hesabın var mı? giriş yap

  • el kitabini yapmislar bunun. bugun goz attim biraz. tam o sirada yengem.
    " su biyiklarimi alsana, hos tuy muy bisey kalmicak yakinda ama..."
    dedi.
    " olsun daha gur cikcak saclarin, hem bak kedi kuyrugu gibi kalmis"
    dedim.
    " haftaya abinle birlikte kazitcaz saclarimizi..."
    dedi.

    bana bugun, yillik aglama kotami doldurtan tedavi sekli.

  • https://www.facebook.com/…793485944/?type=3&theater

    dinde bug bulmuştur.

    ekleme: losemiyle savaşan küçükler için saçını bağışlamış ama bağış noktasından dışarı çıkınca "başörtümle gizleyecek saçım da yok, neden takayım ki?" diye düşünüp, başörtüsüz gezmeye karar vermiş. bunu da facebook'daki başörtüsü takmama özgürlüğünü savunan bu sayfaya göndermiş.

    debe editi: 19 mayıs atatürk'ü anma, gençlik ve spor bayramımız kutlu olsun. nice özgür günlere...

  • etrafta gördüğüm ancak benim yaşamadığım
    olaydır.

    genelde erkekler evlenince bekar arkadaşları ile görüşemezler kadınlarda pek olmaz bu durum. nedenini tam olarak bilemiyorum.

    ancak bildigim birşey var ki benim esimin hala bekar olan arkadaşı ile biz sürekli görüşürüz hatta benim ailem bile tanır, kendisini evlat edindiğimiz esprileri döner. bazen eşimin keyfi olmadığında onu ararım, lutfen koalayı * dışarı çıkar tavlaya, içmeye gidin havasi değişsin derim.

    daha da gelişmişi benim 15 yıllık arkadaşlarım ve eşleri ile hafta sonu gaziantep gezisi yaptık, söz konusu bekar arkadaş da plana sonradan dahil oldu ve geldi bizimle.

    sonuc olarak söyleyeceğim şudur ki: sevgili kadınlar kocalarınızın en ufak bir ayartmada kaçıp gideceğini, sizi aldatacağını ya da yanlış birş eyler yapacağını düşünüyorsanız yani bu adama güvenmiyorsanız neden evlendiniz?

    ve siz erkekler, kadının güvenini sarsacak kadar ne yaptınız? bir sey yapmadıysanız neden psikopat bir kadınla evlendiniz?

    evlilik birlikte mutlu olmak, birbirine hayatı kolaylaştırmak olmalı bence, bir de bu acıdan bakmayı deneyin ;)

  • öyle bir noktada geliyor ki hayatınıza bu, ya kabul edip yaşıyorsunuz ya da daha fazlasını isteyip risk almaya devam ediyorsunuz.

    yaş ve yaşanılan hayal kırıklığı yüzdesine göre risk alma toleransınız düşüyor, bakıyorsunuz ki küçük şeyler de sizi mutlu etmeye başlamış, kıyıya vuran dalga sesi, oturulan bir koltuğun yarattığı rahatlık hissi huzur kaynağınız olmuş, "e böyle de güzelmiş ki hayat?" derken yakalıyorsunuz kendinizi.

    bu düşünceye bir de ortağınız varsa ki bu sevdiğiniz kişi olur, ev arkadaşınız olur, olay daha anlamlı oluyor, fikirler uyuşuyor, çatışma yaşanmıyor ve "less is more"u düstur kabul etmiş hale geliyorsunuz.

    mutluluk o kadar uzakta değil aslında, hırs denen şeyin dozunu iyi ayarlamak gerekiyor sadece.

  • sol ayakla gaza sağ ayakla frene basılarak yapılıyorsa ustalık göstergesidir.

  • bu adamda oyle bir hal var ki, sanki 1940'lardan 60'lara kadar yasamis, sonra yok olmus, sonra 2000'lerde dirilmis gibi. kullandigi eski kelimeler gercekten ilginc oluyor. gecende tekerlekli sandalye basketbol macinda olaylar olmus, aysal "tekerlekli iskemle takimi" diyor. yine dikkatimi ceken meireles'in tukurmesi konusunda tahkim kurulu baskani 7 saat video izledik deyince "7 saat neyi izliyorlar bu tarzan filmi mi?" diye bir elestiride bulunmustu. ben de tarzan nereden cikti diye dusunmustum. mehmet demirkol'un dedigine gore 40'li 50'li yillarda johnny weissmuller'in oynadigi tarzan serileri olurmus, herhalde onlara binaen soyluyor dedi. tabi galatasaray lisesi mezunu olup da 2001 yilinda galatasaray'a uye olmasi da kendisinin aslinda resurrected olma ihtimalini guclendirmektedir.