hesabın var mı? giriş yap

  • askerde 2-4 kişilik odalar, sıcak su, odada tuvalet. sen gelmişsin kızlı erkekli. iki ülke arasında en az 50 yıl var. üstünü sen tamamla hem insani hem maddi olarak.

  • "doğru kulağa hoş gelmez. kulağa hoş gelen doğru değildir. iyi insanlar tartışmaz. tartışan insanlar iyi değildir. bilen kişi öğrenmemiştir. öğrenmiş kişi bilmez."

  • italya'daki marketlere bayılırdım. bildiğiniz süpermarketlerden bahsediyorum. "allaaam bunlar nasıl güzel kokuyor böyle" diye pörtleyen gözlerimle o domatesleri elime alıp kokladığımı hatırlıyorum, gören deli demiştir herhalde. "burada yemek yapmak zevk yahu, her şey taze, her şey mis gibi hazırlanıp veriliyor eline, insan burada daha bir zevkle yemek yapıyor," demiştim. görüyorum ki yalnız değilmişim. hatta "ben markette öyle güzel domates satıldığını görmedim" de demiştim vaktiyle. şimdi birileri ayar verme derdiyle "ooo arka bahçemdeki domatesi görün siz", "hıh çanakkale domatesi yememişlerin matah sandığı domates", "heaaa lezzetli olsun diye verimi düşük domates mi ekçeklerdi, tabii ki lezzeti verime kurban edicez halla halla" diye saçmalıyorlar.

    e be evladım, zaten burada övülen, italya'da alelade bir yerde bile mis gibi domates bulabilme ihtimalin! yoksa bence de benim babaannemin domatesleri mükemmel; babam da balkonunda cherry domates yetiştiriyor ve onlar da şeker gibi; ben de kendi bütçemden daha fazla para ayırıp cherry, organik ve pembe domateslerden alıp yiyorum nispeten düzgün şeyler yiyeyim diye, ama burada vurgu yapılan şey, özellikle yetiştirmene, bilmem kaç bin kilometre yol gitmene, pahalı organik ürünlere para dökmene gerek kalmadan, makul fiyata insanca beslenebilmen! bunu da alamıyorsa o kalın kafalarınız ben ne diyeyim ki?

    ben niye italya'da kerevizin mis gibi soyulup satıldığını (köküne kabuğuna boşa para ödemeyin diye) görünce "gavurun" ticaret ahlakı karşısında yine mest oluyorum da, burada çürük çarığı dolduran adama denk geliyorum? italyan köylüsü çok mu matah insan? hayır. ama işte bir etik anlayışı oturtulmuş, devletin regülasyonlarıyla, sübvansiyonlarıyla tarım düzenlenmiş; vatandaşının asgari bir beslenme düzeyini yakalamasını isteyen bir yapı var. basbayağı, o insanlar buna "layık olduklarını" düşünüyorlar ve devletleri de doğal olarak bu fikri yansıtıyor; burada ise toplum olarak buna "layık olmadığımızı" düşünüyoruz içten içe ve bizim devlet yapımız da bunun yansıması olan düzenlemelerle karşımıza çıkıyor. biz işi bireysel yöntemlerle çözmeye çalışıyoruz (arka bahçene ekmek, balkonunda yetiştirmek, daha kaliteli ürün için ederinin çok üstünde fiyat ödemeye razı olmak vs.). ha evet, bunları da yapalım tabii ama, ya bu imkanlara sahip olmayanlar? herkesin arka bahçesi mi var? herkes özel bir çiftlikten alınan domatesin kilosuna 8 lira ödeyebilir mi? "başkasından banane yeaa" mı diyeceğiz?

    benim sorduğum çok basit bir şey: elin devleti (italya, fransa ve rusya bildiğim bazı örnekler) vatandaşının makul fiyata düzgün yiyecek bulmasını önemsiyor da, benim devletim neden umursamıyor? elin devleti çiftçisini koruyor da, benim devletim nede korumuyor? fransa'da mahalle bostanlarında ilkokul bebeleri tarım yapıyor ve çiftçiye saygı duymasını öğreniyor da, istanbul'da 600 yıllık yedikule bostanları'na niye moloz dökülüyor? kuzguncuk bostanı acaba daha ne kadar ayakta kalabilecek? ben bu politikaların değişmesi için geçici bireysel çözümler dışında ne yapabilirim?

    gerçi bakın geçen gün bizzat çiftçilik yapan bir insan sorunlarını anlatmışken, bu insana bile "ya nolacağıdı" diyen mallar varken, bu entry'ye de "yazar burada evropalarda yaşadığını göstermeye çalışmış" diyecek mallar çıkacağına eminim. gösterilene değil, parmağa bakmayı marifet sayıyorsunuz.

