ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ne alacağını anlamadan bakkala giden çocuk
xu fu
-
japonca "jofuku" olarak bilinen çinli tarihsel kişilik.
m.ö. 255 yılında qin hanedanı zamanında dünyaya gelmiş. zamanında tüm çin'i fethederek ülkenin siyasi birliğini sağlayan ve ilk çin imparatoru olarak bilinen imparator qin shi huang'ın emri altında "saray büyücüsü" görevinde.
xu fu'ya geçmeden önce biraz qin shi huang'ı tanıyalım, bağlantılılar çünkü. bu da m.ö. 259 yılında, çin'in henüz birleşik olmadığı ve savaş hâlindeki qin, qi, chu, yan, han, zhao ve wei devletlerinden oluştuğu karışık dönemde, qin devletinin prensi olarak doğdu. iyice çorba olmasın diye detaya girmeyeceğim, qin shi huang zamanla diğer devletleri teker teker fethetti ve qin devleti çin coğrafyasının tek devleti ve imparatorluğu oldu. bugün çin'e "çin" deme sebebimiz de qin sebebiyledir aynı zamanda. (qin, "çin" şeklinde telaffuz edilir.) çin medeniyetini çin medeniyeti yapan pek çok öğeyi ortaya koyan da imparator qin shi huang'dır. çin seddi'ni tamamlatmış, ilk ortası delik madeni parayı döktürmüş, legalizm felsefesini kurmuş ve konfüçyanizmi kanunlaştırmıştır. bu imparator aynı zamanda son derece zalim ve ülkeyi demir yumrukla yöneten bir monarktı. bizzat kendisi tarafından onaylanmış eğitim, sağlık, tarım konulu kitaplar dışında ülkedeki tüm kitapları toplatarak yaktırmış, kanunlara uymayan insanları da diri diri gömdürtmüştür. tahta geçtiğinde ise henüz 13 yaşındaydı. bugün ergen bile sayılmayan bir yaş olmasına rağmen bundan iki milenyum önce insanlar yirmili otuzlu yaşlarda ölebiliyorlardı. bu nedenle pek çok ideali olan qin shi huang, bunları gerçekleştirmek için ölümsüzlüğü aramaktaydı. sonsuza dek yaşamak istiyordu. bu yüzden yaklaşık 700 bin işçiye 57 kilometrelik bir yeraltı mezarı inşaa ettirdi. mezarda qin'i temsil eden şeyler, topraktan yapılmış askerler, yapay yıldızlar, içinde cıva (cıvanın diriltme gücü olduğuna inanılırdı) akan ırmaklar bulunuyordu. tabii ki qin shi huang sadece bu anıt mezarla yetinmedi; aynı zamanda olası bir "ölümsüzlük iksiri" bulmanın peşindeydi. bunun için de yukarıda bahsettiğimiz saray büyücüsü xu fu'ya gitti ve ölümsüzlük iksirini kendisine getirmeden karşısına çıkmamasını emretti.
bunun üzerine xu fu, efsanevi penglai dağı'nda yaşadığı söylenen bin yaşındaki büyücü anqi sheng'den ölümsüzlük iksirini almak amacıyla m.ö. 219 yılında üç bin genç kız ve delikanlıdan oluşan bir filoyla birlikte okyanusa açıldı. yıllar boyunca okyanuslarda o koy senin bu körfez benim dolaşıp iksiri arayan xu fu, bundan ümidini kesince kelle korkusundan bir daha asla qin'e geri dönmedi. bazı kaynaklara göre gemisi bir fırtınada karaya vurdu ve kendisini danzhou ismini verdiği adada buluverdi. söylentilere göre xu fu, bu adanın hâlâ taş devrini yaşamakta olan yerli halkına demiri işlemeyi, çeltik tarımı yapmayı, şifalı otları, ipek üretimini ve bunun gibi yararlı şeyleri öğreterek onlara bir nevi çağ atlatıyor. bu sebeple adalılar, xu fu'yu bir tanrı olarak görüyor. bu yüzden aradan iki milenyum geçmiş olmasına rağmen, o adada hâlâ xu fu'ya adanmış tapınaklar ve heykeller bulunmakta.
sadece adı artık danzhou değil; japonya.
yedi numara
-
recep'le haydar aybasinda faturalari yatirip kalan parayi hesaplamak icin para sayiyor.
haydar : su ve elekturuk tamam.
recep : eeee okula yol paramuz kalmadu.
haydar : yururuz.
recep : bakkala olan borcta duruyor.
haydar : bakkalda yurur.
ulan gene gul gul oldum ya.
