır: “and you'll add my name to your long list of traitors who don't understand.”

    4. all too well: çarşıyla pazarın karıştığı bir diğer sansasyonel parçadır. beşinci şarkıların alameti farikası, ki zaten track 5 muhabbetinin doğuşunun başlıca sebebi olan atw yayınlandığı günden itibaren magazini (jake gyllenhaal) dolayısıyla sıklıkla tartışma konusu oldu. ancak bu devasa drama, sanatsal değerini geride bırakamadı. eğer dear john'daki gibi direkt isim verseydi bile bu şarkı eleştirmenler tarafından favori olarak gösterilirdi. çünkü eleştirmenler ve müzik bloglarından tam puan alan atw, inanılmaz iyi bir hype yakaladı ve incelemelerde övgüye doydu.

    white horse'un en başarılı track 5 olmasının yanında, all too well de yıllar boyunca hep en popüler track 5 oldu. vakti zamanında single olarak seçilmeyen atw'nin popülaritesi ile doğru orantılı bir başarıyı yakalaması neredeyse 10 yıla mâl oldu, ama ödül açlığını dokuz yıl sonra gelen kısa film projesi ile giderdi denebilir. yarın akşam yayınlanacak olan 65. grammy ödülleri adaylıkları içinse en beklenen adayların başında geliyor. hatta herhangi bir dalda adaylık gelmezse büyük sürpriz olacaktır.

    bu şarkı, o zamanlar sadece taylor hayranları (swifties) için özel bir konumdaydı. ancak dokuz yıl sonra gelen yeni versiyonu ile artık herkesin "ayrılık şarkıları" konusunda hüzün dolu marşı oldu.

    – şarkıyı özetleyen satır: “maybe this thing was a masterpiece 'till you tore it all up.”

    5. all you had to do was stay: kasıtlı olarak seçilen ilk track 5 olma özelliğini taşıyan şarkı, bu geleneği resmen başlatıyor. taylor'ın pop müzik türündeki ilk albümü olan 1989'da yer alan parça, söz yazarlığı konusunda tatlı bir detay içeriyor: back vocal'de sürekli stay diye bağıran taylor, bunu yapma sebebi olarak içinde şarkının muhatabını da gördüğü bir rüyasını öne çıkarıyor. o rüyada "gitme, kal!" diye bağırıyormuş sürekli.

    – şarkıyı özetleyen satır: “you were all i wanted... but not like this!”

    6. delicate: taylor, bu şarkının öyküsünü reputation turunda güzel bir şekilde açıklamıştı. örneğin çevrenizdeki insanların sizin hakkınızda yaptığı dedikodular, uydurdukları yalanlar vb. günün birinde sevgiliniz olma potansiyeli taşıyan birinin kulağına gidebilir. peki o kişi, bu iftiralara kulak asarsa ne olur? belki de hiçbir zaman sevgili olamazsınız ve böylece birlikte nereye varacağınızı asla bilemezsiniz. bu endişeleri oldukça "kırılgan" bulan taylor, delicate ile track 5'ların en iyilerinden birini yazıveriyor.

    – şarkıyı özetleyen satır: “sometimes when i look into your eyes, i pretend you're mine, all the damn time.”

    7. the archer: yoğun bir anksiyeteyi şairane bir şekilde ele alan, en şahane track 5'lardan biri. canlı versiyonunda defalarca "who could stay?" diye sorulan kısım bitiyor ve taylor, kalabalığa doğru "you could stay." diyerek hayranlarına karşı duyduğu sevgisini ve güvenini gösteriyordu.

    – şarkıyı özetleyen satır: “help me hold onto you.”

    8. my tears ricochet: hiç beklemeyeceği birinden dolayı yaşadığı hayal kırıklığını, eskiden sevdiği ve değer verdiği o kişiye acımasız sorular sorarak ifade ettiği bir şarkı. böyle mükemmel bir şarkıyı yalnız başına yazan taylor, fazladan takdiri hak ediyor.

