hesabın var mı? giriş yap

  • evet böyle.

    gece uyandın, miden kazınıyor, dolabı açtın; hiçbir şey yoksa bile yoğurt var.
    dürüm söyledin, evde içecek kalmamış, dolapta yoğurt var; bastın içine suyu oldu sana ayran.
    hava soğuk eve geldin, karnın aç ve canın sıcak bir şeyler istedi; kap dolaptan yoğurdu ne oldu sana ayran aşı... ister sıcak tüket ister soğuk.
    dağ evine gittin, manitayla şömine başında sızdın, şömine tüttü, dumandan zehirlendin; doktor uzakta ama yoğurt yakında...
    canın tatlı bir şeyler istedi ama evde yok; içine pekmez dök, muz doğra al sana tatlı mı tatlı meyveli yoğurt...
    diyettesin, tüm gıdaları tüketmek ayrı sorun; koy içine yulaf ezmesini kuru üzümü, ne oldu sana besleyici bir kahvaltı.
    ya hepsini geçtim; güneşten kızarınca al yanıklarına sür oldu sana merhem.

    siz hem sırta sürülüp hem de iskendere nitelik katabilen başka bir şey gördünüz mü bu hayatta?

  • arkadaşlar, şimdi adliyeden geliyorum. her gün saat 12 civarı yapıldığı gibi yine adliye meydanında toplanmak isteyen avukatların girişine bu sefer özel güvenlik görevlileri ve polis izin vermedi. polis/özel güvenlik darp ederek, yerlerde sürükleyerek 2 avukatı gözaltına aldı. gözaltına alınan avukatların serbest bırakılması için avukatlar tarafından oturma eylemine başlandı. yaklaşık 4-5 dakika sonra da 100'e yakın çevik kuvvet adliyeye girerek, 50'ye yakın meslektaşı yine darp ederek, cüppelerini çekiştirerek, yerlerde sürükleyerek ve hatta kelepçeleyerek gözaltına aldı. taksim'de, ankara'da, izmir'de, adana'da halka müdahale ederken "polisimize taş atıyolar, kamu malına zarar veriyolar, molotof atıyolar" diyerek gerekçelendiriyordu devlet müdahalesini, cübbesini giymiş avukatlar da mı taş atıyordu, molotof atıyordu lan? avukat dediğin kamu görevlisi sayılır, öyle canın istedi diye avukatı gözaltına almayı bırak, ağır ceza suçüstü hali olmadıkça üzerini bile arayamazsın. ama gördük ki hak, hukuk falan hikaye.

    olaylar başladığından beri sağduyulu olmaya çalıştım ama hala ve hala "polis müdahalesinde haklı, adamlar kamu malına zarar veriyor" diyen adamın, akp ile demokrasiyi aynı cümle içinde kullanan adamın akıl sağlığından şüphe ederim ben.

  • muharrem ince’nin “zekeriya öz”demesinin saniyesinde nagehan alçı’yı ekrana getiren yönetmen, sen harika bir detaysın. vicdani reddine kurban olduğum.

  • 1918 ispanyol gribi nesiller boyu insanlara korku vermiş korkunç bir hastalıktı.

    bu grip salgını, ki insanlık tarihinin en ölümcül salgını olarak biliniyor, yarım milyonu amerika birleşik devletlerinde olmak üzere dünya genelinde en az 50 milyon insanın (günümüz nüfusunda 200 milyona denk) ölümüne yol açtı. japonya'ya, arjantin'e, almanya'ya ve düzinelerce farklı ülkeye yayıldı.

    ama belki de en dehşet verici yanı bu ölümlerin büyük çoğunluğunun yaşamlarının ortasındaki insanlar olmasıydı. yaşlı ve diğer hastalıklarla zayıf düşmüş insanlar yerine genellikle 20'li, 30'lu ve 40'lı yaşlarındaki insanlar ölüyordu.

    yeni koronavirüs dünya çapında yayıldıkça ve insanlardaki endişeler tavan yaptıkça bugünün durumuyla 1918'deki ispanyol gribi arasında karşılaştırmalar da yapılmaya başlandı.

    korkutucu atmosfer — ameliyat maskeleri, yiyecek stoklama ve toplu alanlarda bulunmaktan kaçınma — ve potansiyel ekonomik sonuçlar 1918 salgınıyla benzer olsa da tıbbi gerçeklik tamamen farklı.

    tarihçi alfred w. crosby, “amerika'nın unutulan salgını” kitabında, “hemşireler sık sık 14. yüzyıldaki veba salgınını andıran olay yerlerine gidiyorlardı,” diye yazmış. “hemşirenin biri bir odada kucağında yeni doğurduğu ikizleriyle beraber yatmakta olan bir kadın ve aynı odada yerde ölü olarak yatmakta olan kocasını bulmuştu. ölüm ve ikizlerin doğumu 24 saat önce olmuş ve kadının bir elmadan başka yiyecek hiçbir şeyi yoktu.”

    birinci dünya savaşı'nın yıkıcı etkisini saymasak bile 1918'de dünya çok farklı bir yerdi. doktorlar virüslerin varlığından haberdardı ama henüz hiçbirini görmüş değillerdi — elektron mikroskoplar yoktu ve virüslerin genetik materyali henüz keşfedilememişti. günümüzde, araştırmacılar sadece bir virüsü nasıl izole edeceğini bilmekle kalmıyor, aynı zamanda genetik dizisini bulabiliyor, antiviral ilaçları test edebiliyor ve bir aşı geliştirebiliyorlar.

