hesabın var mı? giriş yap

  • ders kitaplarina, case study olarak girecek muhtesem bir pazarlama hareketi. olusturdugu gundem ve yarattigi ticari basari acisindan bile ayri bir degerlendirmeyi hakediyor. saat meraki olmayan milyonlarin bile aklina girmis , binlerce insani onlarca ulkede kuyruga sokmus , belki de son 10 yilin en buyuk horolojik histerisi. tum bunlarin yaninda muhtemelen kisa soluklu olup zaman icinde unutulacak bir urun.

    oncelikle sunu belirtelim haters gonna hate . maalesef herkesi memnun edecek bir saat dunyada mevcut degil. rolex submariner'den tissot prx'e kadar her segmette populer saatin hem hayrani hem de nefret edeni var. ozellikle sosyal medya uzerinden bu kamplasma hayatta her konuda oldugu gibi daha da netlesiyor ve insanlarin yeni seyler denemek icin onunu kesiyor.

    genel olarak baktigimda kimsenin swatch'dan yana bir garezi yok. muhtemelen agir saat abileri swatch'u ciddiye almadiklarindan , onun hakkinda atip tutmanin yeterince prim yapmayacagindan da hareketle kendilerini swatch'un ustunde degerlendiriyorlar ve aslinda saatin asil markasi olan swatch'u konu disinda birakiyorlar. oysa bu ortak calismanin birinci derece kazanini swatch'tur. tipki yaklasik 40 sene once isvicre saat sektorunu quartz krizinden cikarttigi gibi bence bu hareketi ile sektoru bambaska bir seviyeye gecirmis oldu.

    swatch kimsenin derdi degil demistik ya esas herkesin takildigi / dertettigi oyuncu good old omega'ya gelelim. acikcasi bundan sonrasini maddeler halinde yazacagim (ahmet hakan stayla) , okumasi da yazmasi da daha kolay oluyor, bu kadar da dusunceli bir insanim.

    1) omega 'nin bu isbirliginden nasil etkilenecegini anlamak icin oncelikle firmanin mevcut durumuna bakmak gerek. gercekten de omega yillardir neler yapiyor? ısvicre saatcilik sektorunde uretilen yaklasik her 3 euro cirodan 1'ini rolex kazaniyor. yani o kadar yuksek bir pazar payi ve marka degeri var ki, ardindan gelen 5 markayi toplasaniz gene de rolex etmiyor. tek basina koskoca swatch groupun tamamindan daha fazla deger uretiyor. boyle bakildiginda birinci belli , ikinciler kendi arasinda kapissin diye adlandirilabilecek bir saat piyasasi mevcut.

    2) omega'nin ikincilik yarisindaki en guclu aday olmadigi acik. ozellikle 2021 yilinda satislarini arttirmis olmasina karsin , cartier tarafindan gecilerek, uzun suredir ikinci oldugu siralamada bir sira asagi indi. acikca kasabada yeni serif yardimcisi adaylari var ve cartier orneginden gidersek bu aday gerek tarihi gerekse horolojik acidan omegadan hic de eksik degil.

    3) omega bundan kisa sure once tarihinin en kotu lansmanlarindan birine imza atti. yeni cikan urunler kotu birer rolex kopyasi olarak nitelendirildi ve acikcasi pek cok yerde itin gotune sokuldu. ustelik magaza ziyaret sayilarinda da ciddi bir dusus yasanmakta. bunlar acikcasi hic de iyi sinyaller degil.

    4) omega markasi uzerinden orta ust segment saat kullanicilarinin profiline baktigimizda ve bu profillerin demografilerini inceledigimizde ozellikle son 10 yilda degisen farkli bir trend goruyoruz. dilerseniz biraz da buna bakalim, sonra zaten toparlayacagiz. buradan bir 4.a aciyorum musadenizle ve ahmet hakan tarzini daha akademik bir seviyeye tasiyorum.

