hesabın var mı? giriş yap

  • az önce oyumu kullandım ve gördüğüm lüzum üzerine bu çağrıyı yapma gereği duydum. gördüğüm lüzumun nedenine gelince...

    oy vermek için sırada beklerken görevlilere sordum:

    - sayımı izleyebileceğiz değil mi?
    - yoo, onu da nerden çıkardınız?
    - ben şimdiye kadar çok seçim gördüm. sayım her zaman herkese açık yapıldı.

    sonra lafa başka biri girdi:

    - arkadaşım, ben sandık başkanıyım. saat 17:00'den sonra içeriye kimse alınmayacak. polis geldi böyle söyledi.
    - yahu o zaman açık sayım ilkesi nerde kaldı?
    - partilerin görevlileri var zaten.
    - parti görevlisi olmak zor bir şey değil ki... ben de istediğim partiden görevli olabilirdim.
    - valla bize söylenen bu.

    başka biri:

    - şüpheniz olursa itiraz edersiniz, yeniden sayım yapılır.
    - itiraz hakkı şeffaflık sağlamaz. kaç kişi itiraz hakkını kullanır hem? şeffaflık herkesin izlemesine açık olmayla sağlanır. bakın ne diyorum, ben şimdiye kadar hep sayımların herkese açık yapıldığını gördüm.

    sandık başkanı:

    - demek ki yeni yasayla değişmiş.

    oyumu kullandım. sandık başkanının yanına gittim:

    - afedersiniz, vaktiniz varsa ve zahmet olmayacaksa, ysk'nın size gönderdiği kitapçıkta "sayıma görevlilerden başkası alınmayacak" talimatını bana gösterebilir misiniz?
    - tamam.

    gitti, kitapçığı aldı, geldi. kitapçığın arasındaki görevli kağıdını gösterdi:

    - bakın bu sandığın başkanı benim.
    - tamam onda sorun yok. görevlilerden başkasının alınmayacağı talimatını gösterebilir misiniz?
    - ha o kitapçıkta yok. polis söyledi onu.

    küplere binivermişim:

    - arkadaşım sana polis talimat veremez. sen sandık başkanısın. sana sadece ysk talimat verebilir. sen bu kitapçıkta yazanları uygulamakla yükümlüsün. ben 17:00'de gelip kapıdan da olsa bu sayımı izleyeceğim. arkadaşlar! oyunuza sahip çıkın! saat 17:00'de sayımı izlemeye gelin. kapı kapatma hakkına sahip değiller.

    ***

    polis hükümetin adamıdır. sandık başkanına bu tip talimatlar veremez. gerekirse sandık başkanı polise talimat verebilir. umarım münferit bir olaydır. ama aldığım kokular münferit olmayabileceğini hissettiriyor. akp, seçimin şeffaflığını gasp etmek isteyebilir. buna izin vermeyelim. herkes eline kalemini kağıdını aslın, oy kullandığı sandığa gitsin, sayımı izlesin, açılan her zarfta, çıkan partiye çentik atsın; herkes kendi sandığının sayım sonucunu birebir gözleriyle görsün.

    ***

    ekleme: oy ve ötesi'ni aradım. 298 sayılı seçim kanununun 95. maddesine göre herkesin, seçmeni olduğu sandığın sayımını izleme hakkı olduğunu, engelleme olursa şöyle söylememi söylediler:

    "bu sandığın seçmeni olarak sayımı izlemeye hakkım var. izlememi istemiyorsanız bu durumu birlikte tutanaklayalım."

    tutanaklamaktan imtina etmesi de aynı kanunun 165. maddesine göre suçmuş. imza atmazsa sandık görevlileriyle tutanaklayın. onlar da atmazlarsa, şahitlerinizle birlikte tutanaklayın ve savcılığa suç duyurusunda bulunun.

    ***

    ekleme-2: adıyaman, ağrı, artvin, bingöl, bitlis, diyarbakır, elazığ, erzincan, erzurum, gaziantep, giresun, gümüşhane, hakkari, kars, malatya, kahramanmaraş, mardin, muş, ordu, rize, siirt, sivas, trabzon, tunceli, şanlıurfa, van, bayburt, batman, şırnak, ardahan, ığdır ve kilis’te 16.00, bu illerin dışında kalan illerde ise 17.00'da oy verme işlemi bitecek, sayım başlayacak. sayım saatini kaçırmayın.

  • ben burada ortağa değil katil olan adama aciyorum keşke ikisinin de dünyasını mahkemelerde karartsaydi ama başa gelmeden konuşmak kolay

  • http://i.hizliresim.com/9g8298.jpg

    edirne-merkez, kocasinan mahallesinde samsung k zoom ile çekmiş oldugum bir resmi.

    benim önerim bunu dinlemeniz. üstelik ay ışığı ile ilgili çok anlamlı bir hikayesi de var:

    bir gün beethoven, bir arkadaşı ile birlikte viyana sokaklarında dolaşmaktadır. tam bu sırada bir apartmandan piyano sesi geldiğini duyar ve kafasını kaldırıp bakar. apartmanın ikinci katındaki cam açıktır ve ses oradan gelmektedir. arkadaşına, çalan kişinin muhteşem çaldığını ve onu görmesi gerektiğini söyler. ikisi birlikte ikinci kata çıkıp kapıyı çalarlar. kapıyı açan kadın, beethoven’ı hemen tanır ve şok olur. beethoven, piyano sesine geldiğini ve mutlaka çalan kişiyi görmek istediğini söyler. kadın, piyanoyu çalanın kızı olduğunu ve tanışmaktan mutlu olacağını belirterek onları içeri alır.
    beethoven, piyano çalan kızın olduğu odaya girer. annesi kıza, beethoven’ın geldiğini söyler ve kız çok heyecanlanır, hemen ayağa kalkar, fakat kız kördür. bunu gören beethoven, “lütfen benden birşey isteyin” der, maddi bir şey isteyeceklerini düşünerek. kızın cevabı şu olur; “ben hiç ayışığı görmedim, bana ayışığını anlatır mısınız?”
    bunun üzerine beethoven piyanonun başına geçerek, ayışığı sonatını, doğaçlama olarak besteler.

