hesabın var mı? giriş yap

  • turkiye'nin en yakisikli aktoruydu belki de yillarca. kendi deyimiyle 'derdi ve kavgasi olan' filmlerde yer almak istedi. bu yuzden ertem egilmez'e rest cekip arzu filmden ayrildi. bir daha is bulamamayi goze alarak. 80 darbesi sonrasi hapishanede iskence gordu.

    haksizliga karsi kavgasi hic bitmedi onun. iki gram tipiyle paraya para demeyen aktor bozmasi tiplerin oldugu alemde, o hic kendini bozmadi, adam gibi yasadi. susanlardan, isime zarar gelmesin diyenlerden olmadi hic. haberi alinca abimi kaybetmis gibi oldum sanki. seninle ayni topraklarda nefes almak onurdu tarik akan.

  • + özgeçmişinizde son iki yıldır nerede çalıştığınız belirtilmemiş?
    - çok gizli bir projede çalıştığım için onu yazamadım oraya tabi.
    +ne kadar gizli?
    -çook!
    +kamuyla ilgili bir iş mi?
    -kamu vaaaar, özel sektör vaaar, amerika vaar.

    yemediler.

  • türk çocuklarına hakettiği gibi anlatılmayan ve tanınmayan kahraman şehidimiz.

    cengiz topel’in cesedini görenler arasında bulunan eşref düşenkalkar şöyle diyor:

    ‘’birleşmiş milletler askerlerinin temsilcileri önünde aziz şehidimizi gördüğüm gün, hayatımın en ıstıraplı günü idi. ana vatanla yavru vatan arasına çelik kanatları ile köprü kuran topel'imize son bir defa daha baktım. baktım ki; kahpe rumlar sol gözünü tahrip etmişler, pazılarını matkapla oymuşlar, kafatasının sol tarafına beton çivisi çakmışlar, sol ayağını kırmışlar, bu yetmiyormuş gibi boğazından göbeğine kadar göğsünü yarıp çuval diker gibi dikmişler. (bir doktorumuzun beyanına göre iç organlarını çalmışlar, kalp ve ciğerlerini) bir ara yumruklarını sıkmış, dişlerini kenetlemiş, ideal vücutlu cengiz topel’imize kahpece yapılanları düşündüm ve o an allah’ın bana lütfetmiş olduğu tebessümü rumların çaldığına inandım ve yemin ettim:

    yunan sözü lügatlerde durdukça, bu kin benden vallahi de gidemez.’’

    (vehbi zeki serter, kıbrıs’da rum - yunan saldırıları ve soykırım, atase, s.231-236)

  • insanı kısa sürede şekle sokan diyet. ara öğünleri atlamıyoruz ki vücut dürümsüz kalmasın.

    sabah: bir kibrit kutusu dürüm, çay, lifli dürüm.

    ara öğün: bir kase dürüm, soda.

    öğle yemeği: bir tabak dürüm, yanına bir kase dürüm.

    ara öğün: bir avuç dürüm.

    akşam: dürüm+ayran.

    ekleme: bu entry kanzuk'un kilosu üzerine espri yapmak amaçlı yazılmamıştır. olayın çıkış noktası tamamen her gördüğümde güldüğüm şu görseldir. bu entry'i de kendisinin hoşgörülü bir insan olduğunu düşündüğüm için yazdım. olmasaydı çoktan uçmuştum zaten.

  • 'eski halil bezmen' ulkesine ve insanina edebilecegi her turlu maddi ve manevi tecavuzu edip, (vergi borcu, ssk borcu, hileli iflas, dolandiricilik, tarihi eser kacakciligi, vs. gibi ), akabinde salya sumuk 9 sene amerikaya kacip, batan geminin mallarini esinin uzerine gecirip, geri dondugunde de sembolik bir sure icin hapis yattiktan sonra davalarinin bir cogundan beraat eden, renkli, regarenk sahsiyettir.

    hikayesi burada bitmez, yenilenir, sozlukte de onceden tahmin edildigi uzere (bkz: #2550876) bambaska olur biri olur, '55 yillik halili gomdum' der ve postmodern dervis piskinligi ile bir de otobiyografi yazdirilir kendisine.

    http://www.sabah.com.tr/…p/gnc124-20060430-102.html

    butun kitap boyunca, mandik attigi ulkesi ve calisanlarinin ahini hice sayip, cayir cayir yaktigi servetinin ortasinda ellerini havaya kaldirip 'bakin bana ne yaptilar' saskinligi icerisinde ki neron ayagindadir. gecmisine bakip bu denli sacma sapan dersler cikarabilmis bir insanin nasil olup da hatalarindan ogrenebilecegini, yeni bir insan olabilecegini dusunup durursunuz kitabi okurken. daha da beteri kitabi okudugunuz icin kendinizi de bu zevzek duzenin bir duzuleni gibi hissedersiniz.

    ancak konu ile ilgili en buyuk soku kendisine sempatiyle bakan, 'ne de olsa cezasini cekmis bir arkadasimizdir' alaturkaligini gosteren balik hafizalilari gorunce yasarsiniz.

    bu arkadaslara suc ve ceza yi okumalarini mi tavsiye etsem, vergi kanunu uzerine konusup o zamanin parasiyla trilyonlari bulan odenmemis verginin hepimizin, tuyu bitmemis yetimin cebinden ciktiginimi anlatsam, ceza evlerine gidip yillarca yatan mahkumlarla, dusunce suclulariyla sohbete mi davet etsem, yoksa hepsini birakip soyle bir disari cikip temiz hava mi alin desem, bilemiyorum.

    allah bu ulkenin yardimcisi olsun. olmazsa gulenimiz daha cok olur, daha cok otobiyografiyi tersten okuruz.

    (bkz: tersten okumak ve seytan korelasyonu)