    4.a) yuksek saatcilik yillardir 35-45 yas arasi beyaz erkek kitlenin lokomotifi oldugu bir luks tuketim alt dali idi. son donemde bunun farkli istisnalarla ciddi bicimde degistigini goruyoruz. uzak asya ve ozellikle cin tuketimin neredeyse 2/3'unu tek basina sagliyor. yani ısvicre saat sektorunu su anda ayakta tutan bir yandan da en cok korsan/replika urun ureten asya kitasi. bunun yaninda arap yarimadasinda da petro dolar'larin saat sektorune ciddi bir katkisi mevcut. populer kulturde de artik marlon brando'nun bezelsiz gmt'si ya da paul newman'in daytona'si yerine rapperlarin kollarinda pirlantali bling bling manda gozu kol saatleri arzi endam ediyor. bu acidan bakildiginda avrupali beyaz tenli beyaz yakalarin pazardaki yeri oldukca kisitli. ama hala isvicre saati deyince bu banker figuru gozumuzun onune geliyor.
    4.b) saati gercekten bir hobi edinmis, ozellikleri, tarihcesi ve kendi icinde yarattigi nerd komunitesiyle en cok sesi cikaran ama ticari acidan da firmalara en az katki saglayan bir noktada kendimi de icine katabilecegim kitle ise gun gectikce daha da izole oluyor. ozellikle celik spor saatlerle birlikte baslayan kirilma ile birlikte bizlerin konumu giderek daha da sallantili bir hale geldi. paran olsa bile bir urunu magazadan alamamak sag olsun rolex ile basladigimiz tuhaf bir surec.
    4. c) omega ozelinde baktigimizda aslinda markanin bugunlerde hala daha %7'lik isvicre saat sektoru pazar payina sahip olmasini borclu oldugu iki seri var. bunlardan biri seamaster, digeri de speedmaster. yani biri bond saati digeri de ay saati. aya giden ilk saatin tarihi degeri oldukca yuksek. bir de horolojik acidan atmosferin disinda kusursuz zaman tutan mekanik cihazi uretmek gercekten de takdire sayan hele bir de o saat apollo 13 gorevinde astronotlarin hayatini kurtarmissa , ayrica bir degerli. ama ayni sey bond saati icin soylenebilir mi? pierce brossnan ve daniel craig bu saati seride sponsor saati olarak kullandilar diye omega bir deger hak ediyor mu? pazarlama basarisi acisindan kuskusuz hak ediyor, ama horolojik acindan elbette etmiyor. casino royale tren sahnesine bakalim: "o kolunuzdaki rolex mi?" "hayir , omega"... gecmis olsun, konu kilit.
    4.d) ınsanlar neden ve ne zaman luks isvicre saati alirlar? oncelikle butceleri elverdiginde ya da babalari/aileleri zengin oldugunda. burada butceleri elverdiginde yanitina geri donersek o zaman gene orta yasli bir profile denk geliyoruz. aileleri zengin yanitina baktigimizda ise daha genc ve savurgan bir kitle soz konusu, bu kitlenin de butcesi ilk gruptan cok daha rahat hareket etmeye el vediginden , lifestyle harcama trendiyle birlikte omega modelleri ilk tercihleri olmuyor. birinci gruptaki tuketiciler icin ise daha cok gecmisten gelen hayaller, anilar , gerceklestirilmek istenen ilkler daha belirleyici. bu grupta omega sanirim zengin bebesi grubuna gore daha cok musteri yakaliyor. ama bu kitleyi yakalamak ve satin alma karari noktasinda hazir tutmak icin ciddi bir yatirima ihtiyac var. uzay temasi bu noktada cok kuvvetli bir tema. ama aya inen astronotlari hicbirimiz siyah beyaz televizyondan izlemedik, boyle olunca bu tema uzerinden saat satmakta giderek zorlasiyor, insanlara / tuketicilere bir urunle ilgili hedef koymak onu bir sekilde akillarina kazimak aya giden saat uzerinden yaklasik 50 sene calisti ama spacex astranotlarinin kolundaki saat su an ki uzay maceracilarinin umurunda mi sizce? bu noktada omega yol yakinken aksiyon aldi gibime geliyor.

