hesabın var mı? giriş yap

  • ilk bölüm itibariyle şimdiye kadar izlediğim en iyi uyarlama ünvanını haketmiş dizi. kitaptaki anlatı ile oldukça paralel bir dil tutturmuşlar. diğer entarilerde belirtildiği gibi mekan, kostüm, kültürel alt yapı gibi detaylar konusunda oldukça başarılılar. bunu george r r martin in bu işin içinde olmasına ve bu projede çalışan insanların derslerine iyi çalışmalarına bağlıyorum ben. youtube da artisans of game of thrones şeklinde arama yaptığınızda işin mutfağında nasıl bir kadro ve emek olduğunu görebilirsiniz. karakterlerin ve mekanların oya gibi işlendiği kitaptan sonra yapılan uyarlamada haya kırıklığı yaşama ihtimalini yüksek görüyordum ben açıkcası. sağolsunlar beni utandırdılar. çok da iyi yaptılar, ağzımın suyu akaraktan bekliyorum ikinci bölümü.

    --- spoiler ---
    ilk bölümün son sahnesini oldukça iyi kotardıklarını düşünüyorum. bu kadar kısa sürede, kitapta detaylarla anlatılan durumu oldukça başarılı şekilde aktarmışlar. jaime lannister neden favori karakterlerimden bir kez daha hatırladım.

    things i do for love
    --- spoiler ---

  • para amaç olduğu için normal bir insan parayı unutmaz diye düşünülmüş sistem. kart araç, para amaçtır. insanlar kartı unutuyor diye böyle uygun görmüşler ama parayı unutmayı nasıl becerir insan akıl sır ermez.

  • hala kalmak isteyene entegrasyon diyor ya. yahu arkadaş tüm siyasetçiler mi halktan kopuk? lan siz hiç mi sokağa çıkmıyorsunuz? hiç mi bu halktan 3 5 kişiyle konuşmuyorsunuz? insanlar bu bedevi kaçkınlardan rahatsız. neyin entegrasyonu?

  • (erkekseniz) eğer evden fazla pijama çıkmazsa "mühim değil ben donla yatarım" gibi laflar ederek ev ahalisiyi tedirgin etmeyin. daha makul bir formül bulun. ne olduğunu bana sormayın, ben de bilmiyorum.

  • stres, akıllı telefon kullanımı ve iş/yaşam dengesindeki değişiklikler gibi faktörler sayesinde birçok kişi düzenli olarak önerilen minimum altı saatlik uykuyu alamıyor.

    danimarka, kopenhag üniversitesi'nde yürütülen bir araştırma, uyku düzensizliğinin diyet ile kilo verme çabalarını engelleyebileceği sonucuna ulaştı.

    daha önce yapılan araştırmalar, eksik ya da kalitesiz uykunun yüksek tansiyon, yüksek kolesterol ve atardamarlarda yağ birikimi gibi risklerii artırabileceğini gösterdiği için ekip, bunların kilo almaya etkisine odaklandı.

    vücut kitle indeksi 32'den yüksek olan, 18-65 yaş arasındaki 195 yetişkin ile yapılan çalışmada, katılımcıların tamamı, sekiz hafta boyunca, günlük 8.000 kalorilik sıkı bir diyete tabii tutuldu. katılımcıların bir yıllık uyku alışkanlıkları da izlendi.

    gecede ortalama altı saatten daha az uyuyan katılımcıların vücut kitle indekslerinin, altı saat ve daha fazla uyuyanlara göre 1.3 puan daha fazla yükseldiği görüldü. yine, yapılan anketlerde uyku kalitelerinden memnun olmadığını bildirenlerin vücut kitle indekslerinin, uyku kalitesinden memnun olduğunu bildirenlere göre 1.2 puan daha fazla artığı görüldü.

    çalışmanın lideri profesör signe s. torekov, bir çok kişinin önerilen uyku miktarını yakalamakta başarılı olamaması ve uyku sağlığının, kilo kaybı ile güçlü bağlantısı nedeni ile araştırmanın önemli olduğunu belirtiyor.

