hesabın var mı? giriş yap

  • ismet berkan bey yakın aile dostumuz. kendisine whatsapp'tan sordum. "ne diyorsun ismet, enteresan bir haber değil mi?" dedim. "görüntüleri izledim, çok vahim" dedi. "ya ismet bi yürü git allahını seversen" dedim. "ben de ekmeğimin peşindeyim abi :(" dedi. "seneye bir özür patlatırım olur biter :p" diye de ekledi. "kel kafandan sen suçlusun ismet" dedim. daha mavi tık çıkmadı, du bakalım.

  • karanlık değil tam tersine aydınlık dönemdir çünkü hiçbir pizzacıda, pizza yerken yanında çay içemezsin.

  • kuzey ve güney amerika'da yaşamış 3 türü olup bilimsel adı "smilodon" olan, dilimizce "kılıç dişli kaplan" şeklinde adlandırılan kedigil cinsinin ismi.

    fizik olarak günümüzdeki hiç bir büyük kedi türüne benzememelerinden ötürü standart yürüyüşlerinden tut, avlanma tekniklerine kadar herşeyi tam anlamıyla çözülememiş ve gizemli kalmıştır. yaşam ve av tarzlarına dair herşey teoriktir.

    anlatayım.

    öncelikle cins olarak günümüzün büyük kedigilleri olan ve "big 7"(büyük 7) olarak toplanan aslan, kaplan, leopar, jaguar, kar leoparı, çita ve puma'dan her hangi biriyle bile genetik olarak hiç bir yakınlıkları bulunmamaktadır ve evrimsel olarak kuzey amerika'da ortaya çıkıp daha sonra güney amerika'ya yayılmışlardır. gelmiş geçmiş en büyük kedigil cinsidirler.

    onları fiziksel olarak en kolay tanımlanabilir yapan şey olan yaklaşık 30cm uzunluğundaki ince ve uzun, bıçak gibi keskin köpek dişleri sanılanın aksine temel saldırı silahı değildir. öncelikle smilodon cinsinin bu upuzun ve görkemli köpek dişleri, günümüzün büyük kedileri gibi konik değildir. modern büyük kediler, yakaladıkları avın boğazına dişlerini geçirdikleri zaman sadece çeneleriyle baskı kurar ve üstten-alttan olmak suretiyle karşılıklı bir boğma kuvveti uygularken dişleri baskının geldiği yön itibarıyla "dikine" girdikleri için, kuvvet merkezi dişlerin tam ortalarındadır, akabinde de sağlam olmak için bu dişler konik bir şekildedirler. temel amaçları avı kilitlemektir.

    smilodon cinsinin 3 üyesinde ise bu köpek dişleri uzun olmalarına rağmen konik değildirler ve yanlardan basık olmak suretiyle yassıdırlar. bu da onları yanlara doğru olan sert sarsılmalarda şiddetli enerji piklerine dayanamayacak şekilde kırılgan hale getirmektedir. haliyle bu görkemli köpek dişlerinin bu kadar kırılgan olması, bu hayvanların bugünkü büyük kediler gibi avlanamayacağını gösterdiğinden akla gelen ilk soru "peki o zaman nasıl avlanıyorlardı?" şeklindedir. bunu anlamak için smilodon'ları diğer büyük kedilerden farklı kılan diğer fiziksel niteliklere yönelmek gerekiyor: kol ve bacaklar.

    smilodon cinsi, yaşamış tüm kedi cinslerinden farklı olarak, eşit uzunlukta uzuvlara sahip olmak yerine uzun ön bacaklara ve kısa arka bacaklara sahiptir. bu gariplik yetmezmiş gibi ön bacaklarının el parmakları normal kedigil oranlarından daha uzundur ancak daha da önemlisi, bu kediler tek kelimeyle "devasa" kürek kemiklerine sahiptirler. bu kadar dev kürek kemiklerinin olması da tek bir anlama gelmektedir: bu kemiklerin tutunup destekleyeceği devasa kaslar. yani smilodon'ların arka bacaklarından gözle görülür derecede daha uzun ve büyük olan kollarının bittiği nokta olan omuzları, adeta bir hulk edasında devasa bir kas kütlesi taşıyordu ve bu aşırı güçlü ve büyük kasların omuzlardan sonra yöneldiği tek bir yön vardı: boyun.

