hesabın var mı? giriş yap

  • anilari okunursa akdenizde gemi birakmadigi anlasilacak turk denizci.
    anilarindan bir alinti yapmak gerekirse;
    "kisi tunusta gecirdik, baharda 10 parca tekneyle acildik, sicilya yonune gidip barut, kursun, zeytinyagi, bugday,s eker dolu 20 kafir teknesi ele gecirdik, sonra sardunya aciklarina 10 ispanyol kafiri teknesi gorduk, 5'i batti, kalan 5'ini ele gecirdik, mora aciklarinda bizi arayan ispanyol donanmasiyla karsilastik, 28 parca gemiden olusan donanma bize saldiri hazirligindayken biz saldirdik, kafirler sasirdi, o sirada cok sevdigim bir reisim yanimda yaralaninca cok sinirlendim, 15-20 kafirin ortasina girdim. cenk cok cetin gecti, 120 kafiri esir ettik, 538 kafiri kilictan gecirdik. bizim 130 levendden 30 sehit verdik. 28 parca gemiyi yanimiza alip midilliye gittik. elde ettigimiz ganimetle sılamıza kavuşunca taze can bulduk. bütün akraba ve dostlarımız geldiler. hal, hatır sordular. yedi gün, yedi gece kazanlar kaynatıp, adanın bütün fakirlerini doyurduk. sünnetsiz çocukları sünnet ettirdik. ersiz kızları evlendirdik. gönüllerini şad etmek için, büyük düğünler yaptık."
    10 tekneyle acilip 60 tekneyle donuyorlar. ayrica nasil savastiklarini hayal bile edemiyorum, nasil bir deliliktik nasil bir gozukaraliktir ki 130 kisiyle 700 kisilik orduya daliyorsun.
    kendi tabirleriyle; "biz korsan değil, elhamdülillah mücahit gazileriz. din yolunda cenk ederiz."
    saygı duyuyorum.

  • abraham maslow klinik gözlemlerinden yola çıkıp insan davranışlarına yön veren temel gereksinimleri bir piramite benzeterek iki temel kategoride, toplamda ise 7 farklı başlıkta ele almıştır. ilk kategori insanların temel ihtiyaçlarıdır. bunlar, fizyolojik, güvenlik, sevgi, saygı. ikinci kategori ise üst düzey ihtiyaçlardır. bunlar, bilme anlama, estetik ve kendini gerçekleştirme ihtiyaçlarıdır. sırasıyla tek tek ele alacak olursak:

    1. fizyolojik ihtiyaçlar: piramitin en alt tabakasını oluşturan, nefes alma, yeme içme, uyuma vs. gibi hayati ihtiyaçlardır.

    2. güvenlik ihtiyacı: kendisini ve sevdiklerini güvende hissedeceği istikrarlı istihdam sağlaması. finansal açıdan da fiziksel açıdan da kişinin kendisini güvende hissetmesi gerekmektedir. ayrıca sağlıklı kalmak yine bu ihtiyaç dahilinde ele alınmaktadır.

    3. ait olma, sevme, sevilme ihtiyacı: başlığımıza konu olan kişinin temel ihtiyacıdır. piramidin bu basamağında birey aidiyet duygusunu tatmin etmeli, değer verip değer görmelidir. dostluk, romantik bağlanma, ailesel bağların kuvveti yine bu ihtiyaç dahilindedir.

    4. saygı ihtiyacı: ilk üç ihtiyaç tatmin olduktan sonra saygı ihtiyacı daha çok önem kazanmaktadır. başkalarınca benimsenip tanınmak başarılı olmak bu ihtiyaç içerisinde ele alınır. insanlar bu ihtiyaçlarını karşılamak için okula gider, spora gider, mesleki faaliyetlerde bulunurlar. burada kişi başarılarının farkedilmesini sağlarken başarısız olursa kendisini fakir ya da başarısız hissedebilir.

    5. bilme anlama: temel ihtiyaçlardan sonra gelen, üst düzey ihtiyaçlardan ilkidir. kendi içinde olsun, toplumda olsun, çevresinde olsun, olayları daha iyi bilme ve anlama ihtiyacıdır.

    6. estetik ihtiyaçlar: sanatı anlama, zevk alma, kendi yaratıcılığını kullanma, ihtiyacı estetik ihtiyaçtır.

