hesabın var mı? giriş yap

  • ülkedeki illegalitenin geldiği son nokta. yalnız berberin maske takarak hijyen kurallarına uyması da 10 puanlık hareket*

  • hoca tahtaya soru yazıyor. yazarken öğrencinin biri hangi takımı tuttuğunu sordu hocaya. hoca da bir eli cebinde olarak bize döndü "türkiye'de tutulacak tek bir takım var evladım" dedi. ben de tutamadım amk kendimi. "hocam şu anda da herhalde onu tutuyorsunuz" dedim. demez olaydım.

    "evet oğlum zil çalınca sana da tutturacam" demişti. herkes gülmüştü la bana. kalmıştım o dönem fizikten.

  • “ kadına saygım büyüktür ama döverim “
    “ kadın dediğin dayak da yemeli “
    “ üç türlü kadın vardır : günlük, haftalık, ömürlük”

    yukarıdaki üç cümlenin sahibidir. ve bu cümleleri sarf edebilen birinin saygı görüp ünlü (!) olacağı tek yer de türkiye’ dir.

    bakın daha perihan savaş’ ı 80’lerde tüm gece dövmesi, yüzünü gözünü morartması, mahkemelik olmaları, üstüne bir de “ kendime hakim olamadım, onu öldürebilirdim “ diye ifade vermesi var.

    sonra derya tuna’ yı da dövdü diye manşetlere çıkmış. asena olayı desen zaten yakın geçmiş.

    hala mı “ ama sesi güzel yeaaa” ?

  • bu evin fotoğrafını çekip ilana atarken kendisinden hiç mi utanmadı acaba? bu evde bir insanın bu şartlar altında yaşamasının imkansız olduğunu hiç mi düşünemedi mesela? bazen gerçekten bazı insanlara fazla anlam yüklüyoruz. işte bu da onlardan birisi.

  • hımmm...
    aşağılamak ve kadın.
    ve tecavüz..
    ve müslüman..
    ve islam..
    ve erkek..

    ve bunu diyen bir kadın.

    zamanla şunu anladım. din, vicdan ile akıl arasına perde koyuyor. bir çok şeyi meşrulaştırıyor. darül harp gibi şeyler falan mesela hep bir bahane. gerçekten büyük bir perde din. din ile bu kadar uğraşıp, ilgilenen insanların bu kadar sapıtması normal değil.

  • rollo may bunu farklı perspektiflere dayandırarak temellendirir. bunlar:
    -cesaret
    -karşılaşma
    -bilinçdışı süreçlerdir.

    altta rollo may'in açıklamalarından yola çıkarak konuyu yorumlamaya çalışacağım.

    ...cesaret
    ilk perspektif cesarettir ve düşünülenin aksine psikotik süreçler içerebilir. çünkü psikotik süreçler yaşayan kişilerin cesareti çok yüksektir ve düzene karşı durabilirler. may cesareti fiziksel, moral ve toplumsal olarak 3'e ayırır. yalnız hastalığın buna neden olduğunu reddeder. hatta şöyle söyler: "bu psikolojik süreci iyileştirsek, yaratıcılıkları son mu bulacaktı?"

    cesaretle geldiğimiz nokta başkaldırıdır. örneğin prometheus, insanların ateşsiz kaldığını görerek tanrılardan ateşi çalıp insanlara hediye ederek bir medeniyeti başlattı ama zeus bunu sevmedi ve bir ölümsüz olan prometheus'un ciğerlerini kartallara yem etti. ölümsüz olan promethues her gün iyileşerek aynı acıyı yaşamak zorunda kalıyordu... bu hikayede de bir başkaldırış görüyoruz. ironik şekilde ölümlü olmayı karar verdikten sonra bu işkenceden kurtuldu.

    duygusuzluğu da ayırt etmek gerekir. şöyle der rollo may: kişinin dünyanın baskısı altında içe dönmek zorunda kalmasıdır ve bundan kaçınmak gerektiğini anlatır. çünkü insan dış dünyayla mücadele edemezse yaratamaz. korkaklaşır ve vazgeçer.

    kişiler tutkuyla tükenmişlik duygusuna kadar "cesaret" etmelidir. hatta büyük sanatçılar her gün bir keşfin yorgunluğu ile vazgeçer fakat ertesi gün yeniden başlamaya karar verir.