    smilodon cinsinin boyun kemikleri incelendiğinde, özellikle kafatasının hemen arkasından başlayan ilk 2 boyun kemiği olan ve kafayı omurgaya bağlayan başlıca faktör konumundaki atlas ve axis'in, aşırı derecede büyük, yüksek ve geniş olduğu ve omurgaya doğru devam eden boyun kemiklerinin de bu formu koruduğu görülmektedir. yani bu dev kemiklerin aşırı büyük ve uzun çıkıntıları, ayni şekilde aşırı büyük ve uzun kasları desteklemek için evrimleşmiştir. yine bu kaslar, smilodon'un başına da sıradışı bir şekilde bağlanmaktadır.

    smilodon'un kafatasında (uzun köpekdişlerinden sonra) öne çıkan başlıca şey, kafatasının boyun kasları için destek ve bağlantı noktası gören kısmının normal bir kaplan veya aslanın 3-4 katı büyüklükte olmasıdır. yani bir smilodon'un boyun kasları, kafatasını inanılmaz bir kuvvetle betondan bir kütle gibi destekliyordu.

    bu gerçeklerden yola çıkarak 2 adım geriye çekilip baktığımızda gördüğümüz büyük resim, bu hayvanların özellikle gövdenin ön tarafı ve torsosunun üst kısmının çeviklikten ziyade düpedüz "kaba kuvvet" ve "direnç" için evrimleşmiş olduğu idi. devasa pençeler kullanan devasa kolları destekleyen devasa omuzlar, ve yine kısa ve geniş kafatasının kolayca sarsılmasını engelleyen beton gibi kaslara sahip kapkalın bir boyun. yani bu hayvanlar, fizik olarak günümüz büyük kedileri gibi atletik olmaktan ziyade ayılar gibi güçlü ve dirençli olmak üzerine evrimleşmişlerdi. peki neden?

    smilodon'un uzun köpek dişleri dişleri kırılgan demiştik. ancak bu onların işlevsiz olduğu anlamına gelmiyor. her ne kadar bir dönem bu dişlerin sadece kur yapma amacıyla doğal seçilimden geçtiği düşünülmüş olsa da, yakın incelemede bu dişlerin ön ve arkaya bakan keskin taraflarının keskin tırtıklara sahip olduğu, dolayısıyla da bu dişlerin kuvvet uygulamak için değil fakat kesmek/yırtmak için kullanıldığı teorisi kabul edilmiştir. sebebi ise yine smilodon'un bir başka anatomik özelliğine bağlanmıştır: çene gücü. yani ısırık kuvveti.

    yapılan hesaplamalarda, smilodon'un ısırık mekaniklerine dair 2 şey keşfedilmiştir. ilki, smilodon'un alt çenesini 95 derece gibi saçma sapan bir genişliğe kadar açabilmesidir ki günümüz aslan ve kaplanları ağızlarını en fazla 65 dereceye kadar açabilmektedirler. ancak keşfedilen bir diğer şey ise, bir smilodon'un ısırık kuvvetinin bir modern aslanın ancak dörtte biri kadar güçlü olabildiğidir. yani smilodonların ısırık kuvveti çok zayıftır. bu da şu şekilde yorumlanmıştır: smilodonlar, köpek dişlerinin kırılganlığı ve ısırık kuvvetinin düşüklüğü sebebiyle asla ve asla modern kediler gibi yakaladıklarını çenelerinin arasına sıkıştırıp boğarak öldüremezlerdi. bu teknik olarak mümkün değildi. çünkü smilodonlar buz devrinde yaşıyorlardı ve yaşadıkları dönemin doğal habitatlarında avlandıkları avları da haliyle aşırı büyüktü: mamutlar, mastodonlar, bizonlar, dev tembel hayvanlar, dev geyikler ve dev develer bunların başlıcalarıydı. ve yine smilodonlar bu avlar için o dönemin devleri olan ve aslen bir puma türü olan amerika çitası, dev kurtlar, düz suratlı ayılar ve amerikan aslanları gibi diğer etoburlarla rekabet içindeydi. haliyle de bu rekabette aç kalmamak için farklı bir ava odaklanmış farklı bir avlanma tekniği geliştirmeliydi.