  • oğlum beni iyi dinleyin lan . şeker çuvalından annemin bana şort yapıp giydirdiği zamanlar ( çok sağlam oluyordu ve tekstil bu kadar gelişmemişti ) . her yaramazlık yaptığım zaman annem bana baban eve gelsin sana gösterteceğim derdi . bir çocuk için babası eve geldiği zaman yüzünde tebessüm belirmesi gerekirken ben nasıl bir dayak yiyeceğimin hesabını yapardım ve babamın eve gelme saati biraz daha yaklaştıkça korkularım daha çok artardı . her nekadar babamın beni dövdüğünü hatırlamasam da çok zor gelirdi lan o süreç .

    geçenlerde annemle konuşuyorum dedim ki neden anne sen beni dövmedinde babamın mesai bitimine kadar beni korkuyla yaşattın . hiç olmazsa döverdin dayağımı yer otururdum .

    çok yaramazdın oğlum napayım dedi .

    babam bir kere anneme demedi ki ben kapıda beni özleyen çocuğumla karşılaşmak istiyorum korku dolu gözlerle bekleyen değil diye .

    bunu bir yere not edin ve çocuğunuza karşı böyle bir söylem kullanmayın rica ediyorum .

  • korku filmlerinde herhangi bir sahnede gerginlik nasıl yaratılır sorusunun cevabını merak edenler için:

    gerilim yaratmaya başlamak için birkaç temel film yapım tekniği mevcut.

    bunlardan ilki arka plan hareketini göstererek bir tehlike duygusu yaratmak. görsel

    bir sahnede gerilim yaratmanın klasik yollarından biri, izleyiciye arka planda hareket eden bir şey göstermektir. bu teknikle izleyicilere kahramanın sahip olmadığı bilgileri sağlayabilirsiniz. gerilimi arttırmanın hızlı bir yolu, izleyiciye kontrol hissi kaybı yaşatıyor. yapabilecekleri tek şey ise karakter tehlikeli bir duruma girerken çaresizce izlemek oluyor.

    neredeyse herkes film izlerken sesli tepkilere şahit olmuştur. karakter şansını zorlarken "gitme oraya işte..." gibi...

    2- bulanıklaştırma. görsel

    bulanık arka plan nesneleri her zaman korkutma faktörünü arttırır.

    arka planda bir şeylerin sürünmesi korkutucu olsa da, sürünen şeyin ne olduğunu açıkça göremediğinizde daha da korkutucu. sığ bir alan derinliği kullanarak bir şeyi veya birini gizleyin .

    alan derinliğini azaltmak, canavarınızın kendisini izleyicilerden mükemmel bir şekilde gizlemesine izin verecek, ön planı ve arka planı bulanıklaştırmaya yardımcı olacaktır.

    3- doğru müzik kullanımı (en etkili faktörlerden biri bu olabilir bence) görsel

    ruh halini ayarlamak için müzik kullanmak gerekir. sesler, filmlerin çok büyük bir parçasıdır ve çoğu zaman bir sahneyi başarılı kılan belirleyici faktördür. gerilim oluşturmak için güçlü bir araçtır.

    bir şeylerin yolunda gitmediği havasını ayarlamak için müzik kullanılır veya izleyici yaklaşan tehlikeye karşı uyarılır. stresi artırmaya yardımcı olmak için ise ses yavaşça hızlandırılır.

    bunların tersine sessizlik de işe yarar. seyirciyi şaşırtmak için sessizlik kullanılabilir. bu tehlikenin maskelenmesine yardımcı olabilir.

    4- ses efekti ekleme (sfx) link

    doğru ses tasarımı , dinleyicileri dünyanıza çekmenize yardımcı olur. daha dokunsal hale getirir.

    misal, sadece bir kapıya bakmak sizi o kadar germeyebilir. izleyiciyi kapının hemen arkasında bir şey olduğu konusunda uyarmak için burada sesi kullanırız. bunlar; ayak sesleri, kapıya vurulması veya çarpması, gıcırdayan tahta, hareket eden bir kapı kolu veya bunlara benzer herhangi bir şey.

    rahatsızlığın iletilmesine yardımcı olmak için, bir kalp atışı, biraz ağır nefes ve bunlara benzer sesler eklenebilir.

    5- yavaş dönüş görsel

    yavaş dönüş özellikle seyirci için gerilim yaratmakta. bu teknik sinemada neredeyse her zaman kullanılır. alien serisinden herhangi bir film izlediyseniz, yavaş dönüş yapan bir karakter görmüşsünüzdür.

    bununla birlikte, bu teknik sadece ekran süresini tüketmekle kalmaz, aynı zamanda izleyiciyi gergin hale getirmeye de yardımcı olur.

