ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
karısının kafasını kesip gülerek dolaştıran adam
-
düşünsenize adamın birisi geliyor 100 yıl önce ülkeyi kurtarıp
yetmezmiş gibi bir de bu habeş maymunları gibi olmamamız için ön görülerde bulunup dinle devlet işlerini ayırıyor
sonra 2021 yılında başkaları gelip 100 yıl önceki halimize dönelim deyip din tüccarlığı yapıyor
aklın mantığın bittiği noktadayız.
yaran olaylar
-
halamlara gitmiştim gece orada kalacaktım. lakin giderken sigara almayı unutmuşum. mecburen enişteminkilerden bir kaç tane otlanacağım. ( çalacağım )
sigara paketi eniştemin önündeki sehpanın üzerinde duruyor ve eniştemin hiçbir yere kımıldayacağı yok. lise 1'e giden ve o an ders çalışmakta olan kuzenimden yardım istedim.
b: ozan ya ben sigara çalacağım da eniştem gitmiyor bir türlü. bir şey sormak bahanesiyle çağırsana. ( eniştem kendisine bir şeyler sorulmasından çok hoşlanır.)
kuzenim tamam dedi babasını çağırdı. ben de paketten birkaç tane sigara aşırdım derken içeriden çaat diye bir ses geldi ve eniştem:
" 2 kere 2'nin kaç ettiğini bilmiyor musun gerizekalı."
hay senin sorduğun soruyu...
yanlış numara diyalogları
-
-alo
-yavruum, nasılsıın?
-iyiyim sağolun, siz nasılsınız?
-ben de iyiyim canım kızım sağol. tanıdın mı beni?
-ehem. şey hayır.
-kadriye teyzen ben.
(bilindiği kadarıyla annenin 3 adet kadriye isminde arkadaşı vardır.)
-ay evet, kusura bakmayın çıkaramadım sesinizden.
-ne demek canım, nasılsın bakayım okul nasıl? abin nasıl?
(evet, 1 adet abi de mevcuttur evimizde)
-iyiii naaapsın. ben de okul, sınavlar filan işte eki eki.
-iyidiiiir iyidiiiir. gitmiyor musunuz bu yaz antalya'ya?
(neredeyse her yaz antalya'ya gideriz, evet.)
-yani bakalım. benim sınavlar biterse işte.
-biter biter güneş'cim, güzel kızım benim.
-(hö?) güneş mi?
-yavrum güneş değil misin sen?
-yok hayır değilim.
-ay yanlış aramış olamam ben, nevin hanım'ın kızı değil misin sen çocuğum?
-yok yok, yanlış aramışsınız.
-ayyy hah hah haaay... yavrum seninle de sohbet etmiş olduk fena mı?
-ehi ehi doğru haklısınız.
-hadi bakalım güzel kızım kendine iyi bak.
-ehi ehi. teşekkür ederim siz de.
bekar kadın evi
-
işte kedi medi.
ekşi itiraf
-
ne zaman bir ambulans sesi duysam, içindeki için dua ediyorum, dışında olduğum için şükrediyorum, yol vermeyene beddua, arkasına takılıp fırsatçılık yapana da küfrediyorum.
okula halı saha ayakkabısı ile gitmiş nesil
-
babama yalvarmıştım... nike total 90 al diye. almamıştı... çakmasıyla 3 ay gitmiştim okula. kimse dalga geçmemişti, çünkü herkeste çakması vardı !!!
karısı kızıyla rakı içen insan
-
içip içip karısını kızını dövmediği için değersiz bi insandır.
erken çıkmasınlar diye madencileri ocağa kitlemek
-
"kilitlemek" sığmadığı için kestim orayı. yine de anlaşılıyor sanırım?
"türkiye taşkömürü kurumu, zonguldak’taki maden ocağının asansör kapılarını mesai saatlerinde işçilerin üzerine kilitliyor. gerekçe işçilerin mesaiden erken çıkmasını engellemek. uygulamaya isyan eden genel maden-iş sendikası kilidin kalkması için iş mahkemesi’ne başvurdu".
olm bin yıl daha bi sik olmaz bu ülkeden. kesin.
(bkz: birileri ölmeden sallanamayacak olaylar)
(bkz: türkiye)
lan gerçi ölseler de 2 güne unutuluyor. o da ayrı.
ek: ambulanstan önce polis geliyorsa
ek2: (bkz: 11 eylül 2014 faruk çelik açıklaması)
çok şanslısın karın yatakta çok iyidir
-
-çok şanslısın karın yatakta çok iyidir..
-baban çok şanslı anan yatakta çok iyidir..
sonra bir samimiyet, bir sinerji, şen kahkahalar falan.. hepimiz açık fikirli insanlarız sonuçta, öyle değil mi?
eski sevgiliye benzetmek
-
- birşey mi var beyefendi??