    smilodonlar da aynen bunu yaptı.

    amerikan çitası ve amerikan aslanları gibi atletik değildiler, dolayısıyla küçük ve çevik avlara karşı bunlarla rekabet edemezlerdi. dolayısıyla küçük avcıların tercih etmeyeceği, kendilerinden çok daha büyük avlara yöneldiler: mamutlar gibi devler. ancak dönemin dev otoburları da onlar için çok büyük ve zorlu bir hedefti, dolayısıyla smilodonlar, tıpkı kurtlar ve aslanlar gibi sürü halinde yaşamaya ve avlanmaya adapte oldu. ancak avlandıkları hayvanların devasa boyutları sebebiyle, normal bir kedigil taktiği olarak "boynunu ısır boğulsun" tekniği işe yaramıyordu. bundan ötürü de vücutları, bu dev avları indirecek avlanma tekniklerine göre evrimleşti:

    tıpkı her kedigil gibi onlar da pusu kurarak avlanıyordu. ancak avlanmak için saldırdıkları an, odaklandıkları tek bir mamut veya bizon bile inanılmaz güçlü bir hayvan olup yine aynı derecede sert bir direnç gösteriyordu. dolayısıyla güçlendiler, güçlendiler ve daha da güçlendiler. kuyrukları kısaldı, bel uzunlukları kısaldı, arka bacakları kısaldı. karşılığında ise bir mamutun karşısında bile yılmadan tutunmalarına ve direnmelerine yardım edecek bir kas yığınını vücutlarının ön tarafında topladılar. tıpkı bir vücut geliştirme sporcusu gibi tüm kas kütlelerini kollarında, omuzlarında ve boyunlarında geliştirdiler ve ortaya çıkan hayvan, muhteşem bir güreşçi olarak doğadaki bir boşluğu doldurdu.

    pusu kurarak avına saldıran smilodonlar, devasa pençelerini batırdıkları an devasa kol ve omuz kaslarıyla o hayvana tutunup beton bir kütle gibi kilitleniyor, savaşıp düşmüyor, yılmıyorlardı. aşırı güçlüydüler. avlarına boğazlarından değil, sırt ve enselerinden saldırıyorlardı bu şekilde kafataslarına veya kırılgan dişlerine zarar alma şansları düşük oluyordu. aslanlar gibi, bir ava sürü halinde saldırıyorlardı ve tüm av indirme teknikleri, yılmayıp yıldırmak üzerineydi. yani direnç. gerçek birer güreşçiydiler. tüm o omuz, boyun ve kol kasları bunun içindi. o keskin dişlerini ancak hayvan en sonunda yıldığında tam anlamıyla avlarına geçiriyor ve sadece eti kesip yarmak için kullanıyorlardı.

    smilodonlar, buz devrinin devasa megafaunasına tam anlamıyla adapte olmuş gerçek bir av uzmanıydılar. ancak avlandıkları avların devliği sebebiyle o kadar dar bir alanda uzmanlaşmışlardı ki, buz devri'nin sona ermesine sebep olup nedeni hala bilinmeyen, bilimin "quaternary extinction" adını verdiği dev yokoluşta avlandıkları büyük ve yavaş hayvanların hepsi yokolduğu için kendileri de beraberlerinde yokoldu. çünkü geriye kalan küçük ve hızlı, çevik ve atletik avlara yetişebilecek kadar hızlı değildiler; yakalayıp güreşebileceklerinin tamamı da yokolmuştu.

  • kardesim, yillardir dogrusunu dile getiriyoruz. 'sen de', 'o da', 'oteki de' 'beriki de' anlamiyorsunuz. herhalde 'sende' bir sey var. isi inada sokan sensin. dogru 'sekilde' kullan, bu 'is de' huzur 'icinde' cozulsun.

  • izledikten sonra çevremi ve olayları gözlemleyerek inanılmaz çıkarımlarda bulunmaya başladığım dizi:

    "banyonun ışığı yanıyor, içeride biri var. kardeşim yanımda olduğuna göre demek ki annem."

    gibi.