    6- canavarı göstermemek görsel

    canavarı göstermek korkutucu olabilir ama canavarı göstermemek daha da korkutucudur.

    steven speilberg bunu planlamamış olsa da, köpekbalığını göstermemesi jaws'ı yüzyılın en korkunç filmlerinden biri yapmıştır. canavarı göstermemek, her şeyi izleyicinin hayal gücüne bırakır.

    not: 2017 yapımı the ritual filmi buna iyi bir örnek olabilir.

    7- ince kamera hareketi görsel

    izleyicilerin gözlerini korkunun kaynağına yönlendirmek için kullanılır. ince bir kamera hareketi, çerçevenin belirli bir bölümüne dikkat çekmeye yardımcı olabilir. izleyicinin bakması istenilen yere bakmasına yardımcı olması için bu hareket kullanılabilir. doğru müzik kullanımı ile izleyici gerilir.

    8- tepki çekimi görsel

    tepki çekimleri, gerçek canavarı veya başka bir varlığı göstermekten daha korkunç olabilir. canavarı gösterme tekniği yalnızca tepki çekiminin gücünden dolayı işe yarar. bir tepki çoğu zaman neye tepki verildiğini göstermekten daha merak uyandırıcıdır. bu çekimler dramayı daha dramatik ve korkuyu daha korkunç hale getirir. bir olayın gerçekleştiği sırada ya da gerçekleştikten sonra bir kimse ya da şey üzerindeki etkisini gösteren çekim tanımlayabiliriz.

  • 99669999996669999996699666699666999966699666699 99699999999699999999699666699669966996699666699 99669999999999999996699666699699666699699666699 99666699999999999966666999966699666699699666699 99666666999999996666666699666699666699699666699 99666666669999666666666699666669966996699666699 99666666666996666666666699666666999966669999996

    1) ilk iki dokuzu seç
    2) f3 tuşuna bas
    3) 9 tuşuna bas, sonuç şaşırtıcı :)

    deneyin gerçekten şaşırtıcı.

  • benim yanımda esamesi bile okunmayacak insandır.
    ben kim miyim?
    "ilişkilerinde strateji kaygısı güdemeyen insan."
    ne yazık ki..

    iyi adamım, hoş adamım ama konu karı kız olunca benden daha iradesizi, benden daha kaypağı, benden daha beceriksizi yok maalesef.

    yoksa ben istemez miyim karşımdaki hatuna bir kasparov edasıyla yaklaşmayı. barda bir kızla tanışmaya çalışırken " l şeklinde gitmeyi. "
    ama yok işte olmuyor. ne yaparsam yapayım, sizin kadar ıssız olamıyorum..

    2 haftadır bir kızla görüşüyorum. sevgililik arkadaşlık arası bir yerdeyiz.
    son buluşmamızda saçma bir sebepten ötürü, biraz gergin vedalaştık.

    haklıydım ve ilk mesajı o atmalıydı..
    yazmadım, aramadım..

    "sigara içmeden yapamam, orucu bozarım" diye ateist olmuş bir adamım ben, mesaj atmadan ne kadar dayanabilirim?

    bu iradesizliğimi bildiğimden, mesaj atmamak için numarasını sildim.
    yetmedi..
    arama kayıtlarını, mesajları, herşeyi. o mesaj atınca tekrar kaydederim diye düşünüp, numarayı bilinmeze yolladım.

    artık istesem de mesaj atamaz, ölsem de arayamazdım..
    dakikalar geçti, saatler geçti.. yazmadı. aramadı..

    çünkü o haklıydı ve ilk mesajı ben atmalıydım..

    belki whatsapp mesajlarından silmemişimdir - olumsuz.

    taslaklarda falan mesajı kalmıştır - olumsuz.

    cevapsız çağrılar - olumsuz.

    çaresiz facebook'a girip mesaj attım.

    " yavrum telefonu düşürdüm ekran falan gitti, kardeşimin telefona taktım şimdi. numaranı bulamıyorum. seni arayamıyorum. beni arar mısın? seni özledim. özür dilerim. "

  • yeşil yandıktan sonra önünde başka araba olmadığı halde kornaya basan taksiciye ise bu rekorun yanında bir de huni hediye edilir.

  • eczane dışında vitamin satmak yasak mı? hayır. internetten bile satıyorlar.

    eczaneler ilaç dışı ürünleri iki katı fiyata sattıklarında sorun yok, bunda mı var?