hesabın var mı? giriş yap

  • adam gelmiş, "beni kirala bari oynatmıcaksan" diyo. "tamam" diyorum, "kiralıcam seni", kiralık listesine kouyuyorum. bekle bekle teklif yok, kulüplere öneriyorum, yine teklif yok. gel zaman git zaman, bu yine geliyo, "hoca" diyo "sen sözünü tutmadın, beni kiralıcağına söz vermiştin!1".

    ulan, teklif yok teklif! napayım, sahibinden'e mi ilan vereyim "kiralık oyuncu var" diye!

  • kampüsünde hiçbir binanın (tüm kampüsün merkezi ısıtmasından sorumlu sistemin bacası hariç) ağaçlardan yüksek olmadığı kampüstür. bauhaus mimarisiyle inşa edilmiş, işleve dayalı ve renkleri bu mimarinin (beyaz, gri) tarzındadır. yanında bulunan trabzon havalimanı'nın yarattığı gürültü kirliliğini, kampüsün kuzeyinde bulunan yeşil koridor belli düzeyde gidermektedir. yeşil kampüsün geneline hakimdir ve akşamları yürüyüş veya bisiklet sürmek için harika olanaklara sahiptir. şenlik meydanı ise yazın güzel (eskiden çok daha eğlenceli) etkinliklere imkan sunabilmektedir.

    (bkz: karadeniz teknik üniversitesi)

  • elit olmak için para gerek şarttır ama yeter şart değildir. elit olmak için daha farklı şeylere ihtiyaç var.

    bunların başında uzun bir süre boyunca uzmanlaşmayla elde edilen gelire ihtiyaç var. bu kişilerin sizin iki üst nesliniz olması gerekiyor, hem de anne-babanız tarafının ikisinden birden.

    sadece uzmanlaşmaya açık olmaları yetmez, aynı zamanda gelişmeye açık olmaları gerekiyor. yani tüketime aç bir şekilde senelerce stabil bir kariyer döngüsü yaşamamaları gerekiyor.

    bu süreçte yetiştirecekleri çocukların, yani anne babanızın, hem yüksek standartlarda hem de bu standartların normalize olduğu alt toplum bileşenlerinde düzgün bir eğitimden geçmeleri gerekiyor.

    böylece yetişecek olan çocukların sosyal mobilite gereği yükselmesinin mümkün olması ve aynı zamanda entelektüel uğraşlara maddi beklentilerden azade bakabilmeleri sağlanmış olacak. mobilite odaklı çaba harcanan uğraşların genellikle tüketime saplanıp kalması ya da sosyal hiyerarşiyi içselleştirerek durağanlaşması ihtimali ancak üst neslin sağladığı imkanlarla mümkün olabilir.

    böylece kendi neslinize gelen miras, buradaki vurgu maddiyata değil muhteviyata, içinde hem entelektüel sermaye, hem uzmanlaşma, hem de başarıyı sindirmişliği ihtiva eder.

    tabii sadece bu yetmez. nihayetinde insan toplumla yaşayan bir canlıdır. bunların mümkün olması ancak ve ancak böyle bir alt toplum yapısının teşekkül etmesiyle mümkün olabilir. yani sizin gibi birçok üst nesil kırılımı içinden gelmiş bir alt toplum bileşeni olmak zorundadır.

    türkiye yıllarca bunun eksikliğini çekti. 1961 anayasası bu toplum yapısını devlet içinde kurumsal olarak cumhuriyet senatosu ile aşmaya çalışsa da bunu başaramadığının vesikası 12 eylül darbesi ve 1982 anayasasıdır.

    bugün gündeme gelen beyin göçü, özellikle ikinci ve kısmen birinci nesli kapsamaktadır. bir başka deyişle koca cumhuriyet tarihi boyunca zaten elekten süzülerek gelen ve üçüncü nesil olması beklenen elitler sınıfı yıllar boyunca ülkeyi terk etmekteydi.

    stabil bir refah üretimi için belki de 2000'lere kadar ikinci neslin varlığı yeterliydi. bu yüzden zaten üçüncü nesil ya üst düzey bürokrat ya da akademisyen olarak neşet etmişti. günümüzde gelinen noktada bu da kırılıyor. uzmanlaşmanın insanlığı getirdiği noktada stabil refah üretimi için gereken üst düzey gelişim tüm dünyada orta sınıfı sarsmaya başladı. türkiye bunu en derinden yaşayan ülkelerin başında geliyor.

    türkiye'de tekil elit örnekleri olsa da, bir sosyal sınıf olarak elit yok. devlet bu sınıfı yok etmek için elinden geleni yaptı, duracağa da benzemiyor. elite ihtiyaç var mı derseniz o da başka bir yazının konusu olsun.

  • hayatında hiç tren yolculuğu yapmamış biri olarak, yolculuk görüntüleri çok güzel geldi. adamların yaşam şartlarını düşündüm, kafa yordukları meseleleri, gündemlerini, medeniyetlerini, huzurlarını. kıskandım da valla ne yalan söyleyeyim.

    buna örnek olur mu bilemem ama (bkz: düğün tv)' nin hakkı da yenmesin şimdi.*

  • yazım kurallarını iyi bilmezseniz, "ulan dürzü, karı mı sattım..." yazacağınıza " ulan dürzü karımı sattım..." yazabilirsiniz.

  • konuya ilişkin meşhur bir fıkra var.

    adamin biri kadına yanaşmış ve sormuş:
    - size 1m dolar versem benimle yatar mısınız ?
    kadın durmuş, biraz düşünmüş olabilir neden olmasın demiş. biraz sonra adam tekrar sormuş:
    - peki size beş dolar versem benimle yatar mısınız ?
    + beyefendi! siz beni ne sandınız !
    - ne olduğunuzu anladık, fiyatta anlaşmaya çalışıyoruz.

    bazı şeyler ya satılıktır ya değildir.

  • "biz salağız," demenin başka versiyonu ya da "biz mallık yaptık karambolde ama bununla da övünme yolunu bulduk," çakallığı. (bkz: turkcell)

    kardeşim yeteri kadar dikseydin o çekim noktasını, fazlası neden? ona harcayacağın parayı tut cebinde, kar hanene yaz, konuşma ücretlerini düşür.
    mallığını reklam yapan ilk bunlarda görüyorum.

    sanki türkiye sınırları genişledikçe genişliyor, bunlar da dikiyor da dikiyor.
    fazlasını isteyen yok, yeteri kadar dik, bizi dikme...

  • "beyanname dijital ortamda metin baskıya gönderilirken bazı kaymalar olmuş, bir iki sayfa düşmüş."

    bu dijital ortam baya rüzgarlı oluyor, sayfalar uçuşabiliyor normal.