ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yaran facebook durum güncellemeleri
-
+adın ne?
-beşiktaş
+ne güzel bi isim,anlamı ne ?
-son dakikada yenen gol tanesi
bir beşiktaş'lı olarak okuduğumda gülmekle ağlamak arasında kaldım.
en iyi aktör
-
(bkz: recep tayyip erdoğan)
serdar ortaç'ın tüm telif haklarını satması
-
kınanacak bir durum değil ey sözlük ahalisi..
bu kumar denen bağımlılık, belki uyuşturucudan bile daha kötü bir bağımlılık.
zenginmiş, fakirmiş ciddi anlamda fark etmiyor.
benim rahmetli pederden biliyorum. 90'lı yıllarda, oluk oluk para getiren bir kafe sahibiydi bizim peder.
şöyle söyleyeyim öyle iş yapıyordu ki, o günün parasıyla günlük 1 asgari ücret iş yapıyordu.
fakat peder beyin, 13-14 yaşından beri asla geçmeyen ve hayatına mahvedecek bir hastalığı vardı; kumar bağımlılığı
dedemden yediği dayaklar istanbul'a 4. köprü olur bu hususta. dedem de kumarbaz bir adamdı.
zaten dedem, tütün tarlalarını, koyun sürüsünü vs yemiş bitirmiş hep kumarda.
babamın da ondan kalır yanı yoktu.
askerde defalarca zar yakalatmış bu yüzden dayak yemiş, en sonunda hamamböceklerini yakalayıp yarıştırarak, kumar tutmuş bir adam. öyle hastalıklı..
bu kumarla geçen yıllar, bizim için öyle bombok bir durumdu ki. babam işlettiği kafeden günde 1 asgari ücret para kazanırken, biz evde yiyecek ekmek bulamazdık.
peder beyin içtiği biraların şişelerini satarak ekmek aldığımı bilirim.
eve gelen haciz kağıtları, bakkalın çakkalın veresiyeyi kesmesi, üstümüze başımıza konu komşunun verdiği eski kıyafetleri giymemiz gibi türlü rezillikler de cabası......
ve peder bey kumarhanelerde ( o zaman türkiye'de otellerde kumarhaneler açıktı) dünyanın parasını yerdi.
ki normal kahvehanelerde, batakhanelerde oynadığı kumarlarda kaybettiği paraları saymazsak., sadece otellerdeki makinelerde, şuanki kaba hesapla 1 ev, 1 dükkan, 1 araba, 1 yazlık yemiş bitirmiştir.
oteller kapanınca, yer altına indi bu kumar işleri.
son baskınlarda görüyoruz işte, polis gelince kümesteki tavuklar gibi kaçışanları. gülüp geçiyoruz ama cidden sorsanız baksanız hepsinin ailesi perişandır.
ceplerinde doğru düzgün para yoktur.
bizim peder beyin, işte o baskınlardaki gibi kaçak kumarhanelerde yediği para da otellerde yediğinin x2 katı....
üstelik evde çoluğu çocuğu açken, hacizlerle boğuşurken....
bu yüzden serdar ortaç'ın geldiği noktayı az çok anlayabiliyorum. maalesef tedavisi mümkün bir hastalık da değil.
babamsa 2006 yılında, tam da serdar ortaç'ın şuan olduğu yaşta, akciğer kanserinden, sefalet içinde öldü.
annemden boşanmış, etrafında hiç arkadaşı kalmamış, oturacak başını sokacak bir evi dahi olmayan, saygınlığını yitirmiş, kumar oynadığı kahvehanede yatıp kalkan evsiz birine dönüşmüştü.
o zamana kadar ömrüm hep pederin alacaklılarıyla, kendisinin psikopatlıklarıyla geçmişti.
ilk defa o öldükten sonra rahat nefes alabilmiştim.
doktorlara sorarsanız ölüm nedeni akciğer kanseriydi ama bana sorarsanız kesinlikle kumar derim.
kısacası dostlar, tedavisi imkansız bir hastalık.
o yüzden kesinlikle bulaşmayın derim.
kumar öldürür ama öncesinde süründürür.
ama öncesinde, paranızı, işinizi, çevrenizi, ailenizi, karakterinizi alır sizden...
didem soydan'ın home made pozu
sinema salonunda izlenen en kötü filmler
-
fifty shades of grey
sevgilinin ölmesi
-
hele ki ilk aşksa, platoniklikten el ele tutşma aşamasına geçtiğiniz ve ilk kez elele yürüdüğünüz günün sonunda, bir de gözünüzün önünde şaka gibi bir kaza yüzünden öldüyse, aradan 22 yıl geçer ve halen kendinize gelemediğinizi anlarsınız olayı hatırlayınca....
öyle bir yara bırakır ki, yüzlerce yıl kanar ama öldürmez......