    – şarkıyı özetleyen satır: “even on my worst day, did i deserve that all the hell you gave me?”

    9. tolerate it: platonik aşkın insanı getirebileceği en korkunç durumları ele alan bir şaheser. aslında track 5'lar içerisinde hak ettiği kadar değer görmediğini düşünüyorum. keza evermore genel olarak underrated kalan bir albüm maalesef.

    – şarkıyı özetleyen satır: “i made you my temple, my mural, my sky. now i'm begging for footnotes in the story of your life.”

    10. you're on your own kid: sanki az sonra önemli bir sınava girecekmişim de annem güzelce sarılıp öyle uğurluyor, gibi bir his veriyor. yeni albümün incisi olmakla birlikte, bulunduğu albümü sırtlama konusunda tolerate it ve all too well'in ardından en ağır top denebilir bu track 5 için. huzur veren o motive edici "bridge" kısmı var ya, inanılmaz iyi geliyor.

    – şarkıyı özetleyen satır: “everything you lose is a step you take.”

  • çok konuşan ama bir türlü restoranın adını ve konumunu söylemeyen anne.

    söylesin de kapsama alanımızdaysa gidip elin eniğinin zırıltısını dırıltısını dinlemeden huzur içinde bir yemek yiyelim.

  • 30 yaşındayım ve babamla biraz aram bozuk. yarın arayıp aramın bozukluğunda haklı olduğumu düşünsem de diyeceğim "gel barışalım, sen mükemmel bir insansın."
    adam en fazla bizi denizde daha çok yüzmeye falan zorluyordu da ona kızıyorduk.
    çocukluğum vlog dönemine denk gelse ve çocukluğumda böyle videolarda iradem dışında (evet canım gamze ne kadar istekli görünse de videolarda, bir irade ortaya koyduğunu düşünmüyorum) oynatılsam; muhtemelen şu an alaska'da balık temizleyip geçimimi sağlamaya çalışan ruhsal sorunları olan bir insan olurdum.

    vermeyin ya, çocuğun bebenin eline bu tableti vermeyin o zaman. eve kedi alın, köpek alın, bitki alın. onunla büyüsünler. gamze'nin abartılı ve garip mimikleriyle dolu çılgın videolarıyla uyuyacaklarına. bunlar ve benzeri türevli videoları izlemesin çocuklar da; gamze de salih de şu an kendilerine eğlenceli gelen ama baya baya "sürüklendikleri" sanal garipliğin içinde yaşamaya devam etmesinler.

    ana baba ne tür videolar çekiyorlar, nasıl para kazanıyorlarsa kazansınlar.
    gamze'nin lise sona kadar hayatı zor, ben diyeyim. zalimlik dolu ergenler gamze ile fütursuzca dalga geçeceklerdir ergenliğinde. bunun olacağını tahmin etmek zor değil ve aslında kız açısından üzücü.

  • bir profesörün iddiası.

    bu gibilere edirne'den ötede yağmurlu havada su vermezler, bizde prof olurlar.

  • kimse siginmaciyi geri gonderin istemiyor. ama siginmaciysa, devlet olarak kontrolunu yap, kamplarda tut, yemek ver, saglik hizmeti sun, hijyen kosullarini sagla vs.

    peki sen ne yapiyorsun devlet olarak?
    daha sayilarini dahi bilmiyorsun,
    sokaklarda dilenmelerine gozyumuyorsun,
    universitelere sinavsiz alinmalarini garanti ediyorsun,
    sigortasiz calistirilarak somurulmelerine gozyumuyorsun... vs.

    sana devlet denmez, mafyalasmis sistemin ortagi denir.

  • (çok hararetli bir kavga dönmektedir, 2 saattir anne ile baba ağızlarına ne gelirse birbirlerine söylemektedirler)

    baba: şöylesin de böylesin şöylesin de böylesin!
    anne: (10 saniye kadar bekler) ördek!
    baba: .... (ağzını birkaç kez açar, birşey diyemez)
    anne: .... (bir 10 saniye boş boş etrafa bakınır, odasına gider)