    çalışmada ayrıca, haftada en az iki saat egzersiz yapanların daha uzun ve kaliteli uyku uyuyabileceğine dair bulgular da görüldü.

    bu bize, egzersiz ile desteklenen diyetin, kaliteli bir uyku ve daha kolay kilo vermeye giden yol olduğunu gösteriyor. egzersiz hem yağ yakımı hem de uyku düzeni için kilit rol oynuyor. çalışma "obez yetişkinlerde uyku sağlığını iyileştirme" odaklı olsa da obezite tedavisi için de oldukça aydınlatıcı sonuçları göz önüne seriyor.

    kaynak: bbc science focus

  • bazen de bunca yılı (2,5 yılı) bir anda silip atmaya yönelik olaylardır. hani bazen insan anlar ya, ya da şöyle anlatayım, sizden daha tecrübeliler bir ortam da der ya: "abicim güvenme kimseye, kimse babanın oğlu değil. " siz de kişisellikten, aklınızdan kötü bir şey geçmediğinden güvenirsiniz, umursamazsınız. olay sadece patronla ilişki değil, genel olarak para bazen gerçekten ikinci plandadır.

    ama malasef öyle değil...

    ........................

    -sen heralde bundan sonra yemezsin? yedin yani bi şeyler. istersen de ye ama, neyse...
    -....... (herşey biter, silip atarım o anda ama anlarım durumu)

    ........................

    olay bursa'da geçiyor. iş için gitmişiz yine. genelde ben tek giderim de o gün müdürle gitmişiz. bir lokantada öğle yemeğine oturduk. o da yemek öncesi mail atıyor ama ben felaket açım. kafe gibi bi yere oturduk, yemek kısmı diğer yanda. bana dedi "önce burada oturalım 20 dakikaya geçeriz yan tarafa". ama hayvani açım, cidden. sabah 5'te kalkmışım, kahvaltı da edemedim zaten. beynim durmuş toplantılardan. bi de bu adamın 20 dakikası en az 45 dakika demek, net biliyorum.

    +ben alayım buradan bişiler yemek öncesi. siz de ister misiniz? tost falan alayım size. çay?
    -yok ben almayım.
    +çay da mı içmezsiniz.
    -yok sen iç ya.(ters ters bakıyor ama da ben anlamıyorum)

    gittim tost falan aldım. tabii kredi kartımla aldım ben de. o da elimde gördü. ben farketmiyorum. gittim afiyetle yedim. diğer tarafa geçtik.

    malum diyalog.

    -sen heralde bundan sonra yemezsin? yedin yani bi şeyler. istersen de ye ama, neyse...
    -....... (herşey biter, silip atarım o anda ama anlarım durumu)

    benim şarteller attı resmen. "ne diyor bu adam?" diyorum. konuyu da uzatmak istemedim, yemedim bi şey. çıkarken kasaya gittik. ben de arkadayım. bu hesabı ödeyecek bakıyor bana.

    +şirket kartı sendeydi? hscb versene bi onu?
    -yok bende değili, hiç bende olmadı ki?
    +az önce elindeydi ya? (jeton sesi geldi benden, düştüresmen jeton)
    -yok o benim kartımdı, kendi kartım.
    +..........

    adam resmen kartı elimde gördüğünde sanmış kafama göre şirket kartınla alacağım (ki alsam ne olacak 2 tost ama yapmam biliyor) ben adama tost ısmarlayım diyorum kendi paramdan. bahsettiğimiz konu o kadar basit ama beni bitirdi. bunca zamandır ne o beni tanıyabilmiş demek ne de ben onu. patron heryerde aynı, küçük hesaplar yaparlar ister istemez. ne düşündü o an, nasıl böyle şeyler düşündü bilemedim. yok, "beklenti meselesi" demeyin. ben bi şey beklemiyorum zaten. aramızda espirili zamanlar geçse de asla ciddiyeti ve o patron-çalışan ilişkisini bozmadım. ama bazı değer yargıları vardır, ve kırılma noktaları vardır. bu da onlardan biriydi.

    koca koca adamların bu tarz küçük hesap yapması, sizin bile bu hesapları yapmıyor olmanız sinir bozucu oluyor hani şu minik sinekler gibi.

  • hz. muhammed'in "istanbul mutlak fethedilecektir. onu fetheden komutan ne güzel komutandır. onu fetheden asker ne güzel askerdir." sözünü yıllarca yanlış anlamışız. "kafası ne güzel" manasındaymış meğer. ayrıca ben hayatımda bu kadar büyük bir tevazu görmedim.