ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
dibe vurmuş insanlara tavsiyeler
-
geçende bir dostum,
insan dibe vurmadan gücünü bilemiyor gibi bir söz etti.
çok hoşuma gitti.
insanı mukavemeti ile yüzleştiriyor, güç artık elde, onu kullanın, kullanalım!
twitter'da nasuh mahruki'ye verilen efsane ayar
-
cahil insanların karşısındakiyle fikri münakaşaya giremeyeceğini anladığı noktada hakarete başvurmasının bir örneğini gördüğümüz, ayardan ziyade cahilliği ortaya çıkaran bir ifade.
yurtiçi kargo'nun müşterilerini evde bulamaması
-
alışıldık bir durum. şu sıralar işyerinde bulamamalarına da alışmaya çalışıyorum. güvenlik görevlimiz, kuryeyi üst kata yönlendirip diğer ziyaretçilerle ilgilenmeye başlamış. kurye kaşla göz arasında "alıcı adreste bulunamadı" etiketini yapıştırıvermiş bankoya. bereket ki güvenlik görevlisinin alnına yapıştırmamış.
13 yaş ağustos ortası öğleden sonra 2
-
tam mercekle siyah poşet yakmalık zaman.
çocuklar duymasın'ın taşdevri'nden arak olması
-
öyle ya da böyle, beğenirsiniz veya beğenmezsiniz ama çocuklar duymasın dizisi gerek rating, gerekse uzun süreli olması bakımından türk televizyonculuk tarihinde önemli bir yere sahip. (bakınız burası önemli, burada dizinin kalitesini tartışmıyoruz.)
peki zamanında tekrarları bile rating listelerinde üst sıralarda yer alan bu dizinin aslında bizlerin hatta anne babalarımızın bile çocukluğunda yer alan taşdevri (bkz: taşdevri) (bkz: flintstones) çizgi dizisinden epey esinlenildiğini iddia etsem…
haluk = fred çakmaktaş
meltem = wilma çakmaktaş
selami = barney moloztaş
gönül = betty moloztaş
havuç = bambam
duygu = çakıl çakmaktaş
çizgi dizide de fred (haluk) kaba saba iken barney (selami) light erkek.
fred (haluk) ve barney (selami) aynı iş yerinde çalışıyorlar.
barney (selami) ve betty (gönül)'ün de çocukları olmuyor.
wilma (meltem) tüm maçoluğuna rağmen fred'in tırstığı karısı.
fred (haluk) ve barney (selami)'nin patronu bay slate (bkz: bay slate) de tıpkı fıs fıs ismail (bkz: fıs fıs ismail) gibi sürekli başlarının birlikte belaya girdiği ama bölüm sonunda sorunu tatlıya bağladıkları bir karakter.
daha yazamadığım ve irdelenirse çıkacak pek çok benzerlik sebebiyle tekrar iddia ediyorum ki, çocuklar duymasın taşdevri'nden araklanmıştır.
kardeş payı
-
şinasi yurtsever'in rolünün hakkını verdiği enfes bir dizi.
--- spoiler ---
filmin başlarında bi ara sadi'yi mi gördüm bana mı öyle geldi emin değilim.
hilmi: ben hiç dişçiye gitmedim. neden? çok sağlıklı dişlerim var. çünki zenginim, bakımlıyım, uzun yaşamam lazım. kanımı bile değiştiriyorum ben. hayat fakirlere güzel valla. hep bi macera, koşturmaca, adrenalin
muhasebeci: benim dişim ağrıyo da
hilmi: bak nasıl da havasını atıyo, biliyosun tabi içimin gittiğini. ah ulan fakirler.