    7. kendini gerçekleştirme ihtiyacı: ihtiyaçlar hiyerarşisinin en üst seviyesidir. kişinin potansiyelinin farkına vardığı, kendini ve çevresini olduğu gibi kabul ettiği, kendi üzerine değil, sorun üzerine yoğunlaştığı, hayata nesnel açıdan bakabildiği, çok değil az insanla derin, tatmin edici ilişkiler kurduğu basamaktır.

    maslow'a göre kişi, sırasıyla bir kategorideki ihtiyacını tam olarak karşılayamadan bir üst düzeydeki ihtiyaç kategorisine geçemez. açıklamasını ise 'karnı aç olan bir bireye 5.sınıf bir çorba, 1. sınıf bir yağlı boya tablosundan daha değerli gelir.' şeklinde örneklendirmiştir.

    kendini gerçekleştirme insanın nihai ihtiyacıdır. piramidin bütün basamaklarını tek tek çıkmak gerekmektedir. bir ihtiyacı karşılamadan bir üst aşamaya gelinemeyeceği için insan, sevilme ihtiyacını karşılamadan saygı ihtiyacını, saygı ihtiyacını ve sonra gelen ihtiyaçlarını karşılamadan da kendini gerçekleştirme ihtiyacını tatmin edemez. *

  • artık bazı mantıklı verileri de sıralamanın vakti geldi dediğim mimari.

    ulusal dönem'de çeşitli atılımlar yapılmaya çalışılmıştır. herkesçe malum bu. hatta o dönemde hem yeni cumhuriyetin eğitime, sanata önem verdiğini hem de bunu da belli bir mimarlık stilinde yapmak istediğini tariflemek için çeşitli mimarlarla çalışılmıştır. bir tane örnek vereyim size hemen; mimar ernst egli tasarımı ve projesi olan musiki muallim mektebi.

    bu bina içinde bir konser salonunu ve fuayesini, idari ofislerini, sınıflarını, yurtlarını, yemekhanesini, çalışma odalarını içerecek ve bir avlunun etrafında şekillenecek biçimde tasarlanmıştır ki bu da bize eski tip medrese tasarımını tarifler.

    binaya şuradan ulaşabilirsiniz.

    asıl konu ulusal dönemde bu kadar titizlikle üzerine gidilen eğitim yapılarını tasarımının neden dikiş tutturamadığı ki bu konu hala tartışılır.

  • fi tarihinden aklımda kalanlarından:

    beyler boyum çok kısa

    - beyler boyum 1.63, kızlar hiç beğenmiyor, ne yapabilirim?

    - kestir ve orta boylu bir kadın olarak hayatına devam et.

  • 1999 yılı, mecidiyeköy'de firewall yazdığımız günler. altı aydır maaş alamıyoruz. cebimde beş kuruş para kalmamış. kira ödeyecek param olmadığından ofiste kalıyorum. 1.5lt'lik plastik boş kola şişelerinin depozitosuyla kokoreç alıp karnımı doyuruyorum. yine ofiste sabahladığım günlerden biri. aşırı açım. boş kola şişesi bakındım, bulamadım. mutfaktaki buzdolabına bakmaya gittim. bomboş. sadece bir kavanoz zeytin var. açlıktan yarım kavanoz zeytin yemiştim. o kadar midem bulanmıştı ki sonrasında yıllarca kahvaltıda zeytin yiyemedim. hala da çok zeytin hastası değilimdir. o olaydan kısa bir süre sonra ekşi sözlük'ü kodlamıştım. yüksek dozda zeytinin etkisi olmuş mudur bilmiyorum.

    edit: "madem beş paran yok kola şişeleri nereden?" diye soranlar oldu. ekseriyetle üçbeş kuruş parası olan iş arkadaşlarım dışardan getiriyordu. şişe depozitolarına ben konuyordum.

  • muzaffer izgu'nun su an adini hatirlayamadigim bir oykusunde anlatilmistir bu.

    kahramanimiz, otobuse biner. otobus kalabaliktir. yer bulup oturur, kitabini acar. ancak oturacak yer arayan yaslilar ve kadinlarin hedef tahtasi olur, "biz yer ariyoruz, bu oturmus kitabini okuyor" minvalinde soylenirler. bu kez ayaga kalkar, ayakta durdugu yerde rahat okumak icin pozisyon bulmaya calisir, bulur bulmaz da bir eliyle askiya tutunur bir eliyle de kitabini tutar. bu sefer de diger insanlara yaranamaz. "burasi kutuphane mi, git evinde oku, amma israr etti canim" laflari havada ucusur. itiraz etmeye kalktiginda da soforun ve diger baska herkesin tepkisini ceker, darp edilmek uzereyken otobusten kendini zor atar.

    otobuste ondan baska kimse kitap okumamaktadir. buyuk ihtimalle hayatlarinin akisinda kitap okumaya yer de yoktur. bu nedenle adama, belki kendilerinin dahi bilmedigi bir nedenden oturu tepki gostermektedirler.