    5) yillardir ilk defa kimsenin torpille kayrilmadigi, ilk gidenin ilk urunu aldigi bir kampanya gorduk. rolex'in bizde bir tarihceniz yok , kuyruga bile giremezsiniz yaklasiminin aksine, patek'de taksan, fitbit'de tek tek ve ayrimcilik yapmadan saatlerimi alabilirsin bunun icin tek yapman gereken magazama gelmen gerek demek bile bence alkislanacak bir hareket. aslinda hepimiz bunu istiyoruz. adam kayrilmadan , esit bir servis ve urunlere erisim hakki. bu urun , sektorun en demokratik hype'i idi ve bunu swatch'tan baskasi da basaramazdi zaten. kendini kurulusundan beri "second watch" olarak konumlandiran eglenceli ve mazbut bir markadan , bir baska yasar usta dersi.

    6) gene buradan hareketle bugun swatch omega speedmaster moonwatch alanlarin icinden eminim ki hatri sayilir bir kitle , butcesi elverdiginde omega speedmaster moon watch alacak. hatta bazilari icin ilk kol saati olan swatch omega speedmaster moonwatch zaman icinde ikinci saat olacak.

    7) proffesional moon watch'lar zaman icinde fiyat olarak arttikca artti, ozellikle limitli seriler ve kiymetli metallarle giderek daha da ulasilmaz bir hal aldi. belki bu seri insanlarin gundelik hayatindan kopan speedmasterlar icin (benzeri bir hareket aslinda automatic reduced serisi ile de yasanmisti ve speedmasterlarin yeniden hype olmasini saglamisti) bir mission to earth baslangici olabilir.

    8) bence en onemlisi su, urun her iki markaya da muthis bir finansal basari kazandirdi ve bu ticari basari biz son kullanicilarin sirtindan kazanilmamis oldu. bizler 260 chf karsiliginda oldukca eglenceli, dot over 90 bir speedmaster varyantina sahip olurken dolandirildigimizi dusunmedik, bu fiyata daha iyi bir saat beklemiyorduk ve herkesle esit sartlarda bu saate sahip olduk. bu basli basina, alisverisin hem son kullanici, hem swatch hem de omega icin nasil da basarili bir ticari akit oldugunu gostermiyor mu? win-win-win dedikleri bu olsa gerek.

    son olarak bu hype hazir devam ediyorken , bir de nacizane tavsiyede bulunayim. herkesin taktigi ay saatini istemiyorum diyenler icin (bkz: bulova lunar pilot).

  • bu adam son 20 yılda iddia ettigi tezlere, verdiği demeçleri bakarak söylüyorum gelişmiş medeni bir ülkede yemin ederim meczup diye kimse ciddiye almaz iş vermez, kız vermez, askerlikten muaf tutarlar

  • şimdi şöyle bi durum da var mı acaba arkadaşımın arkadaşı...

    adam gidişi değil de dönüşü kaçırsa...
    gidiş-dönüş aldığı için indirimli ödediği gidiş biletinin, indirim oranını geri mi isteyecekti firma?

    buyrun...
    süreniz 45 saniye.

  • sabah işe gelirken yolda 2 çocuk el etti. durdum. gidecekleri yer benim yolumun üstüymüş, 12-13 yaşlarında ya varlar ya yoklar. biri urfalı, adı onur; diğeri çankırılı, adı fazlı.
    "gelin" dedim. koşa koşa neşeli bir şekilde arabaya bindiler. işe gidiyorlar. yolda muhabbete başladık.
    restoranda garson! olarak çalışıyorlarmış. çocuklar başka bir hizmette çalışıyorlar ama utandıkları için mi garson demeyi seçtiler kestiremedim. ben yine de her ihtimale karşı görevimi yapıp restorana, düzene, sisteme sıkı bir sövdüm.
    - "iş başı kaçta?"
    - "08:30 abi."
    - "paydos saat kaçta?"
    - "12"
    - "öğlen 12 mi olm?"
    - "yok abi, gece 12"
    - "olm 12 çok değil mi yavv."
    - "bu iyi abi, bundan önce başka yerde çalışıyorduk gece 2'yi buluyordu, hele bir de bayram arifesinde gece 3'ü 4'ü bulduğu oluyordu abi."

