hesabın var mı? giriş yap

  • danimarka'da bahşiş alışkanlığı olmadığından mantıklı, muhtemelen değnekçiler olmadığından otopark sorunsuzdur. tr de ki gibi küçük 1 kron büyük 2 kron mantığında tuvalet kullanımı da yoktur. işporta desen bulamazsın varsa da kalkması için iyi yöntem. geriye dilenciler kalıyor. onların da danimarka vatandaşı olmadığını düşünüyorum. arkadaş bu ülke bu kadar mı mantıklı iş yapar.

  • özellikle etsiz çiğ köfte diye başlık açılmasına rağmen "nolur çiğ köfte demeyin buna :(" diyenleri var. ne diyelim ulan daha? taklitçi pezevenk çiğ köfte mi diyelim, anasına mı sövelim? etsiz çiğ köfte diyoruz işte! a aaa, hayret bişey...

  • bu gece de muthis olan efsane program. ızleyin, mutlu olun.

    --- spoiler ---

    ahmet cakar : bir cin atasozu vardir; kakayi ustune oturarak saklayabilirsin ama kokusunu saklayamazsiniz.

    sinan engin: kurutursun.

    --- spoiler ---

  • ilginctir ki, the godfather uclemesinde, portakal cok onemli bir yer tutar. tahminimce sicilyanin portakali meshur oldugu icin olsa gerek, bu film serisi bir portakalin bakis acisiyla da izlenebilir. bakiniz the godfather serisindeki portakal olgusu:
    -ilerde michael corleone'e ihanet edecek olan sal karakterini ilk defa gordugumuzde bir portakal soymaktadir, sal ilerde olecektir.
    -woltz karakteri bir sahnede bir sepet portakalla birlikte gorulur, daha sonra adamin atinin kafasi kesilir.
    -don corleone* vurulmadan hemen once manavdan iki tane portakal alir.
    -bes ailenin katildigi toplantida tattaglia ve barzininin onune birer kase portakal konur, bu kisiler olur.
    -ve en onemlisi, vito corleone olmeden once bahcede torunuyla oynamaktadir, soyle ki, portakal kabugundan takma dis yapmistir kendine, sonra o da olur.

    bu olay serinin diger iki filminde de var ve de tesaduf olamayacak kadar fazlalar, hatta ikinci filmden simdi hatirladigim bir sahne, vitoyu isinden eden mahallenin kabadayisi fanucci olmeden once portakal kasasindan bir portakal aliyordu. bu konu kesinlikle arastirilmalidir.

  • iktidar sahiplerinin epeyce yakın dostu olan babası sayesinde görülecek yargılamanın bilirkişi raporu şu ifadeleri içerecektir;

    "28.01.2016 günü saat 01.05 sularında istanbul ili beşiktaş ilçesi sahil yolu mahallinde meydana gelen kazaya ait kaza tutanağı, hasar tespit tutanağı okunmuş, görgü tanıkları dinlenilmiş ve kamera kayıtları incelenmiştir. kazanın sanığın kullandığı aracın karşı yöne geçerek, kendi şeridinde seyretmekte olan polis aracına çarpması suretiyle gerçekleştiği tespit edilmiştir. kaza her ne kadar görgü tanıklarının anlatımı ve kamera kayıtlarıyla sanığın 8/8 kusuru ile gerçekleşmiş gibi görünse de sanığın 01.05.2015 tarihli ................. hastanesi raporu ile kronik .............. hastası olduğu ve bu nedenlerle kullandığı ............. isimli ilacın yan etkilerinden birinin de kısa süreli baygınlık olduğu; sanığın söz konusu kazadan 2 saat önce yan etki yaratan ilacı kullandığının o anda yanında bulunan görgü tanıkları ve sağlık raporuyla da sabit olduğu anlaşılmıştır. belirtilen nedenlerle sanığın kaza sırasında baygın olduğu için karşı şeride geçmiş olduğu ve dolayısıyla kastının olmadığı, sanığın söz konusu ilacın yan etkilerini bildiği halde içtikten sonra araç kullanmaya devam ettiği için taksirle ölüme sebebiyet verme suçundan yargılanması gerektiği yönündeki görüşlerimi...."

    göreceksiniz işte. bu ülkenin polisinin gücü garibana yeter. nasıl ki bir vekil çocuğu 15 tane polisi ip gibi önüne dizebiliyorsa gece yarısı. 2 polisin bir zengin çocuğunun keyfi yüzünden ölmesinin de üstünü öyle kapatacaklar. ve o iktidar yalakası tayfa bu olay karşısında sesini bile çıkaramayacak.

    edit: imla.

