hesabın var mı? giriş yap

  • "ahahaoui diye topçu var lan. venlo'da. doğunca çok mutlu olmuşlar heralde adamın adı gülme efekti amk"

    fm mudavimi bir arkadaş.

  • bana yapılanları anlatayım:

    + 3-4 yaşlarındayken, gazoz ile gelen ablanın çiş diyerek zorla içirmesi.
    + yüksek bir duvardan kafa aşağı ablaca düşürülmek.
    + ailenin, japonluk derecesinde çekik gözlü tek ferdi olduğumdan, seni japonya'dan getirttik diyerek ablaca ağlatılmak.
    + yüklüğe çıkarıp üzerime yorganları yığmak.

  • tekrarın tekrarının tekrarının tekrarını yapan program. tekrar içinde tekrar. tekrarception.

  • "ayşe'yle gülcan'a sormam lazım bi :/" demektir esasen.

    yanındakiler onay verirse, doğru bir şey yaptığını söylerlerse o zaman tatmin oluyor milletimiz, bu kaçınılmaz bir gerçek.

    düdüt: yaşlanmışız tabi amk, "ayşe'le gülcan mı kaldı, aslı'yla ece onlar" diyorlar, haklılar sanırım :s

  • bu google ve facebook başta olmak üzere akla gelen bütün teknoloji şirketlerinin verilerinin toplamından fazla. üstelik bu veriyi 700 bin yıldan uzun tutabiliyor (dvd’ler 100 yılı bile göremiyor mesela). saklama süresi en az 2 bin yıl olarak hesaplanmış. *

    şimdi bunu yaratan tanrı, aynı zamanda 'muhammed'in evine yemeğe çağrılmadan girmeyin' der mi?

    büdüt: ateist değilim, deistim, tanrı'yı din vs göndermeyecek bir mühendis olarak hayal ediyorum.

    debe: normalde debe editi girmem lakin bugün günlerden beşiktaş, başarılar beşiktaşım.

    edit3: teşekkürler beşiktaş'ım, çok güzel bir gün. .

  • istanbul'da okumaya gelen adama bile çomar diyecek kadar izansızları göstermiştir.

    ne çomarlığını gördünüz de hemen yapıştırdınız lafı? hey allaam ya.

  • astrolojiyi yerden yere vurduğu için eleştirildiğini duydumya artık gözlerim açık gitmem.
    astrolojinin bilim dışı olduğunu, bilimi geçtim tamamen yalan yanlış antik masallar temelli bir safsata olduğunu bugün aklı başında herkes bilir.
    astrolojiyi eleştiren, inkâr edenleri yereceksek tüm bilim camiasını işin içine katmalıyız.
    konu hakkında yaptıkları videoda anlattıkları tamamen bilim dünyasının görüşlerini yansıtmaktadır. bir şeyin "kadim" bir geçmişi olması onu gerçek kılmaz, hatta söz konusu bu tarz muğlak kavram ve inançlarsa onu tamamen yalan yapar çünkü atalarımız sadece gözlerinin gördükleri ve akıllarının erdiklerine anlam yüklediler. şimdi ise teknolojinin o imkanları ile çok çok daha ötesini görüyoruz.

    kısaca burçlar, fal falan batıl bir eğlence aracı olarak günümüzde varlığını sürdürüyor. ama bunu ticarete dökmüş dolandırıcılardan aman uzak durun, paranızı bunlara kaptırmayın.
    bu işi profesyonel yapan her astrolog dolandırıcıdır unutmayın.

    edit: oha lan ne fav almış. hurafeler yerine bilime inanan tüm yazarlara teşekkür ederim.

  • adamlar bildiğin türkiye'de hayrına çalışıyor amk. ayda 8 papara ile 4 lira. şimdi gitsem bakkaldan bir doritos alsam 15 lira veririm. beleş kargo,her ay beleş triple a oyun, bi de prime video.

    elin amerikalısı bile buranın garibanına bizim devletten daha iyi bakıyor yemin ederim.

  • bölgeye, kente göre değişen bir kavram.kimi 2 süper film olur, kimi süper olmasa da 3 film olur.bunları bir başlık altında toplamak anılarımıza zarar verir.ayrıca show tv starlarından emanuelle ayrı justine ayrı değil mi?neyse mevzumuz bu değil elbette.çok saçma çünki.
    uzatmadan mevzuyu anlatıyim.biz ortaokuldayken bizim şehirde de var idi bu sinemadan.hem de şehrin göbeğinde.uzaktan uzaktan afişleri keserdik anca.bazen türk filmleri olurdu hasan değil basan alır, kartal pendik gittik geldik, bu kutu başka kutu gibi yaratıcılık sınırlarını zorlayan film isimleri.biz çok tartıştık bi gün arkadaşla ve arkadaşa: 'olum kentin göbeği, girerken çıkarken bi tanıdık görür, rezil oluruz!' dedim.kerhanacı da nerden öğrendiyse: 'olm ergenlik bu, anlayışla karşılarlar, bunlar bizim ihtiyacımız!' gibi, felsefik bi kalıba sokmaa çalışıyor kendini.bi gün cesaretimizi toplayıp gittik.girdik içeriye, on kişi var yok.bi amca vardı en arkada, kasketli, bi elinde tesbih, bi eli zikinde, töbe töbe..bi zikine, bi yüzüne baktık, başımızla hafif selamladık hörmeten.neyse ortalara oturduk.eski bi salon, oturaklar tahtadan, döşemeler ahşap.içeride kesif bi koku..ilk film soft, biz ilk filmde fena olduki tuvalete kaçtık.ikinci ve üçüncü film şiddet içeren sahneler vardı.neye uğradığımızı şaşırdık tabi.salondan gıcırtılar ve kemer sesleri ve düğmeli kot pantolonlardan düğme sesleri yükselmeye başladı.biz de işe giriştik utana sıkıla.ulen daha ne olduğunu anlamadan önümüzdeki bir genç delükanlı bize döndü ve:' 31 mi çekiyonuz leeen!çekin çekin!' dedi.ve önüne dönüp, söylemini eyleme döktü.şaşırdık tabi.ama ilginç filmler oluyordu.anlatırsam büyüsü kaçar mı,kaçmaz.bi tanesinde mesela, atv motorun üstünde samanlıkta..zihinlerimiz açıldı tabi..vay be ne düşünceler, fantaziler, dedik.neyse ne.bir rivayete göre bizim havasını teneffüs ettiğimiz salonda garip bi olay vuku bulmuş.arkadaşlar gitmişler bigün, birisini arkaya oturtmuşlar.gerekçesi ise: 'birader sen çok attırıyon, üstümüze başımıza gelmesin!'.çocuk kabul etmiş arkaya oturmuş.ama arkada başka şeyler olmuş tabi..çok amiyane oluyor farkındayım.ama mühim mesele.uzadı da.toparlarsak, arkaya oturtulan arkadaş, yani tanımlamamıza tıpatıp uyuyor, arkadaş olmanın, arkada olmanın hakkını, öndeki arkadaşının kafasına bir güzel vangogh sarısı, sarı mercedesi, ne bileyim balkız..değişiyor işler işte.ama yakın tarihte önemli bir şeysi var bu sinemaların.