    çocuklar en az 15 saat çalışıp gece 12'de eve geliyorlar ve buna iyi diyorlar. hem de günlük 25 lira için. kahır mı etsem yoksa benden neşeli oldukları için imrensem mi bilemedim.

  • oysa ben norveçli balıkçılara yapılmış saldırı olarak düşünmüştüm. bilgilendirici bir tweettir. ufkum açıldı.

  • öyle bir ülke düşünün ki adalet anlayışı; karşı tarafın ayağından asılmak olsun. yoksa kimsenin hak hukuk falan tınladığı yok. mesela şu mantık var "yahu ben çalınca hapse giriyorum ama onlar çalınca bir şey olmuyor". baştaki insanların hırsızlığını bile kendi yapamadığı için eleştiriyor yani. kendisi de çalabilse o zaman o insanların yaptığını görmezden gelecek. %50 gibi yani. kendileri de fırsat buldukları zaman çalmaktan çekinmedikleri için bazılarının hırsızlığını "çalıyor ama çalışıyor" diye savunuyor.

    evet bu örnekler ters ve konu ile pek alakasız gibi ama aynı durum olumlu şeyler için de geçerli. bir takım insana uygulanan pozitif ayrımcılık sırf kendisine uygulanmadığı için "bu nasıl adalet ben işe giderken onlar yatmasın evde" şeklinde feryat ediliyor. evet haklısın ortada bir haksızlık var ama bu haksızlık o insanların evde yatması değil senin bu olumsuz hava şartlarında işine zorla çağrılıyor olman. yani örneği ters veriyorsun. şu şekilde söylesen anlarım; "ben de insanım ve insanca muamele görüp insan gibi çalışma şartları istiyorum. nasıl ki öğretmenler olumsuz hava şartlarında evde yatıyorsa ben de bu olumsuz havada canım pahasına dışarı çıkmayı istemiyorum. adalet istiyorum ve insanca muamele görmek istiyorum."

    ama çıkıp "herkes benim gibi hayvan muamelesi görürse adalet sağlanır" diyorsan bu işte bir terslik vardır.

    not: öğretmenim. şu an okuldayım(teneffüs) evim çalıştığım okuldan tam 70 km uzaklıkta. toplu ulaşım gibi bir şansım yok ve arabamla gidip geliyorum. ayda 650 tl yakıyor. bakım ve diğer masraflar hariç. saygılar.

    not 2: tüplü

  • öncelikle tabaktaki miktarı azaldıkça alması/hükmetmesi zorlaşan tüm yiyeceklerin bana verdiği yetkiye ve bende yarattığı sinire dayanarak "varoş sensin kaşık da sana girsin" deyip sözlerime devam etmek istiyorum.



    çoban salatası (şöyle suyunu iyice doldurarak)

    makarna (bir tarafına yoğurt iliştirerek)

    cacık (buzlu, zeytinyağlı ve naneli olarak)

    pilav (özellikle bulgur pilavı. şöyle bol domatesli, sebzeli)

    bunları çatalla yiyen adam hıncaldır, uluçtur, pespayedir, ılıktır...



    there is no spoon sadece matrix'te var olabilecek bir olgudur...

  • -müvekkiliniz neden bosanmak istiyor avukat hanım?
    -karsi taraf ile aralarinda düsünce farkliliklarindan kaynaklanan siddetli geçimsizlik bulunuyor sayin hakim
    -tabi biri aristo digeri descartes çünkü.

  • gün içerisinde aklınıza takılan ve bir türlü mırıldanmaktan vazgeçemediğiniz bir şarkı varsa, bunu da zeigarnik etkisi ile açıklayabilir ve çözebilirsiniz! çok basit! nakarattan vazgeçip şarkının sonunu hatırlamaya çalışın.