--- spoiler ---
taksim'de taksicilerin zıplatılması
-
kurala uymayan taksicileri cezalandıran polis memurlarını tebrik ederim. acımadan bu kuralsızlara cezalarını vermeye devam etsinler. bu konuda müsamaha göstermek halka yapılan kötülüktür çünkü.
umarım bu kural tanımayan zümreye cezalar daha da artar.
eyüp aksu'nun aranmaya çalıştığı ceza hadisesi.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
adam sümer dili ve edebiyatı okumuş,devlet bana kadro açmıyo diyo,lan oğlum o devletin 4000 önce yıkıldığını sana kimse söylemedi mi?
rte'nin beşiktaş'ta öğrenci evine iftara gitmesi
-
beşiktaş'ta öğrenci evi denilince durmak gerekir. bu zamanda beşiktaş'ta ev tutan öğrenci en kötü zengindir zaten. büyük ihtimalle babası da erdoğan'ı tanıyordur. neyse sayın cumhurbaşkanımıza afiyet olsun.
hayata dair iç burkan detaylar
-
istanbul'da işle ev arası mesafeyi yürüyerek kateden şanslı azınlıktanım. kışın biraz zor oluyor ama alıştım.
annemle babamın haklı telkinlere rağmen kahvaltı yapmadan evden çıkmayı tercih ediyorum, hem uyku daha tatlı geldiğinden hem de sabah uyanır uyanmaz yemek yeme fikrini bir türlü benimseyemediğimden.
evden kahvaltısız çıktığım için her gün aynı pastaneden iki tane peynirli poğaça alıyorum. midem ezilmeye başladığında yemek için.
pstanedeki çalışan kızlar birkaç kez değişti. sonuncu epeydir duruyor. her gün aynı şeyi alınca beni kapıda gördüğü an hazırlıyor poğaçaları sağolsun.
bir gün, klasik "günaydın" "kolay gelsin" "hayırlı işler" vb diyaloglar dışına çıktık:
"abla sen kaçıncı sınıfa kadar okudun?" diye sordu.
"neden" dedim.
"hiiç, merak ettim" dedi.
meğer okutmamış ailesi mihriban'ı. ilkokul 4 sınıfa başladığı senenin ilk döneminde okuldan alıp çalıştırmaya başlamışlar. evin yemek, temizlik işleri de ona aitmiş. ama bir yerlerden 'dışardan bitirme' diye bir şey duymuş. bilgim varsa yardımcı olabilir miymişim, çünkü işten pek vakti kalmıyormuş soruşturmak için. zaten nereye sorması gerektiğini de bilmiyormuş. hem diploması olursa daha iyi bir iş bulabilirmiş, öyle demişler.
-----------------
hayatınızda kaç kişi size "kaçıncı sınıfa kadar okudun" diye sordu.
-----------------
olayın güzel kısmı doğru kişiye sormuş olması. belediyenin ilgili birim başkan danışmasıyla çalışıyorum. hemen anlattım kendisine durumu. ertesi gün görevli arkadaşlar pastaneye gidip mihribanla tanıştılar. işten arta kalan zamanlarında ders çalıştırdılar. diğerleri kolaymış ama matematik biraz zormuş, öyle dedi mihriban.
girdiği tüm sınavlardan en yüksek notu o aldı.
geçme notu 45 iken 60 aldığı için üzüldü. (sınıfta alınan en yüksek not 60 bu arada)
ailesi hoşlanmamış, öyle ders çalışmalardan sınavlara girmelerden, izin vermemişler, önünü kesmişler ama kafa tutmuş, kavga etmiş. bazı sabahlar gözleri dolu dolu oluyordu, ama soramıyordum..
velhasıl, geçen hafta ilkokul diplomasını aldı mihriban. yüzünde kocaman bi gülümsemeyle, her günkü iki poğaçamı almaya gittiğimde söyledi. şimdi sıra orta okuldaymış. daha da zorlanacağının farkındaymış ama yapacakmış.
aferin sana. ben de inanıyorum yapacağına.
seneler sonra editi: mihribanla iletişimimiz kesildi maalesef. en son iki çocuk annesiydi. yolu, bahtı açık olur umarım.