- pardon?
- neden bakıyorsunuz sürekli??
- pardon çok özür dilerim, birine benzettim sizi...
- ...
- ve ben onu çok özledim...
- ...
- sizin gibi renkli kocaman bakan gözleri vardı onun da... saçları sarıydı, teni beyazdı... gerçi son gördüğümde saatlerce kucağımda uyuttuğum için onu, doyamadığım için oynamaya onlarla, dağınıktı biraz saçları mesela, ama her zaman bakımlıydı...
gülünce dişleri kocaman görünürdü, ve hiç sevmezdi bunu; çok düşkündü güzelliğine... oysa ben de tam tersine, en doğal zamanlarında, gerçekten içten güldüğü anlarda aşık olurdum ona... şimdi düşünüyorum da, hep ima etmişim, hiç söylememişim onu "çirkinken" daha çok sevdiğimi... inanmazdı muhtemelen, ama söyleseydim keşke...
gülünce tombullaşırdı yanakları, işte tam da o anda avuçlarımın içine alırdım güzelim yüzünü; gözlerimi gözlerine dikerdim, kırpmadan bakardım ona... gözlerimiz dalarken koyu sohbete, biz susardık... sahi, ne kadar da "bir"mişiz aslında...
gizli saklı haberleşirdik, kimselere belli etmezdik... telefonu açtığımda "naapıyosun sen bakiim" derdim çocukça, "sen yaapıyosun" derdi... havadan sudan konuşurduk, hep kaçak oynardık, ertelerdik asıl söylenmesi gerekenleri, söylemek istediklerimizi...
bir sessizlik olurdu konuşma arasında tam yeri geldiğini belli eden... "özledim seni" derdi, "burnumda tütüyorsun" derdim... inanırdım, inanırdı...
yanyana geldiğimizde iki yabancı gibi bakardık birbirimize... yasaktık sanki nedense... mesafeli kalırdık başka insanların yanında, heyecanla yalnız kalacağımız anı beklerdik... ilk fırsatta dokunurdu dudaklarımız... öyle ateşli öpüşmeler değil, eşsiz dokunuşlardı bizimkisi, benzeri olmayan...
günler birktirirdim ona, anlatılması gereken hikayelerle geçen günler... hepsini anlatmaya vaktimiz olmazdı hiç, çoğunlukla onu dinlerken, onu izlerken öldürürdüm zamanı... vazgeçmek ne kolaydı, ucunda o olunca... hep anlatan ben, hep ketum oluverirdim onun yanında...
yanıbaşında...
ne güzeldi hep onunla olmak, yanıbaşında... nefesini kıskandıracak kadar yakınında, omuzlarımız birbirine dokunacak kadar dipdibe... parmaklarını parmaklarıma dolayabileceğim kadarlık mesafede...
"senden de, senin sevginden de vazgeçemiyorum, ne olur sen de vazgeçme benden" demişti son defasında... vazgeçtiğimi söyleyecek cesareti toplayamamıştım ona, yapamamıştım;
meğer ne kadar zordu sadece onun için herşeyden vazgeçmeyi göze aldığımı söyleyebilmek...
hep yazdıklarımı, ancak yazarken anlatabildiklerimi kulağına fısıldayabilmek isterdim, yapamadım...
"seni seviyorum" diyordu," özledim" diyordu... "eskiden olduğu gibi günün bilmemkaç saatini birlikte geçirebilmek için neler vermezdim" diyordu...
ama sadece "geliyorum" dese yeterdi bana;
demedi, diyemedi...
hani siz az önce telefonla konuşurken gülümsüyordunuz, gözleriniz kısılıyordu ya, ne bileyim, ona benzettim sizi birden fena halde... ne kadar canlıymış anılarım, ne kadar tazeymiş yaralarım, ne kadar kırıkmış hayallerim meğerse...
* * *
- birşey mi var beyefendi??
- pardon?
- neden bakıyorsunuz sürekli??
- pardon çok özür dilerim, birine benzettim de sizi, dalmışım biraz... çok özür dilerim...
- herneyse, önemli değil...
- tekrar özür dilerim, iyi günler...
barfiks
-
tanri'nin erkege armagani, cok az bir zaman ayirarak omuz, kol, karin kaslarini otturme $ansi.. otuz saniye ayiriyorsun onlarca mekik cekmi$, dambilla bir araba hareket yapmi$ gibi oluyorsun. hemen akabinde yurumesi gezinmesi cok zevkli oluyor, vucut tek parca hareket ediyor, adamin ba$i gotu ayri oynamiyor.
gunde 5-10 tane ceken adamin omru uzar, karidan kizdan yana sikintilari azalir diyorum.