hesabın var mı? giriş yap

  • türkçe'de bilinen en uzun kelime. (50 harf sınırından başlığa sığmıyor, toplam 70harf)

    muvaffakiyetsizleştiricileştiriveremeyebileceklerimizdenmişsinizcesine

    bu da ilgili copy-paste'i

    ---------------------------------
    kötü amaçların güdüldüğü bir öğretmen okulundayız. yetiştirilen öğretmenlere öğrencileri nasıl muvaffakiyetsizleştirecekleri öğretiliyor. yani öğretmenler birer muvaffakiyetsizleştirici olarak yetiştiriliyorlar. fakat öğretmenlerden biri muvaffakiyetsizleştirici olmayı, yani muvaffakiyetsizleştiricileştirilmeyi reddediyor, bu konuda ileri geri konuşuyor. bütün öğretmenleri kolayca muvaffakiyetsizleştiricileştiriverebileceğini düşünen okul müdürü bu duruma sinirleniyor, ve söz konusu öğretmeni makamına çağırıp ona diyor ki: "muvaffakiyetsizleştiricileştiriveremeyebileceklerimizdenmişsinizcesine laflar ediyormuşsunuz ha? ..."

    hazırlayan : köksal karakuş
    alıntı : akla ziyan web sitesi

  • e: çantanı bereni her şeyini aldın di mi? bir şey unutmadın?
    k: yok canım her şey tamam da... bir şey eksik.
    e: ne?
    k: kalbim... sana verdim ya. o eksik.
    e: .... (gülümser)
    k: ahaha nası koydum ama cevap bulamadın di mi. yaa böyle yaparlar adama. romantizmim de vardır benim.
    e: öf ama ya...

  • toplamda 310 saat dinlemeye ulaştığım platform. bilen bilir benim gibi konsantrasyon sorunu olanlar için bu bir mucize. bu vesileyle tecrübelerimi ve tavsiyelerimi paylaşmak istedim;

    doğrusunu söylemek gerekirse, sesli kitaba bu derece bağlanmadan önce seslendirenin bu kadar etkili olabileceğini düşünmüyordum. hiç ilgilenmediğim alanlardaki kitapları saatlerce dinleten, en sevdiğim kitapları ise ilk 5 dakikada kapattıran seslendirmeler var. kötü seslendirmeler için belki isim vermem gerekiyor ama saatlerce uğraşan seslendiriciye * bu emeği karşılığı kötü bir şey yazmak içimden gelmiyor. bazı ünlü isimler ise tamamen hayal kırıklığı yarattı bende. ilk denemelerinde bırakanlara tavsiyem farklı seslendirmeleri de denesinler ve mümkünse yüksek puan alan seslendirmelerden başlasınlar. ben şuraya favori seslendiricileri iliştireyim.

    şerif erol : bu beyefendi ağzından çıkan her kelimeyi dinletiyor. ben; tutunamayanları, don kişot'u, 1984'ü, suç ve ceza'yı ve hayvan çiftliği'ni bitirdim. tutunamayanlar'da özellikle selim'in günlükleri bölümü mükemmel.

    tolga korkut : yine muhteşem bir okuyucu ancak benim asıl dikkat ettiğim karakterleri o anki duygu durumlarına göre tiyatral bir şekilde seslendiriyor ve bunu koca koca kitaplarda bile tek bir sefer olsun atlamadan yapıyor. dinlenen diğer kalın kitaplarla kıyaslandığında bunun ne kadar zor olduğunu fark ediyor insan. ben millenium serisini dinledim yaklaşık olarak 35-40 saat arası falan. kitap zaten güzel okuyucu da iyi olunca storytel boş zaman aktivitesi olmaktan çıktı tabi. işte, evde, yemek yerken. her an dinlemeye başlandı,

    canan çiftel : anna karenina'yı başarılı bir şekilde seslendirmiş. 2 haftada bitirmiştim 33 saatlik kitabı.

    zeynep aşkın: bu hanfendi storytel'de yok ama seslendirme üstadlarından söz açmışken kendisinin büyülü sesini es geçmek olmaz. youtube'da mevcut.

    benim favorilerim şimdilik bunlar. diğer yandan aynı seslendiricilerin seslendirdikleri diğer kitaplara odaklandığımdan henüz keşfetmediğim seslendiriciler de vardır elbet. ama yeni başlayanlar için bu isimler yardımcı olabilir.

    bunun dışında kategori olarak sesli sahne ve radyo tiyatrosu var sevdiğim. yurtdışındayım doğal olarak kendi dilimde tiyatroya, oyuncunun pür sesine hasret kaldım. belki o yüzden bu kadar sevdim. şu sesli sahne kategorinizi biraz zenginleştirin artık diyerek eleştirimi de yapayım.

    podcastler kategorisini ilginç bir şekilde kaldırmışlar. kategori içeriği duruyor ama başlığı yok. o yüzden tek tek aramak gerekecek. o kategoride tavsiyem nilay örnek - nasıl olunur. nilay örnek'de konuklar var sadece sevdiğiniz konuğu dinlemenizi tavsiye ederim. bazı konuklar aşırı sıkıcı.

    dergilerden episode'u sevdim. notos'da iyi ama bazı seslendiriciler bazı bölümleri aceleye getirmiş gibi. çok fazla pazarlama, kişisel gelişim dergisi var ilgilenmediğim için dinlemedim ama ilgilisi için iyi olabilir.