    1918'de hafif semptomları olan insanları test edip kendilerini karantinaya almalarını sağlamak imkansızdı. ve temas takibi yapmak da neredeyse imkansızdı çünkü grip, (ve panik) tüm şehirlere ve topluluklara aynı anda bulaşmış gibi görünüyordu. dahası, sağlık çalışanları için çok az koruyucu ekipman vardı ve korona virüs dolayısıyla ağır solunum yetmezliği çeken hastalara sağlanan solunum cihazları yoktu.

    en az yüzde 2,5'lik bir ölüm oranıyla, 1918 gribi normal gripten çok daha ölümcüldü ve o kadar bulaşıcıydı ki çok geniş çapta yayıldı ve ölüm oranları hızla yükseldi.

    araştırmacılar 1918 gribinin yaşlı insanları buna bir çeşit bağışıklıkları olduğu için öldürmediğine inanıyor. onlarca yıl önce bu virüsün ölümcül olmayan ve sıradan bir grip gibi yayılan bir versiyonunun olduğunu teorileştiriyorlar. onlara göre 1918'de yaşayan yaşlı insanlar daha az ölümcül olan bu gribe maruz kaldılar ve vücutları gelişmiş antikorlar oluşturdu. çocuklara gelince, çoğu viral hastalık — kızamık, su çiçeği — genç yetişkinlerde daha ölümcüldür, bu da çocukların salgından nasıl kurtulduğunu açıklayabilir.

    1918 gribi ortalama yaşam süresi için de bir felaketti. 1917'de amerika birleşik devletleri'nde ortalama yaşam beklentisi 51 yıldı. 1919'da da aynıydı. ama 1918'de sadece 39 yıl oldu.

    yeni korona virüs yaşlılarla sağlık sorunları olanları öldürmeye daha meyilli ve çocukları da öldürmüyor gibi görünüyor. bu bilgiler en azından ortalam yaşam süresi üzerinde çok daha az etkili olacağını gösteriyor.

    yeni korona virüs vakası ölüm oranına gelince, henüz bilinmemekte, ancak 7.478 doğrulanmış enfeksiyonla güney kore'den gelen en son veriler mevsimsel gripten önemli ölçüde daha yüksek bir oran gösteriyor. virüs için 100.000 kişiyi test ettikten sonra, ölüm oranının yüzde 0,65 olduğu görülüyor. (yine de veriler diğer ülkelerdeki araştırmacılar vakaları takip ettikçe gelişmektedir.)

    mevcut durumun 1918 ile ortak yanı kamuoyunun endişe kaynağıdır.

    1918 gribinin amerika birleşik devletleri'ne ulaştığı ilk yerler arasında boston yakınlarındaki fort devens vardı. o kadar çok genç asker hastaydı ve o kadar çok kişi ölüyordu ki, sağlık bakanı ülkenin önde gelen dört doktorunu soruşturmaya gönderdi.

    onlardan biri doktor victor vaughn sonradan şöyle anlatıyor: “ülkelerinin üniforması üzerlerinde yüzlerce genç, on ya da daha fazla gruplar halinde hastanenin koğuşuna gelirdi. her yatak dolana kadar karyolalara yerleştirilirlerdi, ancak diğerleri de gelirdi. yüzleri kısa sürede mavimsi bir hal alır; ızdıraplı bir öksürük sonrası kanlı balgam gelirdi. sabahına ölü bedenler ağaç kütükleri gibi morgun etrafında istiflenirdi.”

    böyle hikayeler amerikalıları derinden korkutuyordu.

    3 ekim 1918'de philadelphia tüm okulları, kiliseleri, tiyatroları, bilardo salonlarını ve diğer toplanma yerlerini kapattı. işverenler bunalmıştı - bazı cenaze evleri fiyatlarını altı katına çıkardı ve hatta bazıları ölülerini kendileri gömüyordu.

    tucson'da sağlık kurulu, halkın maskesiz olarak dışarı çıkmasını yasakladı. okulların ve tiyatroların kapalı olduğu albuquerque'de yerel bir gazete “korku hayaleti her yere yürüdü” yazıyordu.

    benzer şeyler bugün de olmakta. seattle bazı okulları kapattı. texas'taki south by southwest festivali iptal edildi. apple çalışanlarını evden çalıştırıyor. 2.700'den fazla insan new york'ta bir çeşit karantina altında. ve bazı costco depoları şişelenmiş suyu stokta bulundurmakta zorluk çekiyor.

    ekonomi için, fabrika kapanışlarına ve sosyal aksaklıklara rağmen 1918 gribinin etkilerini ı.dünya savaşı'nın derin etkilerinden ayırmak zordu. dünya bugün olduğu gibi birbirine bağlı değildi ve 1919 yazında salgın sona ermişti.

    korona virüsün şimdiden borsa ve ekonominin diğer yönleri üzerinde önemli etkisi oldu, ancak uzun vadeli sonuçlar hala belirsiz.

    kaynak: https://www.nytimes.com/…e=features&pgtype=homepage