    ...bazı psikologların görüşleri
    alfred adler'in psikanalitik teorisi insanın eksik doğduğunu iddia eder, bunu tamamlamak için kendini geliştirdiğini ve yaratmak zorunda olduğunu belirtir. otto rank ise 2 korkudan bahseder, yaşam ve ölüm korkusu. yaşam korkusu; kendini tek hissetmemek için birine bağlanmaktır, orjinalliğin yok olmasıdır ve bu bağlılık kendini gerçekleştirmeyi ve yaratıcılığı yok eder, bir süreden sonra o kişiye dönüşür. ölüm korkusu ise özerkliğin yitirilmesi ve yok oluşu içerir. bu da bağlanmanın tersidir, kişi o kişiden kaçmaya çalışır. bu yüzden varoluşçulukta ölüm metaforları önemli bir yerdedir. yaratıcılık için gereklidir.

    yaratıcılıkta dogmatizme yer yoktur, bir şeyden sonsuz seviyede emin olan yıkıcılığa daha yakındır. yaratıcılık cesareti ve inancı gerektirse de kişi her zaman şüphe de duymalıdır. işte bu da cesaretin paradoksudur.

    ...buradan varoluşçu felsfeye ulaşırız.
    bir şeyin sonunda ölüm yoksa yaratıcılığın olmayacağını da belirtir. çünkü yaratmak ölüme başkaldırmaktır. eğer ölüm yoksa yaratmak anlamsızlaşabilir. örneğin adem ve havva; yehova'nın baştan çıkartmasıyla yaratıcıya ve kurallara karşı çıkarak elmayı yemeye cesaret etmiştir. bu merak onların cenetten kovulmasına neden olmuştur ve adem ve havva devamlı yaratmıştır. sonuçta yehova'nun kötü olduğu sorgulanabilir. yaptığı kötü görünse de insanlığın evrimine neden olmuştur. tarihte ilk başkaldıranın ve öldürülenin sokrates olduğunu görüyoruz, yine isa; inançlara karşı başkaldıran kişiydi ve çarmıha gerildi... örnekler çoğaltılabilir. işte rollo may'e göre psikanalizin temel görevi bilinci arttırarak iyi veya kötü elmadan yemeyi sağlamaktır.

    ...karşılaşmanın önemi:
    karşılaşma olmazsa yaratıcılık eksik kalır. örneğin ressamlar güzel bir sahnede yutulur, emilirler, ardından eserlerini üretilirler, eğer bu yapılmazsa ve sadece anın verdiği güzel duygularla kişi kendini kısıtlarsa yaratıcılık yarım kalır ve buna "kaçak yaratıcılık" denir. çoğumuz için "heves" diyebiliriz. o anla haz duymak yaratıcılık için yeterli değildir. karşılaşma anında kişi yoğun bir farkındalık haline girer. bir şey bulduğunu fark eder. bu aynı bir bilim adamının çözüm bulması ya da sanatçını eserini fark etmesidir. örneğin wolfgang köhler de bunu "içgüdüsel öğrenme" olarak açıklar. bulmaya çalıştığını şeyi devamlı düşündüğünüzde gelişme olmuyormuş gibi görünse de bir yerde çözüm zihninizde belirir. işte bu karşılaşmadır. bu aşamaların hepsinin emek ve inatla cesaret içerdiği unutulmamalıdır.

    ...şüphe duymak, bilindışı ve jung
    aslında buradaki farkındalık bilinçdışında gizlidir. kişinin amacı bu şimşeği çaktırmaktır ama bilinçdışı jung'a göre bilinçle hep kavga eder. bilinç, bilinçdışının sapkınlıklarını kontrol ederken, bilinçdışı da bilincin sıradanlıktan kurtulmasını sağlar, renklendirir. bu yüzden sadece bilinçle ve dogmatikleştikçe bir şeyi yaratamayız, yazıda bahsettiğimiz gibi şüphe de gereklidir, bilinçdışı burada devreye girer ve bizi sarsar, rahatsız eder!

    ...yoğun çalışma ve rahatlama
    picasso "her yaratma edimi, ilk önce bir yıkma edimidir" demiştir.
    yaratıcı kişi buna izin verendir. dogmatik düşünceden uzaklaşmanın yanında bir ihtiyaç da rahatlamadır. yoğun bilinçli çalışmadan sonra örneğin uykudan uyanış, dalış veya sıradan otonom bir iş yaparken gerginliğin azalmasıyla ortaya aniden çıkabilir. sonunda kavrayış ve rahatlama gerçekleşir. bilinçdışındaki bilince taşınır. tarihe baktığımızda her yaratıcılık ve keşif, dönemin insanlarını sarsmış, hatta keşfi yapanın ölümüne mal olmuştur.

    burada yine otto rank'in bağlanma korkusuna geliyoruz, kişi bunları başarmak için bağımsız ve tek olmalıdır, kaygıyı hissetmelidir. kitle araçları bizi zaman zaman uyumlu hale getirerek yaratıcılığımızı yok eder. rollo may buna "uyumculuğa kapılmak" diyor. modern çağı da eleştirir rollo may. yeteneğin olduğunu fakat insanların uyumculuk yüzünden rahat bir yaşama yöneldiğini belirtir.