  • taktik basit;

    şimdi bu adamlar euro ile maaş alıyor. türkiye ekonomisi ne kadar çökerse euro da o kadar artıyor. adam 2000 euro maaş alıyorsa 1-2 sene önce 6000 tl almış olup gelip burada harcıyordu. şimdi ise 8000 tl'ye denk geliyor. seneye 10 000 tl olacak belki.

    türkiye ne kadar kötüyse o kadar iyi yani onlar için. para kazanıyorlar bu işten.

  • "açık sözlü olmak iyidir. en kötü ihtimalle sonradan kaybedeceklerini en başta kaybedersin."

    hayat felsefesi yapılası bir söz. kaybetmek degil, fazlalıklardan kurtulmaktır belki de...

  • david weber'in honor harrington serisinden, hayatımda grdüğüm en "abi gel senle bir rakı içelim" karakterlerden biri olan karakter.

    ilk kitapta karşılaştığımızda horace harkness bir chief petty officer'dir. (kıdemli üstçavuş) kariyeri boyunca 12 kere senior chief (başçavuş) olma şansını yakalamıştır, hatta iki kere olmuştur da, ama horace harkness'in iki küçük sorunu vardır.

    birincisi, çarşı izninde herhangi bir mekanda bir marine uniforması görürse, üniformanın içindekini hastanelik etmenin kendisi için nefes almak gibi fiziksel bir zorunluluk olması...

    ikincisi de tanrı, kraliçe ve amirallik lordlarının büyük bilgeliklerine rağmen yaptıkları ufak hataları düzeltmek adına kendini aynı gemiyi paylaştığı silah arkadaşlarına gemide normalde bulunmayan ufak tefek rahatlıkları sağlamayı kendine bir görev edinmiş olması.

    ama harkness buna rağmen donanmadan atılmamıştır, çünkü çoğu zaman eline geçirdiği herhangi bir elektronik parçasıyla yapabildiklerini buweaps'taki r&d uzmanları aylarca düşünüp çözememektedirler.

    bir sokak dövüşçüsünün suratına, bir dövüş horozunun duruşuna ve ustura keskinliğindeki bir zekaya sahip bu ihtiyar kurt, honor harrington'un kuyruğuna takılıp genç teğmen scotty tremaine'i kanadı altına aldıktan sonra hayatta pek bir ileri gitmiş...

    --- spoiler ---

    ...hatta honor harrington hikayesine dahil olmuş en korkutucu kadınlardan biri olan marine başçavuşu iris babcock (ki sıradan humanoidleri çekirdek gibi ayıklamak üzere tasarlanmış ana karakterimiz bu abla tarafından er meydanında patates çuvalı gibi sağa sola savrulmaktadır. askere gitmiş vatandaşlarımızın gördükleri en felaket başçavuşu hatırlamasını istiyorum. işte o ceberrut başçavuş bu ablanın yanında masum kedi yavrusu gibi kalıyor) ile dünya evine girip evinin erkeği, üstüne bir de çektiği bir başka akla hayale sığmaz kulamparanın neticesinde sir horace harkness bile olmuştur.

    --- spoiler ---

  • kitaplarını düşünüyorum. bir kez gittiğim konferansını, ve o konferansta "bu adamın öğrencisi olmak ne büyük şanstır" diye iç geçirdiğimi düşünüyorum. çıktığı televizyon programlarını düşünüyorum.

    bu adam şu an hapiste. melih gökçek başkentin belediye başkanı. şaban dişli, zahid akman dışarıda. kemal unakıtan muhtemelen yatakta. cleveland'dan, rabbinin gösterdiği hastaneden döndü. oğlu yumurta işlerinde ne durumda bilmiyorum. necmettin erbakan da hapiste değil. kadir topbaş istanbul büyükşehir belediye başkanı. recep tayyip edoğan türkiye'nin başbakanı. abdullah gül cumhurbaşkanı. haşim kılıç anayasa mahkemesi başkanı. hüseyin çelik milli eğitim bakanı.

    erol manisalı hapiste.

    hüseyin üzmez dışarıda, erol manisalı hapiste.

  • şahsen ben kırmızı ruja bakarak 31 çekmekten derin bir haz alıyorum. tek sebebi bu. laikçi olduğum için aklım fikrim hep sik sokta.