  • "anladıysam arap olayım" bir galât-ı meşhûrdur. aslında türkçe'de "arap olmak" diye müstakil bir deyim veya bir kullanım yoktur. deyimin aslı "anladıysam a'râb olayım"dır. yâni "arap" başka şeydir, "a'râb" başka bir şeydir.

    deyimin aslındaki kelime “arap” değil “a’râb”dır. "a’râb”, “arab” kelimesiyle aynı kökten gelir. arapça'da herhangi bir kavmin bedevîlerine "a'râb" denilir. şehir, kasaba veya köylerde yerleşik hâlde yaşayan medenî topluluklara arap dahi olsa “a’râb” denmez.

    elmalılı muhammed hamdi yazır, “şehirli bir arab’a ‘yâ a’râbî!’ diye hitap edilecek olursa, hakarete uğradığını düşünür ve bu onu hiddetlendirir” dedikten sonra şunları yazıyor: “bunun aslını bilmeyenler arap ile a’râb lafızlarının söylenişlerini ayırd edemezler de halt ederler yani karıştırırlar: a’râb diyecek yerde arap derler.”

    arap dilcilerinin izahatına göre önceleri çölde göçebe hâlde yaşamış olsalar bile bilâhare yerleşik hayata geçmiş kimse yahut topluluklar da “a’râbî” değildir. buna mukabil hakikî a’râbîler de zaman zaman ihtiyaçlarını karşılamak için şehre inseler dahi a’râbî vasfından kurtulmuş olmazlar.

    esasen “a’râb” bir topluluğun özel ismi değil, bir “tip”in adıdır. çölde yaşamaları, göçebe olmaları bizâtihî ayıplanma sebebi değildir. bu hayat tarzının tabii olarak inşa ettiği câhil, kaba, inatçı, katı, görgüsüz ve idrâki kıt bir insan tipidir takbih sebebi.

    hâsıl-ı kelâm: "a’râbîlik" araplar'a mahsus değildir. her milletin a’râbîleri olabilir. “anladıysam a’râb olayım” deyimini arapları aşağılamadan doğru kullanmaya itina göstermek, insan hakları, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, ayrımcılık, hakîr görme, aşağılama, dışlama gibi günümüzde mücâdele edilmeye çalıştığımız ve fakat bir türlü de önünü, önlemini alamadığımız bilimum istenmeyen, beğenilmeyen, kötü, kaba, cehâlet ürünü, katı, görgüsüz, idrâki kıt bir insan tipinin hâl ve hareketi, yâni "a'râbî" bir anlayıştır.

  • askerin kitap okurken komutana yakalanması; akabinde komutanın "kimin lan o kitap?!" diye kükremesi, kek askerin "ömer hayyam'ın komutanım" diye cevap vermesi, komutanın "akşama ikinizi* * de odamda görecem ulan!" demesi...

  • çeşitli içkilerin pahalılıklarının konuşulduğu başlıklarda 'ben evimde yapıyorum abi mis gibi oh siz de yapsanıza ne aptalsınız yav çok ucuza geliyor almayın tekelden saflar' şeklinde müthiş önerileriyle algılarımızı açan arkadaşların yardımlarını beklediğimiz pahalılık. ne alacağız şimdi kaju yapım kiti, su, tuz falan mı?

  • "-gelirken winston light alır mısınız?" notu üzerine almayı unutan kurye, yemekten sonra içersin deyip kendi sigarasından vermeyi teklif eder. yok önemli değil deyip geri çevrilir. 5 dakika sonra kapı çalar, yemekten sonra içilir der gene ve paketi uzatır. kıyamam be.

  • devlet çocukların belli saattlerde bir yerde olmasını zorunlu hale getiriyorsa (bkz: zorunlu eğitim) onların ihtiyaçlarını da karşılamalıdır. her devlet okulunda yemekhane olmalı çocuklar düzgün diyetlerle beslenmelidir.

  • taksimde benettonun olduğu sokakta ufak çingene bir kız çocuğu var. bir seferinde arkadaşlarla otururken yanımıza gelip para istemişti. ben de o zamanki aklımla şimdi buna para versem, gidip birisine verir diye düşünmüştüm. gel beraber bakkaldan ne istiyorsan alalım dedim. ben sigara aldım, ona da eti browni aldım birtane. teşekkür edip yanımdan ayrıldı. o günden sonra ne zaman o sokakta bir yere otursam gelir abi nasılsın der, muhabbet etmeye çalışır. bir seferinde tam sigara almaya giderken geldi gene, abi bakkala gidiyorsan ben alayım dedi. iyi dedim 5 milyon verdim bi tane sigara istedim. masadakiler tam gitti 5 milyon derken, elinde sigara ve paranın üstüyle geri geldi. ben de paranın üstünü ona bırakıp senin olsun dedim. neyse aylar geçti, doğumgünümü yanlız kutlamak için taksime 2 bira içmeye gitmiştim. masada yanlız otururken geldi yine bu. abi hayırdır yanlızsın dedi. bugün böyle dedim. sonra canımın sıkkın olduğunu farketti. ben de doğumgünüm olduğunu söyledim. öylece biraz bakıp gitti. ben de vay anasını satayım o da gitti derken bir tane eti browniyle yanıma geldi.
    - abi, doğum günün kutlu olsun!

    (bkz: hokkabaz)
    --- spoiler ---
    - vefa çok önemli birşey oğlum!
    --- spoiler ---

    o sırada dostlarım dediklerim geçti gözümün önünden. (bkz: nefreti ifade edecek kelime bulamamak)