    ...yoğunluk ve vecd
    yoğunluğu vecd olarak da tanımlayabiliriz. yani duyguların taşması diyebiliriz. yaratıcı edim esnasında kişiler vecd duyar ve bir bilinç yoğunlaşması yaşar. rollo'a göre vecd, esnasında kişi entelektüel, iradi ve duygulanımsal işevlerinin hepsi aynı anda işlevseldir. ancak vecd halinde bir nesneyi net olarak görebiliriz.

    ...yaratıcılık bir gerileme süreci değildir.
    işte tam bu karşılaşmada duyulan vecd'in varlığından ötürü yaratıcılığın bir regresyon yani gerileme ile kendinde olanı çıkartma olduğunu reddeder rollo. klasik freudçu bakış açısını doğru bulmaz. güçlü bir tutkuyla cesaretle bilinçli bir çalışma olmadan rahatlama esnasında yaratım edimi görülmez. yani sadece gerileyerek, rahatlayarak, geçmişe giderek, balık tutar gibi bir şey gerçekleştirdiğimize inanmaz. etkisi vardır fakat yaratıcılık aynı zamanda ilericiliği, yani karşılaşmayı da içerir.

    bunu da yaratıcı edimin 2 kutuplu olmasıyla destekler. bir kutupta bilinçli kişinin kendisi vardır. diğer kutup kişinin kendi dünyasıdır fakat nesnelliği ve etkileşimi içerir. yani kişi çevresinden aldıklarını içinde kurgular, bu yüzden sanatçıların eserleri dönemlerini yansıtır. örneğin picasso'nun ilk eserleri yunan figürleri çizerken, faşist rejimin gelmesiyle bombalanmalarıyla çizdiği yüzler tanınmaz hale gelmiştir, metalleşmiştir. yani sanatçı çevresinden etkilenmiş, bununla "karşılaşmıştır," bunun vecdini duymuştur. her şey geçmişten çıkartılsaydı eserlerde o dönemin etkilerini görmezdik. demek ki tutkuyla bilinçli çalışma sonrası karşılaşma ile bilinçdışındaki dışarı çıkartabiliriz. aksi halde yaratıcılık gerçekleşmez.

    ...özetle
    özetle; kişi ilgilendiği nesne ile ilhamla "karşılaşma" yaşaması halinde öncelikli olarak "cesaretli" olmalı ve o konu hakkında yalnız kalarak tutkuyla bilinçli düşünmeye kendini zorlmalıdır fakat asla dogmatik bir yöne sapmamalıdır aksi halde "bilinçaltı" farkındalıkları yüzeye çıkamaz. en sonunda rahatlama haliyle birlikte kişi vecd duyarak yaratımı gerçekleştirir.

    ileri okumalar:
    rollo may - yaratma cesareti, metis yayınları

    debe edit.

  • https://www.facebook.com/watch/?v=718087485255553

    youtube linki: https://youtu.be/xumvkf9q29i

    adamın söylediği tek şey: bir düğün için mi?

    sonra olanları görüyorsunuz.

    iddia edilen, cumhurbaşkanına hakaret (son yılların moda suç tipi, bir de fetöcülük var)

    sonuç: savcılığın tutuklama istemi, avukata lütufta bulunan sulh ceza'nın verdiği ev hapsi kararı.

    olaya bak: mikrokozmik türkiye.

    edit: buna gözaltı diyen, saldırı değildir diyen şerefsiz. şu linke, avukatın işkenceyle ne hale getirildiğine iyi bak:

    http://www.cumhuriyet.com.tr/…ata_dugun_dayagi.html

    bu insanın gözaltına alınması suçtur. gözaltı şartları oluşmadığından buna gözaltı bile denemez. kişiyi hürriyetinden yoksun kılma denir. sonrasında işlenen suçlarla birlikte düşünüldüğünde, bunun işkence suçunun başlangıcı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

    neymiş? gözaltı mıymış yavşak herif seni. utanmaz rezil.