15 temmuz demokrasi ve milli birlik günü
-
bir ülkenin göz göre göre içine sürüklendiği rezilliğin bayram olarak kutlandığı gün. şahsım olarak ben, tiyatrolar günü olarak kutluyorum.
öğretmenlerin nöbet tutması
-
bundan sikayet eden öğretmenleri suclayan arkadaslari tum ictenligimle bir teneffus icin endustri meslek lisesine davet ediyorum. yol masrafi benden.
mona lisa tablosundaki uzay gemisi
-
memleketimde hiç utanmadan 11.8% seviyesinde işsizlik oranı açıklıyorlar.
al, bak, gör...
küçücük bebeğe kocaman adam adı koymak
-
(bkz: abdurrahman) elini öperim lan öyle bebeğin
ingilizcede kullanılan kısaltmalar
-
pls = please = lutfen
fyi= for your information= bilginize
asap= as soon as possible= en kisa surede
encl = enclosed = ekteki, ili$ikte bulunan.
c/o = care of = ilgisine
pto = please turn over = lutfen sayfayi ceviriniz
pls cfm = please confirm = lutfen onaylayiniz
attn = attention = dikkat
b/w = between = arasinda
btw = by the way = bu arada
w/i =within= icinde
w/o = without= disinda, haricinde, onsuz
n/a = not applicable = konuyla ili$kilendirilememi$
ie = latince id est that is = yani
nb = latince nota bene = pay attention = dikkat ediniz
etc = latince et cetera = and so on = ve bu gibi
a.m. = latince ante meridiem = before the middle of the day, before 12 o'clock = gece onikiden sabah saat 12ye kadar
pm = latince post meridiem= after noon (12 o'clock)-before midnight = oglen saat 12den sonra.
eg = latince exempli gratia = for example = ornegin
pa (buyuk harfle arada nokta olmaksizin yazildiginda)(bkz: pa/23) = personel asistant = ki$isel sekreter
p.a. (kucuk harfle arada nokta ile yazildiginda)(bkz: pa/21)= per annum = yillik
pw = per week = haftalik
gmt = greenwich mean time = greenwich (ingilterede sifirinci boylamin gectigi yer) saatine gore
phd = doctor of philosophy = doktora
vip = very important person = cok onemli kisi
toefl = test of english as a foreign language
pd = paid = odenmistir
gmat = the graduate management admission test
gre = graduate record examinations
cp = compare (with)= kar$ilastiriniz
a/c = account = hesap
vat = value added tax = kdv
foc = free on charge = ücretsiz
fob = free on board = gemide teslim
cif = cost, insurance, freight = bedel, sigorta, nakliye
inc = incorporated = anonim, tuzel ki$ilikli
ltd = limited= sinirli $irket
abbr= abbreviation = kisaltma
jr = junior = cocugu, genelde oglu
thx= thanks = te$ekkurler
eta = estimated time of arrival = tahmini vari$ zamani
approx = approximately = yakla$ik
cod = cash on delivery = teslimde odemeli
lb = libra veya pound = 16 ons veya 453.59 grama esit agirlik birimi.
lbs = libre veya pounds (pound cogul)
mph = miles per hour = 1 saatte gidilen mil(1 mil = 1.60935 kilometre)
yd = yard = 1 yard = 91.44 santimetre
(bkz: muhtelif olculer ve tekabulleri)
ira = irish republican army = irlanda kurtulu$ ordusu
cia= central intelligence agency (bkz: #1050513)
fbi = federal bureau of investigation (bkz: #32405)
nato = north atlantic treaty organization = kuzey atlantik pakti
vegan oğlum bugün ne yedi
-
çocuklarından birine zen, diğerine tao ismini veren annenin çektiği bir video. söyleyeceklerim bu kadar.
eve gelen ustanın ayaklarının kokması
-
içimi her seferinde cız ettiren bir anı, hayatta kırıp da kırdığımı fark ettiğim zannederim ilk pottur. 1988 yılında, öyle çok küçük de değil, dokuz yaşında olduğum ve oturduğumuz ikinci eve taşındığımız sonbahardı. oturma odasına halı döşemek üzere eve iki usta gelmişti ve ben annemle beraber hayatımda ilk defa bir halının nasıl döşendiğini gözlüyor, adamların hareketlerini ilgi içinde izliyordum.
