hesabın var mı? giriş yap

  • izlerken utandım.

    bazen sana kızıyorum ama beni utandırdın ekrem abi.

    helal olsun sana. sesin ve konuşman hâlâ aynı. daha çok güvendim şimdi sana.

  • biraz önce 5n1k'da cüneyt özdemir'den ayar üstüne ayar almaktaydı kendisi.

    okuyorduk, duyuyorduk ancak ben sayın kazaz'ın beyninin bu derece yanmış olduğunun farkında değildim. hiç bir konuda net bir fikri, tam anlamıyla bilgisi olduğunu sanmıyorum. laf çeviriyor. baronlar, atatürk, ak parti, baş örtülü kardeşlerimiz, islamın altın çağı...

    bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan insanın nefis bir örneği. tam yeni türkiye işi. bu seçimde olmaz ama bir sonrakinde neden bir milletvekilliği olmasın diyorum kendisine. 10 yıl sonrasını düşünsenize tuğçe kazaz, arda turanlı bir meclis. halleluya beybi.

  • edit:şekil a

    millet olarak yürümeyi bile beceremiyoruz.avm de çalışıyorsanız haftasonunda sinir krizleri geçirmenize sebep olurlar.

    maddeler halinde sıralarsak

    -yürüyen merdivenlerin giriş çıkışlarında dikilme
    -yürüyen merdivende toplu bir şekilde dikilme ve herkesi mal gibi dikilmeye zorlama
    -4 lü 5 li gruplar halinde yanyana kağnı hızında yürümece
    -mağaza girişlerinde çıkışlarında dikilme ve yanlarından zorla geçilmesine rağmen kılını kıpırdatmama
    -bebek arabasıyla ani duruş ve dönüşler yaparak arkadan gelen ve yandan geçenlere engel olma
    -wc giriş çıkışlarında dikilme insanların bunların etrafından dolanıp wc ye girmesi

    daha çok var ama aklıma şimdilik bunlar geldi

  • bazı arkadaşlar kapalı teyzenin de bira içmesine şaşırmış fakat o döneme göre şaşılacak bir durum değil. benim 5 vakit namaz kılan anneannem de evlendiği dönemde evlerinde kasa kasa bira olurmuş ve akşam yemeklerinde 1-2 tane içerlermiş*. aslında günümüzde kola'nın yerini tutuyormuş diyebiliriz. ayrıca fotoğraf 1933'te çekilmiş. bilmeyenler için: bira 1974'de içişleri bakanlığı talimatı ile alkollü içki olarak sayıldı, daha öncesinde bu statüde değildi.
    (bkz: lanet olası 1974)

  • aşk üzerine izlediğim en güzel film. birileri bana, hakkında bu cümleyi sarf edeceğim filmin başrolünde çocukların olacağını ve bu filmin ancak 2008 tarihinde çekilebileceğini söyleseydi gülerdim. şu an da gülüyorum, daha doğrusu gülümsüyorum ancak sebebim başka.

    (bkz: mutluluk)

  • tv ekranında işsiz ve geçim sıkıntısı yaşayan insanlara çözüm önerisi sunmuş, halkı alternatif besin arayışlarına teşvik etmiştir.

    "fasulye pahalıysa pahalı, yemeyin. daha ucuz bişey yiyin. söylenmeyin!"

    bir tavsiye de benden b sınıfı kaşarlar da iyice ucuzladı...

  • önce şunu söyleyeyim; şeker, yani bildiğiniz şeker pancarından veya şeker kamışından yapılan şeker ile glikoz şurubu arasında "sağlık" açısından bir fark bulunmaz.

    şeker, insanın beslenme diyetine "yaygın" olarak gireli şunun şurasında 100 yıl dahi olmadı. daha öncesinde şeker sadece zenginlerin ve şanslı bir azınlığın "lüks"ü idi. dolayısıyla insan vücudu şeker tabanlı bir beslenme için gerekli evrimsel altyapıya sahip değildir.

    daha açık ifade edersek, bilim insanlarının söylediği gibi; "eğer şeker bugün icad edilseydi (evet, şeker bir icattır), tıpkı sigara gibi zehir olduğu gerekçesiyle yasaklanırdı"...

    yani öyle glikoz şurubu içermeyen içecekler içtiğinizde sağlığınızı korumuyorsunuz. yediğiniz her şeker vücudunuzu zehirliyor. buna, bildiğiniz en doğal çiçek özlerinden üretilmiş olan "bal" da dahil... arı balı sağlıklıdır, doğaldır diye, her gün kaşık kaşık yemek dangalaklıktır. bal dahi az ve öz tüketilmelidir.

    gelelim glikoz şurubuna:

    şekerin formülü bellidir. evet, şeker kimyasal bir maddedir, fruktoz ve glukoz'un belli oranda karışımından oluşur. bildiğiniz kristal şeker de, glikoz şurubu da tümüyle aynıdır. sadece üretim şekilleri farklıdır fakat ortaya çıkan madde kimyasal olarak birebir aynı şeydir.

    tekrarlayayım: şeker pancarından elde edilen ve "doğal" sandığınız şeker ile glikoz şurubu arasında kimyasal açıdan hiç ama hiçbir fark yoktur.

    peki itiraz niye?

    glikoz şurubunun üretim prosesi sırasında "daha sağlıksız" bir ortamın kullanıldığını mı düşünüyorsunuz? yahut, glikoz şurubunun içine daha farklı "kanserojen" maddelerin karıştığını mı? hayır, böyle bir şey de yok, bu işin standartları bellidir... kaldı ki, sıradan şeker de aynı üretim proseslerinden geçip "katkı" maddeleriyle üretilir.

    sadede geleyim:

    şeker yemeyin olm. şekerli şey tüketmeyin. doğal şekermiş! doğal şeker diye bir şey yok, hepsi şeker pancarı üreticilerin yalanları. şekeri ha mısırdan yapmışsın, ha pancardan. aynı bok... hepsi kimyasal bunların...

    not:
    meyve yiyin. ihtiyacının olan tüm şeker herhangi bir elmanın veya üzümün içinde mevcut. fazlasına insanın ihtiyacı yok...