hesabın var mı? giriş yap

  • şirketin ne kadar para kazandığını kalem kalem hesaplamanıza gerek yok. şirket halihazirda halka açık olduğu ve borsada işlem gördüğü için tüm bilançoları zaten her çeyrekte paylaşılıyor. mesela son çeyrekte 2.3 milyar euro ciro elde etmelerine rağmen çeyreği 20 milyon euro zararla kapamışlar.

    son ceyregin rakamlari

    gelmis gecmis tum ceyreklerin verileri

    yalnız bakkal hesabı yapar gibi "şarkı başına 5 cent ödeyip 8 cent alsalar şarkı başı 3 cent kar ediyorlar" demek yalnış oluyor çünkü kurumsal bir şirketin tüm masrafları şarkılara ödediği paradan ibaret değil. bunun server masrafı var, data masrafı var, teknoloji masrafı var, algoritma geliştirme masrafı var, şirketin içinde çalışan beyaz yakalıların maaşı var, marketing var, insan kaynakları var, hukuk departmanı var....var oğlu var.

  • hakkında çekilen belgeselde aslında büyük kısmı açığa çıkarılmış gizemli vaka. uzaylı muzaylı yok kardeşlerim. anladığım kadarı ile mantığa en uyanı yazalım:

    şimdi 9 dağcı gece çadırlarında uyurken havadan bir şey düşüyor. bu rusların silah denemesi olabilir ya da bir silahtan düşmüş büyük radyoaktif bir madde olabilir.

    bu silah ya da madde bir mini çığ , kar kütlesinden kayma gibi bir şey yapıyor ve çadır bir ağırlığın etkisi altında kalıyor. dağcılar önce yatış pozisyonlarına göre yaralanıyor. yani sırt üstü yatan kadın dağcının her iki kaburgası kırılırken yan yatan dağcının sadece tek taraflı kaburgası kırılıyor. insan üşürken çok deli pozisyonda yatabileceği için başka bir dağcı boyun muhtemelen çok kıvrık yatıyor ve kafa bölgesinden yaralanıyor.

    bu patlama anında dağcılarda bence tam değil ama kısmi etrafı flu görecek bir körlük oluşuyor tam ayrıntıları göremiyorlar .ama bu çadırın içinde mi oluşuyor dışarı çıktıkları zaman mı oluşuyor bana göre ortada .bu da radyoaktif bir madde. o nedenle de giysilerinde daha sonra radyasyon bulunuyor.

    o anda çadırdan çıkmak için iki sağlam dağcı çadırı içeriden yırtmaya ve dışarı çıkmaya karar veriyor. o nedenle de giysilerine ulaşamadan dışarı fırlıyorlar.

    gözleri tam görmediği için o sırada arkadaşlarının ölü olup olmadıklarını bilmiyorlar. yaralarını tam göremedikleri için kaç insan varsa tekrar çığ ya da neyse tekrar olur diyerek hepsini olabildiğince uzağa taşımaya çalışıyorlar. bu uzaklık neden 1.5 km neden 300 metre değil ? bana göre koku, körlük, belki bir tenlerinde , ki cesetlerde turuncu lekelerden bahsediliyor ,yanma nedeni ile bu etkinin geçeceği en uzak noktaya gitmeye çalışıyorlar.

    bu sırada da sağlam dağcıların seyahatin başlarında metrelerce karda daha hızlı hareket edebilmek için kullandıkları ,günlüklerine de yazdıkları başka bir taktiği kullanmaya çalıştıklarını düşünüyorum. daha önce çantasız bir dağcı önden gidip yolu açıyor . daha sonra geri dönerek çantaları yüklenip ilerliyorlar. bu durumda dağcı çantasız bir şekilde önden gittiği için daha hızlı hareket ediyor ve ekibin hepsi çantalarla yorulacağına bir kişi çantasız hem daha az yoruluyor hem de yolu daha hızlı açıyor.

    en ağır yaralıları ya da ölüleri ,çünkü gözleri çok iyi görmüyor ,en uzağa taşımak için de bu taktiği kullanıyorlar. muhtemelen iki kişi dondurucu soğukta olabildiğince yol açıp geri dönüyor sonra yaralıları bir yere kadar taşıyorlar o da sedir ağacının orası. oradan başka ekip devam ediyor. sonra o ekipte sedir ağacının oraya geri dönüyor. o tipi ve kar altında sedir ağacı bir nirengi noktası oluyor.

    böyle böyle en ağır yaralıları çadırdan 1.5 km öteye taşımayı başarıyorlar. fakat bu arada aşırı soğuk ve iyi görmeyen gözler nedeni ile yaş ağaç dallarını yakıp ısınmaya çalışan, gözleri nedeni ile kuru dalları bulamadılar , iki dağcı ateşin başında donarak ölüyor. diğer dağcılar da belki çadırdan birşeyler alıp yaralıların yanına dönmeye çalışırken soğukta donarak ölüyor .