  • yıl 2015. yapayalnızım. öyle yalnızım ki hiç kimsem yok. hiç kimsemin olmadığı bir şehirde iş sebebiyle yaşıyorum, ne bir arkadaşım ne bir dostum. iş arkadaşlarımla bile sadece mesai saatlerinde konuşuyorum. zorunlu haller dışında bir muhabbet yok.

    neyse bir akşam eve geldim. her zamanki gibi yapayalnız olduğum soğuk evime. telefonum yok. yok amk. kaybolmuş. bulamıyorum. sağa bakıyorum yok. sola bakıyorum yok. bir çaldırsana diyeceğim biri bile yok. bir iki saat telefonumu aradım. en sonunda kafama dank etti, bilgisayardan ekşi duyuruya girdim. beni bir çaldırırır mısınız evde yalnızım telefonum kayboldu bulamıyorum diye. bir iki dakika sonra hatunun biri aradı. :) telefonu buldum. ben ezile büzüle teşekkür ederken laf arasında işe yarıyor mu bu taktik ya dedi. şok oldum. anlattım. inanmıyor. gerçekten bakın böyle böyle diyorum. ya bırak hehehe falan diyor.

    neyse biz böyle üç dört gün muhabbet ettik. mesajlaştık falan. bir türlü inanmadı. bir ay sonra sevgili olduk. bir sene sonra evlendik. şu an 3 yaşında dünyalar tatlısı bir kızımız var. 2.çocuğumuz da yolda...:)

    nasıl oldu anlamadım.

    debe de bu başlığı az önce görünce aklıma geldi, yalnızlık bir çaldırsana diyeceğin birinin bile olmamasıdır. ama varsa, her şey olabilir.

    bu arada hala o gün telefonumun kaybolduğuna inanmıyor.

  • alm. "bir başkasının hal, tavır ve davranışlarından ötürü utanç duymak" manasına gelen şükela bir tanım.

  • üniversitede aktif bir oymakbaşı olarak çalıştığım zamanlarda ilgilendiğim sihir sanatıyla hem kendim çok eğleniyordum hem de oymağımdaki çocukları çok eğlendiriyordum. bu merakımdan dolayı zati sungur' u tanıdım kendisi cumhuriyet tarihinin ilk büyük sihirbazıdır.

    10 mart 1898'de bursa doğumlu olan zati bey çocuk yaşta başlayan sihir aşkını sihirbazlar kralına dönüştürme yolu sırasında, deniz astsubay okuluna birincilikle girer daha sonra buradan 1. dünya savaşı sırasında denizaltı eğitimi için almanya'ya gönderilir.

    kader bu ya savaşın kötü gitmesinden dolayı yurda geri dönemeyip almanya'da kalır. bu süre zarfında orada çeşitli işlerde çalışırken, tabi bu arada sihirbazlığa ilgisi daha da artmaya başlar bununla ilgili kitaplar okur hatta başka sanatçılarının gösterilerini hiç kaçırmaz. daha sonraları kendi çevresine küçük numaralar yapmaya başlar.

    yıl 1920'ye geldiğinde berlin wintergarten tiyatrosundaki profesyonel sihirbazlık gösterileri yapmak için baş vurur ve orada ki başarıları ona büyük başarı getirir, hak ettiği üne kavuşur. sonrasında ver elini turneler. bir grup sanatçıyla fransa, italya, ispanya, kuzey amerika gibi ülkelere gider ve daha sonra 1922'de güney amerika'da turneye çıkar.

    bu turnelerden sonra büyük üne kavuşan zati sungur.12345
    günümüzde bile hala yapılmakta olan bir kişiyi ikiye bölme numaralarına bile katkılar yapmıştır.12

    yıl 1936'ya geldiğinde bunca yıl sonra zati bey artık ülkesine döner ve türkiye'deki ilk gösterisini ses tiyatrosunda yapar ve baya bir ses getirir ardından atatürk içinde gösteriler yapar. çok övgüler alır hatta ömür boy belediye rüsumu muafiyeti(bir çeşit vergi indirimi) hakkıyla ödüllendirilir.

    1966'ya kadar aktif sahne yaşamını dormen tiyatrosunda geçirir. daha sonra ise kendisinin kurduğu universal sihirbazlık stüdyosunda ürettiği illüzyon aletlerini dünyanın dört bir tarafına satar. yaşadığı 6 temmuz 1984 tarihine kadar içinde bitmeyen bir çocuk neşesiyle her daim sanatını göstermiştir.1
    2

    bir rivayete göre kendisinden etkilen çocukluğumuzun ünlü sihirbazı olan sermet erkin'in hocası olduğu söylenmektedir.

    son olarak ilgisi olanlara öğrenmesi kolay küçük numaralar
    oyun-1
    oyun-2
    oyun-3 bunu da siz çözün*