aptallık, cehalet, belki korunaklı hayat denebilir, ama o yaşımda değil nasıl olduğunu, neye benzediğini bilmek, ayak kokusu diye bir kavramın varlığından, ayakların kokabileceği gerçeğinden dahi haberdar değildim. işte bu yüzden ki, ustaları seyretmeye başlamamdan bilmiyorum kaç dakika sonra etrafı pek yabancı ve tahammülü pek güç bir koku sardığında içten bir merak içinde anneme dönüp “ya anne, burası ne koktu?” diye sormaktan hiç çekinmedim. annemin o anda bir cevap verip vermediğini, kaş göz edip etmediğini, benim orayı terk edip kokunun olmadığı bir yerlere kaçıp kaçmadığımı hatırlamıyorum. ortamdaki yeni kokuyu ortamdaki yeni insanlara bağlamak gibi basit bir zihinsel işlemi gerçekleştirememiş olduğumu görmek apayrı bir utanç kaynağı bugün bana, ama annemin adamlar gittikten sonra beni çekip, içten içe saflığıma gülse de üzgün bir şekilde “kızım ne yaptın öyle, adamların ayağı kokuyordu tabii ki, başımdan aşağı kaynar sular döküldü” demesini takip eden utanç kadar değil.
beni çok etkilemiş, çocukluğuma damgasını vurmuş bir anı olduğunu iddia edemem bunun, abartı olur. ama uzun ve düzensiz aralıklarla da olsa, kimi zaman sebepli, kimi zaman sebepsizce aklıma düşmüş ve her defasında içime hicapla hüzün karışımı hisler salmıştır. şimdi hiçbir şeylerini hatırlamadığım, halı döşedikleri o evden on seneden çok oluyor ki ayrıldığımız bu adamlar sözlerimi duymuşlar mıydı o gün işleri güçleri içinde, duydularsa bir şey hissetmişler, canları acımış mıydı, evden çıktıktan sonra bunu aralarında konuşmuşlar mıydı, yoksa hakkında bir söz edilemeyecek kadar ağır mı gelmişti onlara, ve eğer ki hala yaşıyorlarsa, benim gibi onlar da arada bir geri dönüyorlar mıdır zihinlerinde bu buruk hatıraya? bilemiyorum.
asla duyamayacak olsalar ve o özür hiçbir şeyi değiştirmeyecek de olsa o salak, densiz kız çocuğu adına defalarca özür dilemek istiyorum. bana insanları hiç bilmeden, hiç istemeden, üstelik de geri dönüşü olmayan bir şekilde kırmanın ne kadar mümkün, mümkünden de öte, kolay olduğunu belletmiş bir çocukluk lekesidir.
ingiliz erkeğine şak diye telefonunu veren kız
-
aynı iltifatları sen ben etsek, ne abazanlığımız kalır ne de sapıklığımız. elin oğlu stylish dediğinde kızın ağzı kulaklarında iki tur attı mk.
üstüne bir kelime daha edemeden ağzımıza burnumuza biber gazını sıkar polisi, jandarmayı, belediyeyi, akutu, sahil güvenliği arardı. harbiden coğrafya hem kader hem de kederdir sevgili hemcinslerim.
3 milyar avro verecekseniz hiç konuşmayalım
-
(bkz: fiş almasak ne kadar olur)
öyle bir cumhurbaşkanıki, elde hesap makinesi ile temaslarda bulunuyor. ilk defa recep tayyip erdoğan'a güveniyorum. iyi bilir para kazanmayı. bu koltuğa geldiğinde bir şeyi yoktu.
severus snape
-
yüreğimi en çok yakan diyalogu;
snape: madem ölmek umrunda değil, neden bunu draco'nun yapmasına izin vermiyorsun?
dumbledore: o çocuğun ruhu henüz o kadar zedelenmiş değil, benim yüzümden paramparça olmasını istemem.
snape: ya benim ruhum dumbledore? ya benimki?
5 mart 2022 ayçiçek yağı kuyrukları
-
akp yalayıcısı 55+ dayıların teyzelerin, siz bilmezsiniz yağ kuyrukları vardı deyişi aklıma geliyor. umarım bu sıralara da gitmek zorunda kalırsınız, temennim odur ki sefalet içinde ölür gidersiniz.
manyağın biri de yazmış yok muydu lan yalan mı diyor pahalı da olsa alabiliyorsun diyor, ulan mesele zaten pahalı olması hıyar ağası vasat herif! ulan boşu boşuna oksijen tüketiyor böyleleri kafayı yiyeceğim artık ya!