ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
çanakkale köprüsündeki mühendislik hatası
-
(bkz: captain here)
köprülere binen 2 çok büyük yük vardır.
1- üzerinde hareket eden araçların yarattığı eşlenik rezonans:
araçların süspansiyonları ile yumuşattığı haraketler araçların aynı anda çoğunluğu arasında aynı frekansa ulaşırsa köprüyü esnetip yamultmaya başlar. bu yüzden köprülere frekansları farklılaştırsın diye ufak virajlar, tümsekler ve minik kasisler konulur.
bu videoda açıkça anlaşılabilir
2- rüzgar rezonans yükü:
köprüler genelde iki vadi arasına kurulur. bu yüzden vadilerden akan sert rüzgarlara maruz kalırlar. yapısal olarak bu yük düşünülmezse köprüye binen yük köprüyü yamultmaya başlar.
bu videoda açıkça anlaşılabilir
tüm bunlardan kurtulmak için köprünün gidiş - geliş yönleri arasına hava akımını parçalayacak detaylar da ekleyerek bir açıklık bırakılabilir. düm düz ve sabit hızların yaratacağı eşlenik rezonanstan korunmak için ufak virajlar, tümsekler ve minik kasisler eklenebilir. ayrıca köprü bloklar halinde yapılır ve iki bloğun bir birine bağlandığı noktalar arası esnemeyi sağlayacak detaylar eklenir.
bu tuhaf tasarımın sebebi binecek aşırı yükleri dağıtmak ve önlemektir.
30 mayıs 2023 dolar kuru
-
bakın, lütfen kulak verin bana:
ak parti'ye oy verdiğini bildiğiniz, emin olduğunuz insanlar ortalama 3 ay içerisinde ağlayıp sızlanmaya ve muhtemelen sizden para istemeye başlayacaklar.
bu durumda ne yapacağınız önemli:
benim tavsiyem sakın ola seçimlerini eleştirmeyin. siz de zor durumda olduğunuzu söyleyin, yardımcı olamayacağınızı ifade edin. daha iyi olacak inşallah deyin. ama dalga geçer gibi değil. gerçekten inanarak...
bu insanların karşısında bir blok olmayın, birleşmesinler. yavaş yavaş kendilerini tüketsinler, birbirlerinden uzakkaşsınlar. kayıtsız kalın.
hiçbir şekilde siyasi bir tartışmaya girmeyin, fikirlerinizi sorarlarsa "ben bu işlerden pek anlamıyorum." deyin geçin.
doğru bildiğimizi söylemek işe yaramadı. artık bu insanlarla konuşmayalım, kulaklarımızı da tıkayalım.
alec baldwin'in görüntü yönetmenini öldürmesi
-
tanıdığım, çok tatlı bir insandı halyna hutchins. sinema okuluna hayatını değiştirme kararıyla, "ilerlemiş yaşına rağmen" birkaç sene önce gitmiş, son 4-5 senedir de yeni yeni büyük işler almaya başlamış, 1-2 sene önce de geleceği en parlak sinematograf ödülü almıştı. bu son projeden, new mexico'da olmaktan çok mutluydu. şanssızlık... büyük şanssızlık... bu arada belirtildi mi bilmiyorum ama bahse konu yaralanan (ciddi yaraları olan) diğer kişi de yönetmen joel souza'dır.
bisikletle işe gitmeyi medenilik sanan insan
-
kısmen haklı.
doğru olan şu, bisikletle işe gitmek doğrudan medeniyt değildir.
bisikletle işe gitmek istediğinde sorunsuz bir şekilde "gidebiliyorsan" işte o medeniyettir.
sonsuza kadar bakma isteği uyandıran gif'ler
hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları
-
onbir, oniki yaşlarındayken arada annemle beraber gündeliğe giderdim. genelde büyük temizlik yapılacaksa ek yardım olarak. anneme beş veriyorlarsa bana da iki, üç verirlerdi. şimdi düşününce, çok küçükmüşüm ama erken gelişmiştim. bir de fakir fukaranın çocuğu pek çocuk olamaz. çocuk olmaya vaktimiz de paramız da yoktu. neyse bu bir başka entry konusu...ben aslında başka bir şey anlatacaktım;
yine annemle gündeliğe gittiğimiz birgün, evini temizlediğimiz kadının eşi, mahmut amca, ertesi gün okuldan sonra onlara gitmemi ve bana kışlık ayakkabı alacağını söyledi. annem de okul çıkışı mutlaka gelmemi söyleyince gittim mecburen. mahmut amca ile kapıda buluştuk, sonra beraber yakınlardaki bir ayakkabıcıya gittik. annem gelseydi bari ama gelmedi. calismasi gerekiyordu çünkü. mahmut amca'yla ayakkabılara baktık. bir tane denedik, aldık ve çıktık. sanırım hayatımın en mutsuz günlerinden biriydi. ayakkabı alındıktan sonra da, eve geldikten sonra da sadece ağlamak istediğimi ama kendimi tuttuğumu hatırlıyorum. bir de sonradan mahmut amca anneme asık suratlılığımdan dem vurmuş. sanırım bunu, ayakkabı alındıktan sonra sevinçle bacaklarına sarılan bir çocuk hayal ettiği halde, eskisinden de mutsuz bir çocukla karşılaştığı için hayal kırıklığı ile söylemişti. aslinda cok iyi niyetli bir adamdi ve ailece cabamizi takdir ediyordu.
buraya nereden geldim peki...dün nuri bilgi ceylan'ın kış uykusu nu izledim...orada da vicdanını (ki vicdan genelde korkakların sevdiği bir sözcüktür ve öncelikle güçlüleri dehşete salmaya yarar.)* rahatlatmak için fakir bir aileye para vermeye çalışan kadına kızarken hatıralar beni buralara getirdi galiba. kadın parayı açıklama yapmadan gizlice kapıya bırakabilirdi...ama hayır, o şık kıyafetleriyle yardım ettiği ailenin gözlerinde sevinç görme, minnet duygusuyla sarmalanıp sarılma ve başkalarının mutluluğuyla mutlu olma fikrinden ziyade, mutluluğu için teşekkür edilmesiyle tatmin olma yolunu seçtiği için.