    özetle cesetlerin bulunma aralıklarını düşünürsek bence çadıra en yakın dağcı en sağlam dağcı. o son ana kadar kendilerini kurtarmaya çalışıyor. çadırdan uzaklaştıkça da hayatta kalma ihtimali giderek azalan belki de ölmüş olan dağcılara doğru ulaşıyoruz. ve en uzaktaki dağcılar ya zaten ölüydü ya da orada son nefeslerini verdiler.

    kopuk dil bana göre sadece bir kar faresi işi bile olabilir. o da neden bu kadar dikkat çekti çünkü işin içinde bir de rus istihbaratı var. kgb' nin bu olayla bu kadar çok ilgilenmesinin nedeni de işte o gökten düşen cisim. muhtelemen devlet sırrı olduğu için açığa çıkmasından korkuyorlar. ve olayın uzun süre gizemini korumasına neden oluyorlar.

    zaten bir yerde açığa çıkmamış bir olay varsa emin olun onun arkasından devletler , ajanlar , istihbaratlar çıkar. bu olay da ne yazık ki bunlardan biri.

  • death metal
    "sabah uyandım annemi doğradım, babamı doğradım, bakkala gittim bakkalı doğradım. mutluyum huzurluyum... "

    doom metal
    "sabah düşümde annemi doğradım, babamı doğradım, bakkala gittim bakkalı doğradım. bu yuzden bunalımdayım"

    gothic metal
    "sabah uyandim ne göreyim annem dogranmış, babam dogranmış, bakkala gittim o da dogranmış bu yuzden şüpheliyim karamsarım.."

    black metal
    "sabah uyanamadım. hala uyuyorum umarım annem, babam, bakkal doğranmıştır.
    bu yuzden zevk alırım "

    heavy metal
    "sabah uyandım annemi babamı bakkalı kesmişler... kimin umrunda ben maiden dinleyip biramı içerim...uyku mu? salla, annem mi? amaan, babam mi? hic sevmezdim. bakkal mi? dukkanini da soymuşlarmi. "

    power metal
    "uyanmaz olaydim, annemi dogramislar, babami dogramislar, tavernayi dagitmislar, bu yuzden kını kılıcı alıp öç almaya gideyim... "

    grindcore
    "beorghborghbeeeeorghorghoerherrbog boggrehoooorroooo. bu yuzden boooorghooogr "

    progressive metal:
    "sabah uyandım annem ağlıyo, babam aldatmış. bakkala gittim meğer gerçek babammış. akşam uyandım hepsi rüyaymış, ama artık daha olgunum "

  • yaptigim bir arastirmaya gore (ciddi ciddi insanlarla oturdum konustum "*nudge* ya bişi sorucam eglenceli bi geceden eve donunde bi mutsuzluk cokuor mu sana da" seklinde 15 kisiye sordum... sonra baktim yüzdeye vuramiyorum 5 kisiye daha sordum yuvarlak hesap oldu) insanlarin yüzde 75 i (yani 20 kisinin 15 i) eglenceli bir geceden sonra eve geldiklerinde eger hemen yatip uyumazlarsa, inanilmaz bir mutsuzlukla karsilasiyorlar..

    boyle sanki içini pirçik pirçik bir şeyler edermiş gibi, inanilmaz bir yalnizlik, inanilmaz bir dram.. o an yaninizda savaş ay olsa, handy cam'i ile "nasil bir geceydi" diye sorsa, kisik sesi ile korkutsa, o derece..

    nette arastirdim, boyle dandik bir seyin arastirmasini yapan bir tek kendimin oldugunu farkettim.. ota boka sendrom bulan insan oglu, bu tarz bir mutsuzlukla kimse hastaneye gitmedigi, direk yatip uyudugu için bir ad bulamamis..

    ben buna izmir sendromu demek istiyorum arkadas.. maksat sehrimin adi yürüsün.. paris sendromu var, kudus sendromu var, stockholm sendromu bile var niye izmir sendromu olmasin.. bu da ilime, ilçeme bir hizmetimdir.