şırnak'ta bulunan 1 metre boyundaki kertenkele
-
seçim sandığından çıkarıldığına göre milli iradeyi yansıtan kertenkeledir.
gözlüksüz lenssiz mükemmel gören insanlar
-
ne bill gates, ne de jude law'ın şu anki sevgilisi; şu dünya üzerinde kıskandığım, yerinde olmak istediğim tek insan türevi bunlar işte.
şahsen gözlüksüz/lenssiz (yani doğal şartlarda) 3 metre mesafeden bülent arınç ile mehmet günsur arasındaki farkı anlayamam. anlayamadığım gibi daha net görebilmek için gözlerimi iyice kısarak öküz gibi bakarım bülentçiğime. o utangaç mazbutum da bu geyşa bendeniz yüzünden renkten renge girer, pancar gibi gider meclise. ansiklopedik utanç antolojisine yeni bir cilt kazandırır.
- siz neden konuşmuyorsunuz sayın arınç?
+ ...
madem en gelişmiş canlıyız bu göz niye bozuk gösteriyor behçet, neden yani?!
üniversitedeki bölümlerin tek cümlelik özeti
-
iletişim fakültesi: diplomalı işsiz ordusunun umutsuz neferi.
vodafone park
rosetta taşı
-
taş bulunduğunda büyük heyecan yaratır zira metin bilinmeyen hiyerogliflerin su gibi bilinen yunanca çevirisiyle tam bir cevap anahtarı gibidir. jan fransuva elindeki bu muazzam belgeyle günlerce cebelleşip bir milim ilerleyemedikten sonra hiyerogliflerde kimi simgelerin gazetede işaretlenmiş ev ilanı gibi daire içine alındığını görür, bunların özel isim olabileceğine kanaat getirir. yunanca metindeki özel isimleri tarar (ki ptolemaios ve kleopatra'dır bunlar) ve ptolemaios ile öngördüğü anahtar kleopatra'ya uyuverince şifre çözülüverir, hiyeroglif artık sadece bir resim yazısından ibaret değil, tekil sesleri de kapsayan bir alfabedir. alfabe çözüldükten sonra sıra hala konuşulan kıpticenin de yardımıyla ölmüş eski mısırca canlandırılır ve o güne kadar sus pus oturan yüzlerce gizemli belge konuşmaya başlar, rosetta taşı olmasaydı hiyeroglifler biraz zor çözülürdü derler, taşın orjinali atmayayım ama galiba british museum'da bulunmaktadır.
graphicurry
-
bored panda'daki şumuhteşem çalışmalarıyla kendilerini tanıma fırsatı bulduğum birtakım sanatsal çalışmalar yapan şirket.
ünlü aktörlerin kariyerleri boyunca oynadığı önemli rolleri gif yapmışlar. ellerine, emeklerine sağlık.
facebook sayfaları
web siteleri
yaran fıkralar
-
başlıkta bütün anahtar kelimeler ile aradım bulamadım. yarar mı yarmaz mı bilmem ama benim için birazdan yazacağım fıkra türk mizahının mihengi nasreddin hoca fıkralarının en güzelidir . gerek içerdiği zamanın ruhunu yansıtan öğeler (akçe tahtası, gölge kadı gibi), gerek türkçemizdeki güzel bir deyime (odun kırıcının hıh deyicisi olmak) selam çakması, gerekse espri anlayışı olarak çok hoşuma gider.
fıkramız şöyle:
günlerden bir gün akşehir kadısına iki adam başvurmuş. kadı şikayetlerini sormuş. adamlardan ilki "kadı efendi bu adam biriyle odun kırmak için 100 akçeye anlaştı, bu adam odunu kırdı, ben de yanısıra 'hıh' dedim. bu 100 akçede benim de hakkım var, hakkımı vermiyor" demiş. kadı bakmış adam hak konusunda ısrarcı, ne dese adamı ikna edemiyor, demiş "karşı odada gölge kadı var, o böyle işleri benden iyi bilir". geçmişler karşı odaya gölge kadı nasreddin hoca tabiki. durumu anlatmışlar. nasreddin hoca "bana bir akçe tahtası getirin" demiş. hoca odun kıran adamdan 100 akçeyi almış, odun kıran adamı odadan çıkarıp "hıh" diyen adam odada iken 100 akçeyi akçe tahtasına vura vura, sesli sesli saymış. sonra odun kıran adamı odaya alıp 100 akçeyi vermiş. hıh diyen adama da dönmüş "para odun kırana gitti, sesi de senin oldu. adalet yerini buldu" demiş
berrak turşuları
-
(bkz: kutahya barinaginda kopeklerin birbirini yemesi) başlığında okuduğumuz insanlık dışı olaylardan sonra sağduyu göstererek kalan hasta çocukları (sağ kalanların hepsi hasta diye bilgi aldım, bu durumda hepsi oluyor)eskişehir'de özel bir kliniğe aldırarak bakımlarını üstlenmesiyle gönlümde taht kurmuşlardır berrak turşuları bundan sonra ölene kadar berrak turşuları yemezsem ne olayım