çoğu zaman insanlar egolarına yenik düşüyorlar, birilerine yardım etmek güzel de teşekkür beklemek niye? teşekkürü bırak da arkandan etsin. illa yüzüne edilince ne oluyor?
bir çocuğu mutlu edecekseniz o çocuğa yapılacak yardımın gizli olmasına, hatta çocuktan bile gizli tutulmasına dikkat etmeniz lazım. eskiden bir laf varmış, sağ elin verdiğini sol el görmeyecek diye, ne doğru laf.
bana şükret, sayemde bak yine iyisin'le iyi edilemiyor. kış uykusu bunun gibi pek çok anımı canlandırdı. daha gelirim ben buralara.
* filmden alıntı
havaalanı saldırısı araştırılsın önergesinin reddi
-
chp, mhp, hdp araştırılsın derken, akp araştırılmasın demiştir. siz hala terör saldırılarından hükümeti sorumlu tutmak başlığında tespit sıçın. adamlar araştırılmasına bile müsade etmiyor.
unutma, unutturma
"halk size oylarını verirken benim can güvenliğimi mal güvenliğimi sağlayacaksın diye veriyor." - r.t. erdoğan
"siz bu saldırıyı yapanları neden takip etmediniz. sizin istihbarat teşkilatınız çalışmıyor mu?" - r.t. erdoğan
kendine acı çektirme yöntemleri
whatsapp'tan terk eden sevgili
-
gene iyidir. hatta çok iyidir... ben sms’le terk edilmişim. evet, edilmişim! anlatayım.
yıllar önce...
efendim, o ara sevgilim(bkz: tus)a hazırlanıyor, pek görmüyorum. istesem görürüm de, kafa beyin bırakmıyor... düşün, deneme sınavı anlatıyor!
bir gün dedim ki; “sen sakin sakin çalış, zaten 1 ayın var, ne uyuduğun saat belli, ne uyandığın... konuşmak istedikçe sen beni ara.” (valla pislik yapmıyorum, seviyorum üstelik. ama elini yüzünü yıkayacak hali yok, nerde kalmış birlikte zaman geçirmek.)
sınava girdi, memleketine gitti... aradım bakmadı... sınav sonuçlarının açıklandığını tesadüfen duydum... bir tuhaflık var! gene aradım, gene bakmadı. o ara benim de gündem yoğunlaştı. oturup da kritik edecek, dertlenecek kadar boş vaktim yok.
(bak tarihi de unutmam) ekim’in 1’i... gündem durulmuş, aylak bir gün, boş beleş telefon kurcalıyorum. “uf amma da çok reklam sms’i gelmiş.”
silerken silerken, bir sms serisi!
bana bir sms’ler yazmış, bir laflar hazırlamış! hoş, lafı hep uzatırdı da, orda daha da uzatınca... başta konuyu da pek anlamadım! destan gibi... geçmişten günümüze! sonra sonra ayıktım, e ben meğerse 2 hafta önce terkedilmişim... terkedilmişim! haberim yok!
demem o ki; whatsapp bence iyi. bir kere, takibi/farkedilmesi kolay. tamam, terkedilmek hepimize acı da;
- vatan bilgisayar flash indirimi
- bonus hesap ekstresi
**terkedildiğim sms zinciri
- şen kardeşler halı yıkama kampanyası
arasında terkedilmek... daha bi acı değil mi kardeşlerim?!
(edit: mesaj alıyorum, yanlış anlaşılmış. doktor olan ben değilim, o zamanlardaki sevgilim)
birgün gazetesinin tayyip'e verdiği tarihi ayar
-
"taşeronluk, savaşın eşiğine getirdi" şeklindeki birgün gazetesi manşetine grup toplantısında "bize taşeron diyemezsiniz, sizinle sonra görüşeceğiz" minvalinde tehditvari bir yanıt veren tayyip erdoğan'a birgün gazetesi bugünkü manşetiyle "bizim memlekette taşerona taşeron derler" şeklinde tarihi bir ayar vermiştir.
başta sözlükteki şakirtler olmak üzere bütün ampulcülere geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
http://i.imgur.com/evx1m.jpg
http://i.imgur.com/m0xaq.jpg
galatasaraylı futbolcuların kumar oynaması
-
yalnız sabri yok resimde, kesin 10 dolarlık fiş almış arkada sigara,yemek kovalıyor.
gülse birsel'in öğrenmesi gereken acı gerçek
-
rolleri karikatürleştirmekten ziyade karikatür insanlara rol vermeli.
kusacağız artık abartılı karikatür oyunculuktan. bkz güldür güldür oyuncuları. aşırı rahatsız edici.
bir de o renkler nedir sayın birsel, gözlerimiz kanıyor.