ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
cemaatçi kızla yemeğe çıkacaklara tavsiyeler
-
ona aslında bölge abisi olduğunuzu, bizzat feto'yu pensilvanya'da birkaç defa ziyaret ettiğinizi, aslında abd'de basılmış bir kitabı türkçe'ye çevirip rahatça diploma aldığınızı, her gece teheccüde kalktığınızı, gerçekte solak olduğunuzu ama yemeği sağ elle yediğinizi, said nursi'nin risalelerini sözlüksüz okuyabildiğinizi, hepsini geçtim bu özelliklerinizin hiçbirinden bahsetmeyi sevmediğinizi söyleyin. hüngür hüngür ağlayacaktır.
no direction home bob dylan
-
scorsese'nin bob dylan'i mutis bicimde belgeleyisi. bob dylan'in dogusu ve bob dylan olusunu mutis kesitlerle yansitiyor. donemin folk muzigi hakkinda engin bilgilere sahip olunurken, bob dylan'in asil derdini ve tavrini goruyoruz, taktir ediyoruz. dylan'in basin aciklamalari ve roportajlar esnasindaki zekice cevaplari, joan baez'le mini minnaciklarken sahne alislari gulumsetiyor. film 66'daki motosiklet kazasiyla son buluyor. sevgili scorsese soyle buyuruyor: 'bu belgeselin anlatmak istedigi sey, dylan'in bakislari'
makas atmaya hapis cezası
-
artık olması gerekendir. makas atma sebebiyle yapılan kazaların haddi hesabı yok. para cezası caydırıcı değil. makas atan aracın plakasından sürücüsüne gidilip, hapis cezası verilmelidir. bu işin çocuk oyuncağı olmaktan çıkması gerekiyor.
casablanca
-
sinemada henüz klişe diye bişey olmayan zamanlarda çekilmiş bir sinema klasiği; final sahnesinde yeni bir film başlayacakmış gibi olması ise humprey bogart'ın dışında hiçbir oyuncunun filmin final sahnesi olduğunu bilmeden oynamasıymış; yönetmen martin curtiz'in dehası...
ilginç sevgili diyalogları
-
bir düğündeyiz, ben de nikah şahidiyim. nikah için adım anons edildi, yerimden kalktım, imzayı atıp , kız arkadaşımın yanına döndüm.
- ya bizim orada bir baklavacı var, baklavaları çok güzel.
+ ?!?!?!
- ne oldu? sana da getirmiştim bir ara. hatırladın mı?
+ az önce arkadaşının nikah şahidiydin. aklına bu mu geldi?
- evet, ne var ki bunda?
+ yani sence bir gariplik yok?
- yok, niye bir gariplik olsun?
+ off off, allah aşkına, nereden geldi aklına? baklava da yok masada.
- nikah memuru bizim playstationcı abiye benziyor.
+ eee?
- o abinin karşısında da, bu baklavacı var.
+ offf. neyse haberi olmasın çocuğun. sonra "nikahımda canı sıkılmış" diye düşünür.
2 ay sonra
- oğlum senin nikahta benim aklıma bizim baklavacı geldi len?!
+ oğlum benim de aklıma bisikletçi ibo geldi len?!
- ahahaha.
beyin yakan sahte para sorusu
-
olaya şu gözle bakılabilidiğinde oldukça basittir. 3 kişi var. sahtekar, bakkal, pastaneci.
sonuçta pastaneciye giren çıkan var mı? yok. adam 100 tl verdi ve son işlemde 100 tlsini aldı çıkıp gitti.
geriye kalan iki kişiden birinin kârı öbürünün zararı olacaktır. sahtekarın karı ne? 95 + sigara. dolayısıyla bu kime kaçtı? evet baggala.
türkiye'de ödül almak için solcu olacaksınız
-
tiyatrocu hakan boyav'ın "türkiye'de ödül almak için ya solcu olacaksın ya da onlar gibi yaşayacaksın" şeklinde yaptığı; ilyas salman'ın da cevaben, "hakan, sana ödül vermemişler; ben solcuyum diye yıllardır bana iş vermiyorlar" dediği açıklama.
aksaray üniversitesinde yapılan liyakatsizlik
ekşi sözlük tenis oyuncusu veritabanı
haklı olduğunu bile bile özür dilemek
-
çok, çok, çok sevdiğinizde yapacağınız aptallıktır. kesinlikle özgüven kaybıdır ve yapılmamalıdır.
telafisi zor yaralar açar.
neden özür dilediğinizi bile bilmezsiniz.
ama dilersiniz...
bir şeyler daha fazla karışmasın diye...
azıcık huzur olsun diye...
daha fazla ağlamamak, kanamamak için...
daha fazla çirkinleşmesini ve ilişkinizin yıpranmasını önlemek için...
ama en çok da belki ben özür dilersem, hatalı olduğunu anlar, utanır diye...
hatadır, aptallıktır.
çünkü anlamazlar ve utanmazlar!
minibüste para uzatmayı reddeden insan
-
almanya'dan yıllık izne gelen akrabalarımızın benim yaşlarımdaki çocuğuyla birlikte (11-12 yaşlarındaydık) batıkent'ten demetevler'e -lunaparka- gitmek için bindiğimiz dolmuşta yaşamıştım benzer bir olayı. (aslında buna olay bile denemezdi, o zamanlar henüz olric yoktu, hava raporlari da günlük bültenlerden sonra okunmuyordu. henüz durum, bugünkü gibi açik ve seçik, bir bakima da belirsiz değildi..)
hatırladıkça gülerim. almanya'dan gelen arkadaşımla ben en önde oturuyorduk. arkadan biri omzuna dokunup, "şu parayı uzatır mısın?", diye sordu. çocuk büyük bir ciddiyetle parayı uzatan adama dönüp, "ben burada çalışmıyorum." dedi. kimse böyle bir cevabı beklemiyordu tabii. çocuk taviz vermez bir tutumla bir zırh gibi duruyor, görevi olmayan bu işi yapmayı şiddetle reddediyorurdu. parayı uzatan adam bir şeyler eveleyip gevelemeye başladı ama ben iki büklüm olmuş kahkaha atmakla meşgul olduğum için gerisini pek hatırlamıyorum.
şeyma subaşı
-
var mısın yok musun programında da yarışan güzel.
şu sıralar acun ılıcalının yanında pek sık gözüküyor. nedense.