  • günlerden bir gün, köylerden birinde bir çiftçinin eşeği kör kuyuya düşer.

    eşek saatlerce acı içinde kıvranır ve bağırır. sesini duyan sahibi gelip baktığında zavallı eşeği kuyunun dibinde görür.

    çaresiz çiftçi köylüleri yardıma çağırır. köylüler kör kuyudaki eşeği kurtarmak için ne yapacaklarını düşünürler ama sonuçta onu kurtarmanın imkânsız olduğuna ve bunun için çalışmaya değmeyeceğine karar verirler. tek çare, kuyuyu toprakla örtmektir. herkes ellerine aldığı küreklerle etraftan kuyunun içine toprak atar.

    zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkerek dibe döker. bir süre sonra ise ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an biraz daha yükselir ve sonunda yukarıya kadar çıkar. köylüler kuyudan dışarı çıkan eşeğe çok şaşırır. işte hayat da bazen bizim üzerimize yüklenir ve üzerimiz toz toprakla örtülüyormuş gibi olur.

    bunlarla baş etmenin tek yolu, yakınıp sızlanmak değil, düşünüp silkinmek ve kurtulmak, aydınlığa adım atmaktır. kör kuyuda olsak bile.

  • ne kadar güzel mühendislik örneği olduğunun anlatıldığı entryler var. alt küresel kısımın ısının muhafazasında etkili olduğu gibi üst geniş kısımın ise içimini kolaylaştırmaktadır. ayrıca soğuk kış günlerinde ince belli olması hem avuca sığmasında olduğu gibi üst bölgeyi de hızlı ısı değişimine imkan vermesinden -soğuttuğunda- dolayı elde tutmayı da kolaylaştırmaktır. üstelik hızlıca içip ağzın yanmasını da bir miktar engellemektedir. içine çay kaşığı girdiğinde de harika ses vermektedir.

    gelelim işin başka bir boyutuna viskileriyle ünlü irlandalı bir grup viski tadımcı -çay bardağıyla rakı içenlere afra tafra yapan içimizdeki irlandalılara inat * - en iyi viski bardağı icat etmek için çeşitli viski bardaklarını denemişler ve en iyi sonucun - bingo- türk usulü çay bardağıyla olduğunu tespit etmişler. ve eşsiz viski bardağı için uzun uğraşlar sonucunda türk çay bardağı tipini kullanarak şu görseldeki bardağı meydana getirmişler.

    türk tipi çay bardağı hakkında ise uçuculuğu yüksek olan etanolu hapsederek burunlarına sıfır alkol kokusu geldiğini ve viski aromasının daha güzel gelmesiyle içiminin en güzel hale geldiğini belirtmişler.

    kaynaklar youtube 1 ve 2

    bonus: (bkz: tek oturuşta 12 bira içtim yalanı/@maksim valerus)

  • sevgili oldugundan süphelendigim bir çift.
    kiz, son derece masum bir soru soruyor:

    - sen spider man 2'yi görmüs müydün? ben çok etkilenmistim.
    - etkilenmis olabilirsin de... söylemen biraz ayip olmuyo mu?
    - niye?
    - e spider man'in çüküne bakmissin, daha ne olsun?
    - ay manyak misin yaa?
    - ya spider man'inkine bayildim demedin mi?
    - ahahah, spider man'inki degil... spider man 2.
    - haa... sey... pardon o zaman.

  • yazılı gibi başlayıp sonunda sözlüye çevrilmiş cümle.

    - hocam müsadenizle önce kubarı basabilir miyim?
    + evinde niye basıp gelmedin çocuğum!
    - akşam aradım torbacımı ama telefona cevap vermedi ipne, sabah gelirken alabildim anca
    + doğru dürüst bi torbacı bulaydın kendine, otur sıfır!
    - o_0

  • çekimlerinin ne kadar özenilmiş, kurgusunun ne kadar güzel olduğunu düşünürken bir yandan da beni bir huzur, hüzün ve sükunet hali aldı. bir de o zamana ve oraya özlem duydum. bunun adı:

    (bkz: fernweh) almanca'da "uzaklara gitmeyi özlemek" anlamı olsa tam manası "hiç gitmediğin bir yere özlem duymak" bu kelimenin. işte bu videoyu izleyince tam da bu hisse kapıldım. üstüne bir de sözlükten iki kişinin orayla ilgili anılarını okuyunca iyice garip oldum.

    o videodaki herkesi, hepsinin hikâyesini merak ediyorum. o çocukların şimdiki hali nasıl, neredeler? köpeğini gezdiren siyahi abi hala hayatta mı? o kamerayı eliyle kapatan abi neler yapıyor? yeşil gömlekli adam ve yanındaki kısa boylu sevgilisi evlendiler mi ayrıldılar mı? bu düşüncelerden alamıyorum kendimi.

    bir de fark ettiniz mi bilmiyorum ama çok klasik giyinen ve klasik stile sahip olan insanlar hariç herkesin kılığı kıyafetinden bunun başka bir döneme ait olduğunu anlıyor insan. video sanki dün çekilmiş gibi 1080i 60fps olsa bile...