hesabın var mı? giriş yap

  • keşke'nin, eğer'in ve meğer'in nefes almasıdır.

    hayatımızda öyle ya da böyle yer etmiş bütün isimlerin, o fotoğraf karelerindeki saf halinin neden devam edemediğini, yine o fotoğraf karelerindeki saadetin neden saklı bir gerçekmişçesine uzaklaştırıldığını hiç kimse cevaplandıramaz.

    ben eski fotoğraflara bakarken, geçmişe dair hiç bir şeyi ama hiç bir şeyi telafi edemeyeceğimi çakozladığım için büyük bir kaybolmuşluk duygusu yaşar, üşümeye başlarım.

  • kaza yapıp ölür umarım içindeki.
    böyle insanlara acımam ve tahammülüm sıfır artık, sıfır.. ölün hepiniz amk.

  • ursula le guinin yazdığı müthiş ütopyadır.

    slavoj zizek bir konuşmasında, içinde bulunduğumuz onyılda distopya ve yokoluş filmlerinin, hikayelerinin artışından bahsediyordu. kapitalizm öyle derine nüfuz etti ki, dünyanın değişeceğini, başka bir biçimde yaşamanın da mümkün olduğunu düşünmektense dünyaya bir göktaşının çarpacağını, uzaylılar tarafından kaçırılacağımızı filan hayal etmek daha kolay diyordu. harbiden öyle ha. başka türlü nasıl yaşayabilirdik? acaba dünyadaki sistem böyle para pul cart curt meseleleri olmasa nasıl olurdu? baya dümdüz, basit bir hayalden bahsediyorum. "ama insanın içindeki şeytan, kötü taraf, bencillik" vs. bikbiklerine dayanabilir bir hayalden mesela. mülksüzler bu yüzden çok kıymetli. özellikle gençlik çağında okunduğunda acayip zihin açıcı, iç ferahlatıcı olabilir. evet, başka türlüsü de mümkün. he la baya mümkün yani. ikili ilişkiler, çocuk sahibi olmak, çalışmak ve hatta giyinmek, yeni elbiseler almak. hepsini düşünmüş ursula'cığım yazarken, muhtemelen roman bitene kadar kendisi de onun içinde yaşamış.

    amma bence işin ilginç, biraz can sıkıcı kısmı romanın mekanı. --- spoiler ---

    malum, roman doğa olarak dünya kadar verimli, yaşamaya müsait olmayan bir gezegende geçer. mülksüzler sürekli doğaya karşı bir mücadele halindedir. bu biraz umut kırıcı. hani insanları, birlikte güzel yaşama isteği değil de, doğaya karşı bir olma mecburiyeti yan yana tutuyormuş gibi. bu yüzden bugünle kıyaslanması biraz zor oluyor. ama bi yandan da aslında insanın doğayla arasına koyduğu mesafe, sanki doğayı yenmişiz ve ondan ayrı bir şeymişiz artistlikleri de daha net anlaşılıyor.

    --- spoiler ---

    doğayla başa çıkma, mecburen birlikte ona karşı durma, kendini savunma ve hayatta kalma dertleri insansoyuna azıcık düzgün yaşamayı mı öğretir acep? bu mudur? yahu zizek de haklı ha, distopya düşünmek, her şeyin berbat olacağını, ne bileyim robotların bizi köle yapacağını filan düşünmek başka bir dünyanın hayalini kurmaktan çok daha kolay.

  • her modelini gördük yıllardır. bugüne kadar ki favorim çeviri hatasıydı. (bkz: #7741976) gelgelelim gün itibariyla beterin beterini de gördük. şöyle ki:

    hazırlık ingilizce ara sınavı. word formation sormuşuz. bi kaç tane cümle vermişiz, birer kelimeyi boş bırakmışız. parantez içlerine de boşluğa gelmesini istediğimiz kelimenin başka bir formunu yazmışız. boşluğa kelimenin uygun formu yazılsın, biz de not verelim istiyoruz. cümlelerden birisi şöyle:

    -his ....... (ambitious) is to have his own business

    boşluğa gelmesi gereken: ambition

    (maalesef) gelen: ambiti...

    yorumsuz...

  • bu filmi sevip beğenen yazarların nicklerini bir kenara not ediyorum. 29 mart 2009 yerel seçimlerinden sonra akp olur da yüksek bir oy alır, büyükşehirleri falan kazanırsa, seçim başlıklarını kontrol edip "bu parti nasıl bu kadar oy alıyor aklım almıyor, şokşokşok, bu ülke adam olmaz" yorumları yapan yazarları ayrıca not edip bu iki grubun kesişim kümesini alacağım, bu kümedekilerin yerini bi şekilde yerlerini tespit edip burunlarına yumiyum sokacağım o yazarların. böğürlerine piknik tüpüyle vuracağım, ayaklarının küçük parmaklarını ezeceğim.

  • tweet'in altına yazılan şu yorum duygulara tercüman olmuştur!

    "muhtemelen sadece 1 caminin acilmasini mekkenin fethi sanacak kadar aptal olmadiklari ve corona kapmak istemedikleri icin evdeler"